Talep değil, maliyet enflasyonu var

İsmail Çetin Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Ülkemiz dalgalı ve çamurlu sularda nereye gittiği belli olmayan bir şekilde alabora olmak üzere yol almaya çalışıyor.

Ekonomik göstergeler yerinde durmazken, üreticiler ne yapacağını şaşırmış, tüketici tedirgin hop oturup hop kalkıyor.

Halkımızın da her gün farklı bir denkleme maruz bırakıldığı aşikârdır.

Üreticinin üretim maliyetleri, maaşları, vergileri, carileri gibi giderleri artış gösterirken, geliri düşüyor.

Bu durumda işveren ne yapacak! İşin içinden nasıl çıkacağı muamma.

Tüketiciye dönersek; beslenme, ısınma ve enerji gibi temel ihtiyaçlarını bile karşılayamaz duruma getirildi. Raflarda hangi ürüne el uzatsanız elinizi yakıyor. 

Buradan hareketle emekli, memur, asgari ücretli, aldığı maaşı aldığı gün bitiriyor ve ay sonunu bırakın; ortasını dahi getiremiyor. 

Çiftçinin durumu içler acısı, onu hiç konuşmaya gerek yok.

Türkiye yangın yerine çevrilmiş alev topu gibi yanıyor.

Asgari ücretin bu sistemde 4 bin 253 lira olmasının ülkemizi farklı bir vadiye sürükleyeceği konusunda daha önce de uyarılarda bulunmuştuk. 

Ocak ayından itibaren kapanan şirketler, işçi çıkarmalar neticesinde doğacak işsizlik orduları, kayıt dışı ekonomi ve maliye ile işveren arasında kaç-kovala oyunlarına şahit olacağımız bir ülke durumuna getirildiğini hep beraber göreceğiz.

Ekonomi felç olmuş, tutarsız açıklamalar ve incir çekirdeğini doldurmayacak vaatlerle kör topal yürümeye çalışıyoruz.

Hal böyle iken son günlerde yarım yamalak aşırılarak "yeni" diye ortaya atılan bir ekonomik sistemden bahsediliyor.

Aslına bakarsanız bu sistemin "ölümü gösterip sıtmaya razı etme" ekonomisi olduğu açık ve seçik görülüyor. 

Bugünkü yaşadığımız durum ise yalancı bahara benzer. Kısa dönem hava attırır. Arkasından sonuçları iyi neticeler doğurmaz. 

İnşallah yanılan biz oluruz da vatandaşımız rahat eder.


Talep değil, maliyet enflasyonu var

Ülkemiz 70'li yıllarda büyük ekonomik buhran yaşadı. O dönemi hatırlayanlar bilir. Tüp, çay, şeker vb. kuyrukları oluşurdu.

Sebebi halkta para olmasına rağmen, mal olmamasıydı. Talep çoktu, mal yoktu. O dönemde meydana gelen enflasyon talepti.

Lakin şimdi yaşadığımız bunun tam tersi. Yani raflar mal dolu, üzerimize yıkılacak. Lakin alım gücü zayıf, piyasada para yok. 

Görüyoruz ki dolar düşmesine (!) rağmen raflara yansıyan bir şey yok. 

Bunun nedeni çok basit: Üreticinin hammadde maliyetlerinde en ufak oynama olmadı. Üretici pozisyonunu hala doların 18 lira olduğu seviden belirlemek zorunda kalıyor.

Maliyetler düşük olsa raflardaki ürünlerinde fiyatı düşük olacak ve enflasyon oranı da otomatikman düşecek. Bundan dolayıdır ki; hastalığı iyi teşhis edip, tedaviyi ona göre yapmak gerekir diye düşünüyorum.

BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın ortaya koyduğu gibi;

Piyasadaki enflasyon talep değil, maliyet enflasyonudur.


Piyasa kötü iken,"dış güçler yapıyor!" lakin piyasa hafif düzelmeye yüz tutsun "Ülkeyi yöneten irade düzeltiyor!" mantığı da ülkemizi uçurumun eşiğine konuşlandıran mantalite oldu.

Buradan hareketle siyasi dil ekonomisinden vazgeçip, matematiksel ekonomiyle hareket etmez isek ülkemizi daha kötü günlerin beklediğinin altını çizerim.

Bakan'a söz geçirebilirsiniz. Fakat dolar, euro ve karın gurultusu söz dinlemez.

Havanda su döverek, değirmende öğütülen yoğurt mantığı ekonomisi ile bugün halı altına süpürülenlerin daha sonra kokusu çıkacağından hiç şüpheniz olmasın.

Ondan dolayı günü kurtarmaktan çok, ayaklarımızın yere bastığı bir ekonomik anlayış siyaseti ortaya koyarsak ülkemiz ve 85 milyon için daha faydalı olacaktır.

Bir konunun da altını çizmeden geçemeyeceğim. MHP'nin Genel Başkan Yardımcısı İzzet Ulvi Yönter öncülüğünde Ataşehir'de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin talimatlarıyla "Milli Ekonomi Modeli!" hazırlamak amacıyla bir komisyon oluşturdukları basına yansıdı.

Konu MHP'nin resmi sosyal medya sayfalarından da doğrulandı.

"Milli Ekonomi Modeli"nin merhum Prof. Dr. Haydar Baş'a ait olduğunu, 2005 yılında kitap olarak basıldığını, 2014 yılında "Milli Ekonomi Modeli" Türk Patent Enstitüsü'ne tescil ettirildiğini, Bağımsız Türkiye Partisi (BTP)  tarafından parti programına alındığı ve dünya tarafından kabul görmüş bir ekonomik model olduğunu sağır sultan dahi duydu.

Merak ettiğim, Haydar Baş'a ait olduğu sağır sultan tarafından duyulan "Milli Ekonomi Modeli"ni MHP'nin aynı isimle "ekonomik model çalışması" adı altında masaya yatırırken BTP yetkilileri ile bir temasları oldu mu?

Eğer olmuşsa sorun yok. Şayet olmamışsa bu girişim slogandan öteye geçemez. Bir arpa boyu yol alamaz. Hatta ülkemize ve halkımıza zarar dahi verebilir.

Ülkemizin birliği, halkımızın dirliği, 85 milyonun huzuru ve refahı için saygı ve sevgi kurallarına riayet edilmesi, ötekileştirmeden yapıcı bir dil kullanılması birlik ve beraberliğimiz için zaruridir.

Bundan başkada çaremiz olmadığını herkesin idrak etmesi ve buna göre yol haritası belirlemesi gerekir.

Bu mantalite insanımızın hayal kurmasını tekrar hayata geçirerek, gülen yüzlerin çoğalmasını sağlayacaktır.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU