İmamoğlu'nun karla imtihanı

Altan Tan Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

2023'ün Haziran ayında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerine daha yaklaşık bir buçuk yıl olmasına rağmen, sanki yarın seçim olacakmış gibi bir havadayız. 

Cumhur İttifakı'nın adayı belli; mevcut cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan.

Millet İttifakı'nda ise kafalar karışık. 

Herkesin gönlünde ayrı bir aslan yatıyor.

CHP merkez kadroları, genel başkanları Kemal Kılıçdaroğlu'nu ileri sürüyorlar.

Elinden geldiğince işine odaklanan ve yine mecbur olmadıkça konuşmamaya dikkat eden Ankara Büyük Şehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş da potansiyel başkan adayları arasında.

Üstelik popülaritesi de yüksek.

İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ise belediye seçimlerini kazandığı geceden bu yana cumhurbaşkanı adayı gibi davranıyor.

Artık gizlenemeyecek bir şekilde İYİ Parti, ülkedeki büyük sermaye ve dış güçler açıkça kendisini destekliyor.

Siyasette bazılarının 'rüzgar' halkın ise 'hava' dediği şey önemlidir. Rüzgar estiremeyen, en azından rüzgarı arkasına almayan başarılı olamaz.

Yalnız tecrübe ile sabit ve asla unutulmaması gereken bir şey daha var ki 'erken havaya giren, erken hava alır!'

Onun için bu hava işine dikkat etmek gerekir.

Kamuoyunun hiç tanımadığı, belediye başkanı olduğu Beylikdüzü'nde bile akılda kalacak ciddi bir başarısı bulunmayan İmamoğlu; öyle anlaşılıyor ki İstanbul'daki zaferi kendi yetenek ve başarısı olarak görüyor.

Seçimi AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a karşı duyulan tepkinin kazandığını görmezden geliyor.

Seçimdeki en büyük şansının tanınmaması olduğunu, tanınmadığı için de kimsenin kendisinden rahatsızlık duymadığını ve bu nedenle tüm tepki oylarını alabildiğini en yakınındakiler bile kendisine anlatmıyor.

Eski günler geride kaldı, İmamoğlu bugün tanınıyor.

Halk tüm siyasetçilere olduğu gibi kendisine de not veriyor.

Tarih, coğrafya, yurttaşlık bilgisi, sosyoloji, felsefe, edebiyat, ekonomi…bilgisi değerlendirilebiliyor.

Hitabet ve belağat yeteneği ile halkla ilişkiler notu az çok ölçülüp tartılabiliyor.

'Ne demek istiyorsun? Çıtayı yükseltmeye çalışma! 

4 kez başbakanlık yapan Ecevit, kilovat ile megevatı ayırt edemeden öldü, 

Ekonomi bilgisi kooperatiflerden öteye geçemedi, 

Tarla tapan işlerinde ise mibzer ile patosu birbirine karıştırırdı!

Anlı şanlı Menderes 'Felsefe ve sosyolojiden imtihana girse boş kağıt verirdi!

Birçok konunun uzmanı Demirel bile Fuzuli, Nedim ve Nesimi'den ezbere birer şiir okuyamazdı' diyorsanız haklısınız.

Listeyi, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz ve Yıldırım Akbulut'a kadar uzatarak, İmamoğlu'nun içini rahatlatabiliriz.

Bu ülkede büyük devlet adamı olmak için allameyi cihan olmaya gerek yok.

Gerek olsaydı Sezai Karakoç, Nazım Hikmet, Kemal Karpat, Halil İnalcık, Necip Fazıl Kısakürek, İdris Küçükömer, Niyazi Berkes, Nureddin Topçu, Fuat Sezgin…başbakan olurlardı.

Sosyolojinin üstatlarından Şerif Mardin, 1957'de Hürriyet Partisi'nden, 1992'de Cem Boyner'in YDH'sına kadar kaç kez siyasete soyundu mahalle muhtarı bile olamadı.

Her neyse!

Ekrem İmamoğlu'na bu kadar moral yeter!

Ancak İmamoğlu'na moralini bozacak bir hatırlatmada bulunmak zorundayız;

Belediye başkanlığında başarılı olmadan ve İstanbul'da iyi bir iz bırakmadan cumhurbaşkanı adayı olması mümkün değil.

Velev ki olsa/olabilse bile kazanması mümkün değil.

Maalesef şu ana kadar geçen yaklaşık iki buçuk yıllık dönemdeki karnesi sıkıntılı.

Ancak 2023 Haziran ayına kadar önünde hala birkaç kurtarma yazılısı ve sözlüsü var!

İyi çalışıp gecesini gündüzüne katarsa sınıfı geçebilir.

Son kar meselesinin ayrıntılarına girmek istemiyorum.

İstanbul kelimenin tam anlamıyla kara teslim oldu, şehir kitlendi.

Yeni yapılan ve dünyanın serveti harcanan yeni havaalanı ise Musul'da Daiş'e karşı tek kurşun atamayan Irak ordusu gibi ilk karı görür görmez aynı gün, aynı saatte teslim oldu, hangarlar çöktü, uçaklar apronda kaldı.

Halkın başına bunlar gelirken iktidar İmamoğlu'na, İmamoğlu hükümete;

'Tencere dibin kara, senin ki benden kara' polemikleri ile laf yetiştirme telaşında.

Açık ve seçik olan bir durum var ki ne onun, ne de ötekinin; milletin bahtı kara!

Son bir magazin haberi daha var ki eğer doğru ise kelimenin tam anlamı ile 'tüy dikildi!' demektir.

İmamoğlu ve İngiliz Büyükelçisi'nin eşleriyle birlikte yedikleri 4 kişilik yemeğin belediyeye kesilen faturasının 48 bin TL olduğu ileri sürülüyor. Doğru olup olmadığını bilmiyoruz.

4 kişiye ilaveten 48 kişilik bir koruma bölüğünün de yemek yediği ve hepsinin de kalkan balığı yediği farz edilse bile yine de yüksek bir rakam.

(Rahmetli annemin hesabıyla Diyarbekir'de güncel fiyatlarla 18 kuzu parası)

İstanbul'un en ünlü balık restoranları zincirlerinden birinin ortaklarından olan amcamın oğlu bile  'Abi, baya yüksek; hem bize gelselerdi senin hatırın için ciddi bir indirim de yapardık!' dediğine göre durum karışık.

Haydi, kendi kesesinden olsa yine bir derece,

Bizim komprador kapitalistlerimiz gibi 'Benim param kardeşim, kim karışır' diyebilirdi.

Halkın kesesinden, sosyal demokrat halkçı belediye başkanına yakışır!

Eminönü iskelesinde ekmek arası balık yiyecek değil ya!

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU