Birleşik Krallık'ta Johnson döneminin sona ermesi için geri sayım başladı mı?

Ünlü "Muhalefet seçimleri kazanmaz, hükümetler iktidarı kaybeder" şeklindeki siyasi vecizeyi hatırladığımızda, Boris Johnson'ın şu anda karşı karşıya olduğu zorluğun ciddiyeti ortaya çıkıyor

Fotoğraf: AP

Bu saatlerde Birleşik Krallık, "Omicron" varyantıyla takviye edilmiş Kovid-19 pandemisinin rekor sayıdaki vakaları ile Başbakan Boris Johnson yönetiminin yakında sona ereceğine dair artan spekülasyonlar arasında haberlerin ilk sırasında yer alma konusunda hummalı bir yarışa tanık oluyor.

İki konu arasında yakın bir ilişki olabilir, özellikle de Johnson'ın Avam Kamarası'nda Muhafazakar Parti milletvekillerinin sadakati üzerindeki kontrolünü tamamen kaybettiğini ortaya çıkaran dönüm noktası göz önüne alındığında.

Bahsi geçen dönüm noktası, yaklaşık 100 Muhafazakar Parti milletvekilinin hükümetin politikasına karşı çıkmaları, Noel ve Yeni Yıl sezonu arifesinde vakaların hızlı artışını kontrol altına almak için önerdiği izolasyon tedbirlerine karşı oy kullanmalarıydı.

Bu sezonun ülkenin ekonomik hayatında önemli bir ticaret ve turizm ağırlık merkezi oluşturduğunu belirtmekte fayda var. Liberal Demokratlar dahil olmak üzere küçük partilerin oylarıyla desteklenen bu Muhafazakar isyan nedeniyle, Johnson, hükümetini kurtarmak ve oylamayı kazanmak için en büyük muhalif güç olan İşçi Partisi'nin desteğine güvenmek zorunda kaldı.
 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Geleneksel olarak, bu ciddi kan kaybı, bir partinin liderliğine olan güvenini kaybettiğini gösterir. Bakış açılarında var olan geçici bir anlaşmazlık ile sınırlı kalmaz.

Dahası, tek bir partinin iktidarından oluşan hükümetin iktidarda kalabilmek için en sert siyasi rakibine bel bağlamak zorunda kalması, sahip olduğu siyasi yetkinin içeriğini -pratik ve ahlaki olarak- boşaltır.

Çünkü açık bir program ve deklare edilmiş sloganlara göre seçilmiş bir hükümet, hayatta kalabilmek için rakibine borçlu hale gelmişse, bu programdan vazgeçmiş ya da pazarlık yapmadan ve ödün vermeden bu programda ilerleyemez hale gelmiş demektir.


Johnson'a karşı parlamento içindeki milletvekili isyanının açığa çıkardığı buydu. Ancak bunun dışında muhafazakar medyada dahil Başbakan'ın, danışman ekibinin ve onunla bağlantılı olanların davranışları hakkında sızdırılan skandalları takip ediyor.

Bu skandallar, Kovid-19 pandemisinin başlangıcından bu yana, Johnson'ın partisi içindeki rakip kanatların baskısı altında aldığı çelişkili ve gelişigüzel pozisyonlar nedeniyle gittikçe arttı.

Bu kanatlar –özellikle de belirli danışmanların etkisinden rahatsız olanlar- nihayetinde, Johnson'ı tek derdi herhangi bir ciddi taahhüt karşısında sarsılan yüzeysel popülist uzlaşılara ulaşmak olan bir geçiş aşaması olarak görmeye başladılar.

Böylece yavaş yavaş denklemler şekillenmeye ve Johnson sonrası döneme hazırlanan yeni gruplar oluşmaya başladı.

Perde arkasında oluşan yeni bloklar arasında AB'den ayrılış savaşında (Brexit) belirleyici rol oynayan aşırı sağcı gruplar, Johnson'ın gelişigüzel liderlik tarzından rahatsız olan, bir takım hatalar, başarısızlıklar ve vaatlerden sonra onun sözlerine güvenmeyen kişiler yer alıyor.

Bu iki kategoriye ek olarak, "çıkar blokları", Kovid-19 salgınını kontrol altına almak için zorunlu bir yöntem olabilecek kapatma politikasına herhangi bir dönüşün engellenmesi için halk sağlığı uzmanlarının güvenirliğini sorgulamayı ve onlara karşı kışkırtmaları bir baskı silahı haline getirdiler.


Elbette böyle bir bölünme ve dağılma ortamı, bir yandan sağlığı ve güvenliği, diğer yandan da geçim kaynağı ile ilgili endişeli vatandaş tarafından da bilinmiyor değil.

Dahası, Muhafazakar Parti yanlısı medyanın kendisi, profesyonel ve mesleki açıdan -sağcı siyasi kanaatlerini ve bağlılıklarını değiştirmeden- bu tür haberleri nakletmek zorunda kalmışken, gerçeğin halk düzeyinde test edileceği gün er geç gelecekti.

Nitekim dün, Birleşik Krallık'ın orta uzak batısındaki North Shropshire kırsal bölgesinde yapılan ara seçim, tam anlamıyla böyle bir testti. Galler'e komşu bu seçim bölgesi, geleneksel bir ortama sahip çoğu kırsal ve tarımsal seçim bölgesi gibi, Muhafazakar Parti'nin kalesiydi.

Gerçekten de, Muhafazakarlar bu seçim bölgesini yaklaşık 200 yıldır ellerinde tutuyorlardı. Avam Kamarası'nda bu bölgeyi temsil eden son milletvekili, muhafazakar Owen Paterson'dı.

Milletvekili ve David Cameron hükümetinin önde gelen bir bakanı olan Paterson'ın yakın zamandaki istifası ile koltuğu boşaldı, dolayısıyla bir ara seçimle doldurulması gerekiyordu.


Bu ara seçim, Johnson ve Muhafazakar Parti için korkunç bir gerilemeyi temsil etti. Seçimleri Muhafazakar rakibini hemen hemen 6 bin oyla geçen Liberal Demokratların aday Helen Morgan kazandı.

Bu seçim deneyimi şu iki hususu açığa çıkardı;

Birincisi, Muhafazakar seçmenlerin yüksek bir yüzdesinin ya oylarını Liberal Demokratların adayına verdikleri ya da oy kullanmadıkları.

İkincisi, İşçi Partisi seçmenlerinin büyük bir bölümünün, Morgan'ın kazanma şansının yüksek olduğunu keşfettiklerinde "taktiksel olarak" ona oy verdikleri.

Bilindiği üzere, 2019 genel seçimlerinde İşçi Partisi'nin adayı yarışı Paterson'ın arkasından ikinci bitirirken, Morgan büyük bir farkla üçüncü olmuştu.
 


Bu yenilgi bardağı taşıran damla olabilir. Çünkü bu, Başbakanın partisi içindeki "liderliğinin" niteliği konusundaki bölünmenin, yalnızca milletvekilleri değil, aynı zamanda muhafazakar sokak düzeyindeki derinliğini de kanıtlıyor.

Ünlü "Muhalefet seçimleri kazanmaz, hükümetler iktidarı kaybeder" şeklindeki siyasi vecizeyi hatırladığımızda, Boris Johnson'ın şu anda karşı karşıya olduğu zorluğun ciddiyeti ortaya çıkıyor.

Kovid-19 pandemisi (özellikle de "Omicron" varyantı) ile onun etkisinden doğan ekonomik ve hizmet krizinin birleşimi, bu zorluğun ciddiyetini artırıyor. Buna bir de, Birleşik Krallık'taki genel siyasi iklimde yaşanan değişiklik ekleniyor.

Kamuoyu yoklamaları artık açıkça İşçi Partisi'nin seçimlerdeki şansının gittikçe iyileştiğini gösteriyor. Son kamuoyu yoklamasından, Muhafazakarlara yüzde 30 oranında destek çıkarken, İşçi Partisi'ne destek oranı yüzde 40'ı aştı.


Jeremy Corbyn'in radikal liderliğinin aksine Sir Keir Starmer'ın yeni "ılımlı" liderliği altında İşçi Partisi, birçok gözlemcinin gözünde aşırıya kaçmasından korkmaya gerek olmayan makul bir alternatif haline geldi. Bu durum, belki de daha kapsamlı ve derin bir incelemeyi hak ediyor ve bu yapılırken Alman ve Fransız modellere de başvurulabilir.


Almanya'da kimse Olaf Scholz'u istisnai bir "tarihi lider" olarak görmedi. Ancak onun ılımlı liderliği altında, Sosyal Demokrat partililer, sokağın güvenini yeniden kazanmayı ve geniş temsile sahip bir koalisyon hükümetinin başında iktidara geri dönmeyi başardılar.

Fransa'da, aşırı sağ yanlılarının aşırılıkta birbirleri ile yarışmaları, solun da radikal seçeneği takip etme ısrarı arasında, ılımlı sağ yeniden inisiyatifi ele geçirdi. Önümüzdeki Nisan ayında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bayrağını taşıması için bahsini Valérie Pécresse'ye oynadı.

Bugün Pécresse'nin kritik ikinci tura kalma şansı yüksek görünüyor. İkinci turun sonunda Elysee Sarayı kapılarını bir değişime sonuna kadar açabilir. Böylece, Emmanuel Macron ve belki de Boris Johnson da yakında başkanlık saraylarını terk ederek Angela Merkel'a katılabilirler.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Sema Sevil

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU