Irak'ta Haşdi Şabi devletin tüm organlarında: Bileşenler geleceklerinden endişeli

Londra merkezli Sivil Haklar Ateşkes Merkezi (Ceaserfire) tarafından bu yılın başında Miriam Puttick imzalı hazırlanan rapora göre, "tartışmalı bölgeler"deki güvenlik sahası 2017 yılı IŞİD sonrası daha çok karmaşık hale geldi

Fotoğraf: AFP

Dönemin devrik lideri Saddam Hüseyin'in devrilmesi ve Irak ordusunun 2003 yılında dağılmasından sonra paramiliter grupların oluşmasında ciddi artış oldu. Haşdi Şabi'nin başı çektiği paramiliter gruplar, son yıllarda özellikle "tartışmalı bölgelerde" askeri ve siyasi nüfuslarını genişletmesiyle dikkat çekiyor

Haziran 2014'te Irak Şiilerinin dini lideri Ayetullah Ali es-Sistani'nin "cihat" çağrısı üzerine kurulan Halk Seferberlik Kuvvetleri (Haşdi Şabi), İran'a yakınlığıyla biliniyor. 

Dönemin Başbakanı Nuri Maliki'nin onayıyla resmileşen Haşdi Şabi milis gücü, ilk kurulduğunda aralarında Bedir Tugayı, Ketaib Hizbullah, Asaib Ehl-i Hak, Ketaib İmam Ali, Ketaib Seyidü'l Şuheda, Ali Ekber Tugayları, Firkat'ül Abbas el-Kitaliyye, Seraya el-Horasani, Ensar el-Merceiyye Tugayları, Seraya Aşura, Seraya el-Akide, Seraya el-Cihad, Feylek el-Karrar, El- Muntazar Tugayları ve Ketaib Seyyid'ül Şuheda gruplarının da bulunduğu 50'den fazla silahlı milis grubu yer aldı. 


"Haşdi Şabi'nin köklü ve büyük grupları İran'a bağlı"

Bu gruplardan en köklüleri ise şunlar:

"Hadi Amiri liderliğindeki Bedir Tugayları: Zaman içerisinde isim değişikliği yapsa da ülkedeki en köklü paramiliter örgütlerden biridir. Irak İslam Devrimi Yüksek Konseyi'nin silahlı kanadı olarak 1983'te kuruldu.

Mensupları İran-Irak savaşında İran için savaşan Iraklı Şii gönüllülerden oluştu. 2003'ten beri birçok Bedir üyesi Irak ordusunda, polis teşkilatında ve İçişleri Bakanlığı'nda görev yapıyor. IŞİD'in ortaya çıkmasıyla Heşdi Şabi'nin kurucu gücü oldu.
 

Amiri.jpg
Hadi Amiri

 

Ahmed Hamidawi komutasındaki Ketaib Hizbullah: Haşdi bünyesinde İran yanlısı en belirgin gruplardan biridir. Grup 2003 yılında kuruldu. ABD liderliğindeki koalisyon güçlerine karşı savaştı.

Medya önünde fazla olmasalar da Ocak 2020'de ABD tarafından öldürülene kadar Ebu Mehdi El Muhandis tarafından komuta edildi. Grup, İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü'nden eğitim ve fon alıyor. Düzenli olarak ABD hedeflerini tehdit ediyor.


Qais Al-Gazali liderliğindeki Asaib Ehl-i Hak: ABD liderliğindeki koalisyonun Irak'ın ele geçirilmesine karşı 2006 yılında kuruldu. Aynı yıl İsrail'in Lübnan işgali sırasında Hizbullah'ın yanında savaştı.

Grup, ABD ordusunun 2011'de Irak'tan çekilmesinden sonra siyasete döndü. İran yanlısı grup, Ocak 2020'de ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından terör örgütü listesine alındı.
 

Sadr.jpg
Mukteda es-Sadr / Fotoğraf: AA

 

Iraklı Şii din adamı Mukteda es-Sadr liderliğindeki Saraya Al-Selam (Barış Tugayları): Kökleri 2003 yılında Sadr tarafından Irak'taki ABD işgaline karşı savaşmak için kurulan Mehdi Ordusu'na dayanıyor.

ABD'nin ülkeye girmesiyle Mehdi Ordusu'nun ölüm mangaları, özellikle 2006- 2007 yıllarında Sünnilere karşı mezhepçi suistimallerle ünlendi.

Mehdi Ordusu 2008'de Sadr tarafından dağıtılsa da grup 2014'te IŞİD'in ilerleyişiyle savaşmak için yeni bir isim altında yeniden canlandırıldı. Saraya Al-Selam hem ABD'nin hem de İran'ın Irak'a müdahalesine karşı çıkıyor."
 

Sadr, Süleymani ve Hamaney arasında oturuyor (İran’ın dini lideri Ali Hamaney’in resmi sitesi).jpg
Sadr, Süleymani ve Hamaney arasında oturuyor / Fotoğraf: İran’ın dini lideri Ali Hamaney’in resmi sitesi

 

IŞİD saldırılarının artmasıyla Hristiyan, Ezidi, Şebek ve Kakailerden oluşan silahlı gruplar oluşturulmuş, bunların bir kısmı daha sonra Şebek Tugayı, Babil Tugayları, Ninova Ovası Koruma Birlikleri'de Haşdi Şabi ile birleştirilmiştir.

Ayrıca, bu amaç doğrultusunda Türkmen Seferberliği ile PKK'nın çatı gruplarından Ezidi bileşenlerinden oluşan Şengal Direniş Birlikleri (YBŞ) ve Ezidhan Koruma Kuvvetleri kuruldu. Bu güç her ne kadar daha sonra Haşdi Şabi'den ayrılsa da Şengal'de (Sincar) işbirliği içerisinde bulundu.
 

Ninova -2016 -Şengal’de YBŞ’ye bağlı bir savaşçılar- Fotoğraf YBŞ Basın Ofisi.jpg
Şengal'de YBŞ'ye bağlı bir savaşçılar, Ninova, 2016 / Fotoğraf YBŞ Basın Ofisi

 

Kurulduğu günde her milis yaklaşık 600 dolar maaş alırken, teşkilatın finansmanını başta İran, Irak Mücahitleri, Şii partileri ve ulema sağlıyordu. 

Bununla birlikte Irak Silahlı Kuvvetlerinin, dışında askeri oluşumların kurulması anayasada yasaklanmıştır. 

Haşdi Şabi'nin 2015 bütçesi yaklaşık 5 milyar dolar, 2016 bütçesi ise yaklaşık 9 milyar 660 milyon dolar. 2020 bütçesinde ise yüzde 8 ayrıldı. 

Haşdi Şabi bünyesindeki savaşçıların 110 bini Şii, 45 bini Sünni ve 10 bini azınlıklardan olmak üzere 164 bin olduğu tahmin edilmektedir.
 

Fotoğraf Karwan Salihi.jpg
Fotoğraf: Karwan Salihi

 

Geçen sürede İran başta olmak üzere mali destekte bulunan ülkelerde mali krizler yaşansan da bütçesinde azalma yaşanmadığı gibi Bağdat'tan aldığı bütçe de artış olduğunu söyleyebiliriz.

IŞİD ile savaş sırasında özellikle Irak Anayasası'nın 140. Madde kapsamındaki Kürtlerin "Kürdistani Bölgeler" olarak nitelendirdikleri "tartışmalı bölgeler"de yer alan birçok etnik ve dini azınlık kendi bölgelerine yönelik saldırılara yanıt olarak Haşdi Şabi bünyesinde silaha sarıldı.

2014-2017 yıllarında IŞİD'in varlığıyla bir nevi kendi varlığını da güçlendiren bu milis güç, geçen sürede sadece askeri arenada değil, siyaset ve hükümet arenasında da resmi olarak kabul görerek, gücüne güç kattı.

Mevcut durumda Bağdat yönetimi, Haşdi Şabi kuvvetlerine, yıllık 2,6 milyar dolarlık bir bütçe ayırmış durumda. Ayrıca Irak Kürdistan Bölgesi dışındaki tüm bölgelerde de idari ofisleri bulunuyor. 
 

Fotoğraf- Karwan Salihi.jpg
Fotoğraf: Karwan Salihi

 

"Bölge 2017 yılı IŞİD sonrası daha çok karmaşık hale geldi"

Londra merkezli Sivil Haklar Ateşkes Merkezi (Ceaserfire) tarafından bu yılın başında Miriam Puttick imzalı hazırlanan rapora göre, "tartışmalı bölgeler"deki güvenlik sahası 2017 yılı IŞİD sonrası daha çok karmaşık hale geldi. 

Rapor, Irak ve IKB'deki yerel medyada çıkan haberler ve Kerkük, Hemdaniye, Şengal ve Telafer ilçelerinde alanda yapılan bazı röportajları kapsıyor.

46 sayfalık raporda, Haşdi Şabi'nin ve diğer milis güçlerin bölgede bu denli yayılmasının asıl nedenini 2017 yılı sonra Bağdat-Erbil arasında yaşanan anlaşmazlıkların söz konusu bölgelerde güvenlik boşluğuna neden olduğuna dikkat çekildi.

"Bölgedeki bazı taraf ve gruplar, bu güçlerin kişisel çıkarlarını koruması pahasına bölgede varlıkları artmıştır. Bu bölgedeki grup ve taraflar kendilerine yakın olanları tercih etmesi de gruplar arasında var olan gerilimi daha da artırdı" denilen raporda, özellikle de birçoğunun geniş tabanlı ilerlemenin bir aracı olarak gördüğü Haşdi Şabi'den destek aldığı göz önüne alındığında, bu grupların yerel ve bölgesel olarak azınlıkların uzun vadeli çıkarlarını ne ölçüde temsil ettiğini sorgulanıyor.
 

Şengal'de Haşdi Şabi birlikleri-Independent Türkçe.jpg
Şengal'de Haşdi Şabi birlikler / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

"Önemli gelir kaynakları; kontrol noktaları"

Haşdi Şabi'nin savaş alanlarında kalmadığı daha ziyade seçimlere dolaylı olarak katılarak, Irak Parlamentosu'na girdiği hatırlatılan raporda, Haşdi Şabi'nin bazı tugay komutanlarının ABD'nin terör yaptırım listesinde bulunduğuna dikkat çekiliyor.

Raporda ayrıca, Haşdi Şabi'nin siyasi ve devlet kurumlarına nüfuz ettiği ve etkili bir ekonomik varlığa dönüştürdüğü vurgulanarak, farklı kalemlerden vergi toplamanın yanı sıra, Irak genelinde geniş araziler satın aldığına yer verildi.

Irak Askeri Ceza Kanunu, silahlı kuvvetler bünyesinde faaliyet gösterenlerin nakit para ve fon tahsilatı ve ticareti yasaklıyor.

Raporda, "Kontrol noktalarının kontrolü önemli bir gelir kaynağıdır ve Haşdi Şabi, tartışmalı bölgelerde ekonomik bir imparatorluk kurmasını sağlayan önemli araçlardan biridir" ifadelerine yer verildi.

Kerkük, Ninova, Diyala ve Saladdin valiliklerine dağılmış 14 idari bölgeden oluşan tartışmalı bölgeler, son birkaç yılda önemli güvenlik ve siyasi değişikliklere uğradı. 

IŞİD'in kontrolündeki bu bölgeler, daha sonra Peşmerge güçlerinin kontrolüne geçti. Ancak 27 Eylül 2017'de Kürdistan Bölgesi'nde gerçekleşen "bağımsızlık referandumuyla" Peşmergenin buralardan çekilmesiyle Irak ve Haşdi Şabi güçleri bu bölgelere konuşlandı.
 

 

"Kırılgan bölge Telafer"

Musul'un yaklaşık 63 km batısında yer alan Telafer ilçesi, ağırlıklı olarak Şii ve Sünni Türkmenler'den oluşan ilçe, 2003 yılında Baas rejiminin düşmesinden sonra bölge "mezhepsel" şiddetin yuvası haline geldi. 

IŞİD, 2014 yılının ortalarında ele geçirene kadar El Kaide ve diğer radikal grupların yanı sıra mezhep çatışmaları için milis askerler toplama merkezine dönüştü.

Ülkede Şii ve Sünniler arasındaki gerilimin bir "mikrokozmosu" olarak görülen ilçe, IŞİD işgalinde Şii nüfusun toplu göçüne sahne oldu.

İlçenin Irak ve Haşdi Şabi güçleri tarafından kurtarılması sonrası, Haşdi Şabi ve Şii Türkmenler tersten göçün oluşması için çalıştı.

Raporda, bu Türkmen şehri için, "Genel olarak durum IŞİD öncesinden daha iyi, çünkü her mezhepten insanlar IŞİD'in kendi çıkarlarına ve ülkeye hizmet etmediğini anladılar. Şii grupların Sünnilere karşı misilleme yapacağına dair korkular ve siyasi kutuplaşmanın yaşandığı şehirde, yağma ve mülklerin tahrip edildiğine dair raporlara rağmen, ihlallerin boyutu genel olarak korkulandan daha az görünüyor" ifadelerine yer verildi.


Çekişmeli bölge: Kerkük!

Petrol zengini Kerkük, bölgedeki birçok bileşen için siyasi amaç görülen muazzam sembolik kenti ve en tartışmalı şehirlerinden biri.

Kerkük, Arap Kürtleri ve Türkmenler olmak üzere üç ana bileşenin çekiştiği karma bir şehirdir. Devrik lider Saddam Hüseyin liderliğindeki Baas Partisi yönetimi sırasında geniş çaplı Araplaştırma politikalarının hedefi olmuştur.
 

Kerkük, Mayıs 2018,Irak Parlamentosu seçimleri için seçim merkezlerinden biri Fotoğraf-KirkukNow.jpg
Irak Parlamentosu seçimleri için seçim merkezlerinden biri, Kerkük, Mayıs 2018 / Fotoğraf: KirkukNow

 

Kerkük'ün kaderi, henüz uygulanmayan Irak Anayasası'nın 140. Madde'sine bağlı.

Irak güçleri, 2014 yılında IŞİD karşısında mağlup olunca, IKB yönetimi güçlerini Kerkük'e konuşlandırarak kenti kontrol alarak, IŞİD'in işgalini engellese de bazı Arap ve Türkmen gruplar Kürtlere destek vermedi.

Raporda, "Kerkük, bağımsızlık referandumu sonrası 16 Ekim 2017'de Irak ve Haşdi güçlerinin kontrolüne geçti. Mevcut durumda ise şehir, Şii Türkmenler'den oluşan 16. Tugay ve 52.Tugay hakimdir. Sonuç olarak söz konusu bölgelerde Haşdi Şabi güçlerinin varlığında en çok zarar görenler Kürter oldu. Haşdi Şabi, Kerkük'e girdiğinde çoğu Kürt en az 150 bin kişi yerinden edildi. Yerinden edilenlerin bir kısmı geri döndü, ancak birçoğu geri dönemedi, özellikle Kürt siyasi partilerine bağlı olanlar ve Kerkük'teki birçok Kürt henüz evlerine dönemedi. Bölgedeki çoğu kesim siyasi şiddet olaylarının tek çözümünün, tek bir grubun çıkarlarını temsil etmeyen kapsamlı ve birleşik bir güvenlik gücünde yattığına inanıyor" sözlerine yer verildi.

16 Ekim 2017'den sonra Kerkük'te Şiiler için üç yeni mahalle oluşturulurken, Aralık 2020'de 150 Sünni ve Şii Kürt'ten oluşan Haşdi Şabi birliği kurulmuştu.


"Irak ve IKB hükümetleri silahlı ve güvenlik güçleri üzerinde sivil gözetimi sağlamalı"

Raporun önerilenler bölümünde ise; aralarında hem Irak hem de IKB hükümetlerinin tüm silahlı ve güvenlik güçleri üzerinde sivil gözetimi sağlanması, ülkedeki tüm silahlı aktörlerin insan haklarını koruyan yasalara bağlı kalmasının sağlanmasının da aralarında olduğu bazı tavsiyelerde bulunuldu.

İşlediğinden şüphelenilen ihlallere ilişkin hızlı, tarafsız, bağımsız ve etkili soruşturmaların yürütülmesi, azınlıkların güvenlikleri ve yaşadıkları topraklarla ilgili tüm tedbirlerin alınması, kapsamlı bir ayrımcılık karşıtı yasa çıkarılmasına, azınlıkların askere alınmasının yanı sıra tüm güvenlik ve askeri güçlere katılımı sağlamak.

Tavsiyelerin bir bölümü, Irak yasalarının savaş suçları, insanlığa karşı suçlar ve diğer uluslararası suçların kovuşturulmasını sağlayacak şekilde değiştirilmesine de yer veriliyor.

Ayrıca, kamuya açık karayollarındaki güvenlik kontrol noktalarının doğrudan hükümete devredilerek, denetlenmesi gereğine vurgu yapıldı.

Şengal Anlaşması'nın hayata geçirilmesini hızlandırma, tartışmalı bölgeler sorununu çözme ve yeniden inşa ve kamu hizmetlerine yatırım yaparak yerinden edilenlerin, geri dönmeye teşvik etme ve bu bölgelerde istihdamın yapılmasına dikkat çekildi.
 

Şehan Kampı, Duhok  Fotoğraf Gülbahar Altaş-Independent Türkçe.jpg
Şehan Kampı, Duhok /  Fotoğraf: Gülbahar Altaş-Independent Türkçe

 

Peşmerge komutanı: Kürdistan'da onlara geçit vermedik bundan sonra da vermeyeceğiz!

İsmini açıklamak istemeyen Peşmerge Bakanlığı'ndan bir kaynak Independent Türkçe'ye, Haşdi Şabi'nin IKB ve bölge için ne denli tehdit oluşturduğunu farkında olmakla birlikte, gelişmeleri yakından takip ettiklerini dile getirdi.

Peşmerge komutanı, "Evet, durum ciddi ve biz bu tehlikeyi daha Haşdi Şabi'nin kuruluşundan beri biliyoruz. Bölgemizi olabilecek tüm tehditlere karşı korumaya devam edeceğiz. En riskli dönem olan referandum sonrası dahi Kürdistan'da onlara geçit vermedik bundan sonra da vermeyeceğiz" diyerek, bu konuda daha fazla konuşamayacağını kaydetti.


Dr. Kadir: Haşdi Şabi sadece silahlı bir grup değil, devlet içinde bir devlettir

Haşdi Şabi'nin bölgedeki varlığını Independent Türkçe'ye değerlendiren Erbil merkezli Selahaddin Üniversitesi Siyaset Bilimleri Fakültesi Rektör Yardımcısı Dr. Serdar Kadir, "Evet, yasal olarak Irak Parlamentosu'nda da kabul gördü. Irak ordusunun bir parçası haline geldi. Ancak mevcut durumda Haşdi Şabi'nin yasal bir varlığı söz konusu değildir. Kanımca Haşdi Şabi'nin asıl kuruluş amacı bir devlete tekabül etmedir. Bu da Irak devleti içinde bir devlet oluşturmak ve devlet mekanizmalarında siyasi kapsamda yer almaktır. Yani Haşdi Şabi sadece silahlı bir grup olarak hükümetin kararlarını etkilediği gibi, belki devletin yanında bir devlet konumundadır" dedi.
 

Dr. Serdar Kadir.jpg
Selahaddin Üniversitesi Siyaset Bilimleri Fakültesi Rektör Yardımcısı Dr. Serdar Kadir

 

"Haşdi Şabi, Irak ordusu içinde sadece bir memur değil, Musul'dan Basra'ya belirgin bir nüfusa sahiptir. Bu nedenle de bu gücün Irak toplumunun bir gerçeği olarak kabul edilmesi gerekiyor" diyen Dr. Kadir, sözlerine şunları ekledi:

Yalnız tartışmalı bölgelerde değil, gelecekte de belli bir varlığı, topluluğu olup sorunlara gebe olabilir. Kürtler açısında da özellikle tartışmalı bölgelerde varlığıdır nitekim bu bölgelerde Peşmerge güçlerinin konuşlandığı mevzilerden de uzak değiller. Sadece Kerkük'te yaklaşık 4 Haşdi Şabi tugayı bulunuyor.

Ve bu güçler şu anda 140. Madde nedeniyle hiçbir şekilde ilerleyemeseler de bulundukları bölgelerde bileşenleri sindirme ve baskı altına almaya çalışıyor, mahalleler arasında farklılıklar yaratıyorlar. Benzer yaşanmışları Tuzhurmatu'da, Kerkük'ün bazı bölgelerinde gördük. Haşdi Şabi, tartışmalı bölgeler üzerinden siyasi nüfuslarını yaymaya çalışıyor. 

Örneğin; Bu seçimde de Fetih grubundan bir grup Irak Parlamentosu'na girdi. Bir diğer anlamda varlığının sürmesi istenilen bir grup var Kürdistan Bölgesi'nin ulusal güvenliğini de büyük bir tehdit teşkil ediyor.
 


"Haşdi Şabi'nin yüzde 85'i İran'a bağlıdır"

Tahran'ın Haşdi Şabi'nin bölgedeki varlığında etkisi ve rolüne dair Serdar Kadir, şunları söyledi:

İran, bölgede Haşdi Şabi'ye büyük önem veriyor. 160 bin Haşdi Şabi mensubundan 30 ya da 35 bini Sünni ya da Aşurilerden (Hristiyan) oluşuyor. Geri kalanların ise hepsi Şiilerden oluşuyor. Bunlar da en az 65 grup altında bulunuyor. Bazı kaynaklarda da 73 gruptan 60'ının Tahran'a bağlı olduğu belirtiliyor yanı grubun yüzde 85'i İran'a bağlıdır.

Bundan dolayı da Haşdi Şabi'nin içinde de Bağdat ile Tahran mercileri arasında ciddi uyuşmazlık ve çatışmalar var diyebiliriz. Hiç şüphesiz Haşdi'nin tüm tugay ve birlikleri Irak Savunma Bakanlığı bünyesinde Haşdi Şabi Komutanlığı adı altında bulunuyor. Ancak dediğim gibi bunların yüzde 80'i İran'a bağlı olduğu için de Irak hükümetine hiçbir bağlılıkları bulunmuyor. 


Dr. Kadir, "Şüphesiz Sistani'ye bağlı gruplar Hamaney'e bağlı gruplara oranla sayılar oldukça az ve Haşdi Şabi'nin siyasi kararlarına hiçbir etkileri yoktur. Nitekim doğacak tehlikeleri gören Sadr, Irak'ta çoğunluk bir hükümeti kurması halinde silahlanmayı devletin kontrolünde olması ve Haşdi Şabi dahil hiçbir silahlı grubun inisiyatifine bırakmamaya çalışacaktır" diye konuştu. 
 

Dr. Serdar.jpg
Dr. Serdar Kadir

 

"Sadr'ın bu girişimi de Tahran'ın ülkedeki çıkarlarına ters düşmesiyle kurulacak hükümetin çoğunluğun Sadr'ın elinde olmasını engellemek için her yolu deneyecektir. Kaldı ki İran başından beri Haşdi Şabi aracılığıyla Irak'ın içişlerine, parlamento ve hükümet nezdinde müdahil olabiliyor" diyen Serdar Kadir, sözlerini şöyle sürdürdü:

Önceki parlamento seçimlerinde Hadi Amiri liderliğindeki Bedir Tugayı, 45 sandalye kazandı. Bir diğer anlamda Haşdi Şabi'de kaç grup var ise her birinin temsilcileri de Irak Parlamentosu'nda bulunuyor. Daha da önemlisi 2020 yılında bütçenin yaklaşık yüzde 8'i Haşdi Şabi'ye ayrıldı. Aynı yıl yönetimdeki konumları de 2016-2017 yıllarına oranla yüzde 48 arttı. Yani Haşdi Şabi'ye askeri, siyasi ve ideoloji olarak ayrı bir önem veriliyor. Çünkü onlar, İran yerine Irak'ta hüküm sürüyor.


"Amerikalılar Haşdi ile doğrudan bir çatışmaya girer ise İran ile uzun bir savaşın içerisine çekileceğinin farkındadır"

"ABD ve İngiltere'nin Haşdi Şabi'nin varlığına müdahale edebilir mi?" sorusuna Dr. Kadir, şöyle yanıt verdi:

ABD'ye saldıranlar Haşdi Şabi ve İran'a bağlı olan gruplardır. Hizbullah'ın bir Şii üyesi Irak Parlamentosu'nda bulunmuyor ancak Irak ve tüm bölgede ABD ve güçlerine tehdit oluşturacak güçtedir. Burada asıl soru bunlar (ABD-İngiltere) bu güçlerin bölgede varlığını gerçekten istemiyor mu? Yoksa küçük grupların savaşı olarak görerek bu duruma ciddi bir şekilde dahil olmak istemiyor mu?

Şu anda bazı Haşdi Şabi liderleri ABD'nin terör listesinde bulunuyor. Aynı şekilde ABD'nin dolaylı destek olduğu Sadr'da terör listesi içindedir. Ancak ABD nasıl Taliban ile bir şekilde anlaşmaya vardı aynı şekilde Sadır ile de anlaşmaya gideceği görünüyor. Bu nedenle de Amerikalılar Haşdi ile doğrudan bir çatışma içerisine girmiyor çünkü girerse İran ile uzun bir savaşın içerisine çekileceğini çok iyi farkındadır.


Haşdi Şabi'ye karşı KDP ile KYB'nin duruşu bir midir? 

"Haşdi Şabi, IKB yönetime tehdit oluşturur mu?" sorusunu da Dr. Serdar Kadir, şöyle yanıtladı:

2017 yılından sonra uluslararası müttefiklerin Kürdistan'da topladıkları güçlerini de göz önüne aldığımızda Haşdi Şabi'nin Kürdistan'a giremeyeceği belli olsa da gücünün ne kadar kullandığı belli değil. Haşdi, şu anda Irak Anayasa Mahkemesinin içerisinde ve kararları üzerinde dahi yorum bile yapamazsınız. Şu anda İran'a bağlı dört üyesi mahkeme üyesidir. 

Kürdistan Bölgesi hükümetinin bu gruba karşı kapsayıcı bir gücü söz konusu bile değil. Yine vurguluyorum; Haşdi Şabi sadece silahlı bir güç değil, parlamentoda, hükümette ve Anayasa Mahkemesi'ndedir.

Bir diğer önemli konu Kürdistan Bölgesi'ndeki iki iktidar parti (KDP-KYB) Haşdi Şabi karşısında duruşu bir midir? İki tarafta bu konuda farklı bakış açılarına sahiptir. Bu duruş bazen Haşdi'nin fırsata çevirdiğini görüyoruz. Tuzhurmatu örneğinde görüyoruz; Şii ve Sünni mahalleler, Serayi Horasan ve bazı grupların bu bölgelere yerleşmesine neden oldu. Hatta bazıları orada Şii mahallelerin korunmasını dahi sağlıyor. Kürdistan yönetimindekilerin tek ses olmaması sorunu da perçinleştiriyor. Kürt liderlerin yapacağı tek şey Haşdi Şabi'yi kapsayan yasanın kaldırılmasını sağlamaktır. Nitekim Irak'ta bu gücün kurulmasını oluşturan nedenlerin kalmadığının belirtilmesi gerekiyor.


Dr. Kadir, son olarak Haşdi Şabi'nin varlığı sadece IKB ve Kürtlere tehdit olduğu gibi Irak'ın ulusal güvenliğine ve Şiilere de tehdit olduğunu belirterek, "Tarafların bu durumun farkında olması gerekiyor. Sadr, bu konu üzerinde bu denli ciddi durmasını nedeni de budur" ifadelerini kullandı.


"Azınlıkların çıkarları göz ardı ediliyor"

Tartışmalı bölgeler arasında yer alan ve IŞİD öncesi idari yönetimi IKB'ye bağlı olan Musul'un Şengal (Sincar) ilçesinden ve isminin açıklanmasını istemeyen 38 yaşındaki bir STK üyesi, Independent Türkçe'ye, silahlı güçlerin varlığı hakkında şunları söyledi:

Evet, bölgemizde en az sekiz silahlı güç var. Ancak bana sorarsanız bunlardan en tehlikelisi Haşdi Şabi'dir. PKK'nin varlığı da diğer güçlerin varlığı da Haşdi Şabi'nin kontrolündedir. Haşdi Şabi burada zayıflarsa birlin ki PKK'de zayıflar. Çünkü Haşdi Şabi gücünü Bağdat ve Tahran'dan alıyor. Tabii diğer güçlerde güçlerini Haşdi Şabi'nin varlığından alıyor. Zannediyor musunuz; tartışmalı bölgelerdeki sadece Ezidiler değil, diğer bileşenlerin de burada hiçbir şekilde can güvenlikleri yok. Kim var diyorsa yalan söylüyor. Soruyorum burada yaşanan ölümlerin kaç tanesi Allah'ın takdiriyle yaşanıyor? Kişisel görüşüm bölgemizde Ezidi bir gücün bulunması PKK ve Haşdi Şabi'nin bulunmasından çok daha önemlidir.


Musul'un batısındaki Şengal ilçesi, çoğunluğu Ezidi olmak üzere, az sayıda Sünni Araplar ve Hristiyanlar'a ev sahipliği yapıyor.

 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU