Antik İran tarihine giriş

Umut Ataseven Independent Türkçe için yazdı

Antik İran halkları haritası 

Bugünün asıl meselelerinde köken arama girişimi mutlak surette antik dünyanın kapısının aralanmasına kaynaklık etmektedir.

Bazı şeyler her nasıl ki tarihin tozlu raflarına kaldırılmış ve esamesi dahi okunmuyorken, modern dünyayı her daim meşgul eden bazı hususlar vardır ki, bunlar bahsetmiş olduğumuz o tozlu raflardan indirilmeye mecbur bırakılmaktadır.

Antik dünyanın kadim devletlerinden biri olup belki de hala ayakta kalıp bizlere geçmiş ile gelecek arasında yol gösteren bir uygarlık vardır ki biz onlara Persler (Persian) demekteyiz.

Yunanlar ise onlara Persis derken, bugün Fars eyaletinin hemen karşısına ilişik bir bölge oturuyorlardı. 
 

 

MÖ. 6'ncı yüzyıl antik dünyanın en çalkantılı, bir o kadar sancılı ve haşin olarak tarihe adlarını yazdırdılar.

Bu yüzyılın ikinci yarısında Persler, İran yaylası boyunca ilerleyip Batı Asya yönünde istikamet çizerken bu bölgede yerleşik olan tüm halkları kendi bünyesine kattılar.

Tarihin belki de en önemli bir olgusu olan İndus'tan tüm Ege Denizi boyuna, Hazar'dan Nübye'ye kadar uzanan bir imparatorluğun habercisi oldular.

İran kurulan ilk teşkilatlı ve aynı zamanda Mezopotamya hattı boyunca, İran içlerindeki yaylalarıyla ve Zagrosu da dahil ederek kuzeyde Hazar'a değin bir imparatorluk kurmayı başardılar. 

Akhaimenid sülalesine mensup ve baştan beri Elam diyasporası altında olan Persler birçok yönüyle onların birer yansıması gibiydiler.

Bu sülalenin beşinci kralı; karizmatik, hem antik hem de modern dünyada adını çokça zikrettiğimiz II. Kyros'un (MÖ. 559-529) önemi oldukça fazladır.

Kyros yahut Perslerin Kuraş olarak adlandırdığı bu kral, Medlere karşı giriştiği isyan ile gündeme gelir.

Astiyages yahut Iştuvegu olarak bildiğimiz Med Kralına karşı yapılan bu isyan başarı ile sonuçlanmış, onları tarih sahnesinden arındırarak Anadolu'da Kızılırmak'a kadar uzanan bir imparatorluğun temellerini atmış oldular.

Antik Yakındoğu üzerinde kurulan bu imparatorluğa tepkiler elbette gecikmemiş, özellikle Batı Anadolu'da yer alan devletler bu yeni yapıdan oldukça tedirgin olurken endişe duymaları da kaçınılmaz olmuştur.

Dengeleri alt üst eden ve yeni bir rejim ile bu coğrafya için büyük bir tehlike arz eden Perslerin diğer devletlerle olan diyalogları diplomasi yoluyla gelişmeye başlamıştır.

Bölge devletleri ki onları şöyle sıralayabiliriz; Lydia, Babil ve Mısır… Bu devletlerin kralları Perslerle olan diplomasi trafiği neticesinde bölgenin güvenliği ve selayeti açısında bir anlaşma yoluna giderler.
 

 

Daha çok bir ittifak grubu olarak nitelendirebileceğimiz bu 4 devletin bölgede söz sahibi olmasından mütevelli oldukça önemli bir adım olarak görülebilir.

Olası saldırı yahut müdafaa durumunda ortak hareket etme kararları alınırken bölge üzerinde tahkim oluşturmak için harekete geçen Lydia kralı Kroisos, tarihler 547'yi gösterdiğinde İran'ın kara sahası içerisinde yer alan Kapadokya'yı işgal etme girişiminde bulunur.

İttifak ruhuna aykırı davranışıyla Orta Anadolu üzerinde emperyalizmini oluşturmak isteyen Lydia, bu düşüncesinde başarılı olamazken, genç ve dinamik İran kralı Kyros bölgedeki bu işgal girişimini ortadan kaldırmakla yetinmemiş; onları Sardes kıyılarına kadar önünde sürüklemiştir. 

Sardes dolaylarında yani onları kendi bölgelerinde de yenilgiye uğratan Kyros kısa bir kuşatmadan sonra orayı da zapt ederek bölge halkı tarafından korkuyla karşılanmıştır.

Lydia kral Kroisos esir alınarak Medya'ya yollanarak (546) böylelikle Lydia krallığı da yıkılmış oldu.

Bölge dinamiklerinin oldukça homojen olduğu bu sınır hattı iki İranlı komutan idaresi altında Batı Anadolu'da etkinlik kazandı.

Batı Anadolu yerlilerinden olan İyonya şehirlerinin halkları da bu girişimden nasibini alarak İran yönetimi altına girdiler.

Bu bölgenin ayrı bir dinamiği olan Miletos oldukça önemlidir çünkü hem stratejik hem de bölgenin tahkimi açısından İran için ayrı bir yeri vardır.

Yerel halkın birçoğu yaşadıkları memleketleri terk edip, Akdeniz ve Kuzey Karadeniz bölgelerinde yeni bir yurt arayışı içerisine girdiler. 
 

 

Pers hakimiyeti Anadolu içlerinde aslında bir bakıma büyük bir değişime neden olmazken Anadolu içlerinde yer alan Yunanlılar da bu değişimi hissetmemişlerdir.

Çünkü Anadolu idare sistemi içerisinde yerel bir hareketi uygularken iki ayrı satraplıkla idare merkezleri oluşturdu.

Persler de diğer emperyal devletler gibi, ciddi bir üs kurarken bölgede bir koloni devrini inşa etmeye başlamıştır. 

Persler bölgede yerel bir yönetim anlayışı benimseyerek merkezi idareleri satraplara bırakmışlar ve merkezden burayı idare etme girişiminde bulunmuşladır.

Yunan kent devletleriyle olan ilişiklerin çok da sağlıklı olduğunu söylenemezken bir de onları sonsuz yetki sahibi satraplıklarla idare altında müdafaa etmek oldukça zor olmuştur.

Perslerin Yunan şehir devletleriyle olan bu ilişkileri zayıf temel üzerinde kurulmuş olması onların bu bölgede aslında bir bakıma kalıcı olmadıklarının da göstergesiydi. 

 

Devam edecek…

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU