Kazakistan ve Özbekistan üzerinden hedef şaşırtma oyunu

Memmed İsmayılov Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

Kazakistan'da başlayan protestolar Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü (KGAÖ) vasıtasıyla Rus Barış Gücü'nün Kazakistan'a yerleşmesiyle sonuçlandı.

Ardından KGAÖ'ye üye ülkelerin gerçekleştirdikleri olağanüstü toplantıda Belarus Cumhurbaşkanı Aleksandır Lukaşenko, protestocular arasında "teröristler" olduğunu belirterek, Kazakistan'dan sonra hedefte Özbekistan'ın olabileceğini açıkladı ve Özbekistan'ın KGAÖ'ye üye olmaması halinde Kazakistan'da yaşananların Özbekistan'da yaşanabileceğine işaret etti.

Diğer bir ifadeyle Lukaşenko, Özbekistan'ı hedef olarak gösterdi. Bunun üzerine Özbekistan, bir dizi tedbirler aldı ve KGAÖ'ye üye olmayacağını, ancak buna mukabil Moskova'dan yardım isteyebileceği yönünde açıklama yaptı. 


12 Ocak 2022 tarihinde gerçekleşen iki olay dikkate alındığında kanaatimizce, gerçek hedef Özbekistan değil, Ukrayna'dır. Şöyle ki 12 Ocak'ta gerçekleşen NATO-Rusya Konsey toplantısında, NATO, Rusya'ya yeni toplantı teklifleri sundu, Rusya ise bunların hiçbirine karşılık vermedi.

Aynı gün ABD'nin Ukrayna'daki Büyükelçiliği Rusya'dan gelen tehditlerin artması nedeniyle ABD vatandaşlarının Ukrayna'ya olan seyahatlerini yeniden gözden geçirmeleri, Ukrayna sınırlarında ve Kırım'da gerçekleşebilecek askeri hareketlilik ile ilgili güvenlik koşullarının her an değişebileceği şeklinde açıklama yaptı.

ABD'nin bir yerde savaş çıkmadan önce orada bulunan vatandaşlarına çağrı yapması çoğu zaman savaşın gerçek anlamda yakın olduğuna işaret etmektedir.

Örneğin İkinci Karabağ Savaşı'ndan birkaç gün önce ABD, hem Azerbaycan'daki hem de Ermenistan'daki vatandaşlarına Büyükelçiliği vasıtasıyla uyarıda bulunmuştu.

Buradan hareketle dün gerçekleşen NATO-Rusya görüşmesinin sonuçsuz kalması ve Ukrayna'daki ABD Büyükelçiliğinin açıklamaları Rusya'nın asli hedefinin Ukrayna olduğunu göstermektedir.

Kazakistan'daki olaylar ve bu bölgeye barış gücünün yerleştirilmesi, ardından Özbekistan'ın hedef gösterilmesi, Rusya'nın Kazakistan ve Özbekistan'ı hedef göstererek Ukrayna'yı Batı dünyasının gündeminden uzaklaştırma amacı taşımaktadır.

Ayrıca Rusya, Kazakistan'a barış gücünü yerleştirerek Kazakistan üzerinden kendine bir cephe açılmasını da önlemeyi hedeflemektedir.


ABD'nin Ukrayna Büyükelçiliğinin yaptığı açıklamadan hareketle Rusya'nın, Kırım ve Donbas üzerinden Ukrayna'daki Rus yanlısı bölgelere saldırma ihtimalinin yüksek olduğu söylenebilir.

ABD'nin saldırının geleceği yer olarak Kırım ve Ukrayna sınırlarına vurgu yapması, haklı gerekçelere dayanmaktadır. Zira burada dikkate alınması gereken iki husus var. Bunlardan ilki Rusya'nın Kırım ve Donbas'taki  ayrılıkçı güçlere Rusya vatandaşlığı vermesidir.

Buradaki ayrılıkçı güçlere Rusya vatandaşlığının verilmesi Ukrayna'nın o bölgelere yönelik herhangi bir müdahalesi olursa Rusya'nın kendince kılıfına uyduracağı meşru savunma hakkı çerçevesinde "koruyucu devlet" adı altında Ukrayna'ya müdahale etmesine ve bu bağlamda savaşı uluslararası hukuk bağlamında "meşru zemin"e taşımasına olanak sağlayacaktır.

İkinci dikkate alınması gereken husus ise Ukrayna'da yaşayan Rusya kökenli kişilerin meşru hükümete yönelik olumsuz tutumlarıdır.

Bu görüşü doğrular nitelikte 26 Kasım 2021 tarihinde Ukrayna Cumhurbaşkanı Vladimir Zelenskiy kendisine ve hükümete yönelik 1-2 Aralık tarihlerinde bir darbe gerçekleşebileceğine yönelik bilgi aldığı yönünde açıklama yapmıştı.

Buradan hareketle Ukrayna'da Ukrayna hükümetine karşı ve Rusya'ya daha sadık grupların olduğunu ve olası bir savaş ihtimalinde Rusya'nın bu grupları iç karışıklık için kullanabileceğini söyleyebiliriz.


Bununla birlikte muhtemel bir savaşta Rusya'nın Ukrayna'yı tamamen işgal etmesi kanaatimizce mümkün değildir. Zira topyekün bir savaş için Rusya'nın hem iç hem de dış dinamikleri buna müsait değildir.

İç dinamikler bakımından Rusya'dan kopmaya çalışan özerk cumhuriyetler ve Rusya'nın içinde bulunduğu ekonomik durum, Rusya'nın tam ölçekli ve uzun süreli bir savaşa hazır olmadığını göstermektedir.

Örneğin Rusya'ya bağlı Tataristan Özerk Cumhuriyeti Rusya'dan ayrılarak bağımsız bir devlet olmaya yönelik adımlar atmak istemektedir.

Bunlara ek olarak Rusya'nın sahip olduğu büyük coğrafya, bu coğrafyanın doğal sonuçları olarak komşu devletlerle olan büyük sınırları ve yine bu büyük sınırlara nispetle sahip olduğu asker sayısının azlığı, Rusya'nın diğer sınırlarının büyük ölçekli bir savaşta, korumasız kalacağını göstermektedir.


Dış dinamikler bakımından ise 2014 Kırım'ın ilhakından sonra ABD artık bir oldu-bittiyi kabul etmemeye kararlıdır. Zira ABD yönetimi Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü güçlü bir biçimde savunmaktadır.

Buna rağmen Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik yeni bir saldırısı hem ABD'nin dünyadaki nüfuzu sarsılacak hem de ABD'deki yönetimin ikinci kez iktidara gelme kapasitesini sekteye uğratacaktır.

Bunlara ek olarak yeni Ukrayna-Rusya gerginliğine kadar NATO'nun dünyadaki nüfuzu ciddi ölçekte sarsılmıştı. Bu gerginlik sayesinde NATO,  Ukrayna'nın toprak bütünlüğü üzerinden güçlü olduğu imajını tazelemek istiyor.

Aksi bir durum NATO'nun güvenirliğini de tehlike altına sokacaktır. Vurgulanması gereken diğer bir husus Ukrayna'nın hali hazırdaki askeri kapasitesidir. Şöyle ki Ukrayna 2014'le kıyasla hem asker sayısını ciddi ölçekte arttırmış hem de ordusunu modern silahla teçhizatlandırmıştır.

Burada özellikle Türkiye'den aldığı insansız hava araçlarının olası bir savaşta Ukrayna lehine benzersiz bir rol oynayacağını vurgulamak gerekir. Bu bağlamda topyekûn bir işgal planının Rusya'nın hezimeti ile sonuçlanabileceğini söyleyebiliriz.

Sonuç olarak Rusya'nın tam ölçekli bir savaş değil, sadece Kırım ve Donbas'ta ayrılıkçı güçleri ve Ukrayna'nın içeresindeki Rusya yanlısı grupları destekleyerek iç karışıklık üzerinden küçük çaplı bir savaş başlatabileceği söylenebilir.

Bu türden bir savaşın Rusya'nın zaferiyle sonuçlanması durumunda Rusya-ABD-NATO üçgeninde Rusya'nın lehine yeni müzakere koşulları doğacaktır.

Hiç şüphesiz bu türden bir senaryoda Rusya, NATO'nun eski sınırlarına çekilmesini, Ukrayna ve Gürcistan'ın NATO üyeliğine kabul edilmemesini öne sürerdi.

Zira Rusya, NATO'nun kendi sınırlarına doğru genişlemesini, kendi egemenliği için en büyük risk olarak görmektedir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU