Ücretle çalışanların alım gücünü koruyun

Prof. Dr. Mete Gündoğan Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Bütün bunlar iki hafta içerisinde oldu.

"Oldu da bitti maşallah" diyemiyoruz. Çünkü bitmedi. Süreç devam ediyor.

16 Aralık 2021 tarihinde, 2022 yılı için geçerli olacak asgari ücret açıklandı.

Açıklamayı Cumhurbaşkanı Erdoğan, Asgari Ücret Tespit Komisyonu üyeleri ile birlikte canlı yayında yaptı. Yüzde 50 artış ile yeni asgari ücret 4 bin 250 lira oldu. Bu artış, oldukça yüksek bir artıştı.

Daha yüzde 50 artış yapmanın memnuniyeti yaşanmadan dört gün sonra (20 Aralık) bu sefer dolar krizi yaşandı.

Pazartesi akşamına dolar 18,36 TL gibi tarihi bir zirveyi gördü. Hemen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "TL'yi Özendirme Paketi" açıkladı. Bu açıklama ile dolar aynı gün 12,27 seviyesine kadar geriledi. 

TL'yi Özendirme Paketi, kur garantili TL mevduat hesabıydı. Devlet vatandaşına en az kur yükselişi kadar faizi garanti ediyordu.

Paketin detayları açıklandıkça, TL daha da güçlendi ve kur 11,08 seviyelerine kadar indi. 

Lakin bu paket, doları bir yere kadar tutabildi. Çünkü paket, dolara olan spekülatif talepleri karşıladı.

Gerçek talepler ise ortadan kalkmadı. Dolara olan gerçek talepte azalma olmadı. Dolayısıyla dolar tekrar yükselişe geçti ve 14,37 seviyesini test edip 13,30 seviyesine geldi.

Oynaklık hala devam ediyor. Daha da uzun müddet devam edeceğe benziyor. 

Tabi bu arada doların çıkışıyla birlikte emtia fiyatları da artmaya başladı. Akaryakıt, elektrik, doğalgaz gibi ürünler dolara endeksli (Eşel Mobil Sistemi) olduğu için onların fiyatları hemen arttı.

Bu ürünler tüm mal ve hizmetlerin üretiminde doğrudan maliyet oluşturduğu için de iğneden ipliğe her şeye zam geldi. Enflasyon arttı.

Bir ara dolar 18,36'dan 11,08 seviyesine düşerken, toplumda, yapılan zamların geri alınacağı beklentisi oluşmuştu. Lakin bu da uzun sürmedi.

2021'in son gününde ve 2022'nin başında yapılan zamlarla artık bunların kalıcı hale geldiği anlaşılmış oldu.

İşte bütün bu anlattıklarımız 15 gün içinde oldu. Ama bitmedi.

Şimdi böyle durumlarda çalışanların zamlara veya enflasyona ezdirilmemesi gerekir. Çünkü böyle ekonomik koşullardan ilk olumsuz etkilenecek kesim ücretle çalışan kesimdir. 

Peki, bu gelişmeler karşısında asgari ücrete ne oldu?

Her yılın sonunda, bir sonraki yılın sonuna kadar uygulanacak asgari ücret rakamı bazı kriterlere göre belirlenir. 2021 yılı asgari ücreti net 2 bin 825 TL olarak belirlenmişti. 

Aralık ayı enflasyonunu da göz önüne aldığımızda, geçen bir yıl içerisinde asgari ücret zaten yaklaşık yüzde 25'lik bir erime yaşamıştı. Bu yıl içerisinde de bir erime yaşayacak.

Bu gelen zamların ve kurdaki oynaklığın daha ne kadar tahribat yapacağını bilemiyoruz. Lakin en az 2021 yılı oranında bir erime yaşanacağını düşünürsek, 31 Aralık 2022 itibarıyla toplam erime en iyimser tahminle yüzde 25 olacaktır.

Kısacası, asgari ücrete yapılan yüzde 50'lik zam halihazırda piyasa tarafından geri alınmış oldu. 

Ayrıca, asgari ücretteki işveren yükündeki azalma oran olarak daha fazla oldu. Yani iş görenlerden daha ziyade işverenler korundu.

Hâlbuki işverenler, ürettikleri mal ve hizmetlere rahatlıkla fiyat ayarlamaları yapabilmektedirler. Ancak çalışanların ücretleri yılda bir düzenlenmektedir. 

Bunu biraz daha açalım. Maliyetleri bahane ederek bir üretici/satıcı, malının etiketini bu akşamdan değiştirebilmektedir. Ancak bir çalışanın aylık gelirinin artması için bir yıl beklemesi ve bir komisyonun toplanması gerekmektedir. 

Yani asgari ücretin finansmanında işverenin eli gayet rahattır. Ama işçinin emekçinin eli bağlıdır. 

Bir başka husus da şudur. Şu an itibarıyla, bütün ücretler asgari ücrete yakınlaşmıştır. Bu da orta sınıfın yok olma tehlikesi ile karşı karşıya geldiğini gösterir.

Hâlbuki hükümetin en büyük destekçisi orta sınıftır. Orta sınıflar genellikle devletinin yanında olan sınıflardır.

Bu sınıfların yok edilmesi, bağımsızlık açısından devletin temelini kaybetmesi anlamına bile gelebilir.

Ekonomik sıkıntıyı aşmak için orta sınıfın feda edilmemesi gerekir. Zenginler sınıfı kendi menfaatlerini zaten çok iyi korurlar. Orta sınıfın koruyucusu ise hükümet olmalıdır. 

Hükümet, bu korumayı da ancak Eşel Mobil sistemi ile gerçekleştirebilir.

Eşel Mobil, hareketli pay demektir. Çalışanların ücretlerini, enflasyondaki artışı dikkate alarak kendiliğinden ayarlayan bir sistemdir.

Bu sistemle çalışanların ücret artışları için sözleşmelerle güncelleme yapmaları yerine, ücret artışları otomatiğe bağlanmaktadır. Bu ayarlamalar aylık veya daha az zaman dilimlerinde yapılabilmektedir. 

Nitekim akaryakıtta Eşel Mobil sistemi devreye alındığı için dolarda gerçekleşen bir çıkış hemen pompa fiyatlarına yansıtılabilmektedir.

Eğer böyle yapılmasaydı, petrol istasyonlarının akaryakıt satmada isteksiz davranacağını, stok yapacağını ve uzun araç kuyrukları oluşacağını söyleyebiliriz.

Şimdi böyle sıkıntılar yoktur, çünkü Eşel Mobil sistemi devrededir. Petrol istasyonları döviz oynaklıkları karşısında kendisini bu tür bir sistem ile korumuş oluyor.

Aynı şekilde, hükümet de çalışanların alım güçlerini Eşel Mobil sistemi ile korumalıdır. Fiyat artışlarıyla doğru orantılı olarak çalışanların gelirleri de otomatik artmalıdır.

Diğer bir deyişle geçmiş dönem enflasyon oranlarına göre ücretlilere otomatik zam yapılmalıdır.

Aksi durumda çalışanlar, alım gücü açıklarını, sahip oldukları zenginlikleri kaybederek karşılamaya çalışacaklardır.

İki arabası olan birini satacak, evi olan evini satıp kiraya geçecek, nakit birikimleri olan birikimlerini kaybedecektir. 

Bu durumda çalışanlar, hükümete olan güvenlerini yitirirler. Desteklerini çekerler. Bu da hiçbir hükümetin karşılayamayacağı bir risk oluşturur. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU