PODCAST | Putin'in yanlış hesaplamaları

Oğul Tuna Independent Türkçe için Rusya Ukrayna savaşını yorumladı

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin 24 Şubat 2022 sabahı yaptığı konuşmasından bu yana, Rusya'nın işgal güçleri beklenenin aksine, oldukça yavaş; fakat stabil bir şekilde ilerlemekteler. 

Putin'in konuşmasında işaret ettiği Doğu Ukrayna "denazifikasyon" ve "demilitarizasyon" gibi noktaların hiçbirinin aslında bu "özel askeri harekat" denen işgal girişimiyle beraber bir gerçekliğinin olmadığı ve sahada hiçbir karşılığının olmadığını zaten son on günlük süre içerisinde şahit oluyoruz. 

Rusya'yı ve sahayı takip eden pek çok uzmanın hatta Pentagon'un beklentilerinin aksine, Rus ordusunun ilerleyişi zamana yayılmış, kısıtlı imkanlarla, lojistik hatalarla ve deyim yerindeyse NATO kuvvetlerinin büyük desteğiyle güçlendirilmiş; Ukrayna halkının direnişine toslamış bir şekilde sahada devam etmekte. 

Fakat bu işgal çerçevesinde pek çok soru işareti belirmekte.

Öncelikle elbette savaşın ne kadar süreceği veya nasıl bir alanı kaplayacağı, Kremlin hedeflerine ulaştığı takdirde Batı ittifakının yaptırımlarının kalkıp kalkmayacağı gibi soru işaretleri devam ediyor. 

Fakat bunlar kadar önemli olan bir şey var ki o da Rus ordusunun ve elbette Kremlin'in hesaplamalarındaki hatalar. 


24 Şubat'ta başlayan bu işgal harekatı, elbette pek çok savaş tarihçisini, güvenlik uzmanlarını ve savunma alanında çalışan önemli isimleri bu konuyu tartışmaya itti. 

Bu isimlerin büyük bir kısmı, -ezici bir şekilde- ünlü Prusyalı general ve askeri teorisyen Carl von Clausewitz'e atıfta bulundular. 

Clausewitz'in savaş tarihi ve elbette savaş teorisini; askeri teoriyi şekillendiren "Vom Kriege" (Savaş Üzerine) adlı eserinde kullandığı en önemli terimlerden biri "savaş sisi"ydi.

Pek çok uzman harekatın ilk 48 saatini izleyen süreçte "savaş sisi" kavramını büyük bir sıklıkla kullanmaya başladılar. 

"Savaş sisi" önermesine göre, "askeri karargahlar, operasyonlar, savaşlar ve çarpışmalar öncesi bütün hesaplamaları yapmalarına, taktiklere ve stratejiyi sağlam temeller üzerine inşa etmelerine rağmen, savaş başladığı an itibarıyla, aslında bu planların ve taktiklerin hiçbir işe yaramayacağı; beklenmedik unsurlar ve elbette savaş anının getirdiği heyecan ve karmaşayla birlikte işlemez hale geleceğini" belirtiyor. 

Ukrayna sahasında da yaşananlar aslında bu şekilde sonuçlandı. 


Başta ifade ettiğim gibi pek çok uzman, "Rusya'nın, 48 saat içerisinde Ukrayna hava savunma sistemini çökerteceğini" ve "72 saat içerisinde -Pentagon raporlarına göre- Kiev'e gireceğini" ifade ettiler. 

Fakat bu mümkün olmadı. 

Burada sanıyorum ki en önemli yanlış hesaplamalardan biri Kremlin'in kendi etrafında ördüğü 'mitos'a kendisinin en başta aldanmış olması. 

Demek istediğim o ki Vladimir Putin kültü, son 20 yıldır sadece Rusya içerisinde değil, Rusya dışında da pek çok farklı ve siyasi odaklara ihraç edilmekte.

Ve bu "güçlü adam" kimliğinin altında, Rusya'nın yenilmezliği, Sovyetler Birliği devrinden gelen doktrinlerin ve stratejilerin sarsılmazlığı ve bunun yanı sıra, elbette Putin'in KGB geçmişine atıfta bulunarak "bütün adımlarını hesaplayacağı" ve "Soğuk Savaş'ın en büyük casuslarından biri" olarak günümüzde de "post-Soğuk Savaş" döneminde başarılarına başarı katacağı izlenimini vermekteydi. 

Görülen o ki Kremlin, bu iddialara, bu kültüre ve mitosa en başta kendisi inanmış. 


İkinci olarak, Batılıların istihbarat raporlarının haklı çıktığını zaten 22 ve 24 Şubat tarihleri arasında şahit olduk. 

Bununla beraber görülen o ki, Batılı başkentler, özellikle Washington ve Londra, Rusya'yı kimilerine göre "tuzağa çekerek bu işgale yol açtılar." 

AB ve ABD arasındaki ayrılıklara yapılan vurgu, Avrupalı başkentlerden gelen ikircikli ve kimi zaman ikiyüzlü açıklamalar, Ukrayna'ya verilen desteğin savaş öncesinde son derece sönük kalması ve son olarak yaptırım konusunda daima geri planda duran Batılı bürokratların sessizliği; elbette Rusya'yı cesaretlendiren faktörlerden biriydi. 


Tabi burada Batılıların, özellikle Anglo-Sakson kesimin strateji içinde hareket ettiğini düşünmek de yanlış olur. 

Tıpkı "savaş sisi" kavramı gibi, bu işgal operasyonu öncesinde de muhtemelen Batılı kuvvetler, Ukrayna halkının ve liderliğinin direnişini görmeye, bunları silahlandırıp Rusya'ya karşı ağır yaptırım ve zorlayıcı ekonomik önlemler alma konusunda kararsızdılar. 

Fakat muhtemelen, bir ölçüde uluslararası medya ve kamuoyuyla beraber, Kremlin de Batılılar arasındaki bu savsak ve birbirinden kopuk görülen açıklamalarla aslında yanıltılmışa benziyor. 


Üçüncü olarak, şu an henüz boyutunu bilmediğimiz Çin-Rus işbirliği, Rusya'nın yanlış hesaplamalarının temelinde yatıyor olabilir. 

Öte yandan Kremlin 48 ya da 72 saat içerisinde bir zaferi değil, uzun bir zamana yayılan soğuk bir çatışma stratejisini Ukrayna'da uygulayacağına benziyor.

Tıpkı son 8 yılda Donbas'ta olduğu gibi. 

Fakat bunu uygulayabilmesi için, elbette Rusya'nın kaynaklarının ve Rus halkının sabrının buna izin vermesi gerekir. 

Burada da yine pek çok uzmanın dile getirdiği şey, Çin'in üstü kapalı desteği ve elbette Çin kaynaklarının Rusya'ya sunulmasıydı.

Yine ilk 10 günde gördüğümüz tablo, bize bunun en azından şu an için gerçekçi olmadığını gösteriyor. 

En son 6 Mart tarihinde ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Çinli mevkidaşı Wang Yi'nin görüşmesinden anladığımız kadarıyla Çin, "Ukrayna'nın toprak bütünlüğüne saygı" ifadesinin altını çizmekle beraber, işin son derece karmaşık "complicated" olduğunu ve bu sebeple Rusya'ya destekten de vazgeçmeyeceğini ifade etmekte.

Fakat ekonomik desteğin, yani savaşta askeri, diplomatik ve siyasi mekanizmadan daha da güçlü olan ekonomik mekanizmaların, Çin yardımıyla nereye ulaşacağı, ne kadar büyük bir güce sahip olacağı ve bu mücadelenin yönünü değiştirip değiştirmeyeceği şu an için meçhul duruyor. 


Tamamlamak gerekirse, 2014'te Kırım'ın ilhakından çok daha farklı bir durumla karşı karşıya olan Kremlin, aslında bu üç temel noktada bazı yanlış hesaplamalar yapmışa benziyor.

Yani "Putin'in yenilmezliği" mitosuna, Batılıların birlikte hareket edecekleri önermesine ve Çin'den gelecek büyük desteğin savaşın gidişatını değiştireceği şeklinde atılmış adımlar en azından ilk 10 günde karşılık bulmadı. 


Son olarak tekrar altını çizmeliyim ki Kremlin, Ukrayna sahasında 48 ile 72 saat içerisinde biteceği bir savaş öngörüsünde bulunmamış gibi. 

Çünkü bu savaş, Batı'dan gelen silahlar, yabancı savaşçıların varlığı ve elbette Putin'in 22 Şubat tarihli açıklamasında; bütün bu yayılmacı politikayı eski Sovyet Cumhuriyetlerine yayma stratejisinin, önümüzdeki dönemde bütün gündemi işgal edeceği ve Ukrayna'daki savaşın çok daha uzun bir sürece yayılabileceğinin işaretlerini taşıyor. 

Ancak yine de bu varsayımsal strateji, Ukrayna topraklarında şahit olduğumuz lojistik ve taktiksel hataların, 5 Mart tarihinde Rusya'nın kaybettiği hava envanterinin ve daha pek çok askeri hatanın da izahını vermiyor.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU