Suudi Arabistan Veliaht Prensi'nin The Atlantic dergisine verdiği röportajdaki yenilik vizyonu

Fotoğraf: Reuters

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın ABD menşeili The Atlantic dergisinin genel yayın yönetmenine verdiği uzun röportajda, Suudi Arabistan Krallığı'nın gerçekliği, ülkenin iç geleceği ve dünyadaki yeri hakkında oldukça önemli bir vizyona tanıklık ettik.

Röportaj, Suudi Arabistan Veliaht Prensi'nin Suudi halkının geleceğine dair vizyonunu netleştirme açısından oldukça önemli, itikadî ve olarak nitelendirilebilecek içtihatlar açısından zengin.  

Veliaht Prens, resmi bir siyasi pozisyonda olmasaydı, prenslerin alimlerle ilişkilerine dair yeni bir vizyondan, hadis ilminde karşı tutumundan ve çağdaş İslam hukukunda hadis ilmine dair farklı görüşlerin oluşmasındaki rolünden söz ederdi. Veliaht Prens ilk vizyon olarak Suudi Arabistan'ın kalkınmasının bağımsızlığından bahsetti. 


İlk vizyon: Suudi kalkınma vizyonunun bağımsızlığıdır

Bu, Suudi Arabistan Krallığı'nın dünyada var olan belirli bir örneği taklit etmeye ya da ABD gibi büyük küresel ülkelerde veya teknolojik olarak Dubai ve diğerleri gibi en gelişmiş Arap ülkeleri gibi belirli bir ülkenin rönesansını yeniden üretmeye çalışmadığı anlamına gelir.

Aksine Suudi Arabistan, genç Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın liderliğinde, kendi vizyonu, yetenekleri ve Suudi vatandaşlarına hizmet etmek için ihtiyaç duyduğu kalkınma ve ilerleme ile geleceğini yaratmaya ve inşa etmeye çalışıyor.

Suudi vatandaşları bu süreçte, yalnızca uygulayıcı olmaktan çıkarak inşa sürecinin bir ortağı kabul ediliyor. Çünkü Suudi Arabistan Krallığı'nın geleceği projesi, Suudi vatandaşının projesidir. Tarihine, kültürüne ve medeniyetine yakışır bir ilerleme, refah ve başarı gerçekleştirmesi gerekiyor.

Saygıdeğer Veliaht Prens, röportajında şu ifadeleri kullandı:

Dubai ya da Amerika gibi olmaya çalışmıyoruz. Ekonomik ve kültürel yeteneklerimize ve her şeyden önce Suudi halkı ve tarihimize dayanarak gelişmeye çalışıyoruz. Bu şekilde gelişmeye çalışıyoruz. Yaratıcı olmaya çalışıyoruz. Kamu Yatırım Fonu'nda sahip olduğumuz ve devlet bütçesinde bulunan parayı kültürümüze ve Suudi yaratıcılığına dayanarak yaratıcı bir şekilde kullanmaya çalışıyoruz. 


İkincisi: Modernizasyon ve İslam

The Atlantic dergisi tarafından Saygıdeğer Veliaht Prens Muhammed bin Selman'a onu zor durumda bırakacağı düşünülen bir soru sorulması, soruyu soran kişinin kendi içinde İslam'ı ve Suudi yaşamındaki rolünü anlama konusunda bir zayıflığı olduğunu gösterdi.

Öte yandan sorulan soru Sayın Veliaht Prens'in, İslam'ı bir bütün olarak anlayan, hadis ilminin, sünnetin ve şerefli nübüvvet hakkında derinlemesine bilgi sahibi olan, bir okuyucu, bir düşünür ve müçtehit bir Müslüman olduğunu ortaya koydu. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Söz konusu soru şöyleydi: "Suudi Arabistan'ı, ülkenin İslami kimliğinin daha da zayıf hale gelebileceği noktaya kadar modernize edebilir misiniz?"

Veliaht Prens, Muhammed bin Selman bu soruya doğrudan cevap vermek yerine cevabını daha ziyade, devletin varlığının anlamı ve o devleti oluşturan inanç ve değerlerle ilişkisinin felsefesine dayandırdı. Her ülkeyi, diğerlerinden ayıran şey de budur. Aksi takdirde varlığının unsurları kaybolacaktır.

Veliaht Prens'e göre İslam, Suudi Arabistan Krallığı'nın kimliğinin bir parçasıdır. Saygıdeğer Veliaht Prens, "Devletimiz İslam'a, kabile kültürüne, bölge kültürüne, kasaba kültürüne, Arap kültürüne, Suudi kültürüne ve inançlarına dayanmaktadır. Bu, bizim ruhumuzdur ve ondan vazgeçersek, bu, ülkenin çökeceği anlamına gelir" dedi.

İnançla ilgili bu alanda İslam için ılımlı İslam ve diğerleri gibi çağdaş terimlerin kullanılmasının aşırılık yanlısı örgütlere hizmet edebileceğini belirtti. Krallık, İslam hakkında Hz. Peygamber (s.a.v.) ve Hulefa-i Raşidin döneminde olduğu gibi usulleri ve kökleriyle konuşmayı tercih eder. 


İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler) ve Radikalizm endüstrisi

Veliaht Prens'e İhvan-ı Müslimin ve radikalizm endüstrisindeki tarihi sorumluluğu hakkındaki soru yöneltildiğinde, Saygıdeğer Muhammed bin Selman oldukça açık ve net bir tutum sergiledi. İhvan-ı Müslimin ile konuştuğunuzda sözlerinin radikalizme yönelik herhangi bir işaret taşımadığını, ancak kişiyi aşırılığa sürükleyebileceklerini söyledi.

Tıpkı El Kaide ve DEAŞ'ın liderleri Usame bin Ladin, ez-Zevahiri, Ebubekir el-Bağdadi ve diğerlerinde olduğu gibi. Onlar da İhvan-ı Müslimin'dendi fakat radikalizme yöneldiler. Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'a göre, İhvan-ı Müslimin, geçtiğimiz onlarca yıl boyunca radikalizmin ortaya çıkarılmasında bir araç ve güçlü bir unsur olmuştur.

İslam dünyasındaki dış gerçekliğin bir tür dikkatli analizi ve farkındalığıyla söylemek gerekir ki, ABD'nin İslam ülkelerine karşı yürüttüğü savaşlar, İhvan-ı Müslimin de dahil olmak üzere İslami örgütler arasındaki radikalizm projelerine hizmet etti.

Veliaht Prens, "ABD, Irak'ta bir savaş yürüterek, aşırılık yanlılarına bir fırsat penceresi verdi, tıpkı Suudi Arabistan'da özellikle de 1979 İran devriminden ve Mekke-i Mükerreme'deki Harem-i Şerif'i istila girişiminden sonra İhvan-ı Müslimin'den olmayan ve bunda rol oynayan bazı aşırılık yanlıları olduğu gibi" dedi. 


Veliaht Prens için mutlak monarşi rejimi ve anayasal monarşi kavramı

Egemen monarşinin doğasındaki değişimin hızı ile ilgili olarak Veliaht Prens, yüzyıllar ve yüzyıllar boyunca oluşan monarşi gerçekliği, kabile ve aşiretin bu konudaki rolünün doğru bir şekilde okunduğunu ifade etti.

Saygıdeğer Veliaht Prens, "Suudi Arabistan'ın yönetim şeklinin monarşiden başka bir rejime çeviremeyeceğini söylüyorum. Çünkü mesele üç asırdır var olan bir monarşi ile ilgili. Sayıları bine varan bu kabile ve uygarlık rejimleri, geçmiş yıllarda bu şekilde yaşamışlar. Bunlar, Kraliyet ailesi üyeleri arasından Suudi Arabistan Krallığı'nın devamlılığının bir parçasıydılar. Al Suud ailesinin 5 binden fazla üyesi var. Biat Heyeti üyeleri beni Krallık çıkarlarını korumam için seçti. Bu durumu değiştirmek, Al Suud ailesinin üyelerine ihanet olarak kabul edilir. Bu aynı zamanda kabilelere ve merkezlere ihanetin yanı sıra onlara karşı bir darbe anlamına geliyor. Tüm bu bileşenler, Suudi Arabistan'da değişimin gerçekleşmesine yardımcı oluyor. Dolayısıyla değişimin hızını yavaşlattıklarını düşünmüyorum aksine onlar daha fazlasını yapmama yardımcı olan araçlar" ifadelerini kullandı. 

Anayasal monarşi hakkında ise Veliaht Prens, buna inanmasına rağmen şöyle cevap verdi:

Hayır, anayasal monarşinin başarılı olacağını düşünmüyorum. Suudi Arabistan, mutlak monarşi, kabile şeyhleri, merkez ve göçmen başkanlarından oluşan binlerce alt sistem, temsil ettiğim Suudi Kraliyet ailesi ve yine temsil ettiğim Suudi halkı üzerine kuruldu. Bu binlerce sistem, Suudi Arabistan Kralı'nı liderleri ve çıkarlarının koruyucusu olarak kabul eder. Bunlar, 20 milyon Suudi vatandaşından 13 ila 14 milyonunu oluşturuyor. Dolayısıyla 14 milyon Suudi vatandaşına bir darbe başlatamam.


Prensler ve alimler sistemi 

Kral, Suudi Arabistan'daki alimler ve müftüler arasındaki ilişki hakkında ise Majesteleri, bu ilişkiye yönelik The Atlantic editörünün hayran olmaktan kendini alamadığı bir okuma sundu.

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, "İslam hukukunda, İslam müessesinin başı, Veliyyu'l-Emr yani hükümdardır. Dolayısıyla fetvalar konusundaki nihai karar müftü değil, Kral tarafından verilir. Bununla birlikte Müftü ve Fetva Konseyi, Kral'a öneride bulunur. Ancak İslami öğretilerde nihai karar hükümdara aittir. Bu konuda biat verilmiştir. Son söz Suudi Arabistan Kralı'nındır. Fikirlerini tartışabileceklerini biliyorlar. Dolayısıyla tartışmalı, açıklamalı, Hz. Peygamber ve halifeler döneminden ulaşan delillere dayanmalı, Kur'an üzerinde düşünmeli, maksadınızı açıklayana kadar hadisler üzerinde tefekkür etmeli, sonra da insanların bu fetvaya hazır olduğundan emin olmalı ve ona inanmalısınız. Bunun ardından Kral karar verir. Fakat bu süreçteki aşamalardan geçmeksizin Krallık yetkinizi kullanıp karar verirseniz bu, sokakta ve halkta şok etkisi yaratabilir" dedi.  


Kaşıkçı ve Suudi Arabistan'ın ABD vizyonu

Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın Suudi yetkililer tarafından öldürülmesiyle ilgili olarak, Majesteleri onun öldürülmesiyle ilgili duygularını dile getirerek, üzgün olduğunu ifade etti.

Veliaht Prens, bu konuda, "Bu büyük bir hataydı, bu tür bir operasyona inanmıyoruz. Hukuk çerçevesi dışında herhangi bir operasyona inanmıyoruz. Biz bir suç işleyen, Suudi Arabistan veya dünya için tehlike arz eden biri varsa Suudi yasaları, uluslararası yasalara ve diğer ülkelerin yasalarına göre önlemler alacağız. Geçmişte yaptığımız ve gelecekte de yapacağımız budur" şeklinde konuştu. 

Veliaht Prens Muhammed bin Selman, Kaşıkçı'nın öldürülmesi veya Suudi Arabistan üzerinde bir baskı aracı olarak kullanılması konusundaki Amerikan tutumuna ilişkin, "Bu, onlara kalmış. Aynı zamanda Krallık ile olan siyasi, ekonomik, güvenlik ve ticari çıkarlarını değerlendirmek zorundalar. Baskı veya boykot sisteminin ülkeler arasındaki sorunları çözmediğinin farkına varmalılar. Aksine çözüm, her iki tarafın da kendi vizyonunu diğer tarafa empoze etmeden çıkarlarını diğer tarafla birlikte aramasıdır. Hele ki sorunlar veya eleştiriler, şu veya bu ülke için sosyal tedaviler çemberine giriyorsa…" ifadelerini kullandı. 

Majestelerinin ABD'yi, çıkarlarını Suudi Arabistan ile aramaya çağırmasındaki bu okuma, özellikle de aynı bölgedeki Arap ve İslam ülkeleri arasında aynı sorunu yaşayan birçok ülkeye kapı aralamaktadır. Bölge ülkeleri, bu çalkantılı uluslararası siyasi durumlar ve Avrupa'da ve dünyanın diğer bölgelerinde ortaya çıkan istikrarsızlıklara omuz verdi. Ortadoğu'nun bu ülkeleri ve halkları, siyasi yakınlaşma ve bölgenin ekonomik kalkınması için herkesten önce kendi halklarının yararına bir fırsat olmalıdır.

Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın bölge ülkelerinin liderlerinin ve halklarının yakınlaşmasına yönelik vizyonu, bölgeden gelebilecek zararları geri püskürtme, bölgeyi birleştirme ve aralarındaki ortak çıkarları gerçekleştirmeye muktedir olumlu bir vizyondur. Şüphesiz çeşitli Arap ve İslam ülkeleri ile bölge ülkeleri arasında görüş ayrılıkları vardır.

Tıpkı Suudi Arabistan Krallığı ile Türkiye arasında olduğu gibi ama üzerinde anlaşmaya varılan şey üzerinde iş birliği, bazı anlaşmazlıkların bir kenarda kalmasını engellemiyor mu? 

Ekselansları Muhammed bin Selman'ın genel olarak İslam'la ve özel olarak Peygamber'in hadisleri ve özellikle de şerefli Sünneti ile ilgili olarak sunduğu vizyon, İslam'ın ve Peygamberi Hz. Muhammed'in imajını en güzel şekilde ve en iyi ifadelerle sunmada ortak bir temeli temsil eder. Bu, insanlığa gönderilen elçinin, gerçek ve dürüst imajıdır.

Nebevi sünnet ve hadis-i şerifleri açıklamak, başta İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) olmak üzere tüm İslam ülkeleri ve onların iş birliği kuruluşları ve bilimsel çabaları, Türkiye'deki Diyanet İşleri Başkanlığı ve bilimsel rolleri bilimsel çabalarını bir araya getirebilir. Bu bilimsel projeler, amaçları bakımından benzer olduğu gibi, müfredatları ve İslam ve Peygamber'in Sünneti hakkında ölçülü ve dürüst bir vizyon sunmaya verdikleri önem bakımından da benzerdir. 

Dünya İslam Birliği (Rabıta), Peygamberimizin (s.a.v) hayat hikayesini özellikle medeni bir vizyonla anlatan ve "Siret ve Medeniyet" adı verilen büyük bir bilimsel ve medeni proje sunmuştur. Söz konusu projede Hz. Peygamber, İslami bir vizyonla, modern, kapsamlı ve yakın bir şekilde sunulmaktadır. Bu projede, İslam tarihinde, genelde İslam ilimleri, özelde ise Hz. Peygamber'in Sünneti araştırmacıları arasında ortaya çıkan bölünme ve ihtilaf sebepleri aşılmıştır.

Sünnetler konusundaki yanlış imaj, Müslümanların geçmiş ve günümüzdeki bazı konumlarında bir tür mesafe ve kaygıya neden oldu. Suudi Arabistan ve Türkiye'deki kapsamlı çalışmalarla düzeltilmeye çalışılan vizyon da budur. İnsanlığa gönderilen insanların sosyal ilişkilerinde, insanlar arasındaki iyi ilişkilerde ahlakın üstünlüğünü teşvik eden Hz. Peygamber'den bahseden Müslümanların ortak paydaları güzel ahlaka odaklanır.  

Hz. Peygamber, "Ben, ancak güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim" buyurmuştur. 

Nebevi sünnet ve Hz. Peygamber'in hadisleri hakkındaki modern çalışmalar, orijinal hadis referanslarına dayanır ve pınarın asıl kaynağından beslenirler.  Kavramlarını, taassub, radikalizm veya aşırılık olmadan Müslüman gençliğe ve çağdaş yaşamlarına yakınlaştırmayı amaçlar.

Nebevi Sünnet, sîret ve medeniyeti açıklamaya yönelik Suudi projesi, 10 yıl önce Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından nebevi sünnet ve hadis-i şerifleri açıklamak amacıyla yedi cilt halinde yayınlanan Türk projesine (Hadislerle İslam) çok yakındır. Her iki proje de ılımlılığın yayılmasına ve aşırılıktan uzak durmaya katkıda bulunuyor. Rabıta, bunu benimser ve İslam ülkeleri arasında yayarsa, resim tamamlanabilir.

Cenab-ı Hak, bana beş yıl önce Suudi Arabistan Krallığı'nda 'Siret ve Medeniyet' Ansiklopedisi'ni sergilemek üzere düzenlenen sergiyi ziyaret etmeyi nasip etti. Çağdaş Suudi vizyonunun tezahürlerinin, İslam ve Müslüman halkı hakkında küresel ve yerel karalama kampanyaları ışığında yeni bir İslam vizyonu sunduğu büyük bir bilimsel çalışmaydı.

Karşıdakinden İslam, Peygamberi ve siretine dair vizyonunu değiştirmesini istemeden önce, Müslümanlar arasındaki ilgili müesseseler bu vizyonu çocuklarına ve gençlerine sunmalı ve ardından gayrimüslimleri buna davet etmelidir.

 

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU