Vizyonda bu hafta: Komplo, heyecan, aksiyon dolu bir “İntikam”

Mehmet Erduğan Independent Türkçe için vizyondaki filmleri yazdı

Park Hoon-jung'un yönettiği İntikam (The Witch: Part 1 - The Subversion) filminin afişinden bir kare

Son yıllarda süper kahramanlara yönelik çekilen filmler ve diziler bu konudaki ilgiyi her geçen gün daha da arttırıyor. Ancak doğruyu söylemek gerekirse bu ilgiyi sömüren, fantastik evrenlerde geçen süper kahraman filmleri yerine, içinde yaşadığımız şimdiki zamana odaklanan filmler benim son dönemlerde daha çok ilgimi çekiyor.

Aslında süper kahraman furyasının fabrikatörleri Marvel ve DC bile sanki bu fantastik karakterleri birer birer öldürerek sıradan bir hayat yaşayan bizim gibi insanların içindeki potansiyelleri kadrajına almaya başladı gibi. Bu kapsamda içimizdeki gücü keşfetmemizle ilgili mesajlar veren bu serilerin son halkaları bizi yeni bir geleceğe hazırlıyor sanki. Henüz bilimsel araştırmalar buna yönelik bir gerçekliğe ulaşmamış olsa da belki de süper kahramanlar gerçekten de içimizde yaşıyordur. Belki de doğaüstü güçleri olan birileri bu potansiyelini keşfetmek için sadece zamanını bekliyordur.

Kore'den bir gerilim: İntikam

Yönetmen: Park Hoon-jung / Oyuncular: Kim Da-mi, Cho Min-soo, Choi Woo-shik, Park Hee-soon, Kim Byung-ok, Choi Jung-woo, Ko Min-shi, Oh Min-hee / 125 dakika


Klasik bir James Bond hikayesindeki kötü adamı biraz daha eksantrik bir karaktere dönüştürüp Kore tarzı bir intikam gerilimiyle harmanladığımızda ne elde ederiz diye bir düşünce aklınıza gelirse, yapılmışı var; İntikam (The Witch: Part 1 - The Subversion) bu karışımın çok güzel bir örneği.

Orijinal adından da anlaşılacağı üzere; bir üçlemenin ilk bölümü olan film, başta Göster Gününü (Kick-Ass) olmak üzere süper kahramanlardan, hatta John Wick, Hanna ve Jason Bourne’a kadar uzanan pek çok kült karakterden beslenmiş gibi duruyor. Ama her şeye rağmen kendi türünde orijinal bir karakterin doğmasına da fırsat veriyor.


Eski Mısır’daki duvar resimleri ve kurgu ile gerçek arasındaki insan deneyleriyle ilgili belgesel niteliğindeki bazı görüntülerle açılan film Orta Çağ’dan günümüze dek süregelen “cadı avı” ve “karanlık deneyler” ile yönünü belli ediyor.


İlk andan itibaren merak uyandıran film, çocuklar üzerinde deneyler yapıldığını düşündüren bakımevi görünümlü bir araştırma-bilim tesisindeki toplu katliamla başlıyor. Katliamın yaşandığı sırada tesisten biri kız, diğeri erkek iki çocuk kaçarak ormana sığınıyor. Böylelikle ormanda silahlı bir takım adamların pençesinde çaresiz bir kovalamaca başlıyor. Fakat bu kovalamadan kurtulan sadece küçük bir kız çocuğu oluyor.


Oğlan yakalanıyor ve katliamı yapanlar tarafından esir alınıyor. Ormandaki kovalamadan kurtulan kız ise yara bere içinde bir çiftliğin bahçesinde baygın düşüyor. Masalsı bir güzellikteki çiftlikte yaşayan sevgi dolu yaşlı bir çift tarafından bulunan ve kurtarılan kız, daha sonra aile tarafından evlat ediniliyor. 


10 yıl boyunca geçmişteki tüm yaşadıklarını ve hatıralarını bastırarak hatta unutarak çiftlikte normal bir sıradan insan gibi yaşayan Ja-yoon bir gün kendine has bazı özellikleri sergileyebileceği bir yetenek yarışmasına katılmaya karar veriyor. Yetenek yarışmasına çıkana kadar sessiz ve sakin bir hayat geçiren Ja-yoon, ekranda görünmesi ve dikkat çeken yetenekleri yüzünden yeniden tehlikeli insanların peşine düştüğü bir av haline geliyor.

 

Ava giderken avlanmak, av iken avcı olmak

Yetenek yarışmasından para kazanma ümidiyle en yakın arkadaşı Myung-Hee ile seçmeler için Seul’daki televizyon stüdyolarına giden Ja-yoon, tren yolculuğu sırasında genç bir adam ile karşılaşıyor. Kendisi hakkında pek çok şeyi bilmesi onu korkutmakla birlikte, Ja-yoon’un sahip olduğu insanüstü yeteneklerin ortaya çıkmasını tetikliyor. Aslında Ja-yoon’un kısmen gizli bir güç taşıdığını ve potansiyel enerjisinin sadece tele kinetik yeteneklerle sınırlı olmadığını tahmin edebiliyor olsak da, onun gücünün sınırlarını, bir süper kahraman mı yoksa psikopat bir canavar mı olduğunu öngöremiyoruz.


Dolayısıyla Ja-yoon’un en yakın arkadaşı Myung-Hee ile geçirdiği; bu yaşlardaki kızların sempatik ile gariplik, tatlılık ile iğrençlik karışımı kendilerine ait dünyalarındaki hallerine şahit olduğumuz o ergen melodramını andıran vakitler seyircinin tam anlamıyla gardını düşürüyor.

 

Film, akışında yaşanacak şeyler için hazırlıksız bırakıyor ve ilerleyen süreçte başlayacak kargaşalar seyirciyi ters köşeye yatırıyor. O çekingen, masum, iyi huylu ve savunmasız gibi görünen Ja-yoon’ın hedefini arayan bir yay gibi olduğu gerçeği onu bir av iken öfkeli bir avcıya dönüştürüyor. Aynı zamanda Ja-yoon’u avlamak isteyen diğer tüm karakterler de bu çerçevede resmen ava giderken avlanıyor.

Hollywoodlu süper kahramanlara rakip

Filmin klişe isminin sizi yanıltmasına izin vermeyin. İntikam içinden ne çıkacağını belli etmeyen, hem eğlenceli hem de mükemmel bir film. İlk yarısında dram ve küçük ipuçlarıyla kademeli olarak artan bir gerilime odaklanırken, ikinci yarısı "rollercoaster" etkisi bırakan dövüş sahneleri ve aksiyonuyla zirveye ulaşıyor.


Filmin sinematografisi gerçekçi görünmekle birlikte her ayrıntıyı aydınlatan temiz bir iş ortaya koyuyor. İkinci yarının beton sığınıklar ve kasvetli koridorlar ile endüstriyel fütürizme ağırlık verdiği görsel estetiği Ja-yoon’un evlat edinen ebeveynleriyle yaşadığı dünyadaki sadelik ile etkileyici bir zıtlık yaratıyor.

Gece sahneleri, bilinmeyen ve potansiyel bir tehlikenin sinyallerini veren mavi bir ışık tonlamasıyla aydınlanırken, gün içinde umut ve huzur veren taze ve canlı bir parlaklık iki farklı dünyanın atmosferini çok güzel yansıtıyor. İlk yarıda karakter olarak bastırılmış olan Ja-yoon’un kendini keşfetmesi, güçlerinin farkına varması ve hayatta kalma mücadelesiyle birlikte gerek psikolojik gerek fiziksel dönüşümüyle hikayenin gücüne çok büyük katkı sağlıyor.


Son zamanlarda Batı dünyasında da oldukça ses getiren yapımlara imza atan Asya sinemasının, genel seyirci nezdindeki beklentilerini altüst ederek bu alandaki yükselişine devam edeceğini düşünüyorum. İntikam filmi de bu yönde kendine has tüm yerel unsurların görsel çekiciliği ve dövüş sanatlarındaki estetik koreografileriyle herhangi bir süper kahraman filmine rahatlıkla rakip olabilecek gücü taşıyor.


Oldukça ilgi uyandıran sahnelerle başlangıç yapan, sonrasında biraz sıkmaya başlayan ama bunu çok uzatmadan müthiş bir dönüşümle şaşırtarak nefes kesen bir aksiyon ile birleştiren film beyazperdeye yakışan bir seyir sunuyor.

Kısacası İntikam başından sonuna dek sürükleyen oldukça iyi bir film. Diğer bölümleri için fazla beklememiz gerekmeyeceğini ümit ediyorum.


Haftanın diğer filmleri

Bebeğin Laneti

Lawrence Fowler'ın yönettiği Curse of the Witch's Doll, sahibi oldukları oyuncağın intikamla yanıp tutuşan bir varlığın vücuda gelmiş hali olduğunu düşünen Adeline Gray'in hikayesini anlatıyor.

Efsunlu - Kabirden Gelen

Uğur Kaplan'ın yönettiği Efsunlu - Kabirden Gelen, geldiği kız yurdunda tanıştığı Burcu'ya yardım etmek isterken kendini hiç ummadığı olayların içerisinde bulan Kübra'nın hikayesini anlatıyor. Tarihi bir kız yurduna kayıt yaptıran Kübra, odalardan birinde Müdüre Zahide Hanım tarafından kapatılmış hasta bir kız olan Burcu’yu fark eder. Yurdun gizemini araştırdıkça Burcu’nun etrafındaki kabuslar Kübra’ya da sirayet etmeye başlar.

Kül En Saf Beyazdır

Zhangke Jia yönetmenliğindeki Ash Is Purest White (Jiang hu er nv), toplumun dışında kalmış iki karakterin, ülkeleriyle beraber, dönüşüm geçiren 16 yıllık şiddet dolu ilişkisini konu ediniyor. Mafya üyesi sevgilisi Bin için hapse giren Qiao, beş yılın ardından hapisten çıkar ve Bin’i aramaya başlar. Jia Zhangke uzun yıllara yayılan, oradan oraya sürüklenen, trajedilerle dolu ilişkiyi epik bir dille anlatıyor ve arka planda da, önceki filmlerinde olduğu gibi, büyük değişimler geçiren ülkesinin yakın tarihini irdeliyor.

Örümcek-Adam: Evden Uzakta

Marvel Sinematik Evreni'nin 23. filmi olan Spider-Man: Far From Home, Endgame'de yaşananlar sonrası tekrardan ayaklarının üzerinde durmaya çalışan Peter Parker'ın, okul arkadaşlarıyla gittiği Avrupa gezisi sırasında Nick Fury'nin gizemli bir görevi üzerine yıkmasıyla gelişen olayları konu ediniyor. Evden uzakta, Peter’ın arkadaşlarını koruması, dünyayı kurtarması, sadece kendisinin üstesinden gelebileceği bir zorluğa göğüs germesi ve Örümcek-Adam’ın yazgısını kabullenmesi sürecine odaklanıyor.

Sevimli Dostlar

Joachim Masannek'in yönettiği Little Miss Dolittle (Liliane Susewind - Ein tierisches Abenteuer), hayvanlarla konuşabilen Lilli'nin, hayvanat bahçesinden kaçırılan yavru fili kurtarmak için girdiği mücadeleyi anlatıyor. 11 yaşındaki Liliane “Lilli” Susewind hayvanlarla konuşabiliyor! Ama bu, ailesi dışında kimsenin bilmemesi gereken bir sır. Bu özel yeteneği geçmişte yeterince sorun yaratmış olmasına rağmen, yine yaşanan son olayla birlikte yine ailesini taşınmaya zorluyor. Lilli, yeni evlerine geldiğinde bu sırrı sadece kendine saklayacağına söz vermiştir - ama sonra bir hayvan hırsızının, yerel hayvanat bahçesindeki bebek fil Ronni'yi kaçırdığını öğrenir. Bunun üzerine Lilli, yeni sınıf arkadaşı Jess ile birlikte, Ronni ve diğer hayvanları kurtarmak için bir maceraya atılır.

Tekne

Winston Azzopardi'nin yönettiği The Boat, hava muhalefeti sebebiyle sığındığı teknede mahsur kalan denizcinin hayatta kalma mücadelesini anlatıyor. Kayığıyla yoğun siste kaybolan bir balıkçı, terk edilmiş bir teknenin güvertesine sığınır. Birazdan baktığında kendi kayığıyla ortadan kaybolduğunu fark eder. Bu yabancı tekne ile bilinmeyen sularda ilerledikçe, yolculuk daha da tatsız ve korkutucu bir hal almaya başlayacaktır.

Tolkien

Dome Karukoski'nin yönetmen koltuğunda oturduğu Tolkien, Dünya edebiyatının genel seyrini değiştirmenin yanı sıra eserleriyle sinema tarihine de büyük ilham kaynağı olan J.R.R. Tolkien'in ilk gençlik yıllarını, dostluklarını, aşkını, savaş deneyimlerini ve Orta Dünya'yı şekillendirdiği dönemi konu ediniyor.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU