Körfez 'anlaşmanın' önüne geçiyor

Körfez ülkeleri, bazılarının düşündüğü gibi nükleer anlaşmaya karşı değil. Ancak bu anlaşmayı eksik bir çözüm olarak görüyorlar

Fotoğraf: Twitter

En son yaşanan Körfez-Körfez anlaşmazlığının zirvesinde bile, altı üye devletin hiçbiri 1981'de kurdukları bölgesel konseyden çekilmedi.

Ülkelerini temsil eden büyükelçiler ve büyükelçiliklerde çalışan görevliler, ilişkilerin tamamen kopmasına rağmen görevlerini yapmaya devam ettiler.

Bu, üye devletlerin 'hassas ilişkileri' veya Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi'ni (KİK) yüksek çıkarları için son savunma hattını temsil ediyormuş gibi nasıl koruduklarını yansıtıyor.


İki gün önce Riyad zirvesinin bildirisinde doğrudan bir tarafın ismi verilmese de dış tehdit ile ilgili ifadelere geniş yer verildi.

Bildiride "bölgesel ve uluslararası düzeylerde siyasi tutumları aynı noktada toplayıp siyasi ortaklıkları geliştirerek" tehditlerle mücadele edilmesi ve ortak bir siyasi söylem benimsenmesi gerektiği ifade edildi.

Aynı zamanda Ortak Savunma Anlaşması’nın "KİK üye devletleri, aralarından herhangi birine yapılan bir saldırıyı hepsine yapılmış, herhangi birini tehdit eden tehlikeyi herkesi tehdit ediyormuş gibi kabul eder" şeklindeki ikinci maddesi hatırlatıldı.

Riyad'da toplanan liderlerin yayımladığı bildiride "üye devletlerin dış politikalarını koordine etmek ve entegre etmek için ortak çaba gösterilmesinin önemi" vurgulandı.
 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Üye ülkeler arasındaki hava, geçtiğimiz ocak ayında Suudi Arabistan'da gerçekleştirilen el-Ula Zirvesi'nde yumuşatılmış, ardından son zirvede bir anlaşmaya hazırlanmak üzere Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın gerçekleştirdiği Körfez turu gelmişti.

Zirveden önce ve sonra merak edilen soru şu:

Körfez hükümetlerinin mevcut müzakereler sonucunda ortaya çıkabilecek herhangi bir Batı-İran anlaşmasına yaklaşımları nasıl olacak?


Hiç şüphesiz önlerindeki esas zorluk, tek taraflı eylemi durdurmak ve ister başarılı ister başarısız olsun Viyana müzakereleri ve sonuçları karşısında Körfez tutumunu aynı çizgide birleştirmek olmalı.

Nitekim 2015 yılında İsviçre'nin Lozan kentinde Batı ile İran arasında varılan Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP), başta KİK ülkeleri olmak üzere bölge ülkeleri için şok edici sürprizler yaratmıştı.

Anlaşmanın bozulmasıyla birlikte müzakereler yeniden başlamış ve iki taraf arasındaki anlaşmazlık devam etmişti. Bu da bölge ülkelerine geçen sefer olduğu gibi görmezden gelinmemeleri konusunda ısrarcı olmaları için bir fırsat daha verdi.


İran ile bölge ülkelerinin güvenlik çıkarları göz ardı edilerek yapılacak herhangi bir alternatif anlaşma, başta Körfez ülkeleri, Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen olmak üzere herkes için tehlike oluşturabilir.

Tehlike şu ki, müzakereler başarısız olursa İran nükleer bir silah elde edecek, başarılı olursa ise İran bölgeyi konvansiyonel silahlarıyla işgal etme özgürlüğüne kavuşmuş olacak.

Tabii ki hepimiz ister anlaşma yüzünden ister anlaşma sağlanamamasından olsun, bölgesel gerilim ve çatışma seviyesinin yükselmesinden korkuyoruz.
 


Körfez ülkeleri, siyasi ve askeri açıdan hazır olma konusuyla en çok ilgilenen Arap bloğudur. Şayet tutumlarını birleştirebilirler ve diplomatik faaliyetlerini koordine edebilirlerse daha yüksek bir sese ve etkiye sahip olacaklarını biliyorlar.

Viyana, Washington ve Tahran'dan gelen zıt sinyallerin ortasında Riyad'da çizilen yeni tablo, Körfez ülkelerinin tutumlarının birleştiğini ve önümüzde belirleyici haftalar olduğunu gösteriyor.


Körfez ülkeleri, bazılarının düşündüğü gibi nükleer anlaşmaya karşı değil. Ancak bu anlaşmayı eksik bir çözüm olarak görüyorlar.

Zira söz konusu anlaşma Körfez ülkelerinin dünyanın birçok ülkesiyle birlikte desteklediği İran'a uygulanan ekonomik yaptırımları, Tahran rejimini bölgeyi istikrarsızlaştıran askeri faaliyetleri durdurmaya zorlamadan kaldırıyor.

Bu faaliyetler önümüzde yaşanan savaşların ve trajedilerin sebebidir. Körfez ülkeleri grubu, bölgede kaosu sona erdirecek ve istikrarı sağlayacak siyasi bir çözümü desteklemeye hazır olduğunu gösteriyor.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Sema Sevil

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU