Liradaki değer kaybı futbolu da vurdu... Yıldız transferleri ve astronomik maaşlar tarih olabilir

Türk Lirası'nın döviz karşısındaki değer kaybı nedeniyle spor kulüplerini zor günler bekliyor. Giresunspor Başkanı Karaahmet, futbol ekonomisti Akşar ve spor yazarı Gülhan, döviz kurunun kulüplere etkisini Independent Türkçe'ye değerlendirdi

Türkiye, son haftalarda döviz kurlarının Türk Lirası (TL) karşısındaki değer kaybını konuşuyor.

Çarşı-pazarda, otobüste, takside, vapurda, yolda yürürken dahi insanların hayatını meşgul eden ve gelecekte ne olacak sorusunun aradığı tartışmalar halkın büyük çoğunluğunu etkilediği gibi futbol kulüplerinin de bir numaralı gündemi.

Gelirlerinin büyük kısmı Türk Lirası, ancak giderlerinin önemli bölümü döviz olan Türk futbolunu zor günler bekliyor.

Oysa bir dönem Süper Lig, Avrupa'da yıldızlaşmış ve yolu Türkiye'ye gelmiş Didier Drogba, Nicolas Anelka, Robin Van Persie, Mario Gomez, Wesley Sneijder gibi isimlere ev sahipliği yapıyordu. 

Çok uzaklara gitmeden filmi 2019'un yaz aylarına sardığımızda Türkiye, "El Tigre" (Kaplan) lakabıyla tanınan Radamel Falcao'nun Galatasaray'a transferini konuştu. Geçen sezon ise Mesut Özil'in Türkiye'ye gelmesi gündemdeydi.

Bu yaz ise taraftarlar Barcelona'dan gelen Miralem Pjanic ile Cheslsea'den transfer edilen Batshuayi'yi karşılarken oldukça mutlu görünüyordu.

"3 milyon alan bir futbolcu 1,5 milyona euroya inmez"

Türk futbolu son yıllarda en çok yıldız transferleri ve astronomik ücretlerini konuştu, tartıştı.

Öyle ki bir sezon daha oynarsa Galatasaray'a 9 buçuk milyon dolar maliyet getirecek Radamel Falcao'nun sözleşmesi 3 milyon euro karşılığında feshedildi.

Galatasaray Kulübü, 1 Eylül'de 9,82 lira olan euro kuru karşılığı 29 milyon 460 bin liradan Falcao'nun sözleşmesini feshetti.

Yıldız futbolcu sezonu tamamlasaydı 9 buçuk milyon dolar karşılığı bugünkü kurla (16,42) 155 milyon 990 bin lira ödeme alacaktı.

Geçen sezon ara transfer döneminde bedelsiz olarak Fenerbahçe'ye katılan Mesut Özil, KAP'a yapılan açıklamada belirtildiği üzere 3 milyon euro garanti ücret ve toplamda 550 bin euro imza parası ödeneceğini duyurdu. 

25 Ocak 2021'de 9 lira olan euro kuru bugün 18,45 lira. Fenerbahçe'nin Mesut Özil'e yıllık ödemeyi taahhüt ettiği garanti ücret ise 27 milyon liradan 55 milyon 350 bin liraya çıkmış durumda.

Son dönemde yaşananlar ise borcu 15 milyar lirayı aşan Süper Lig kulüplerinin bırakın yıldız transferini ayakta durmalarını daha da zorlaştırdı.

Giresunspor Başkanı Hakan Karaahmet, futbol ekonomisti Tuğrul Akşar ve spor yazarı Müslüm Gülhan, döviz kurlarının kulüplere etkisini ve yaşanabilecek değişimleri Independent Türkçe'ye değerlendirdi.

 

Hakan Karaahmet - Giresunspor (4).jpeg
Hakan Karaahmet / Fotoğraf: Giresunspor

 

"Kulüplere borç gelmeye başlıyor ve geldiğinde kulüpler yok olup gidiyor"

Son dönemdeki yüksek kurların kulüplere etkisini değerlendiren Giresunspor Başkanı Hakan Karaahmet, şöyle konuştu:

Herhalde en az etkilenenlerden bir tanesi Giresunspor. Çünkü Giresunspor kadrosu en ucuzu mu bilmiyorum ama herhalde en düşük maliyetli kurulan üç kadrodan biri. Hep şunu söylüyorum: 25-30 futbolcu almaya karşıyım. Çok iyi 12 oyuncu alıyoruz. Diğerlerini daha düşük, geleceği olacak oyuncular alıyoruz. Planlama ve bütçeyi buna göre yapıyoruz. Bana o zaman da 'Yeni çıktın şunu ver, bunu ver, şöyle yap' dediler. Dedim ki 'Gerçek bu değil'. Çünkü bu rakamları verdiğinizde yarın problemler çıkmaya başlıyor. Diyelim ki hadi biz ödedik ve bıraktık. Sonra bu kulübe borçlar gelmeye başlıyor ve geldiğinde kulüpler yok olup gidiyor. Bugün Türkiye'deki birçok kulübün aynı tabloyu yaşadığını görürsünüz. Çok büyük borçları var. Bir şekilde yukarılara Süper Lig'e, TFF 1. Lig'e çıkmışlar. Büyük paralar harcamışlar ve ödeyememişler. Sonra kulüp düşmüş, borçlarla beraber işin içinden çıkılmaz hale gelmiş. 

"Türkiye'de bu döviz kurlarıyla kulüplerin ciddi problem yaşayacağını düşünüyorum"

"Ben bu kulübün 100 eurosunu çok önemsiyorum" diyen Karaahmet, "O yüzden bu sene de takım kurarken çok yüksek maliyetli bir takım kurmadım. Aşağı yukarı benim maliyetlerimde 1-2 takım belki vardır. Onun dışındakilerin hepsi yüzde 100 daha fazladır. Bugün yaşadığımız bu ortam, dövizin yükselmesi evet beni de etkiliyor ama herhalde rakamlara göre en az etkilenenlerden bir tanesi de benimdir başkan yükü açısından. Giresunspor bu süreci daha zor atlatacak ama atlatacak. Çünkü bununla ilgili bir planımız vardı ama bu inanılmaz derecede Türkiye'de bu döviz kurlarıyla kulüplerin ciddi bir problem yaşayacağını düşünüyorum" değerlendirmesinde bulundu. 

"Ortada bir yangın var ve müdahale edilmezse bu çok büyük sorun haline gelecek"

Karaahmet, "Kulüpler Birliği Vakfı nezdinde dövizle ilgili bir çalışmadan bahsedildi mi" sorusunu şöyle yanıtladı:

Aslında henüz işin o tarafına çok da geçmedik. Süreç bir aydır çok şiddetli olmaya ve kulüplere yeni yansımaya başladı. Futbolculara haklı olarak diyoruz ki hadi indirim isteyelim ama yabancı futbolcuların ülkesinde euro aynı euro. Adam bizim ülkemizde olan şeyi çok fazla dikkate almıyor. Yani maaşını almak istiyor haklı olarak da. Burada sadece Kulüpler Birliği'nin de değil aslında. Federasyonun bu konuda bir şey yapması lazım. Çünkü ortada bir yangın var ve bu yangına müdahale edilmezse bu çok büyük sorun haline gelecek. Bu büyük sorun artık çözülemez hale gelecek. Futbolcularıma 'Hadi biraz indirim yap' demem tek başına bir şey ifade etmiyor. Federasyon ve tüm Kulüpler Birliği hep beraber hareket edersek ki bunun öncüsü TFF olması lazım. Eğer ki bulunmazsa emin olun çok kötü durumlar olacak.

 

Tuğrul Akşar
Tuğrul Akşar / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

"Kulüpleri geçmiş yıllardan gelen zararları gelirlerinin yüzde 150'si kadar"

futbolekonomi.com kurucusu Tuğrul Akşar ise Türk kulüplerinin ekonomik durumlarını, döviz kurlarının kulüplere etkilerini ve bundan sonra yapılması gerekenleri yorumladı. 

Türk futbolunun ciddi bir borç yapısı olduğunu ve finansal durumlarının son derece kırılgan olduğuna değinen Akşar, "Gelirler giderleri karşılamıyor. Yaklaşık 4 milyar lira civarında bir gelirimiz var. Buna karşılık 17-17,5 milyar civarında borcumuz var. Yıllar itibariyle kulüpler gelir ve gider arasındaki farkı banka kredisi kullanarak kapatmaya çalışmışlar. O yüzden bankalara ödedikleri finansman gideri yetersiz gelir nedeniyle zararlarını arttırmış. Şu anda Süper Lig kulüplerinin geçmiş yıllardan gelen birikimli zararları gelirlerinin yüzde 150'si kadar. Yaklaşık 6 milyar liraya ulaşmış vaziyette. Öz kaynak yapısı bu artan birikimli zararlar nedeniyle eksi bakiyeye dönmüş. Yani sermaye kalmamış. Genel resme baktığımız zaman borçlu, kar üretemeyen faaliyetlerini finanse edebilmek için borca ve sıcak paraya ihtiyacı olan ve bu nedenle de rekabet gücü zamanla iyice düşen bir futbol yapılanmasıyla karşı karşıyayız" değerlendirmesinde bulundu. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

"Türk futbolu öz kaynak açığı veriyor, o nedenle teknik iflasta"

Türk futbolunu Avrupa ve dünya ile rekabet ettirebilecek yönetsel yapının da olmadığını öne süren Akşar, şunları söyledi:

"Bugün Türk futbolu öz kaynak açığı veriyor. O nedenle TTK'nın ilgili maddesi kapsamında teknik iflasta. Türk futbolu güncel ihtiyaçlarını karşılayabilecek işletme sermayesi bulmakta zorlanıyor. O nedenle banka kredilerine yükleniyor ama kullanmış oldukları banka kredileri yaklaşık 14-15 milyar lira civarında. Bunun zaten 13 milyar civarı 4 kulübe ait. Banka kredisiyle ancak kendi finansal ihtiyaçlarını karşılayabiliyorlar. Zarar üreten bir yapı var. O nedenle de finansal anlamda baktığımız zaman bir sarmala girmiş ve içinde bulunduğu krizden de kendi olanaklarıyla çıkamayacak bir Süper Lig'den bahsediyoruz. Bu yapı sürekli kriz üretiyor, sportif performans getirmiyor. Artan kriz ve bunlara 2020 başlarında pandeminin olumsuz etkileri, arkasından ekonomik konjonktürde yaşanan olumsuzluklar ve kurlardan kaynaklanan şok bir vurgun da iyice futbol kulüplerimizi yere sermiş vaziyette."

Türk kulüplerinin gelirlerinin büyük kısmının TL olduğunu buna karşın giderlerinin de döviz olarak gerçekleştiğine değinen Akşar, en önemli gelir kalemi olan yayın haklarında yapılan indirimlerin kulüpleri zora soktuğunu belirtti. 

"Burada en önemli sorun kurlardaki artış" diyen Akşar, "Burada yine bir örnek vermek isterim" dedi ve şöyle devam etti:

"2020'nin 17 Kasım'ında Türk futbol yapılanmasının ana noktasını oluşturan Süper Lig kulüplerinin naklen yayın hakları 335 milyon dolara indirilmişti. Daha sonra yayıncı kuruluş para kazanamadığını söyleyerek daha da rakam indirdi. 17 Kasım 2020'de 335 milyon dolar o zamanın kuruyla yaklaşık (7,90) 2 milyar 650 milyon lira olarak TL'ye çevrildi. Buna ne Kulüpler Birliği ne de kulüpler çok fazla ses çıkaramadı. Bugün kur, şu saatlerde yaklaşık 14 lira 30 kuruş civarında. Yani dolardan TL'ye dönülmesi sonucunda kulüplerimizin toplam kaybı 2 milyar 140 milyon liraya ulaşıyor. Biz 335 milyon doları bugün eğer dolar olarak almış olsaydık, yani 14,90'dan TL'ye dönmüş olsaydık futbol kulüplerimizin kasasına 4 milyar 790 milyon lira geçecekti. Ama biz bunu bir sene önce 7,90'dan döndüğümüz için 2 milyar 140 milyon lira kayıp var. Bunu oranladığımız zaman futbol kulüpleri gelirlerini kaybetmiş, erimiş. Bugün Türk futbol kulüplerinin naklen yayın gelirleri yüzde 80'i erimiş." 

Not: Röportajın yapıldığı 14 Aralık'ta dolar kuru 14 lira 30 kuruş olarak hesaplandı

 

futbol-AA2.jpg
Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor, geçen mart ayında Bankalar Birliği ile borç yapılandırma anlaşması imzaladı / Fotoğraf: AA

 

Türk futbol kulüplerinin geçen mart ayında borçlarının ikinci kez yapılandırıldığını, bu döngünün de zarar göreceği ve yüksek kurların kulüpleri daha çok etkileyeceğini vurgulayan Akşar, "17,5-18 milyar TL civarında borcun dört kulübe ait 12-13 milyar lira civarında bir borcu bankalar yeniden yapılandırmak durumunda kaldı. Benim öngörüm şu: Yapılandırılan krediler günü geldiğinde ödenemeyecek çünkü pandemi nedeniyle Türk futbol gelirlerinin yüzde 30'u kayboldu. Pandeminin olumsuz etkisi nedeniyle daralan gelirlere karşın futbol kulüplerimiz maalesef giderlerini çok da indiremediler. Bu giderlerin en önemli kaleminde yüzde 80-85 oranında oyuncu ücret giderleri oluşturuyor.  Kulüpler doğal olarak şu anda küçülemiyorlar. Diğer taraftan da UEFA Finansal Fair Play kriterleriyle başı dertte kulüplerimizin. Hem finansal açık veriyorlar hem ekonomik gelir yetersizliği. Bunun ikisinin birleşmesinde sportif performansı aşağıya çekiyor" görüşünü paylaştı. 

 

Kur artışlarının futbol kulüplerinin belini çok büktüğünü vurgulayan Akşar, ülkedeki yabancı oyuncu sayısına vurgu yaptı:

Bugün Türkiye'de 292 yabancı oyuncu var. Neredeyse toplam oyuncu sayımızın yüzde 49-50'sine karşılık geliyor. Bu oyuncuların önemli bir kısmı da büyük kulüplerde. 292 oyuncuya ödenen toplam tutar, 3 buçuk milyar lira civarında. 4 buçuk milyar lira gelir yaratıp, 3 buçuk milyar lirasını da yabancılara veriyorsanız zaten bu sürdürülebilir bir durum değil. O nedenle kurlar, çok yıkıcı bir etki yaptı Türk futbolunda. Biz net ithalatçı bir ligiz.  Döviz giderlerimizi karşılayacak bir döviz gelirimiz yok. Yurtdışına oyuncu satamadığımız için de maalesef döviz geliri yaratamıyoruz. O yüzden de döviz arttıkça bizim de döviz pozisyonumuz açılıyor ve kur farkı nedeniyle kulüpler ciddi zarar yazmaya başlıyor. 

"Türk futbol kulüpleri maalesef ehliyette sahip olmayan yöneticiler tarafından yönetiliyor"

"Türk futbol kulüpleri maalesef bu kulüpleri yönetecek yetkinlikte ve ehliyette sahip olmayan yöneticiler tarafından yönetiliyor" diyen Akşar, şunları kaydetti:

Türk futbolu aslında bir parasal genişlemeyi yakalamış ve büyümüşken buna karşılık iyi yönetilememesi ve bunun kaçınılmaz sonucu olarak kurumsal yönetim ve yönetişimin spor kulüplerinde egemen örnek modeli haline getirilememesi, Türk futbol kulüplerinin kötü sekme idaresini beraberinde getirdi. Diğer ekonomik ve finansal olumsuzluklarla kötü yönetim birleştiği zaman da Türk futbolu içinden çıkamayacağı bir krize girdi. Hem sportif hem de finansal anlamda. 

"Sağlıklı ve sürdürülebilir bir mali yapı olmadan bizim kalıcı başarılara ulaşmamız mümkün değil"

Türk futbolunun mevcut yapılanmasının yetersiz olduğunu işaret eden Akşar, şu ifadeleri kullandı:

Mevcut yapılanmayla bir yere gidemeyiz. 63-64 yıldır mevcut statüko, Türk futbolunu Avrupa'da ve dünyada bir yere getirememiş. Bizim bu yapılanmayı değiştirmemiz lazım. Yani burada örnek olarak hangi ligi alırız, hangi lige bakarız, orada da tartışmalar yapılabilir ama her şeyden önce Türk futbol kulüplerinin sağlıklı ve sürdürülebilir bir mali yapıya ulaşmaları lazım. Sağlıklı ve sürdürülebilir bir mali yapı olmadan bizim kalıcı başarılara ulaşmamız, Avrupa'da ve dünyada sportif performansla iyi noktalara gelebilmemiz ve buna bağlı ekonomik ve finansal yapımızı geliştirebilmemiz mümkün değil. Bunu yapmadan da bu iş olmaz. Onun için mevcut futbol yapılanmasının baştan aşağı değişmesi gerekiyor. 

"Futbol kulüplerinin finansal disipline girmesine imkan verecek bir üst yapılanma gerekli"

Bugünkü mevcut futbol yapılanmasıyla kulüplerin bir şey yapma şansı olmadığını ifade eden Akşar, şu öneriyi paylaştı:

Belki Türk futbol kulüplerini finansal anlamda çeki düzen içerisine girmesine olanak sağlayacak, finansal disipline girmesine imkan verecek bir üst yapılanma gerekli. Bir mali üst kurul oluşturmalı. Bu mali üst kurul, Türk futbolunu ekonomik ve finansal anlamda sıkı denetlemeli ve içinde bulundukları sarmaldan, yani krizden çıkmalarına olanak ve ortam hazırlayacak bir yeni örgütlenme getirmeli. Bunları ekonomik ve finansal anlamda yaparken, örgütsel anlamda da bugünkü rekabetçi yapı anladık ki Türk futbolunun Avrupa finansal futbolu içerisinde rekabette geride kalmasına yol açıyor. Haksız ve dengesiz rekabet çok yüksek. Özellikle finansal futbolla birlikte. Türk futbolu o yüzden çevre ligler içerisinde hatta daha da küme düşmeye devam edecek gibi görünüyor. Günü kurtaran politikalara değil orta ve uzun vadeli politikalarla yapılabilecek şeyler. Maalesef bizim yöneticilerimiz ve futbol üst yapımız, futbolumuzu 10-20-30 yıllık planlaması yerine günü kurtaran palyatif çözümlerle hareket etmeyi politik bir anlayış olarak ortaya koyduğu için de futbol kulüplerinin başı beladan kurtulmuyor. Aslında Türk futbolunda reform filan değil devrim niteliğinde bir değişim ve dönüşüm gerekli. Bunu yapamazsak daha da kötüye gideceğimiz çok açık. 

 

Müslüm Gülhan.jpg.jpeg
Müslüm Gülhan / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

"Kulüpler zaten iki ana faktör üzerinden eksi bakiyeye düşmüştü, bunun üzerine bir de bu kur farkı çıktı"

Futbolun en önemli sorununu Türk kulüplerinin kazançlarının TL, giderlerinin ise döviz cinsi olarak nitelendiren Gülhan, "Şu andaki konjonktürel yapı ve dövizdeki değer, Türk lirası üzerinde değer kaybının devam etmesiyle beraber kulüpler için büyük bir handikap başlattı. Burada kulüpler ne yapmalı bu süreci nasıl aşmalıyla ilgili bir sorunla karşılaşıyoruz" dedi. 

Kulüplerin en önemli gelir kalemlerinden olan maç yayınlarında yaşanan düşüşe dikkat çeken Gülhan, "Televizyon yayın gelirlerine baktığımız zaman ilk çıkış süreciyle şu anda geldiği arasında 355 milyon dolara yakın bir paradan 100 küsurlere doğru indi. İndirim söz konusu oluyor ve TFF ile Kulüpler Birliği bir şey de yapamadılar. Yani kabul etmek zorunda kaldılar. Böyle olunca ciddi bir şekilde gelir kaybına neden oldu. Artı pandemiden kaynaklanan bir süreç yaşandı ve seyircisiz oynanan bir süreç yaşandı.  Böylelikle kulüpler zaten iki ana faktör üzerinden eksi bakiyeye düştüler. Bunun üzerine bir de bu kur farklarının çıkması, süreci nasıl döndürecekleriyle ilgili büyük bir problemle karşı karşıya kaldı" şeklinde görüş belirtti. 

"Döviz cinsinden kaynak yaratmaları lazım, bunun da iki tane yolu var"

Türk futbolunun yeni bir yapılanmaya gitmek zorunda olduğunu ifade eden Gülhan, şöyle konuştu:

Artık yönetsel anlamda hem Kulüpler Birliği'nin hem TFF'nin hem de kulüplerin kendi iç yapılarıyla ilgili bazı mekanizmaları harekete geçirip ya da yönetsel bazda yeni bir yönetim modeli ortaya çıkararak sürece devam etmek zorundalar. Şu andaki mevcut üretim modelinin bunu kaldırması mümkün değil. Öyle gözüküyor. 

Fenerbahçe Başkanı Ali Koç'un devletin kulüplere yardım yapıp yapmayacağı yönündeki açıklamalarını da değerlendiren Gülhan, bunun çok büyük bir beklenti olduğunu dile getirerek şöyle konuştu:

Tabii çok büyük bir beklenti. Ya mümkün değil. Zaten şu anda baktığınız zaman üç kulüp de normalde teknik olarak iflas etmiş durumda. Zaten yönetimlerin şu andaki içinde bulundukları yönetsel mantık, sürdürülebilir borç yapısını sahip olmak. Yani borçları kapamak falan değil. Yani borcu bir şekilde yönetmeyi düşünüyorlar. Özellikle döviz cinsinden, euro cinsinden bir kaynak yaratmaları lazım. Bunun da iki tane yolu var. Birincisi, Şampiyonlar Ligi'nden ve Avrupa Ligi'nden katma değer yaratmak. Diğer bir husus da yetiştirdiğiniz oyuncuları 5 majör lige Avrupa'ya satmakla ancak olabilir. Öğretimden elini ayağını çekti bütün kulüpler.

"En önemli iki tane döviz cinsinden girdiniz elinizden alınıyor"

"Böyle olunca bir model de oturtamadık" diyen Gülhan, sözlerini şöyle sürdürdü:

Ekolümüz yok. Futbol ekolü üzerine bir şey de konuşamazsınız. Tartışılacak hiçbir şey yok. Altyapılar kendi yağınla kavrulacak cinsten bir yapıya sahip. Yani ne çıkarsa bahtınıza şeklinde bir sistematik kurgu ve onun üzerine kısa, orta, uzun vadeli beklentileri zaten kurgulamıyorlar. Böyle bir talep de yok. Zaten finansal olarak çok zor durumda. Altyapılara ayrılan bütçeler çok cüzi ve çok komik rakamlar söz konusu. Böyle olduğu zaman hem futbolcu yetiştirip satamıyorsunuz hem de Şampiyonlar Ligi'ne katılamıyorsunuz. En önemli iki tane döviz cinsinden girdiniz elinizden alınıyor. 

Gülhan, Türk futbolunun en önemli sorunu olması beklenen oyuncu ücretlerinde kulüplerin maaş indirimine gitmek isteyebileceklerini ancak bu durumun da oldukça zor göründüğünü söyledi:

UEFA bizim için böyle bir karar alacağını sanmıyorum. Çünkü kurallar total olarak uygulanır. Zaten yaş olarak genelde yüksek yaş grubunda futbolcuları alınmıştır. Bu oyuncuların son transferleri olarak baktığınız zaman buradaki indirim ne kadar olabilir? Ya da olabilir mi? Normalde olmaz. 'Ben anlaştım. Ülkenizin ekonomik koşulları beni bağlamaz' der. Onun dışında ne kadar indirim yapabilir? 3 milyon euro alan bir futbolcu kalkıp 1 buçuk milyon euroya indirmez yani ne kadar indirim yapabilir burada? Buradan bir beklentinin olması da çok doğru bulmuyorum. Yine yönetsel anlamda ve politik anlamda büyük bir değişikliğin olması şart onun dışında bunun bu sürecin içinden çıkmak mümkün değil.

 

futbol-AA.jpg
Pandemi sonrası Türkiye ve dünyada birçok kulüp, futbolcularından maaş indirimi talep etmişti / Fotoğraf: AA

 

"Genel anlamda bir futbol politikası oluşturulup bunun üzerinden hareket edilmeli"

Türkiye'de her transfer döneminde taraftarlar eski alışkın oldukları dünya yıldızlarının kulüplerine gelip gelmeyeceğini merak eder, hemen her yıldız oyuncu transferinde havalimanında futbolcuyu karşılamaya giderler.

Gülhan'a, döviz kurlarının yüksek olmasının Türk kulüplerinin yabancı oyuncu veya antrenör transferini zora sokup sokmayacağını sordum.  

"Bu maliyetlerle çok zor görünüyor" diyen Gülhan, Türk futbolunda değişime gidilmesi gerektiğine vurgu yaparak şu yanıtı verdi:

Aslında biraz değişikliğe gitmemiz lazım. Daha genç oyuncuları düşük maliyette almamız, scout ekiplerinin çok ciddi çalışması ve bunun bir politika haline gelmesi lazım. Yarışmacı ligden, asistan lige yavaş yavaş dönmemiz lazım. Fransa, Hollanda, Belçika gibi. Biz yarışmacı özelliğimizi kaybettik. 2000 yılındaydı o. Galatasaray'ın UEFA kupasını alması. Fenerbahçe'nin Alex ve Zico döneminde iyi bir çıkış yapması, Beşiktaş arkasından çok iyi çıkış yaptı ama artık o süreçler bitti. O tarzda oyuncuları almak mümkün değil. O yarışma ortamına katılmak da şu anda çok zor gözüküyor bu maliyetlerle. Galatasaray sanki yavaş yavaş oraya doğru Fatih Terim bir eğilim gösterdi. Daha genç, daha dinamik getirisi olan, uzun vadede yeteneklerini üst düzeye çıkartacak, Avrupa'ya satılabilecek oyuncular üzerinden gidiyorlar. Eğer bu başarılı olursa bir de model olarak ortaya çıkabilir. Yeni bir spor yönetim modeli, futbol modeli ortaya çıkması lazım. Bu bir takımın yapmasıyla da olacak iş değil. Genel anlamda bir futbol politikasının oluşturulup bunun üzerinden hareket etmek gerekiyor.

"Oyuncu alıp yarışmacı haline gelmekten ziyade altyapıdan yetiştirdiğimiz bir yapı oluşturulmalı"

Son yıllarda Türk futbolu Avrupa ile yarışta kulüpler ve milli takım bazında yarışmacı olmaktan uzak kaldı.

Yarışmacıdan yetiştiriciliğe geçişin Türk futbolu için olumlu olacağına değinen Gülhan, şu ifadeleri kullandı:

Hayır tamamen yarışmadan kopup arkaya geçme anlamında söylemedim. Dışarıdan yüksek maliyetlerle oyuncu alıp bununla yarışmacı haline gelmekten ziyade altyapıdan yetiştirdiğimiz, dışarıdan gelecek vaat eden oyuncuları alıp iyi bir teknik direktörle, iyi bir sistematik kurgu içinde bir yapı oluşturup yine Şampiyonlar Ligi hedefiyle Avrupa Ligi hedefiyle hareket etmek gerekiyor. Orada hedef küçültme yok. Yapısal bir değişim söz konusu olması lazım. Eğer bu kaynakları terk edip içeri kapanıp sadece futbolcu üzerinden bir girdiği yerde bu da yanlış bir politika olur. Orada hata yapmamak lazım. Zihinsel olarak bir değişime gitmek kaçınılmaz gözüküyor burada. 

"Kulüplerin en büyük problemi yönetici profilleri, artık profesyonel bazda yönetilmeli"

Futbol kulüplerinin içinde bulduğu zor durumdan kurtulmaları için yapısal reformlara ihtiyaç duyulduğuna işaret eden Gülhan, şöyle konuştu:

Kulüplerin en büyük problemi yönetici profilleri. Birinci en büyük problem bu. Kulüpler artık profesyonel bazda yönetilmesi gerekiyor. Dışarıdan bir müteahhidin, bir tüccarın, bir konfeksiyoncunun ya da başka bir iş alanında önemli başarılar elde etmiş olabilir bir kişi ama bu futbolu da iyi yönetecek anlamına gelmemeli. Zaten gelmiyor. O yüzden böyle biri gelse bile aşağıda daha profesyonel bir yapı kurup, kendisinin de biraz daha arkada kalıp yani Milan'da, Inter'de, Paris Saint Germain'de olduğu gibi oranın yönetilmesine izin vermesi lazım. Bu yapının değişmesi kesinlikle kaçınılmaz. Eğer bu yapı değişmezse bu borçlanma ve bu kötü yönetim sürecindeki yapısal sorunlar daha da büyüyerek devam edecek.

"Bütün sistem yeniden kurgulanmalı"

Futbolda reforma ihtiyaç duyulan ikinci önemli noktanın ise altyapı olduğunu kaydeden Gülhan, görüşlerini şöyle aktardı:

Altyapının federasyon tarafından politikalarını belirlenip, tüzükler ve yönergelerle yeniden bir zorlayıcı yapı söz konusu olup altyapılarda çalıştırıcılarla başlayıp futbolculara kadar bütün sistemin yeniden kurgulanması lazım. Çünkü iki tane en büyük sorun var burada. Bir dinlenme, diğeri beslenme. Psikoloğundan beslenme uzmanına, kondisyonerinden bireysel antrenörüne kadar tüm detayları ele alarak bir sistem kurmak zorundasınız. Ve hedef 17-18 yaşına gelmiş futbolcunun hiçbir eksiği kalmadan tüm donanımlarına sahip olarak üste çıkmasını sağlamak. Altyapıdan hemen yetiştirip satma üzerine olmaz. Bu çok yanlış. Zaten altyapının kurulma felsefesine de ters. Hedef A takımı olmalı. Çünkü A takım olduğu zaman futbolcu yetiştirmenin prensip ve felsefe olarak başka bir bakış açısına sahip oluyorsun. 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU