Ocaktan: Kavala için Anayasa’yı askıya mı alalım?

"Şimdi önümüzde iki seçenek var; ya hukuk devleti çıpasına tutunup haksız tutuklamaları sonlandırarak demokratik dünya ile ortak değerler zemininde kalacağız ya da kendi yalnızlığımızla baş başa kalmayı tercih ederek bedel ödemeye devam edeceğiz"

Fotoğraf: AA

Karar yazarı Mehmet Ocaktan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) hakkında yaptığı açıklamayı eleştirdi ve “Osman Kavala için Anayasa’yı askıya mı alalım?” diey sordu.

Ocaktan bugünkü köşe yazısında Avrupa Konseyi'nin siyasi organı Bakanlar Komitesi’nin, Osman Kavala'nın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına rağmen serbest bırakılmaması nedeniyle Ankara’ya karşı resmen ihlal prosedürü başlattığını hatırlattı.

AİHM’in “Ankara kararı uygulamadı. 46. Madde ihlal edildi” şeklinde bir karar vermesi durumunda Türkiye için vahim bir tablo ortaya çıkacağının altını çizen Ocaktan, “Zira böyle bir durumda AİHM kararından sonra da kararı uygulamayarak Türkiye’de hukuk devleti kurallarının geçerli olmadığını bütün dünyaya ilan etmiş olacağız” dedi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Erdoğan’ın dün yaptığı “Bizim mahkemelerimizi tanımayanları biz tanımayız. Şu anda bizim mahkemelerimizin de vermiş olduğu karar var. Bu konuda AİHM ne demiş, Avrupa Konseyi ne demiş, bizi ilgilendirmiyor. Çünkü biz kendi mahkemelerimize saygı duyulmasını bekliyoruz. Bu saygıyı duymayanlara bizim de saygımız olmayacaktır” şeklindeki açıklamayı anımsatan Ocaktan, şunları yazdı:

Hemen belirtelim, bu açıklama esas itibariyle bizim anayasamız açısından sorunludur. Çünkü bizzat AK Parti iktidarı tarafından 2004 yılında Anayasa’nın 90. Maddesinde yapılan değişiklikte getirilen hükümle, temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalar, iç hukukumuzun doğrudan parçası olmuştur. Temel hak ve özgürlükler alanında, bir kanun ile uluslararası sözleşme arasında çelişki doğarsa, sözleşme hükümleri esas alınır. Dolayısıyla, yargı mercii, hak ve özgürlüklere ilişkin bir meselede sadece iç hukuku değil, uluslararası belgeleri de göz önünde tutmak zorundadır. Hatta, anayasamıza göre tarafı bulunduğumuz uluslararası insan hakları belgeleri, kanunun da üzerindedir. Yani AİHM kararlarına uymak Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sının bir gereğidir.

“İşte tam da bu yüzden mesele Osman Kavala meselesi değildir, doğrudan anayasaya uyup uymama meselesidir” diye devam eden Karar yazarı, özetle şunları söyledi:

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin ve AİHM’nin sadece hukuki değil, bir de siyasi yönü var. Eğer Türkiye kararı uygulamazsa bunun siyasi bir bedeli olacak ve Türkiye’nin Konsey’den ihracına kadar gidecek bir süreç başlamış olacaktır.

Siyasi iktidar “Avrupa Konseyi ihraç ederse etsin, biz de kendi yolumuza devam ederiz” anlayış içinde olabilir, Ankara’dan gelen değerlendirmelerde böyle bir hava seziliyor. Ama unutmayalım ki demokratik dünya ile ortak değerler zeminini kaybeden bir Türkiye sonunda ister istemez demokrasi ligi dışındaki Ortadoğu ülkeleri ligine düşecek ve ‘değerli yalnızlığı’ ile baş başa kalacak demektir.

Şimdi önümüzde iki seçenek var; ya hukuk devleti çıpasına tutunup haksız tutuklamaları sonlandırarak demokratik dünya ile ortak değerler zemininde kalacağız ya da kendi yalnızlığımızla baş başa kalmayı tercih ederek bedel ödemeye devam edeceğiz…

 

Karar, Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU