Gürbüz Çapan, Diyarbakır izlenimlerini anlattı: Diyarbakır'da mutsuzluk ve sessizlik var; Kürtleri, rızalarını almadan yönetemezsiniz

Diyarbakır'da 7 yıl önce hendek ve barikat olaylarının yaşandığı tarihi Sur ve ilk kez gittiği Lice ilçesinde incelemelerde bulunan Gürbüz Çapan, belediyelere kayyum atamalarını eleştirdi, CHP'nin Kürt seçmenle bağ kuramadığını söyledi

İstanbul'un Esenyurt İlçesi'nde 1989-2004 yılları arasında Belediye Başkanlığı yapan Dr. Gürbüz Çapan, geçen hafta sessiz sedasız Diyarbakır'a geldi.

Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden mezun olan Çapan, gençlik yıllarının geçtiği Diyarbakır'da hendek ve barikat olayları sonrası yeniden inşa edilen tarihi Sur İlçesi'ni ve bir dönem çatışmalarla ismi anılan Lice ilçesinde incelemelerde bulundu. 
 

(10).jpg
Fotoğraf: Veysi Polat/Independent Türkçe

 

1994 yılında faili meçhul cinayete kurban giden Kürt işadamı Behçet Cantürk'ün adının verildiği caddede çektiği fotoğrafla sosyal medyada gündem olan Gürbüz Çapan, sık sık ziyaret ettiği Diyarbakır izlenimlerini ve güncel siyasete dair Independent Türkçe'nin sorularını yanıtladı.

Sayın Gürbüz Çapan'a yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle:
 

(1).jpg
Gürbüz Çapan / Fotoğraf: Veysi Polat/Independent Türkçe

 

"Sur'da yapılan kaplamalar birkaç yıl sonra dökülür"

- Uzun yıllar belediye başkanlığı yapmış deneyimli biri olarak kayyumla yönetilen kenti nasıl buldunuz? 

Kenti temiz buldum. Şehirleri temizlemek kolay bir şey değil. Yollar tertemiz yani. Park bahçeleri de iyi çalışıyor muhtemelen. Ama kente ne yaptılar bilmiyorum. Yani onu ölçemedim. Yeni bir proje görmedim.

Diyarbakır mesela bu tür projeyi kaldırabilir. Bir yerde iki bin konutlu yeni mahalle kurarsın. Hem kentin ihtiyacını karşılarsın hem de çıtayı yükseltirsin. Burada yapılan şeylerle Diyarbakır'ın çıtası düşürülmüş.

Mesela Hançepek, Ali Paşa mahallelerini dolaştık. Orada yıkılan yerler var. Orada garip bir şey yapmışlar. Nişantaşı'nda yapılacak çarşıyı, caddeyi buralarda yapmışlar. Oraya bakınca başka yere mi geldim diyorsun.

Yani Diyarbakır bazalt taştır. Diyarbakır taşına dokunmaktır. Şehir dediğin biraz dokunacağın, Sırtını dayayacağın yerdir. Bazalt kaplama yapmışlar, bunlar üç beş seneye kalmaz hepsi patır patır dökülürler. Bazalt taşı kendine özgü bir şeydir. Bu kaplama dediğimiz şeyi içeriden çelikle tutturman gerekir. Yapıştırarak olmaz o iş. Yani Diyarbakır kaplama bir şehir değil. Taşın kendisidir. Taştan yapılmış evlerdir.

Biz takılırdık Diyarbakır'ın Kürdü bile Diyarbakır'ı bozamaz diye ama devlet becermiş bunu. Diyarbakır, dünyanın turizm merkezlerinin biri haline gelebilir. Diyarbakır eski ve kadim bir şehirdir. Diyarbakır'ın Türkiye'ye katkısı olur. Diyarbakır'ı biz düzgün yönetirsek hem tarımda, hem turizmde, hem kültürel anlamda çok yönlü turizm merkezi olur.

Burada bir Ermeni kilisesi açıldı. Dünyanın çeşitli yerlerinden binlerce insan geldi. Burada herkesin hatırası var. Kent biraz bellek merkezidir. Belleği sökmüşler. Bir sürü kavim gelmiş geçmiş buradan. Bu biraz da yönetenlerin el uzatmasıyla olan bir şeydir. Yani idare etmek başka bir şeydir. Şimdi arkadaşlar merkezden idare ediyorlar. Süngüyle idare ediyor. Süngüyle idare olmaz, gelmez, oluşmaz.
 

(9).jpg
Fotoğraf: Veysi Polat/Independent Türkçe

 

"Buraya gelince rahat uyuyorum"

- Diyarbakır'da değişim, dönüşüm, ekonomik ve siyasal olarak ne tür gözlemleriniz oldu?

Benim için Diyarbakır, anılarımın olduğu yer Sur içidir. Her yeri yıkmışlar, ibadet yerlerini bile bombalamışlar. Memnun olduğum şey kiliseler restore edilmiş. Bazı konaklar hala var. Şair ve yazarların evleri müzeye çevrilmiş.

Bunlar güzel ve iyi şeyler. Şehir değişmiş. Eskiden küçük esnaf, tütüncüler çarşısının oralarda olurdu. Şimdi yol, boydan boya küçük esnaf olmuş. Yani insanın vatanı, çocukluğu derler. Ya da işte insan yaşadığı yere benzer derler.

Ben burada büyüdüm. Buraya gelince rahat uyuyorum. Yani İstanbul'da beş saat uyuyorum. Burada yedi sekiz saat uyudum. Diyarbakır'a geldiğimde Behçet'in (Cantürk) hatırası olan otelde kalıyorum. 
 

(11).jpg
Gürbüz Çapan ve iş insanı Reşit Cantürk / Fotoğraf: Veysi Polat/Independent Türkçe

 

"Diyarbakır'da mutsuzluk ve sessizlik var"

- Peki, siyasi atmosfere baktığımızda kentin ruh halini nasıl gördünüz?

Kürt hareketi başladığından beri dediğim şey şudur; rızalarını almak lazım. Yoksa yönetemezsiniz. Bir de cin lambadan çıktı. Şimdi Diyarbakır'da sessizlik var. Bu kabul etmek anlamına gelmez. İnsanları mutsuz ederek yönetemezsiniz.

İnsanların gülmesi lazım. Diyarbakır'da mutsuzluk ve sessizlik var.
Belediye başkanlarını halk seçer. Burada surların temizliği döneminde Refah Partili Belediye Başkanı Ahmet Bilgin vardı. O başlatmıştı; Surlarını dibini temizlemişlerdi.

Sonra Feridun (Çelik) geldi. Keçi Burcu'nu falan kaldırdı. Öbür tarafları temizledi. Mutlaka herkes iyi bir şey yapabilir. Yapmalıdır. Buna izin ve fırsat verilmelidir. Kürt yurttaşımızsa sen Karadeniz'de ne yapıyorsan burada da onu yap.

Karadeniz'e uçak seferi koymuşlar. Cuma akşamı gidiyorlarmış, pazartesi sabahı geliyorlarmış. Ya ne demektir bu? Böyle kayyum gidip geliyor. Kayyum atanıyor hepsi Oflu. Yani illa Oflunun yönetmesi mi lazım? 

Ofluya bir tane Liceli gönderseler uyar mı? Kürt'ün yeniden yurttaş kabulüne ihtiyacı var. Yurttaş olarak hakları ve ödevleri var.

Seçme ve seçilme haktır. Gidip oy kullanmak da ödevdir. Kürt ödevini yapıyor. Sorumluluk gereği aday da oluyor. Sandıktan çıkınca saymıyor.

Belediye başkanını saymıyorsun, milletvekilini saymıyorsun, oyunu saymıyorsun. Ne olacak yani? Muhtarlara da kayyum atıyorlar. Bunları doğru bulmuyorum tabii. Yani baştan beri doğru bulmuyorum ama sesimiz işte o kadar çıkıyor.
 

(2).jpg
Fotoğraf: Veysi Polat/Independent Türkçe

 

"CHP'nin siyasal aksında problem var"

- Uzun yıllar içerisinde yer alarak siyaset yaptığınız Cumhuriyet Halk Partisi, bölgede beklediği oyu alamıyor. Son dönemlerde de sıkça heyetler gelip gidiyor. Bu durumu nasıl görüyorsunuz? CHP, bu kez beklediği karşılığı alabilecek mi Kürtlerden? 

Şimdi CHP'nin siyasal aksında problemi var. Benim bir siyasal aks koymam lazım ki onun yanına insanlar toplansın. Türkiye'de bu adı konmamış iç savaş herkesin omurgasını bozdu.

Yani kimi partileri çürüttü. Savaşta illa vurup öldürmek gerekmiyor. Çürüyerek ölenler çok oldu aramızda. Gerek Kürt tarafından gerek Türk tarafından insanlar çürüdüler maalesef. Garip davranışlara girdiler.

Adam bir şey söylüyor. Ama o Kürt diyor filan. Ya da severken yani senin neren Kürt sen normal bir insansın ya deniyor. Öbürü de öbürünü kabullenmiyor.

Mesela benim bir tane Ermeni arkadaşım var. İki tane kızı var. Kızlar bana dediler ki amca senin Ermenice adın Garbis mi? Bir Türk'ün onları seveceğini düşünmüyor çocuklar. Biri yedi yaşında biri beş yaşında.

Bunu niye söylesin çocuk? Bu yaralayan bir şey. Yurttaşlık aksımızı, yani yurttaşlık hayalimizi bozan şey bu. Yani biz yurttaşlığı tamamlayamadık. Bir uydur kaydır seçim çıkardılar. Seçimde kazanmak için ha bire ölçeği küçülttüler.

Türkiye'nin en siyasal yerlerini söyleyeyim sana. Kars'tır, Tunceli'dir. Hangi partiye oy vereceksin diye soruyorsun, diyor ki; daha aday belli değil. Adaya göre oy şekillenebiliyor. Yani MHP'ye oy veren HDP'ye oy verebiliyor. Öyle partisi falan kalmamış insanların.

Yani bu doğru değil. Şimdi herhangi bir şeyi savunmuyorsun. Oradaki ölçek küçülüyor. Onlar adam gönderiyor ki onlar yerini korusunlar diye. Yönetici seçmiyorlar, idareci seçiyorlar.

Mesela ben yöneticiydim. Oturup konuşurdum. İstimlak ettik, yollar açtık. 15 yılda 150 milyon dolar para kullandım. Yani hem personel hem cari işlerimizi yaptık.

Bir yandan da 450 kilometre kanal yaptım. Yanına su şebekesi, elektrik şebekesi, PTT hattı demektir bu aynı zamanda. Bu üstüne de yol yapıp çekilip kapanmak demektir. Kimsenin yapması mümkün değil böyle bir şeyi.

Benden geri hiçbir müteahhit kalmadı. Çünkü ben kimseye fazla kar ettirmem. Türkiye çok profesyonelleşti şimdi. Yani kimde çok para varsa o daha iyi siyaset yapıyor.
 

(8).jpg
Fotoğraf: Veysi Polat/Independent Türkçe

 

"Dokunulmazlıkların kaldırılmasına el kaldırılması doğru değildi"

- CHP Kürtlerle bir bağ kuramıyor mu?

Evet, kuramıyor. Şimdi mesela dokunulmazlıkların kaldırılmasına el kaldırdılar. Doğru bir şey değil bu. Bunları kendilerine de yapacaklardı. Yaptılar da nitekim. Kürsü hakkını ihlal edersen geriye bir şey kalmaz zaten.

Yani Türkiye, İngiltere falan değil. Öyle yapacağına hırsıza uğursuza kaldır. Onlara dokunma akıllarına gelmiyor. Şimdi bir adama göre rejim şekillendi. Yani mahkemede hakim diyor ki acaba böyle karar alsam bana bir şey derler mi?

Ya karar alamıyor ya uygun karar alıyor. Yani bizi biraz tutan şey adil davranmaktır. Yani bir ailenin içerisinde üç, dört çocuğun varsa birbirinden ayırırsan birbirini boğazlarlar. Merkezi idarenin adaletsizliğinden kaynaklanıyor bu süreç.
 

(4).jpg
Fotoğraf: Veysi Polat/Independent Türkçe

 

"CHP'nin başı kendisini Liceli saymalıdır"

- CHP'nin Kürt seçmenden oy alması için ne yapması, hangi politikayı yürütmesi gerekiyor sizce?

Çok açık ilişki kurmaları lazım. Yönetimi paylaşan ilişkiler kurmak lazım.
Sayıya, skora bakmadan, senden üç benden beş falan değil. CHP'nin başı kendini Liceli saymalıdır. Diyarbakırlı, Mardinli saymalıdır. Onlar iyi yapacak falan değil. Ne gerekiyorsa onu yapmak lazım. Yani buraya derhal adalet getirmek lazım.

Yurttaşlık hakkını vermek lazım. Sen yurttaşsın, yurttaş saymıyorlar şu anda. Adam yüzde seksen oyla seçilmiş belediye başkanı ertesi sabah görevden alınıyor. Bir de şey var, iftirayla görevden alıyor. Aday olmak kolay bir iş değil, süzgeçten geçiyor.


"HDP'yi tabela partisi zannediyorlar"

Yani savcılık, emniyet falan kesmiyor. Bunlar bitiyor bir de MİT'ten soruyorlar. Şimdi Adnan'ın (Selçuk Mızrak) PKK ile ne alakası var? Tanıyıp bildiğimiz doktor arkadaşımızdı. Çok da düzgün ve iyi bir insandı.

AKP'ye geçen iyi, geçmeyen kötü. Bunların hepsi AKP'ye gitsin arada. Bir şey olmaz yani AKP'ye yine oy gitmez. HDP'yi tabela partisi zannediyorlar. Tabelayı indirince bu iş kapanacak zannediyorlar.

Hadi şurada git köye köylü orada duruyor. Git çarşıya sessiz duruyor adam akşama kadar rızkı için çalışan esnaf, Kürt ya. Nerede Kürt varsa o.

Aşağıladığın her yerdeki adam HDP'lidir. Bunu kaldırmak lazım. Yani yoldaşlık kurmak lazım. Rızasını almak lazım. Yani bu bir rıza lokmasıdır diyor ya, buna geçmemiz lazım
 

(6).jpg
Fotoğraf: Veysi Polat/Independent Türkçe

 

"Mesele helalleşmek değil, yüzleşmektir"

- Bu atmosferde CHP, bölgeden oy alabilir mi? 

Geçen sefer geldiğimde il başkanıyla görüştüm. Gönül (Özel) Hanım çok da cevval bir kız. İşte sağda solda böyle şey sorun çözmeye çalışıyor.
Ya buradaki sorun şey değil yani böyle matematik, aritmetik istememek lazım.

Ben buraya geldim, bütün kurumları dolaştık. İl yönetimi oluşturacağız, bir rızasını alalım diye. O arada genel sekreter bizden evvel yönetim atamıştı buraya. Ondan sonra bir daha gelemedim.

Şimdi biraz ciddi olmak lazım. Oturup helalleşmesi lazım. Mesele helalleşmeden değil yüzleşmek gerekiyor. Kimle yüzleşmek lazım? Kötü muameleye maruz kalan, Ermeni, Keldani, Süryani, Alevi ve Kürt'ten başlamamız lazım.

Bunlarla yüzleşmek gerekiyor. Yani bir devletle yüz yüze gelmesi lazım. Yani onu helalleşmeye çevirdiler orada. Yoğurdular başka bir şey çıktı. AKP'li diyor ki biz helalleşmeyiz.

Türkiye'nin iki tane temel şeyi var; can güvenliği, mal güvenliği. İkisi de kalmamış yani. Sen ne konuşuyorsun? Senle hesaplaşacağız. Eskiden böyle militarist devlet vardı.

Can güvenliği yoktu belki ama mal güvenliği vardı. Şimdi mal güvenliği de kalmamış. Yani kendi büyüttüğü müteahhitler kaç milyon liraya Avrupa'ya sığınıyorlar. Görmüyor musunuz bunları
 

(12).jpg
Fotoğraf: Veysi Polat/Independent Türkçe

 

"Lice'ye ilk kez geldim, burada sükût var"

- Lice'ye daha önce gelmiş miydiniz? Nasıl biliyordunuz? Ne gördünüz?

Ben ilk defa geliyorum. Ben Diyarbakır'ın diğer ilçelerine de gittim. Örneğin Çınar 80 bin nüfusa çıkmışlar. Güvenliği kalmayan köylüler kasabaya gelmişler. Çınar ezilmiş. Çok düzgün hoş bir yerdi. Bir tane ilkokulu var. Yani ölçüyü söyleyeyim. Benim hanım da öyle öğretmenlik yaptı orada. Lice'yi de depremden biliyorum. Buraya yardım toplayıp göndermiştik.

Yani o zaman epeyce adam işte gelip Diyarbakır'a yerleşmişti. Yani bu merkez Bağlar ilçesi filan, orası hep Liceliydi. Oradan bilirim. Sonra cezaevinde Behçet'le (Cantürk) sorguya beraber girdik. Aslında çok arkadaşım var. Ama en çok ilgimi çeken, Lice'ye kimse gelmemiş köylerden.

Buradan direk o yakılan köyler, kovulan köylüler doğruca Diyarbakır'a, İstanbul'a, Mersin'e gitmiş. Lice'nin nüfusunda artma yok. Lice'nin eskiden de bu kadar nüfusu vardı. Eskiden 20 bin nüfuslu bir yerdi burası. Şimdi 24 bin olmuş.

Adım başı bir tane karakol, kalekol var. Ne yapıyorlar anlamıyorum. Ne var burada? Burada yer altından bir şey mi çıkıyor? Merak ediyorum. Burada da yine bir sessizlik ve sükût var.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU