İç gazlar, dış gazlar…

Hakan Gülseven Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Hatırlarsınız, on altı-on yedi müjde önce, hani "Ay'a sert iniş" müjdesi öncesi, Karadeniz'de çok ciddi doğalgaz bulunduğu müjdesi verilmişti.

Gaz müjdesini bizzat Tayyip Erdoğan vermiş, "Türkiye, tarihinin en büyük doğalgaz keşfini Karadeniz'de gerçekleştirdi" diye konuşmuştu.

Tayyip Bey'in açıkladığı 320 milyar metreküp doğalgaz "keşfi" daha sonra iktidar medyası tarafından 800 milyar metreküpe kadar yükseltildi.

Bu "müjde"mizin tarihi Ağustos 2020 idi. Dolar 7 lira civarında, doğalgaz bugünkü fiyatının neredeyse yarısıydı...

Dahası ülkeye doğalgaz girdisi vardı.

Şimdi bırakın Karadeniz'de "Türkiye tarihinin en büyük doğalgaz keşfi"ni falan, büyük sanayi bölgelerinde günlere yayılan doğalgaz kesintisi baş gösterdi. Türkiye'nin en önemli sanayi bölgelerindeki fabrikalarda üretim durdu.

Aslına bakarsanız, polisiye tedbirler dışında hiçbir şeyi beceremez hale gelen AKP iktidarı sayesinde, Türkiye'de uzun zamandır hakiki manada yaşanmayan bir "genel grev" hayata geçiyor.

Bunu işçiler yapmaya kalksa iktidar fabrikalara polis ve jandarma yığardı. Neyse ki işçilere saldırabilecekleri bir bahane yok...

Öte yandan, doğalgazdaki sıkıntının basit bir teknik sorundan kaynaklı olmadığı, tıpkı Merkez Bankası'ndaki "ihtiyat akçesi"nin eritilmesinde olduğu gibi, doğalgazdaki ihtiyat stokunun kullanıldığı öne sürülüyor.

İran'a doğalgaz paralarının ödenmediği de iddialar arasında. Şimdi, "borç taktığımız" İran'la gaz arzı konusunda "rica görüşmeleri" yapılıyor olsa gerek. "Heyetler" uğraşsın dursun!

Bu duruma da bir "dış güçler" masalı uydurulur mu bilemiyorum. Açık olan şu: "İç gaz" yok, "dış gazlar" Allah'a emanet!

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Soğukta...

Ne yazık ki ülkemiz her bir tarafından dökülüyor. Sanayide kesilen doğalgaz evlere ulaşıyor olsa da vatandaş kullanamıyor.

14 Ekim tarihli "Sırada enerji var..." başlıklı yazımızda açık bir uyarı vardı:

Gıda ve beslenme sorunu yaşanan ülkede, öyle görünüyor ki ciddi bir ısınma sorunu da yaşanacak bu kış.


O günden bugüne TÜİK'in uyduruk rakamlarına sığmayan enerji fiyatları, tüm diğer temel tüketim ürünlerinde olduğu gibi, karşılanamaz seviyeye çıktı. Karşılanamıyor çünkü halkın büyük çoğunluğunun gelirleri iyice kemirildi.

Ücretli çalışanların gelirleri reel olarak yarıya indi. Aslında bu iyimser bir tespit. Zira pek çok ürüne bindirilen dolaylı vergiler maaşları daha da kemiriyor.

Çok geniş bir kesim ev kirası ve faturaları ödedikten sonra elinde hiçbir şey kalmıyor. Kredi kartı borçları inanılmaz seviyeye ulaşmış durumda.
Halk boğazından kesiyor. Herhangi bir ürün 50 kuruş ucuza bulunabilecek olsa orada kuyruklar oluşuyor.

Halkın boğazından kestiği her bir lokma, cebinden alınan her bir kuruş vergi küçük bir azınlığın servetine ekleniyor.

Vahim bir dönem yaşıyoruz.

Tipi altında uzayıp giden "Halk Ekmek" kuyruklarına da "mizansen" diyen çıkacaktır ama o görüntüler bildiğiniz sefaletin resmidir.

Evet, inanılmaz görüntüler...


Kar altında...

Ülkenin her bir tarafından inanılmaz görüntüler gelmeye devam ediyor.

Bütün dünyanın kıskandığı söylenen Üçüncü Havalimanı'nda tam bir rezalet yaşandı. Bu satırlar kaleme alınırken rezalet büyüyordu.

Devasa servet biriktirme tarihleri AKP'nin iktidara gelişiyle başlayan şirketlerin "yap-işlet-devret" yöntemine bir de "iç et" maddesi eklenerek inşa ve idare ettiği Üçüncü Havalimanı'nın çatısı çöktü!

Bu fukara millet bu havalimanına 25 yıl garanti para ödeyecek! Dolar üzerinden!

Dünya neyi ne kadar kıskanıyor bilemiyorum ama sırf rant için dünyanın en anlamsız yerinde, ağaçlar ve sulak alanlar katledilerek yapılan bu havalimanı ilk ciddi kar yağışında felç oldu. Yolcular kelimenin hakiki anlamıyla yerlerde süründü.

Dünyada raylı sistemle ulaşım sağlanamayan bu büyüklükteki tek havalimanında mahsur kalan yolcular tepki gösterince, yolcuları insan gibi tahliye edemeyen iktidar havalimanına polis ulaştırmayı başardı!

Yine bir ilk yaşandı ve Ulaştırma Bakanlığı'nın sorumluluk alanında olan İstanbul'a giriş yolları ve kentin ana arterleri kardan kapanınca iktidar muhalefeti suçladı!

Hakikaten yorulduk...

Her şeyi anlayabiliyoruz. Halkın kaynaklarını küçük bir azınlığa servet transferi için kullanmalarını, kamuya ait ne varsa talan edip bir "yandaş zimmeti" yaratmalarını, her kuruma torpilli kadroları tıkıştırmalarını...

Bütün bunları anlayabiliyoruz.

Lakin hayati birtakım makamlara işten hiç anlamayan cahil ve beceriksiz bir kısım yandaşları yerleştirmelerini anlamak mümkün değil.

Yazın orman yangınlarında, mezbahadan alınıp Muğla ormanlarının başına bölge müdürü diye atanan zatı muhteremin muhteşem icraatlarını görmüştük.

Şimdi kış geldi, kar yağdı, başka eziyetler ve acılar yaşıyoruz.

Ve fatura yine halka çıktı. Sadece İstanbul'a giren yollardaki sorun, başta meyve-sebze olmak üzere gıda fiyatlarını anında zıplattı.

Günün anlam ve önemine binaen Sezen Aksu'dan, "Ah İstanbul İstanbul olalı, hiç görmedi böyle keder" diyebiliriz.

Aslında şarkıyı ülkeye genelleştirebiliriz.

Elle tutulur bir yanımız kalmadı.

Ülke şarampolde yuvarlanan otobüs gibi, içinde perişan olduk...

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU