Putin Suriye'deki önceliklerini belirlerken siyasi uzlaşıyı görmezden geliyor

Moskova uzun zamandır Cenevre'deki müzakerelere geri dönüş ya da müzakere sürecini canlandırmak için çalışma umutlarına dair sinyallerini azaltmış durumda

Vladimir Putin'in G20 Liderler Zirvesi'nde Japonya Başbakanı Şinzo Abe ile düzenlediği basın toplantısı / Fotoğraf: AP

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Japonya’nın Osaka şehrinde yapılan G-20 Zirvesi öncesi ve  zirve sırasında yaptığı konuşmalarda, ülkesinin ve uluslararası toplumun Suriye’de yerine getirmesi gereken görev ve önceliklere değindi.

Putin, Suriye’de geriye kalan gerilim odaklarının ortadan kaldırılması, Suriye hükümetini destekleyerek mültecilerin geri dönüşü ve uluslararası insani yardımların erişiminin kolaylaştırılması, ardından da meşru hükümet çatısı altında Suriye ekonomisinin toparlanmasını sağlayacak olan yeniden inşa projelerinin başlatılması gibi Suriye sorununu çözecek temel unsurları belirledi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Moskova uzun zamandır, Cenevre'deki müzakerelere geri dönüş ya da müzakere sürecini canlandırmak için çalışma umutlarına yönelik sinyallerini azaltmış durumda.

Son iki yıldır, özellikle 2017 yılının başlarında yapılan Astana Görüşmeleri'nin başlamasıyla Rusya, ateşkes dosyalarına ve Suriye’deki Gerginliği Azaltma Bölgeleri olarak adlandırılan alanların dağılımına odaklandı. Ancak kısa süre önce bu bölgeler, Rusya'nın Suriye rejimi lehine belirlediği büyük operasyon alanlarına dönüştü. Böylece, Suriye’nin güney bölgeleri, Halep ve Doğu Guta dosyaları kapatılırken geriye sadece haftalardır askeri gerginliklerin devam ettiği İdlib kaldı.

Bu arada Moskova, mültecilerin geri dönüşü ve yeniden yapılandırma operasyonlarını başlatma fikrini ortaya attı.

Rusya, 2254 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) karar uyarınca siyasi süreci yeniden başlatma gereğine dair herhangi bir tartışma yapılmasına izin vermeden uluslararası toplumu bu iki meseleyle ilgilenmeye çağırdı.

Rus yetkililer, son iki yıldır BM ile yaptıkları görüşmelerde, Anayasa Komisyonu’nu kurma ve çalışmalarını başlatma konusundaki çabalarında uluslararası kararların uygulanmasını kısıtlamaya odaklandılar.

Moskova birçok kez, eski BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura’nın Suriye’deki siyasi geçiş süreciyle ilgili dört aşamalı vizyonuna dayanan birleşik bir siyasi çözümün başlatılması gereğini ortaya koymak isteyen uluslararası elçilerin veya Batılı ülkelerin açıklamalarını şiddetle eleştirdi.

Moskova’nın uluslararası toplumu yeniden yapılanma ve mültecilerin geri dönüşüyle ilgili tartışmaları başlatmaya ve Arap ülkelerini Esed rejimiyle ilişkilerini normalleştirmeye ikna edememesine rağmen, bölgedeki siyasi gelişmeler ve özellikle de İran dosyası ve İran’ın bölgesel politikalarına yönelik eleştirilerin artması, Moskova'ya önceliklerini yeniden düzenleme konusunda büyük bir fırsat sağladı.

Rusya birçok kez dolaylı yollardan tüm yabancı güçlerin Suriye topraklarından çıkması gerektiğini vurgulayarak İran’ın Suriye’den çıkarılmasıyla ilgilenmek istediğini ortaya koydu.

Aynı şekilde bölgesel düzeyde siyasi eylemleri için mümkün olan en geniş desteği sağlamak amacıyla bir yandan Türkiye ve İran ile koordinasyonunu devam ettirirken diğer yandan İsrail ve Arap ülkeleriyle yakın temaslarını sürdürdü. Bu çabalar, İsrail, Rusya ve ABD’nin güvenlik birimi başkanlarının üçlü bir zirve yapmaları fikrinin kabul edilmesiyle sonuçlandı.

Sızan bazı bilgilere göre ABD, Rusya’ya, Esad rejiminin kalması karşılığında İran’ın Suriye’deki varlığının sona erdirilmesi şeklinde bir teklifte bulundu. Her ne kadar Moskova, bir “anlaşmanın” olgunlaşmaya başladığını reddetse de, müzakere kapısını açık bıraktı.

Şarku’l Avsat’a konuşan Rus kaynaklara göre Moskova, şuana kadar elde edilenlerle birlikte Suriye konusunda anlaşmalara ulaşma olasılığını değerlendiriyor.

Çünkü bunun baltalanması, Suriye’ye kaosun yeniden dönmesi ve tüm bölgesel tarafların çıkarlarını karşılayan daha geniş bir çerçevede çalışmak zorunda kalınması anlamına geliyor.

Bu da dosyanın İran’ın Suriye'deki varlığını ele almakla sınırlı kalmaması demek oluyor. Bu durum, Rusların Batı Kudüs’teki üçlü güvenlik toplantısının “Ortadoğu’daki sorunları tartışmak için kalıcı bir mekanizma” haline gelebileceğini yönündeki ısrarlarını açıklıyor.

“Meşru hükümete karşı kanlı bir isyan”

Putin’in Osaka Zirvesi oturum aralarında yapılan BRICS Grubu görüşmeleri sırasındaki sözleri, bu bağlamda anlaşılabilir.

Rusya’nın Suriye’deki önceliği, Suriye dosyasıyla iç savaş ya da rejim ile muhalifler arasındaki anlaşmazlığı çözme temelinde mücadele etmeyi çoktan bırakmış olan Moskova’nın "gerilim odaklarının" ortadan kaldırılmasını tamamlamasıdır.

En iyi ihtimalle, tüm muhaliflerin terörist olarak suçlanmaması halinde, meşru hükümete karşı kanlı bir isyan başlaması fikri üzerinde duruluyor.

Bununla birlikte uluslararası toplumun G-20 Zirvesi sırasında ve sonrasında Putin tarafından belirtilen önceliklerle ilgileneceği varsayılabilir.

Öte yandan Putin BRICS liderleriyle yaptığı toplantıda şu dikkat çekici sözleri sarf etti;

Suriye'deki acil önlemler, (gerilim odaklarının ortadan kaldırılması, mültecilerin geri dönüşü ve ekonominin canlandırılması) Afganistan, Venezuela, Ortadoğu veya Kore Yarımadası'ndaki diğer krizlerin ve çatışmaların çözümüne giden yoldur.

“Suriye’de zafere giden yol riskli”

Rusya’nın Suriye meşru hükümetine verdiği destek sayesinde akan kanın büyük ölçüde durdurulabildiğini söyleyen Putin, “Suriye’de zafere giden yolun riskli” olduğunu da inkar etmedi.

Putin daha önce “Financial Times” gazetesine verdiği demeçte, “Rusya’nın Suriye’deki çabalarının sonucu beklediğimizden daha yüksek. Ancak bununla birlikte krize müdahale riski de oldukça fazla” demişti.

Rusya Devlet Başkanı şöyle devam etti;

Bu konuyu daha önce iyice düşündüm. Tüm koşulları, artıları ve eksileri değerlendirdim. Bununla birlikte, Rusya’nın etrafındaki gelişmelere ilişkin senaryoları ve bunun ne gibi yan etkileri olabileceğini ölçtüm. Sadece askeri komutanlarla değil, diğer üst düzey yetkililer ve bakanlarla da konuştum. Son tahlilde, Suriye dosyasına aktif katılımımızın olumlu sonuçlarının, Rusya ve çıkarlarına karşı sınırlarımızın yakınında büyüyen uluslararası terör gücüne müdahale etmeme ve pasif kalmamızın sonuçlarından çok daha etkili olacağına karar verdim.

Söz konusu sonuçları sıralamadan önce Suriye dosyasına müdahale etme kararını değerlendiren Putin, “Birincisi, çok sayıda isyancı ortadan kaldırıldı. İkincisi, coğrafi olarak bize yakın olan bir bölgede istikrarı sağlamayı başardık. Üçüncü olarak, Rusya'nın kendi içindeki güvenliğini doğrudan garanti altına aldık. Dördüncü olarak ise bölgedeki tüm ülkelerle iyi ve pratik ilişkiler kurduk ve Ortadoğu’daki konumlarımızı daha istikrarlı hale getirdik. Bu durum, her şeyden önce devlet kurumlarını korumayı ve yeni bir kaos yaşanmasını önlemeyi başardığımız Suriye’nin kendisiyle ilgili. Son olarak, barışçıl atmosferdeki herhangi bir tatbikatta hayal edilemeyecek bir deneyim edinen silahlı kuvvetlerimizi önemli ölçüde geliştirdik” ifadelerini kullandı.

Bir Rus kaynağına göre Putin, böylece Suriye’ye yönelik Rus müdahalesinin sonuçlarını analiz ederken Rusya’nın sahadaki operasyonel dosyalar konusunda bir sonraki hamleyi belirlemeye yönelik mevcut tutumunu da ortaya koydu.

Gelişmelerin, Cenevre görüşmelerinin ötesine geçtiğini söyleyen Putin, ihtiyaç duyulan siyasi çözümün daha gerçekçi bir şekilde anlaşılmasının, daha sonra seçimlerin önünü açacak yeni bir anayasaya dayandığını, ülkedeki geniş kapsamlı bir ekonomik canlanma ve yeniden yapılanma süreciyle vatandaşların yaşam koşullarını iyileştirileceğini ve mültecilerin geri dönüşüne yönelik engellerin kaldırılmasını sağlayacağını söyledi.

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Şarku'l Avsat'tan Independent Türkçe için çeviren: Seda Demiröz

DAHA FAZLA HABER OKU