Sırbistan'ın Bahreynli aktivisti sınır dışı etmesi Interpol'ün rolünü sorgulatıyor

Siyasi muhalif Ahmet Cafer Muhammed Ali, Bahreyn'den kaçmasından 9 yıl sonra ülkeye geri gönderildi ve Interpol'ün bu işte parmağı olduğu açık

Bahreyn İçişleri Bakanlığı, Ali'nin ülkeye iadesini doğruladı (Joseph Eid / AFP)

İşçi hakları aktivisti Ahmet Cafer Muhammed Ali, Bahreyn rejimiyle ters düştükten ve iddialara göre işkenceye, tacize ve yıllar süren yasal karışıklıklara maruz kaldıktan sonra sığınabileceği bir yer bulmuştu. Maalesef bulduğu sığınak, kaçtığı monarşik diktatörlükle giderek daha yakınlaşan Balkan ülkesi Sırbistan'daydı.

24 Ocak sabahı erken saatlerde 9 yıl önce kaçtığı Bahreyn'e geri gönderildi. Avrupa İnsan hakları Mahkemesi'nin (AİHM) Ali'nin sonraki duruşmalara kadar bulunduğu yerde kalması yönünde verdiği karara rağmen gerçekleşen iadenin uluslararası kolluk kuvveti Interpol'le danışıklı şekilde yapıldığı bariz.

Bu herkesi endişelendirmesi gereken bir durum. Bu mesele dünyanın dört bir yanındaki otoriter yönetimler arasında artan samimiyete değinmenin yanı sıra Interpol'ün rolü hakkında da rahatsız edici sorular gündeme getiriyor.

Bahreyn İçişleri Bakanlığı, Ali'nin ülkeye iadesini doğruladı. Ali'yi "dost bir ülkeyle iletişime geçip birlikte çalıştıktan sonra" tutuklanıp ülkesine iade edilen bir "güvenlik kaçağı" olarak nitelendirdi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Ali, cinayet ve terörizm içeren ağır suçlamalarından aranıyordu. Fakat yakından incelendiğinde davada başından sonuna kadar çok sayıda rahatsız edici usulsüzlük olduğu görülüyor. Bahreynli yetkililerin gözü uzun zamandır Ali'nin üzerindeydi. 2007'de yönetim karşıtı protestoların ardından hapse atılan ve iddialara göre işkence gören Ali, 2009'da kraliyet affıyla serbest bırakıldı. Fakat 2011'de Bahreyn monarşisine karşı Arap Baharı ayaklanmalarında yer alınca rejimle tekrar ters düştü.

2013'te Bahreyn'den kaçıp Avrupa'ya gitti fakat daha çekeceği çok sıkıntı vardı. Bahreyn makamları onu gıyabında yargıladı, müebbet hapis cezasına çarptırdı ve vatandaşlıktan çıkardı. Bahreyn İçişleri Bakanlığı'nın açıklamasına göre, Ali gıyaben suçlu bulundu ve "2012 ile 2015 arasında cinayet, patlayıcı imal etmek ve bulundurmak da dahil terörle bağlantılı suçlardan" hakkında üç kere müebbet hapis cezası verildi.

Bunların arasında en ciddi suçlama 2014'te Bahreynli iki, Birleşik Arap Emirlikleri'nden (BAE) bir polis memurunu öldüren bombalamada rolü olduğu iddiasıydı. Fakat bombalama Ali halihazırda yurtdışındayken gerçekleşmişti ve 2017'de üç Bahreynlinin idam edilmesiyle sonuçlanan dava uluslararası uzmanlar tarafından bir düzmece olarak nitelendirdi.

Yurtiçinde basın özgürlüğü ve yurttaşlık haklarında gerileyen Sırbistan, yurtdışında da Bahreyn ve BAE gibi otokrasilerle işbirliğini artırıyor. Instagram'da paylaşılan fotoğraflarda Doğu Avrupa'nın yükselen sağcı popülistlerinden biri olan Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic, geçen yıl martta ada ülkesine yaptığı ziyaret sırasında Bahreyn kraliyet ailesinin önde gelen bir üyesiyle köpek sevip çocukları selamlarken görünüyor. Söz konusu ziyarette iki ülke birbirlerinin başkentinde büyükelçilikler kurmak için bir anlaşma imzalamıştı.

"Bu harika bir dostluğun başlangıcı" diyen Vucic, BAE'nin yönetimiyle de yakınlaşıyor. Bir analizci, mutlak monarşiyle yönetilen petrol zengini ülkeyi Sırbistan'ın Arap dünyasındaki "en iyi arkadaşı" diye niteledi.

17 Ocak'ta, Ali'nin sınır dışı edilmesinden sadece bir hafta önce, Bahreyn ve Sırbistan "insan hakları" konulu üst düzey bir toplantı düzenledi. Sırp makamları daha sonra Interpol'ün aldığı 2015 tarihli bir Bahreyn Kırmızı Bülteni'ne dayanarak 49 yaşındaki Ali'yi tutuklayıp hapse attı.

Interpol yalnızca üye devletlerin istediğini yapan tarafsız bir örgüt olduğunu savunuyor. Fakat uzun zamandır otoriter yöneticilerin yurtdışındaki muhalifleri hedef almak için Kırmızı Bülten sistemini suiistimal etmesine müsaade etmekle eleştiriliyor. Teşkilat kısa süre önce, başlıca insan hakları savunma gruplarının dillendirdiği işkence iddialarına ve ciddi endişelere rağmen kasımda başkanlığına önde gelen bir BAE güvenlik yetkilisini seçtiği için eleştirilerin hedefi oldu. BAE yetkilisinin başkanlığa seçimi, BAE'nin Interpol'ün çeşitli projeleri için yıllardır devam eden "bağış" kampanyasını takiben gerçekleşti.

Ali gözaltındayken Sırp mahkemelerine yazdığı mektuplarda kendisini işçi haklarına odaklanan bir aktivist olarak tanımladı. Bahreyn hanedanına karşı gerçekleştirilen Şubat 2011 ayaklanmasının ardından hedef alınanlar arasında olduğunu söyledi. Sırbistan'a iltica arayışıyla geldiğini belirtti. Daha sonra Sırbistan'da gözaltında tutulduğu süre boyunca eşi ve çocuklarıyla görüşmesine izin verilmediğini ve avukatının bile onu göremediğini iddia etti.

Ali'nin avukatının temyiz başvurusuna cevaben AİHM, 21 Ocak'ta Ali'nin davasıyla ilgili yaklaşık yarım düzine cevapsız soruyu sıralayarak Ali'nin en erken 25 Şubat'a kadar iade edilmemesi gerektiğine karar verdi. Kararda "Sırp mahkemeleri olası işkence riskini dikkate aldı mı?" sorusu yer alıyordu.

Başvuranın Sırbistan'daki iltica prosedürüne erişimine izin verildi mi?

Ali sonunda Bahreyn'e gönderildiğinde ticari bir jetle değil, başkanlığını kraliyet ailesinin bir üyesinin yaptığı BAE şirketi Royal Jet tarafından işletilen özel bir kiralık uçakla ülkeye uçtu.

AİHM, Ali'nin sınır dışı edilmesi hakkında Sırp hükümetinden yanıt talep ediyor. Geçen hafta Sırbistan'ın mahkemeye gönderdiği bir elçi tarafından verilen yanıtta AİHM kararının Ali'nin sınır dışı edilmesini durdurmak için çok geç geldiği öne sürüldü. İddia Belgrad İnsan Hakları Merkezi'nin alay konusu oldu. İnsan hakları grubu yaptığı açıklamada "AİHM'nin önlemleri tam da onarılamaz bir zararın meydana gelmesini önlemek için derhal harekete geçmeyi gerektirir. Bu durumda söz konusu onarılamaz zarar, [Ali'nin] işkence ve insanlık dışı veya aşağılayıcı muameleye tabi tutulma riski altında olduğu devlete iade edilmesidir" dedi.

Bahreyn Haklar ve Demokrasi Enstitüsü Başkanı Sayed Ahmed Alwadaei'ye göre, Ali, Manama yakınlarındaki Dry Dock Gözaltı Merkezi'nde tutuluyor ve ailesini aramasına izin verildiği halde ailesinin veya avukatlarının ziyaretine izin verilmiyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü bu durumu "korkunç ve affedilemez" diye nitelendirdi. Üç kere müebbet hapis cezasına çarptırıldığı halde Ali'nin henüz kendisini mahkemede savunma şansı olmadı ve eline böyle bir fırsat geçeceğinin de garantisi yok. İnsan Hakları İzleme Örgütü Ortadoğu Başkan Yardımcısı Joe Stork, "Interpol ve Sırp makamları işkenceden ve hayatını bir Bahreyn hapishanesinde geçirmekten kaçıp Avrupa'ya sığınan bir adamı ciddi tehlikeye attı" dedi.

Manama ve Belgrad'daki tiranlar ve otokrat özentileri arasında geçen gizli kapaklı bariz işbirliği, küresel bir otoriterler ekseninin oluştuğuna işaret ediyor. Ali'nin tutuklanması ve sınır dışı edilmesinde eski BAE İçişleri Bakanlığı memuru Tümgeneral Ahmed Nasser Al Raisi'nin başkanlığındaki Interpol'ün rolü, örgütün derinine nüfuz eden kusurlar olduğunu gösteriyor.

Interpol, dünyadaki insanları uluslararası teröristlerden ve suçlulardan korumak için bir araç olarak kuruldu. Endişe yaratan şey, bu kurumun yönetimleri siyasi muhaliflerden korumak için bir araç olarak kullanılmasıdır.



https://www.independent.co.uk/independentpremium/voices

Independent Türkçe için çeviren: İrem Oral

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU