Kutsal mezarlıklar: Tarikatlar ve cemaatler

Prof. Dr. Bilal Sambur Independent Türkçe için yazdı

İllüstrasyon: Twitter

Tıp fakültesi öğrencisi Enes Kara, Nurculara ait bir cemaat evinde kalıyordu. Kaldığı Nurcu evinin boğucu ve tüketici yaşantısı, tıp eğitiminin zorlukları Enes Kara'yı intihara sürükleyen korkunç bir sonucun ortaya çıkmasına neden oldu.

Enes Kara olayı, tarikatlar ve cemaatlerin hayatı ve insanı tüketen karanlık yönlerinin tartışılmasını zorunlu bir ihtiyaç haline getirmektedir.

İnsanlar, tarikat ve cemaatlere ait evlerde ve yurtlarda kalmanın bedelini çok ağır bir şekilde ödemektedirler. Cemaat ve tarikat evlerinin ve yurtlarının bedava olmadığının altını çizmek lazımdır.

Cemaatlere ve tarikatlara ait yerlerde kalanlar, buralara belirli bir ücret ödedikleri gibi, cemaatlerin ve tarikatların kendilerine verdiği görevleri yerine getirmek, onların inandığı gibi inanmak, onların yaşadığı gibi yaşamak zorundadırlar.

Cemaat ve tarikatlarda faaliyet gönüllülüğe göre değil, zorlamaya göre gerçekleştirilmektedir. İnsanlar üzerinde psikolojik, dinsel, sosyal, duygusal ve düşünsel nitelikte her türlü baskı aracını kullanan tarikatlar ve cemaatler, kişileri kendileri için çalışmaya ve yaşamaya mecbur etmektedirler.


Tarikatlar ve cemaatler için genç-yaşlı, çocuk-ergen, zengin-fakir ayırmı yapmaksızın insanların hiçbir değeri bulunmamaktadır. Cemaat ve tarikatlara göre, asıl değerli, yüce ve kutsal olan tarikat ve cemaatin kendisidir.

İnsanlar, tarikat ve cemaate hizmet eden araçlardan başka bir şey değildirler. Kişiler, hayatlarını tarikat ve cemaatler için adadığı ölçüde bir değere sahip oldukları varsayılır.

Tarikat ve cemaatler amaç, kişiler ise araç olarak görülmektedir. İnsanın amaç ve değer olmaktan çıkarılması, tarikatları ve cemaatleri karanlıklarla, kötülüklerle ve kirlerle dolu yapılar haline getirmektedir.


Tarikat ve cemaatler, Allah rızası için insanlara manevi hizmetler sunan yapılar değildirler. Tarikat ve cemaatler, insanları kendi doktrinlerine ve amaçlarına hizmet için kullanmaktadırlar.

Cemaat ve tarikatlar, emreden kutsal ilahlar, kişiler ise verilen emirlere uymakla görevli robotlar gibidirler. Tarikatlarda ve cemaatlerde hakim olan militarizm, bu yapıları insanları boğan, sıkan ve tüketen yerler haline getirmektedir.

Cemaat ve tarikat despotizmi, bu yapıların temel karakteristiğinin militarizm olmasına neden olmaktadır. Despotik ve militarist yapılar olarak tarikatlar ve cemaatlerde bireylerin kendi ihtiyaçlarına uygun yönelimlere sahip olması, kendilerini farklılaştırmaları mümkün değildir.

Cemaat ve tarikatler, despotik ve militer yapılar olarak kutsal gördükleri liderlikleri, doktrinleri ve amaçları uğruna insanları tek tipleştirme merkezleri olarak faaliyet göstermektedirler.


Tarikatlar ve cemaatler, kişilerin dini, ahlaki ve manevi gelişimine katkı sağlayan yapılar değillerdir. Despotik, militer, otoriter ve kapalı nitelikteki yapıların hiçbiri, insanların akıl, ahlak ve adalet açılarından gelişimlerine katkı sunamaz.

Tarikat ve cemaatlerin ellerindeki sınırsız imkanlara rağmen, toplumun insan sermayesine bilim, sanat, felsefe, çevre, barış, edebiyat, sinema, tiyatro, kalkınma gibi alanlarda yaptıkları hiçbir ciddi katkı yoktur.

Tarikatlar ve cemaatler, çoğu zaman toplumda düşmanlığın, cehaletin ve ataletin taşıyıcısı ve üreticisi olma işlevini yerine getirmektedirler.

Cehaleti, kamplaşmayı ve ataleti kutsallaştırmak, hiçbir şekilde tarikat ve cemaat gibi kültlerin faaliyetlerini meşru ve dokunulmaz hale getirmemektedir.


Tarikat ve cemaatler, güçlerini, yenilenmek ve değişimden değil, değişmemekten ve donukluktan almaktadırlar. Bütün Nurcu yapıların ana özelliği, Said Nursi'nin Risale-i Nur denilen eserlerini bıkmadan ve usanmadan mekanik şekilde okumalarıdır.

Risale-i Nur eserleri tekrar tekrar okundukça, Nurcular, kendilerinin güçlendiğine, tatmin olduğuna ve hidayet yolunu her açıdan bulduklarına inanmaktadırlar.

Kendi şeyhlerinin ve hocalarının yazılarını, menkıbelerini, kerametlerini veya uygulamalarını canlı tutan tarikatlar ve cemaatler, kendi anlayış ve pratiklerini bütün çağlara, mekanlara ve insanlara hitap eden, her açıdan yeterli olan değişmez kutsal dini inançlar olarak sunmaktadırlar.


Tanrı tarafından en kutsal hakikatlere sahip olduğunu ve yaptıkları her şeyin en hayırlı işler olduğunu sanan tarikat ve cemaatlerin, insanla ilişki kurma şeklinde bir gündemleri veya dertleri yoktur.

Tarikatlar ve cemaatler, insanlarla sahici ilişkiler kurmak yerine insanları maddi-manevi, bedensel-ruhsal, bireysel-ailevi başta olmak üzere her açıdan sömürmeyi ve kullanmayı amaçlarlar.

Kişilerin duyguları, düşünceleri, istekleri, tarikat ve cemaat yapılarının umurlarında değildir. Tarikat ve cemaat yapıları içinde yer alan insanlar için kendilerini inkar etmekten, duygularını, düşüncelerini ve ihtiyaçlarını bastırmaktan başka yol yoktur.

Tarikatlar ve cemaatler, kişilerin farklı görüşleri ve yaklaşımları dile getirmelerine hiç tahammül etmezler. Farklı sesler yükseldiği zaman tarikatlar ve cemaatler, o sesleri bir daha çıkmamak üzere bastırırlar ve sustururlar.


Tarikatlar ve cemaatlerin yok ettiği temel değer,  bireydir ve özgürlüktür. Tarikat ve cemaatlerde özgürlük ya yoktur veya bu yapıların izin verdiği kadar vardır. Özgürlüğün yokluğu, bütün tarikat ve cemaatlerin ortak özelliğidir.

Tarikat ve cemaatlere mensup olmanın bedelinin özgürlükten vazgeçmek olduğu konusunda insanlarda farkındalığın oluşmasına ihtiyaç vardır.

Özgürlük olmadığı zaman insana tahakküm eden ve köleleştiren tarikat ve cemaat gibi her türlü otoriter, despotik ve militer yapının ortaya çıkması mümkündür. Özgürlük olmadan insanın insanlığını gerçekleştirmesi mümkün değildir. Özgürlük olmadığında bütün yollar köleliğe çıkmaktadır.

Cemaatler ve tarikatler, sadece kişiyi kendilerinin malı ve mülkü haline getirmemektedirler. Kişiyle birlikte ailesi de cemaat ve tarikatların mülkü ve kolonisi olarak kabul edilmektedir.

Cemaat ve tarikat mensupları, eşlerini ve çocuklarını bu yapıların bir parçası haline getirmeyi kendilerine dini ve manevi bir görev olarak kabul etmektedirler.

Bu bağlamda aile ve tarikat-cemaat yapıları arasında kurulan ilişkinin değişmesi gerekmektedir. Kişiler, özgür iradeleriyle bir tarikata veya cemaate mensup olabilirler.


Tarikat ve cemaate mensup olmak, aile üyelerinin de mensubiyeti anlamına gelmemektedir. Tarikat ve cemaat mensupları, kendi inançlarını ve ait oldukları yapıları eşlerine ve çocuklarına dayatma sapkınlığından vazgeçmelidirler.

Çocuklar, ebeveynlerinin ayrılmaz uzantıları değildirler. Çocuklar, akıl, özgürlük ve özgünlük sahibi bireylerdir. Çocukların, ebeveynlerinin hayatını yaşama,  ebeveynlerinin yeni bir kopyası olma zorunlulukları yoktur.

Çocukların, kendi hayatlarını yaşama ve kendi olma hakları vardır. Kendi olma özgürlüğü ortadan kaldırılan ve ebeveyninin hayatını yaşamaya zorlanan çocukların ve gençlerin hayatı, mutsuz, verimsiz,  harcanmış hayatlardan başka bir şey olmamaktadır.


Tarikatlar ve cemaatlerin derin sosyal, siyasal ve insani sorunlara neden olduğu açık bir gerçekliktir. Cemaat ve tarikatların kapatılması, çözüm değildir.

Tarikat ve cemaatlerin kapatılması veya onlarr üzerinde baskı oluşturulması, bu yapıların yer altına inmesine ve radikalleşmesine neden olmaktadır.

Tarikat ve cemaatlerin kapatılması yerine, bu yapıların kendilerini yenilemesi, sorgulaması ve yeniden organize etmesi gerekmektedir. 
Tarikatlar ve cemaatler, kendilerini sorgulanmaz, kutsal ve mükemmel kurumlar olarak görmekten vazgeçmelidirler.

Tarikat ve cemaatlerin tabulaştırılması,  normalleşmenin önünü kapatmaktadır. Tarikatler ve cemaatler, kendilerine yönelik eleştirileri ve sorgulamaları, din ve iman hizmetine engel olma, din karşıtlığı olarak görme ve sunma saplantısından kurtulmalıdırlar.

Tarikatlar ve cemaatlar, kutsal olmayan yapay insan ürünü yapılardır. Her insani yapı gibi, bu yapılarında sorgulanması,  yenilenmesi ve şeffaf hale getirilmesi gerekmektedir.

Tarikat ve cemaatler, kutsal, sorgulanmaz, despotik, militer ve değişmez yapılar olmaya devam ettikleri sürece insanları tüketen kutsal mezarlıklar olmaktan öte bir anlama, değere ve işleve sahip olmayacaklardır. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU