Kılıçdaroğlu: İsterlerse yine YSK'ya gitsinler, dilekçe yazsınlar, vallahi itiraz etmeyeceğim

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında 23 Haziran seçim sonuçlarını değerlendiriyor

Fotoğraf: AA (arşiv)

Kemal Kılıçdaroğlu'nun grup toplantısı konuşmasından önemli bölümler: 

"Her şey çok güzel oldu ama daha çok güzel olacak. Huzur içinde yaşamak istiyoruz. Yaşam tarzlarımız farklı olabilir ama özgürce yaşamak istiyoruz. Gezi olayları dünyanın en demokratik eylemlerinden birisiydi. Gezi direnişinde ağaçların kesilmesine karşı direndiler. Kitaplar okundu. Sevgi gösterilerinde bulunuldu. Yeryüzü sofraları kuruldu. 601 gündür Osman Kavala içerde. Bu insanlar ne yaptı? 600 gündür mahkemeye çıkmayı bekledi. FETÖcülerin hazırladığı iddianamelerle yargılanıyorlar. Gezi eylemlerine katılanlar bizim çocuklarımız bizim insanlarımızdır.

Amaç Soros değil, amaç Gezi eylemlerine katılan gençlerden intikam almak. Bunun için yola çıkıyorlar. Yiğit Aksakoğlu da içeride. Diyor ki Gezi ile ilgili bir tweetim bile yok ama Gezi’ye gittim, niye içerideyim bilmiyorum diyor. Gezi olayları Türkiye’nin dünya siyaset tarihine bıraktığı bir mirastır. En baskıcı dönemlerde toplumun nefes almasını sağlamıştır. Gezi eylemlerine katılan çocukların tamamı da bizim çocuklarımız. Her kimlikten insanımız var orada. Kaldı ki dönemin Başbakanı onları çağırdı, anlaşmalar yaptı ve bitti. Peki nedir bu davalar?

FETÖ taktiği bu. Aynı paralelde yürüyorlardı ya, hala aynı paralelde yürümeye devam ediyorlar. Kim ne derse desin Türkiye’nin önü açıldı. Demokrasinin önü açıldı, Türkiye’ye huzur, bereket gelecek.

'Çaldılar demek asla ve asla doğru değildir'

31 Mart’ta yerel seçim yapmıştık. Güzel de bir sloganımız vardı 'Martın sonu bahar' diye. Gerçekten de martın sonu bahar oldu. İstanbul’u hazmedemediler. 'Nasıl kaybederiz?' diye. Binbir türlü iftira. Efendim oyları çaldılar peki hırsız nerede kardeşim? Nerede bu kamera kayıtları? Sonunda itiraf ettiler 'çaldılar dedik ama o siyasi bir söylemdir'. Ne demek siyasi söylem. Çalmayla siyasi söylemi nasıl yan yana getirirsiniz siz. Siyasetin bir düzeyi var. Eleştirebilirsiniz eyvallah, ama çaldılar demek asla ve asla doğru değildir.

Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini iptal ettiler. Biz de dilekçe verdik 39 ilçeyi iptal et diye. Hayır, '39 ilçe kalacak sadece büyükşehri biz yenileyeceğiz' dediler. Bazı çevreler boykot yapın dedi, sokağa çıkın dedi. CHP’liler sokağa çıkarlar, camı çerçeveyi kırarlar biz de polisleri salarız üzerlerine insanlar ölür ve derler ki bakın CHP yaptı.

Sağduyuyla hareket ettik. Çünkü hakeme gidiyoruz hakem kim, hakem millet, İstanbullu.

AK Parti’ye, onun savcılarına, hakimlerine, valilerine güvenmiyoruz, ama 16 milyon İstanbulluya sonuna kadar güveniyoruz dedik.

Biz bir adalet yürüyüşü yapmıştık, haktan, hukuktan, adaletten bahsetmiştik, bundan bahsedenler sokağa çıkıp camı çerçeveyi kırmazlar.

13 bin 729 oyla kazanmıştı, efendim bu oy yetmez, burada mutlaka bir şeyler oldu, bilmediğimiz bir şeyler oldu diye pek çok söylemi dillendirdiler. Sonunda 23 Haziran’da sandığa gittik ve 800 bini aşkın oyla Ekrem İmamoğlu yeniden başkan seçildi.

Kazanılan hakkı aldılar. Bütün dünya bizdeki demokrasiyi sorgulamaya başladı. Bütün bunlara rağmen seçime gittik.

Her türlü iftira yapıldı, Pontustan tutun diplomaya kadar. Bir iktidar partisinin ve destekçilerinin, cumhurbaşkanının, doğrudan doğruya Ekrem İmamoğlu’nu hedef alarak orantısız bir şekilde bütün güçlerini kullanarak bir seçim propagandası yaptılar.

Cumhurbaşkanları var tarafsızlığını tamamen unutmuş vaziyette, ama bizim de vicdanımız var bizim de Allah’ımız var.

Kimseye kin tutmuyoruz. İşi o noktaya taşıdılar ki Sayın Erdoğan bu pazar günü Sisi’ye mi Binali Yıldırım’a mı oy vereceksiniz deme noktasına kadar geldi.

'Demokrasi destanı yazdık'

Bazen sorguluyorum ya bunlarda vicdan var mı acaba. Allah korkusu kaldı mı acaba. Biz öteden beri cumhurbaşkanlığı makamına oturan kişinin tarafsız olmasını isteriz. Önemli bir olay olduğunda bütün siyasi liderleri davet eder ve uzlaşma ortamı yaratır.

Anayasa'nın 103. Maddesi, yeminin son cümlesi: Üzerime aldığım görevi, tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma, büyük Türk milleti ve tarih huzurunda namusun ve şerefim üzerine and içerim.

82 milyonun vicdanına sesleniyorum. Eğer bir kişi, tarafsız davranacağına dair namusu ve şerefi üzerine and içmişse tarafsız kalmalıdır. Bu yemin metni Anayasa'da aynen duruyor.

İstanbul seçimlerinde bütün arkadaşlarımız büyük bir soğukkanlılıkla hareket ettiler. Hiç kimsenin inancını, yaşam tarzını sorgulamadık.

Baskılara rağmen, taraflı Cumhurbaşkanına rağmen, devletin valisine bürokratlarına rağmen… Hep beraber güzel bir demokrasi destanı yazdık.

Sandığa gidip oy kullanan ve tatillerini kesip İstanbul’a gelen kişiler destanın sahipleridir.

'İsterlerse yine YSK'ya gitsinler, vallahi itiraz etmeyeceğim'

Millet ittifakı içinde yer almamakla birlikte Saadet Partisi’nin Sayın Genel Başkanı’na ve üyelerine, aynı şekilde AK Partili kardeşlerime, ülkücü MHP’li kardeşlerime, HDP’li kardeşlerime, Adalat Partisi’nin Sayın Genel Başkanı ve arkadaşlarına yürekten teşekkür ediyorum, hep birlikte demokrasi destanı yazdık ve hep birlikte Türkiye bizimdir dedik.

Bu destan CHP’nin değil, demokrasiye susayanların destanı, hepimizin destanı. Siyasetin vesayetinde olan yargıya önemli bir mesaj verdi, dedi ki İstanbul seçimlerinde kazanan Ekrem İmamoğlu’nun haksız bir şekilde mazbatasını elinden aldınız. Biz de haksızlığa karşı gelip mazbatasını teslim edeceğiz.

Emin olun istiyorlarsa yine YSK orada, gitsinler, dilekçe hazırlasınlar. Yine desinler vallahi de billahi de itiraz etmeyeceğim.

'Türkiye'ye demokrasi gelmez diyorlardı'

Cumhurbaşkanı taraflı mı olmalı tarafsız mı, referandum yapalım. Göreceksiniz büyük çoğunluk tarafsız olmasını isteyecek.

Medyanın özgür olmadığı, yargının baksın altında olduğu, aydınların hapishanelere tıkıldığı, milletvekillerinin tutuklandığı bir ortamda artık Türkiye’ye demokrasi gelmez diye bir düşünce vardı. Ve biz dünyaya şu mesajı verdik, baskıya rağmen bu ülkenin kültüründe ve dokularında demokrasi vardır ve dünya bunu kabul etti.

Erdoğan çok güçlü diyorlardı. Devletin bütün imkanlarını kullanıyor bunlar. Valisi kaymakamı devletin bütün bürokratları kullanılıyor. Türkiye’ye artık demokrasi gelmez dediler.

Biz de mesajı verdik, dünya onun için şaşkınlıkla izliyor, Türkiye’nin kültüründe gerçekten demokrasi vardır diye.

İstanbul seçimleri İstanbul seçimi değil. Şimdi bütün dünya gelişen demokrasi kültürümüzü, demokrasi azmimizi yakından izliyor. Gerçekten yapabilir miyiz, evet yapabiliriz dedik, ve inandık yaptık.

'Kazanan demokrasidir'

Kazanan sadece Ekrem İmamoğlu değil, ama kazanan demokrasidir, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir. Kazanan, cumhuriyeti demokrasiyle taçlandıran 82 milyondur.

Adalet yürüyüşünde Maltepe’ye geldiğimizde gazeteciler soruyordu bana bundan sonra ne yapacaksınız diye. Ben de demiştim Maltepe’de bir duvar vardı o duvarı yıkacağız diye. O duvarı büyük ölçüde yıktık parça parça ettik.

Adana’da, Mersin’de, Ankara’da, Bolu’da, Kırşehir’de, Artvin’de kırdık. 60 yıldır alamadığımız pek çok yerde yeni belediyeler aldık.

Asıl görevimiz şimdi başlıyor. Seçimlerde çalıştık eyvallah. Şimdi iş başa düştü. Belediye başkanlarımıza büyük görevler düşüyor. Halkçı belediyecilik anlayışıyla yönetilecek.

7 kuralı belirliyorum şimdi, 7 kurala tüm CHP’li belediyeler uyacak ve takip edeceğiz:

1- Yönettiğiniz belde insanlarının inançları, kimlikleri ya da yaşam tarzları itibariyle ayırmayacaksınız.

2- Hizmeti, yani belediye başkanlığı hizmetini, belli kişiler, zümreler akrabalar yandaşlar için değil halk için yapacaksınız.

3- Beldemizde fakir mahallelere pozitif ayrımcılık yapacaksınız. Yatırımlarda öncelik vereceksiniz. Engelli, kadınların lehine karar alacaksınız. Dışlanmış hissedenleri kucaklayacaksınız

4- Yoksullara yardım yaparken, insan onurunu koruyacak, ailenin ya da kişinin yoksulluğunu asla teşhir etmeyeceksiniz. Halkçılığın en temel ilkelerinden birisi olan sağ elin verdiğini sol el görmeyecek kuralını uygulayacaksınız

5- Harcadığınız her kuruşun hesabını millete vereceksiniz. Kul hakkı yememek halkçı belediyeciliğin temel kurallarından birisidir.

6- Yönetici atamalarında liyakat sistemine uyacaksınız. İşi ehline vereceksiniz. Partizanlık değil işi ehline verecekseniz

7- Belediyeyi adaletle yöneteceksiniz. Boşuna mı biz adalet yürüyüşü yaptık.

'Ekonomide düşündüğümüzden daha derin sorunlarımız var'

Türkiye’nin bölgemizdeki en önemli gücü, yumuşak güç dediğimiz demokrasidir. Demokrasi yeri geldiği zaman bombadan, füzeden daha güçlüdür.

Türkiye dünyada saygın bir ülke olacaksa bunun yolu demokrasiden geçmektir. O nedenle bütün İslam ülkeleri göreceksiniz bizi örnek alacaktır, demokrasiyi örnek alacaktır.

Demokrasi karanlık bir odaya hapsedildiği için Türkiye ekonomide kan kaybediyor.

Demokraside bir çıtayı aştık, çıtayı aşmak bizi aynı zamanda ekonomide de çıtayı aşmayı zorunlu kılıyor. Ama ekonomi seçimli değil, yöneticileri var. Demokrasiyi önceleyerek ekonomi standartları geliştirirse Türkiye büyür, söz sahibi olur. Üreten bir Türkiye güçlü bir Türkiye’dir. Ama ekonomide ciddi sorunlarımız var. Düşündüğümüzden çok daha derin sorunlarımız var.

Erdoğan bir yıl önce 19 Haziran’da, 'siz 24’ünde bu kardeşinize yetkiyi verin, dolarlar nasıl düzeltilir, Türkiye nasıl düzlüğe çıkarılır göreceksiniz' demiştir. Gördük hep beraber. Ekonominin sorumlusu benim demişti. Doğrudur. Valiyi, BDDK Başkanı’nı, banka müdürlerini, valileri belirleyen o. Ekonomi tepetaklak gidiyor. Sorumlusu benim demek ne demektir, dış güçler sorumlu değil demektir.

'Türkiye aile şirketi gibi yönetilemez'

Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir aile şirketi gibi yönetilemez. Sarayda beyefendi, ekonominin başında damadı.

Ekonomide iki sorunun keşfini arayacağız, bir, ekonomide kriz var faturayı kim ödeyecek? Saraya bakıyorum mutfak mükemmel her şey var.

Saraydan beslenen var, dolarla ihale alıyorlar. Dolar ne kadar artarsa onların karı var. Rantiye sınıfı var yani faizciler. Onlar çok memnun. Dünyanın en yüksek faizini hem içeride hem dışarıda ödüyoruz zaten.

Havuz medyası, devletin kurumları da bu faizlerden etkilenmiyor. Peki faturayı kim ödeyecek? Çiftçi ödüyor, üreten ödüyor.

Son 4 ayda 600 bin 523 kişi icralık oldu. AK Partili kardeşlerimin vicdanına sesleniyorum, oyu bana verin ayın 24’ünde diyene soracaksınız. Onu sevdiğinizi biliyorum, ama sevmek ayrı memleket ayrı.

Bir kişi işsizlik nedeniyle intihar ediyorsa, herkes sorgulamak zorunda.

'Bütün siyasi partilere çağrımdır: Tek adam rejimini kaldıralım'

Tek adam rejimi değişmeli. Tek adam rejimi felaket, yoksulluk, enflasyon getirdi.

Vatandaş yandaş medya değil, doğru haber alabileceği medya istiyor.

Bütün siyasi partilere açık ve net çağrımdır. Vatandaşın bu beklentilerini karşılamak için CHP olarak biz her şeye hazırı getirin kanun her şeye hazırız. Tek adam rejimini kaldıralım güçlü bir demokratik sistem kuralım."

 

Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU