İlkokuldan üniversiteye kadar verilen yabancı dil neden tam öğrenilmiyor? Ortak kitaba imza atan iki profesör cevapladı

Prof. Dr. Cem Balçıkanlı ve Prof. Dr. Kemal Sinan Özmen, anne ve babalar için yol haritası oluşturma amacıyla kaleme aldıkları "Çocuğum İngilizce Öğreniyor" kitabında dile getirdikleri hususlar hakkında bilgi verdi

Küçük yaşta dil eğitimine başlamak, her gün kısa süre de olsa dile maruz kalmak, kelimeleri oyunlarla tekrar etmek, teknolojiden faydalanmak, bilgisayar oyunları da dahil olmak üzere faydalı oyunlar oynamak, çizgi filmleri İngilizce izlemek, YouTube ya da farklı sitelerden faydalı içerikler seçmek, İngilizce şarkı dinlemek, sık sık konuşmaya çalışıp pratik yapmak ve İngilizce etkinliklere katılmak gibi eylemler çok önemli. Ancak her çocuğun öğrenme sürecinin farklı olduğu da unutulmamalı. Velilerin çocukları üzerinde baskı kurmaması, onları bunaltmaması ve sabırlı olması da şart / Fotoğraf: AA

Türkiye'deki eğitim müfredatında İngilizce saatlerinin yeterli olmadığı ve bu derse gerekli önemin verilmediği eleştirileri yeni değil.

İlköğretim ve ortaöğretimin yanı sıra pek çok üniversitede de yabancı dil eğitimi sürdürülüyor ancak çoğu zaman bu çalışmaların, dili yetkin bir şekilde kullanmaya yetmediği görülüyor.

Genel anlamda Türkiye'de İngilizcenin iyi öğretilmediği ve öğrencilerin yabancı dil seviyelerinin yeterli olmadığı kabul gören bir gerçek.

Bu nedenle yabancı dil eğitimine küçük yaşta başlanması kritik önem taşıyor. İngilizce öğretmenleri, eğitim müfredatı ve öğrenciler kadar, velilere de büyük iş düşüyor.

Prof. Dr. Cem Balçıkanlı ve Prof. Dr. Kemal Sinan Özmen, bu konuda çalışma yapan isimler arasında yer alıyor.

"Çocuğum İngilizce Öğreniyor"

İngilizce öğretmeni ve akademisyen olan bu iki isim, anne babalar için yol haritası olma amacıyla bir kitap kaleme aldı.

"Çocuğum İngilizce Öğreniyor" adlı kitapla, evlatları İngilizce öğrenmekte olan ebeveynlere bir yol haritası çıkarmak amaçlandı. 

Kitap, velilerin, çocuklarının İngilizce eğitimine yönelik sordukları sorular ve Türkiye'deki gerçek vakalardan yola çıkılarak yazıldı.

Endişe ve olumsuzlukların kültürel olaylardan bağımsız şekilde ele alınmaması gerektiğinden hareketle Karadeniz'den Doğu Anadolu'ya, Ege'ye ve diğer bölgelere ilişkin gerçek olaylar ele alındı. 

20 yıldır birlikte çalışan Balçıkanlı ve Özmen, amaçlarının ebeveynlere bilgi verip, onlara ayna tutarak neleri yanlış yaptıklarını göstermek olduğunu aktardı.

 

Çocuğum İngilice Öğreniyor.jpg
Çocuğum İngilizce Öğreniyor / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

"4 bine yakın soruyu, 36 ana soru haline getirdik"

Velilerden gelen 4 bine yakın soru, 36 ana soru haline getirilerek, anne babaların yabancı dil öğrenmekte olan çocuklarına nasıl yardımcı olabileceği ve neleri yapmamaları gerektiğine vurgu yapıldı.

Balçıkanlı ve Özmen'e göre, 'Çocuklar yabancı dili yurtdışında öğrenmeli', 'YouTube, bilgisayar oyunları, internet teknolojileri faydasızdır', 'İngilizce öğrenmeye dilbilgisinden başlanmalıdır' şeklindeki yanlış algılar kırılmalı.

 

İngilizce karatahta dil eğitim Pixabay.jpg
Uzmanlar, çocukların arkadaşlarıyla İngilizceyi daha iyi öğrenebildiğini, dil eğitimi için illa yurtdışında yaşamak gerekmediğini, bilgisayar oyunları, çizgi filmler ve teknolojinin dost olabileceğini söylüyor. Dönem arası ya da yaz tatillerinde günde 10-20 dakika da olsa İngilizce çalışılması tavsiyesinde bulunan akademisyenlere göre velilerin, çocuklarının yeteneklerini başkalarıyla kıyaslamaması şart  / Fotoğraf: Pixabay

 

"3 yaş sonrası çok önemli"

Yabancı dil öğreniminde merak edilen soruların başında eğitime kaç yaşında başlamak gerektiği geliyor. Prof. Dr. Kemal Sinan Özmen'e göre 3 yaş sonrası çok önemli.

İngilizce eğitimde geç kalınmaması gerektiğini belirten Özmen, özellikle 3-11 yaşları arasında yani ergenlik öncesinde çocukların dile maruz kalmasının (evde, çevresinde bu dilin konuşulmasının) kritikliğine vurgu yaptı:

"3 yaşından itibaren çocuklar İngilizce duysun ama ailelerin büyük hırsla çocuğa taşıyabileceği yükten fazlasını vermesini yanlış buluyoruz. Ama tamamen İngilizce eğitim veren okullar ve 3,4,5 yaşlarında henüz kreşe giden çocuklara yüklenmek de tehlikeli."

"Çocuğunuzun yabancı dil öğrenmesini ertelemeyin, dil üniversitede öğrenilmez"

Çocukların yabancı dil öğrenmesini ertelememek gerektiğine vurgu yapan Prof. Dr. Kemal Sinan Özmen, dil eğitimi için üniversitenin geç olduğunu savundu: 

"Dilin temellerinin küçük yaşta oturtulması gerekiyor. 12 yaşa kadar olan süreç çok önemli. Çocuk ne kadar yetenekli olursa olsun, 18 yaşına geldiğinde üniversite hazırlıkta 800-1000 saatlik eğitimle İngilizceyi iyi öğrenemez. Genellikle AVM'lerde asansör yukarı çıkarken ya da aşağı inerken ‘The elevator is going up', ‘The elevator is going down' sesi duyurulur. Bunu duyup ‘Hadi çocuğum tekrar et' gibi söylemler yanlış. 'Oğlum, kızım hadi gel amcalarla, teyzelerle konuş' gibi ebeveyn yaklaşımları ters tepiyor. Çocuklar, üzerlerinde baskı hissetmemeli. Ebeveynlerin ‘çocuk kendini kurtarsın' düşüncesinden hareketle yaptığı bazı şeyler negatif dönüyor. Asansör, güzel bir sosyal örnek."

Ergenliğe kadarki süreç verimli değerlendirilirken aşırı yükleme yapmanın ise olumsuz sonuçlar doğurabileceği konusunda da uyaran Özmen, velilere "Sabırlı olun" çağrısında bulundu.

 

Prof. Dr. Kemal Sinan Özmen.jpg
Prof. Dr. Kemal Sinan Özmen / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

"Geç kalındığında öğrenciler ne İngilizceyi tam olarak öğrenebiliyor ne de bölüm derslerine odaklanabiliyor"

Benzer görüşleri paylaşan Prof. Dr. Cem Balçıkanlı da her yaşta yabancı dil öğrenmek mümkün olsa da küçük yaşta bu eğitimi almanın önemine vurgu yaptı.

Üniversite çağında 18-19 yaşına gelmiş kişilere hazırlık sınıfında verilen bir yıl yoğunlaştırılmış eğitimin çoğu zaman başarısız olduğu yorumunu yapan Balçıkanlı, yabancı dil öğrenmede geç kalındığı zaman öğrencilerin ne İngilizceyi tam olarak öğrenebildiğini ne de bölüm derslerine odaklanabildiğini belirterek, "arafta kalındığı"nı öne sürdü.

"Çocuklarınıza aşırı yüklenmeyin ve sabırlı olun"

Hem ana dil hem de İngilizceyi yüksek yeterlilik seviyesinde kullanabilmenin, derin bir iç dünya geliştirebilmek ve gelecekte iş yaşamında başarıyı yakalayabilmek adına elzem olduğunu belirten Prof. Dr. Balçıkanlı, velilerin çocuklara yaklaşımındaki en büyük problemin baskı kurmak olduğunu öne sürdü.

Prof. Dr. Cem Balçıkanlı Independent Türkçe.jpg
Prof. Dr. Cem Balçıkanlı / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

Çizgi filmleri İngilizce izlemek faydalı mıdır?

Teknolojinin gelişmesiyle internette yabancı dile ilişkin pek çok içerik ulaşılabilir hale geldi.

Birçok çizgi filmin İngilizce dublaj ya da altyazılı olanları mevcut.

Akademisyenlere göre bu içeriklerin İngilizce altyazılı halini izlemek daha faydalı.

"Çocuğun anlaşılır bir video izlemesi, dil egzersizi yapmasından daha önemli"

İnternetteki çeşitli videolar ya da YouTube içeriklerinin neler olması gerektiğinin öğretmenlere danışılması gerektiğini aktaran Kemal Sinan Özmen, pedagojik içeriğin dilden daha öncelikli durumda olması gerektiğini ifade etti. Özmen'e göre çocuğun anlaşılır bir video izlemesi, dil egzersizi yapmasından daha önemli.

"Çok sayıda kelime içeren, ifade tekrarı olan, alt yazısı bulunan içerikler daha faydalı"

Prof. Dr. Özmen, başlangıç düzeylerinde anlaşılır girdi almanın (dinleme, okuma yapma), ilkokulda geleneksel hale gelen boşluk doldurma etkinliğinden çok daha faydalı olduğunu da öne sürdü.

"Çocukların hiç anlamadığı çizgi filmleri izlemesinin faydası yoktur, az da olsa anlaşılır olmalı"

Benzer görüşteki Prof. Dr. Cem Balçıkanlı da çok sayıda kelime içeren, ifade tekrarına yer veren ve alt yazısı bulunan içeriklerin daha faydalı olduğunu belirterek, çocukların aşina olduğu karakterlerin yer aldığı çizgi filmlerin daha etkili olduğunu dile getirdi. 

Çocukların izlediği şeyin bir kısmını dahî anlıyor olmasının çok iyi bir öğrenme fırsatı sunduğunu kaydeden Balçıkanlı, "Ancak hiç anlamadığı çizgi filmleri izlemesinin hiçbir faydası yoktur. Belirli kelime ve kelime gruplarını yakalayabiliyor olması gerekir. Buna 'Anlaşılır Girdi Hpotezi' adı verilir. Doğal dil ediniminin gerçekleşmesi için çizgi filmin nispeten, az da olsa anlaşılır olması gereklidir. Tamamen anlamıyorsa hiçbir faydası yoktur, olumsuz tutum geliştirir, dil endişesi ve anksiyete yaratırız" şeklinde konuştu.

"Dilde düzenli bir şekilde izleme ve dinleme yapılmalı"

Günümüzdeki fırsatlara da değinen Prof. Dr. Cem Balçıkanlı, "Onlarca farklı platform var. Ücretli/ücretsiz kurslar, konuşma grupları var. Yeterli miktarda girdi almak için inanılmaz fırsatlar var. Dil değişim topluluğu diye bir oluşum var. Aslında bizler işe Akdenizli gibi başlayıp Alman gibi bitiremiyoruz. Disiplin eksik, sabırsızız. Halbuki dilde düzenli bir şekilde izleme ve dinleme yapılmalı. YouTube'dan video da izleyeceğiz, Netflix'ten dizi de. Yeter ki içerikler doğru olsun. Veliler çocuklarını doğru yönlendirebilsin" ifadelerini kullandı.

 

öğrenci kütüphane sınıf dil kitap Pixabay.jpg
Fotoğraf: Pixabay

 

"Boşluk doldurma türü ödevlerden ise dinleme yapıp soru cevaplamak daha faydalı"

Ödevlerin etkisi de dil eğitiminde en merak edilen noktalardan biri. Özellikle Türkiye'deki pek çok derste çocuklara verilen ödevlerin fazlalığı tartışma konusu.

Ödevlerin, iletişimi desteklediği sürece son derece önemli olduğunu savunan Prof. Dr. Özmen, boşluk doldurma türünden ise dinleme, bir şeyler hazırlama ya da video çekme tipindeki ödevlerin dil öğrenme sürecinde daha fazla etki sağlayabileceğini dile getirdi:

"Çocuğun ödevle bir arada kalması önemlidir. Aslında ödev, mükemmel sonuçlarla yapılacak bir şey değildir. Çocuk zorlanacak, hata da yapacak. Ödevler, öğretmenlerle aralarındaki ilişkiyi sağlam zemine oturtmak açısından da faydalı. Ancak boşluk doldurma türü ödevlerden ise dinleme yapıp soru cevaplamak; çocuklara broşür, karikatür, poster hazırlatmak daha faydalı. Video programları var internette. Nuri Bilge Ceylan, Steven Spielberg olmasalar da dinleme, yazma, okuma, konuşma üzerinden video hazırlamaları önemli. İşlenen konu ne ise o alanda bir dakikalık video çekmeleri, kendilerini ifade etmeleri açısından önemli."

"Çocuğuna yardım edeyim derken ödevleri yapan veliler, aslında kötülük yapıyor"

Prof. Dr. Balçıkanlı ise farklı bir noktaya da değindi. Velilerin, "Çocuğumu özel okula gönderiyorum, ödevlerini kusursuz yapması gerekli" şeklindeki hatalı tutumuna vurgu yapan Balçıkanlı, "Ebeveynler, çocuklarının ödevi iyi olsun istiyor. Çocuğuna yardım edeyim derken ödevleri kendi yapıyor ama aslında kötülük yapıyor! Bu bir yarış ama bırakın kendileri koşsun, düşsün ve ayağa kalkıp devam etsin. Ödevi çocuğunuz yapsın, yanlışları olacak ama kendisi halletsin, eksik taraf öğretmenden geri bildirimle gelecek" şeklinde konuştu.

 

öğrenci bilgisayar eğitim defter kalem AA.jpg
Fotoğraf: AA

 

Dil kaygısı sendromuna dikkat

Yabancı dile ilişkin bir de pek çoğumuzun çevresinden duyduğu "Ben aslında anlıyorum ama konuşamıyorum" durumu söz konusu.

Okuma ve dinleme yeteneğini "algısal beceriler" olarak niteleyerek, bunların konuşma ve yazma gibi üretimsel becerilere kıyasla daha önde ilerlediğini anlatan Prof. Kemal Özmen, dil kaygısı adı verilen sendroma da değindi.

"'Anlıyorum ama konuşamıyorum' diyenler gerçekte anlamıyor"

Prof. Dr. Cem Balçıkanlı da kimi zaman bir şeyler anlatabilmek için kendini adeta "parçalayan" çocukların, hatalarına gülünmesi nedeniyle öğrenme sürecine kendilerini kapattıklarını aktardı.

Kendileriyle dalga geçilmesinden çekinerek, korku duyan ve konuşmaktan kaçan öğrenci sayısının fazlalığına vurgu yapan Balçıkanlı, Richard Feynman'ın "Diğer insanların senin hakkında düşündüğünden sana ne" sözüne de atıfta bulunarak, "Risk alırsak, adım atarsak anlayabiliriz de konuşabiliriz de" yorumunu yaptı.

Diğer taraftan Balçıkanlı, 'Anlıyorum ama konuşamıyorum' diyenlerin birçoğunun gerçekten anlamadığı görüşünü de savundu.

 

tutsak kişi dil biliyorum ama konuşamıyorum Pixabay.jpg
Fotoğraf: Pixabay

 

"LGS yüzünden İngilizce ikinci plana atılıyor"

Türkiye'deki İngilizce eğitiminin yeterli görülmemesinin ana sebeplerinden biri de derslerin süre olarak da içerik olarak da yetersiz kalması. 

Eğitim veren kişilerin kendilerini geliştiriyor olması da kritik önemde.

Bir de ülkedeki sınav maratonları nedeniyle çoğu zaman yabancı dil öğrenimi ikinci plana atılıyor.

7. ve 8. sınıftan itibaren Liselere Geçiş Sistemi (LGS) yüzünden İngilizceye yeteri zamanın ayrılmadığı eleştirisinde bulunan akademisyenler, öğrencilerin kısıtlı vakitte konuşma pratiği yerine kelime ve dilbilgisine yöneldiğini aktardı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

"Ebeveynler de kendini geliştirsin"

Son olarak çocukların yabancı dil öğrenme serüvenlerinin tek başına çıkabilecekleri bir yolculuk olmadığına değinen Özmen ve Balçıkanlı, bu yolda en önemli hususların iyi öğretmenler ve iyi yabancı dil programı olduğu kadar velilerin kendilerinin de olduğunu belirtti.

Buu konuda Kemal Özmen, "Çalışıp da öğrenmeyen öğrencimiz olmadı, yeter ki pes etmesinler. 3-6 ayda sonuç beklemesinler" şeklinde konuştu.

Velilere, eğitim bilimleri kitapları okuma tavsiyesinde bulunan Özmen ise "Hocam 3 aydır çocuk İngilizce çalışıyor, öğrenemedi diye yakınmasınlar. Çok erken. Günümüzde çok iyi yayınlar, kaynaklar var. Ebeveynler de kendini geliştirsin. Bireysel bazı kanılarla çocuğunu yetiştirmeye çalışıyorlar. Bundan kaçınsınlar" derken, Prof. Dr. Cem Balçıkanlı "Ebeveynlerin çağa ve değişen koşullara adapte olup, kendilerini revize etmeleri şart. Futbol örneğinden yola çıkan Balçıkanlı, "Hemen sonuç almak istiyorlar ama bu doğru bir yaklaşım değil. Dünyanın en iyi teknik direktörünü getirip 3 haftada istediğiniz sonuçları almayınca onu göndermek gibi. Her şey bir anda olmaz. Bir kez daha söylüyorum, sabretmek gerekli" ifadelerini kullandı.

 

Prof. Dr. Cem Balçıkanlı kimdir?

Prof. Dr. Cem Balçıkanlı, Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Öğretim Üyesi olarak görev yapıyor.

Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yabancı Diller Eğitimi Bölümü, İngiliz Dili Eğitimi Ana Bilim Dalında lisans ve lisans üstü öğrencilere dersler veren Balçıkanlı'nın yayımlanmış birçok makalesi bulunuyor.

Balçıkanlı, okul öncesi çocuklara yönelik hazırlanan Minik KAFA dergisinde "Funglish" isimli eki hazırlıyor. Ayrıca yayınlanmış kitapları bulunuyor.

Prof. Dr. Kemal Sinan Özmen kimdir?

Onunla aynı kitaba imza atan Prof. Dr. Kemal Sinan Özmen de alanında çalışmaları bulunan bir akademisyen.

1977 yılında Muş'ta doğan, ilk ve orta dereceli eğitimini bu kentte tamamlayan Kemal Sinan Özmen, 1997 yılında Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi, İngilizce Öğretmenliği Anabilim Dalı'na girdi.

Öğrencilik yıllarında TRT'de metin yazarı, Ankara Perde Tiyatrosu'nda dramaturg ve yönetmen olarak çalışan Özmen, bir süre İngilizce öğretmeni olarak çalıştıktan sonra mezun olduğu bölüme 2005 yılında araştırma görevlisi olarak kabul edildi.

Doktora eğitimi sürecinde ABD'de Rochester Üniversitesi'nde misafir araştırmacı ve öğretim elemanı olarak bulundu. Halen aynı bölümde uygulamalı dilbilim ve öğretmen eğitimi profesörü olarak görev yapıyor.

Prof. Dr. Özmen, yabancı dil öğretim yöntem ve teknikleri, öğretim programı geliştirme, öğretmen eğitiminde bilişsel ve psikolojik faktörler konularında araştırmalar yapmaya devam ediyor.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU