Barış projesine karşı hükümetlerin tutumu

Bahreyn, eğer sekteye uğramazsa bölgede en önemli siyasi projeye hazırlanıyor

Batı Şeria'daki Filistinliler, ABD'nin Yüzyılın Anlaşması planını protesto etti / Fotoğraf: Reuters

Barış projesi Manama’da ilk engelle karşı karşıya. Başlangıç daima zordur. Protestolar ve boykot sürpriz değil. Barış projesinin eleştirilmesi bekleniyor. Buna rağmen barış projesi resmi bir şekilde henüz açıklanmadı. Hükümetler ise projenin ilk adımlarını biliyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Belki de Yüzyılın Anlaşması, sonunda kendi devletlerini inşa etmek amacıyla Filistinliler için son bir fırsat olabilir. Veyahut bu anlaşma, Filistin meselesini defnetmek için bir cenaze mesabesinde olabilir. Sağduyu, detayları görmemiz için beklememizi söylüyor.

Geçen hafta ekonomi projesiyle ilgili bazı güzel fikirler dile getirildi. Fakat bedel açıklanmadı. 50 milyar dolar karşılığında ne talep ediliyor? Zira beleşe yemek olmadığını hepimiz biliyoruz.

Unutmamalıyız ki destekleyen ya da karşı çıkan tüm tutumlar dürüst değildir. Aynı zamanda Filistin halkını sevmek ya da Filistin halkının meşru haklarını desteklemek de zorunlu değildir.

Barış projesine karşı tutumlar büyük ölçüde biliniyor. Örneğin:

İran ve Hizbullah: Vaat ne olursa olsun barış projesine karşı çıkıyor. Çünkü Tahran’ın ajandası, “İran, genişlemeci çıkarlarına hizmet edecek şekilde bölgenin geleceğine karar veren taraftır” prensibine dayanmaktadır.

Lübnan: Cumhurbaşkanlığı ve hükümet, Hizbullah’ın arkasından gitmeyi yeğliyor. Unutmamalıyız ki şu an Lübnan, bir arabulucu aracılığıyla denizde ortak petrol ve doğalgaz bölgeleriyle ilgili İsrail’le müzakere yapıyor. Aynı zamanda Lübnan, Filistinlilerin kendi çıkarları konusunda İsrail’le müzakere yapmasına karşı çıkıyor.

Şam: Suriye’deki iç savaşta karar sahibi olan İran’la uyumlu hareket etmesi bekleniyor.

Mısır ve Körfez ülkeleri: Büyük bir ihtimalle yumuşak söylemler kullanarak, Filistin yönetiminin olumlu-olumsuz tutumunu destekleyecek. Çünkü Mısır ve Körfez ülkeleri, başlarının ağrımasını istemiyor ve Başkan Donald Trump yönetimiyle ilişkilerini riske atmaktan sakınıyor. Aynı zamanda onlar, herhangi bir sorumluluk almak da istemiyor. Bunun için Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat, makul olmasına rağmen Clinton’ın projesini reddetti. Çünkü o dönemde bölge liderleri, Arafat’a bundan kendisinin sorumlu olduğunu bildirmeleri üzerine Arafat, karar verme konusunda yalnız kaldı.

Katar: Adet olduğu üzere bir rol arayışında. Bunun için Bahreyn Konferansı’na karşı kışkırtmacı bir dil kullandı. Çünkü konferans, Bahreyn’de düzenleniyor. Zira Bahreyn, Körfez’de Katar’ın eski düşmanıdır. Aynı zamanda Katar, konferansta kendisi için bir koltuk rezerve ederek, katılımcıların arasında yer alacak. Doha, apar-topar Filistin yönetimine 450 milyon dolar verdi.  Katarlılar, Abbas yönetimine sıra dışı cömert bir destekte bulundu. Bu sayede Katar, Filistin tepkilerini yönetmeye ve arabuluculuk rolü oynamaya çalışıyor.

Ürdün: İkna edici olmayan zıt tutumlar açıklasa da barış düşüncesini destekliyor. Diğerleri gibi Ürdün de detayları ve Arap tutumlarını bekliyor. Amman, Filistin yönetiminin arkasından gidecektir.

Filistin yönetimi: Çünkü Filistin yönetimi, Filistin halkını temsil ediyor ve son söz Filistin yönetimine aittir. Tahmin edildiği gibi Filistin yönetimi, “hayır” diyerek başladı ve Bahreyn Konferansı’nı boykot edecek. Fakat aynı zamanda Filistin yönetimi, katılımcıların vaatlerini öğrenmek için kapıyı açık bıraktı. Muhtemelen Filistin yönetimi, daha sonra konferansa katılacak ve net siyasi anlaşmalar yapmadan projeleri ve destekleri kabul edecek.

Hamas Hareketi: Hamas’ın konferansa karşı çıkması normal bir durumdur. Çünkü Hamas, konferansa davet edilmedi ve tek temsilci olarak Filistin yönetimine güvenilmesini istemiyor. Ayrıca Hamas, İran’la birlikte düşman bloğunda yer alıyor. Şu anki net itirazlarına rağmen daha sonra Hamas, faydalı bir rol oynayabilir. Bu durum, Jared Kushner’in ekibinin gözünden kaçmadı.  

İsrail: Filistin yönetiminin aksine Tel Aviv, gerçekten istekli görünüyor. Fakat Tel Aviv’in oyalamak ve itiraz etmek suretiyle barış projesini sekteye uğratacağını düşünüyorum. İsrail, taviz vermenin kendi çıkarına olmadığına inanıyor. Tel Aviv, ilk aşamada Trump yönetimine iltifat etmek zorunda.

Diğer Arap ülkeleri de Arap Birliği aracılığıyla ortak bir açıklamayı tercih ediyor. Mısır, bu tutumlara öncülük edecek ülkedir.

Rusya ve Çin’in yanı sıra büyük ülkeler, projenin planlandığı gibi gitmesi halinde bu projeyi destekleyecek. Türkiye ise muhalefette yer alacak. Fakat Türkiye’nin Filistin meselesindeki ağırlığı sınırlıdır. Ankara, Washington’la yaşadığı çeşitli sorunlar arasında barış projesi konusunda pazarlık yapmaya çalışacak.

Sonuç olarak barış projesi, Filistinlilere gerçekten devlet, toprak ve yönetim verecekse dünya bu projeyi destekleyecektir. Ancak barış projesi, geriye kalan Filistin toprakları üzerinde İsrail’e meşruiyet hakkı verecekse bu proje, Manama’dan öteye gidemeyecektir.

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Şarku'l Avsat'tan Independent Türkçe için çeviren: Harun Yılmaz

DAHA FAZLA HABER OKU