Arjantin'de halk ayaklanmasının dönüm noktası: 2001 Aralık krizi "Argentinazo"

Özgür Uyanık Independent Türkçe için yazdı

Domingo Cavallo / Fotoğraf: Twitter

Corralito, Megacanje, El Blindaje…Ekonomik kriz nasıl bir halk ayaklanmasına dönüştü?

19 Aralık Perşembe günü tarih öğretmeni Raúl, hafta içi her sabah olduğu gibi okula gitmeden önce matesini içmek için ezik ve lekeli alüminyum çaydanlığını ocağa koydu.

O sırada eşi Alejandra, evden çıkmadan ağzına birkaç lokma atmak üzereydi. Oğlu Juan kendine yağ sürülmüş marmelatlı ekmek hazırlıyordu. 

Arkada mutfak tezgahının üzerinde köşede duran küçük televizyonda, yağma ve banka kuyrukları haberleri görünüyordu. Üçü bir ara durup hiçbir şey söylemeden televizyona baktı.

Aylardır süren kaygı, yerini korkuya bırakmıştı. Fakat bu korku tanımlanabilir bir güçten değil ne yapacağını bilememekten kaynaklanıyordu. 


Raúl sınıfa girdiğinde sanki hayat durmuş gibiydi. O gün sınav yapması gerekiyordu ama içinde "her şeyin anlamsız olduğuna" dair bir duygu egemendi. O, pencereden dışarı bakıp düşünürken öğrenciler kendi aralarında fısıldaşıyorlardı. 

Ne kadar sonra bilinmez, baktığı boşlukta su birden berraklaştı. Karşıda, otoyolun öteki tarafında, dev Carrefour binasının önünde büyük bir kalabalığın beklediğini fark etti. Binanın girişindeki otoparkta, polisler silahlarını halka doğrultmuşlardı. 

Silah sesiyle birlikte kendine geldiğinde, sınıfın neredeyse boşaldığını fark etti. İşte o zaman, aylardır bir yoluna koyulmasını beklediği ekonomik krizin ulusal bir çöküşe dönüştüğünü fark etti…
 

2.jpg
1999 Aralık ayında Arjantin devlet başkanı seçilen Fernando de la Rua, 21 Aralık 2001'de başkanlık sarayı "Casa Rosada"nın çatısından helikopterle kaçarak koltuğunu bıraktı

 

Arjantin tarihinde ilk kez bir devlet başkanının, helikopterle kaçarak iktidarı terk etmesine yol açan 2001 halk ayaklanmasını sembolize eden olayların başında, kitlesel yağma hareketleri geliyordu. Bir diğeri ise bankalara hücum eden mevduat sahipleriydi.

Ulusal çöküşü tetikleyen karar 1 Aralık 2001'de "Corralito" denilen; Fernando de la Rúa hükümeti tarafından getirilen, sabit vadeli nakit, çek ve tasarruf hesaplarının kullanımına ilişkin kısıtlamaydı.

Esas olarak hükümet, eldeki devlet tahvillerinin ani satışını ve yurt dışına döviz çıkışını engellemeyi hedefliyordu. Çünkü Arjantin bir borç krizine girmişti. 


Ekonomi Bakanı Domingo Cavallo'nun para hareketlerine sınırlama getiren bu kararı, başta kayıt dışı çalışanları ve sokak ekonomisi olmak üzere tüm kesimleri etkiledi.

Kararı izleyen haftalarda, tüm toplumsal sınıf ve sosyal tabakadan insanlar, hükümete karşı sokağa çıktı. Ama esas olarak oligarşi içindeki çatışma aralık krizinin koşullarını yarattı.

2001 Aralık ayaklanması ile mali oligarşinin egemenliği temelden sarsılınca, siyasetle arasındaki pakt bozuldu. 

Ekonomik durgunluğun uzaması, temelde krizin bedelini kimin ödeyeceği konusunda egemen sınıf içindeki mücadeleyi keskinleştirdi. Mali oligarşinin önderlik ettiği burjuvazinin birliği bozuldu.

Yerli ve yabancı sermaye arasındaki uçurum arttı. Üretim ve para dolaşımı, iç pazarla ihracat arasındaki çelişme keskinleşti. Her sektör kendi varlığı için bir ekonomik program ortaya koydu. 

Oligarşi içinde hiçbir kesim krizin faturasını ödemeye yanaşmadı ve hükümet yapayalnız kaldı.

Protestolar iki hafta içinde ülkenin her yerine yayıldı. O zamana kadar 2 yıl içinde 6 genel grev yapan sendikalar 13 Aralık'ta yedincisini yapma kararı aldılar.
 

4.jpg
2001 Aralık ayında başlayan sokak eylemleri ülkenin her yanına yayıldı

 

12 Aralık'ta bir KOBİ konfederasyonu olan CAME tarafından yapılan çağrıyla mahallelerde "cacerolazos" denilen tencereye vurma ve korna çalma eylemleri gerçekleştirildi.

Genel grevden bir gün önce gerçekleşen bu eyleme halkın yüzde 80'i katıldı. Genel greve katılım ise yüzde 90'a ulaştı. 

İşsizliğin yüzde 35'e çıktığı koşullarda hükümet, temmuz ayında tüm maaşlarda yüzde 13 kesintiye gitti. Bu durum zaten can çekişen Arjantin ekonomisinde tüketimi daha da düşürdü.

Bankalar arası faiz oranları yılda yüzde 900 civarındaydı. Ülke risk puanı Ekim ayında dünyanın en yüksek puanı olan 1859'a ulaştı. Banka mevduatları trajik biçimde düşerken kamu borcu hızla arttı.

Ekonomide yüzde 11'den fazla daralma oldu. İmalat ve inşaat yüzde 20, yatırımlar yüzde 30 düştü.

Alınan kararlar, 2001 Mayısında yapılan IMF anlaşmasının sonuçlarıydı. Bu anlaşma "El Blindaje" yani "kalkan" olarak adlandırılmıştı ve IMF'den 40 milyar dolar daha borç almayı sağlayacaktı.

Bu arada "Megacanje" adı verilen bir politikayla vadesi gelen borçlar uzun vadeliye dönüştürülecekti. 

Fakat hiçbiri gerçekleşmedi. Ülkenin borç yükü hızla arttı. 124 milyar USD olan kamu borcu kadar faiz borcu oluştu.

Temmuzda Arjantin hükümeti borçları yeniden yapılandırmayı hedefleyen yeni bir IMF müzakeresine başladıysa da sonuçlandıramayarak Kasım ayına erteledi. 

Kriz sadece merkezi hükümete ait değildi. Eyaletler de borç ve ödeme krizi içindeydiler. Hükümetten kredi talep ediyorlardı. Ancak "sıfır açık" politikası gereği hükümet eyaletlerin taleplerini karşılayamaz haldeydi.

1 Kasım'da Başkan De La Rua, eyaletlerin ve federal hükümetin borçlarını ödemek için vergileri garanti olarak gösteren bir kararname imzaladı.

Aslında hükümet bu yönde bir yasayı mart ayında Kongreye getirmiş fakat reddedilmişti. Bu hamlenin, yeni bir IMF anlaşmasına zemin oluşturacağı düşünülüyordu. 

15 Aralık günü sokaklarda yağma ve çatışmalar sürerken De La Rua hükümeti, IMF ile 55 milyar dolar ek kaynak sağlayan yeni borç yapılandırmasını imzalamıştı.

19 Aralıkta bütçe komisyonu oluşturulacak ve Ocak ayının ikinci haftası bütçe onaylanacaktı. Böylece Şubat ortasında IMF'den beklenen kredi alınabilecekti. 

Fakat sokağın mevcut yönetime güveni kalmamıştı. Ayrıca halk, 1980'lerden bu yana tüm başarısız programların mimarı olan IMF'den nefret ediyordu. 

Zira herkes 2001 krizinin birden ortaya çıkmadığının bilincindeydi. 

1980'lerdeki borç krizinin de yüzde 5000'lere varan hiperenflasyon ile sonuçlandığını kimse unutmamıştı. 1989'da Başkan Raul Alfonsin, patlayan protestolar karşısında alelacele koltuğu Carlos Menem'e devretmek zorunda kalmıştı. 
 

3.jpg
2019'da ölen Fernando de la Rua, 2001 sosyal patlaması "Argentinazo"yu rakip parti Peronistlerin bir komplosu olarak nitelendiriyordu. Haksız da sayılmazdı. Zira krizin gerçek mimarı 1989-1999 arasında başkanlık yapan Carlos Menem, Peronistti. De la Rua hükümetine karşı ayaklanmaya Peronistler tüm kanatlarıyla katıldı

 

Diğer yandan 2001 krizinin gerçek mimarı, Menem'in ekonomi politikalarıydı.

1991'de ekonomi yine Domingo Cavallo'ya teslim edildiğinde ulusal para birimi Pesos, Amerikan Dolarıyla (1 ARS=1 USD) eşitlendi. Böylece hiperenflasyon düşürüldü. 

Paranın değerlenmesi tüketimi artırdı ve çalışan kesimde bir rahatlama yarattı. Fakat fiyatları kontrol altına almak için yapılan bu kestirme çözüm, Arjantin ekonomisini temelden tahrip etti.
 

a.jpg
Domingo Cavallo, iki kararla Arjantin ekonomisi bir daha toparlanamayacak biçimde çökertti: İlki 1991'de Menem hükümetinde ekonomi bakanı olunca ulusal parayı ABD Dolarına eşitleyerek; ikincisi ise 2001'de banka mevduatlarına el koyarak. Fotoğrafta 1991'de hiperenflasyona "bir el hareketiyle iki parayı eşitleyerek" son verdiğini gösteren propaganda afişinden bir sahne görülüyor

 

İthalat ucuzladığı için üretim çöktü. İçeride dolara olan ihtiyacı karşılamak için faizler yüksek tutulmak zorunda kaldı ve bu durum ülke dışına sürekli dolar kaçışına yol açtı. Yatırımlar azaldı ve işsizlik arttı.

Hükümet artık para basamadığı için, mali gereksinimini kredilerle finanse edilmesi gerekti. Bu yüzden 1990'lar boyunca kamu borcu katlanarak büyüdü.

IMF, çöküşü geciktirmek için kredi sağlamaya devam etti. Menem yönetimi, kredileri ödeyebilmek için devlete ait tüm işletmeleri özelleştirdi.

Fernando de la Rua, 1999 Aralık ayında seçildiğinde ekonomi zaten durağana geçmişti. Yeni başkanın hatası aynı politikalarla yola devam edebileceğini sanmaktı.
 

8.jpg
"Argentinazo" Menem döneminde yaratılan neoliberal rüyanın sonuydu

 

Dahası doların ulusal paraya eşitlenmesi politikasından vazgeçerek gönüllü bir devalüasyona gitmenin bir intihar olduğunu düşünüyordu. 

Oysa Arjantin ekonomisinin çöküşü kaçınılmazdı. Hala dolar-pesos konvertibilitesini devam ettirmek ve süreci IMF kredileriyle yürütebileceğini düşünmek için aptal olmak gerekirdi. 

Çöküş kesinleştiğinde herkes parasını yurt dışına kaçırmaya başladı. İşte bu şartlarda para hareketine getirilen kısıtlama zaten zor durumda olan halkı açlığa sürükledi. 

Ülkenin her yerinde süpermarketler ve beyaz eşya dükkanları yağmalanmaya başlandı. 

Bebekleri kucağında kadınlar, çantalarını süt kutuları, çay ve makarna paketleri ile doldurdular. Kitlesel yağma eylemlerine her yaştan Arjantinli katıldı.

Erkekler satılabilecek elektronik eşyaları taşırken, çocukların da oyuncak bebeklerle marketlerden çıktıkları görüntüler ekranlara yansıdı.
 

7.jpg
Yağma hareketlerine kadınlar ve çocuklar da katıldı

 

Bu noktada yağma hareketlerinin, her kriz döneminde Arjantinlilerin başvurduğu bir yöntem olduğunun altını çizmeliyim. Bir yağma hareketi geliştiğinde bu, kulaktan kulağa yayılarak büyüyor.

Bunu salt açlığın neticesi ya da bir Vandalizm hareketi olarak değerlendirmemek gerekir. Büyük market zincirleri ve şirketlere yönelik yağma olayları, oligarşinin ve yabancı şirketlerin ulusal kaynakları hortumlamasına halkın verdiği en net siyasal tepkidir. 

Polis ve güvenlik görevlilerinin silahla koruduğu ve en az 10 sivilin öldürüldüğü bu eylemler durdurulamadı. 

Banka şubeleri yakıldı. La Pampa'nın küçük tarım üreticileri ve kuzeyin işsizleri yollara düştü.  

Devlet görevlileri sokaklarda eylem yaptı ve bankaları taşladı. Eyalet meclisleri işgal edildi. Ülkenin tüm ana otoyollarına barikatlar kuruldu. 
 

5.jpg
Polis protestoları en sert biçimde bastırmaya çalıştı. Fakat açlık baskıyı yendi

 

Kuşkusuz 1989'dan beri geliştirilen tüm isyan biçimlerini -genel grev, sokak çatışmaları, işgal ve barikat kurma- içeren halk ayaklanması birdenbire ortaya çıkmamıştı.   

2001 krizinde birden ülkenin her yerine yayılan "Piquetero" adı verilen bu sokak hareketleri, 1990'ların ortasında belirdi. İlk büyük Piquetero eylemi, özelleştirilen devlet petrol şirketi YPF'den toplu işten çıkarmalara karşıydı. 

Onu 1997'de Büyük Buenos Aires (GBA) olarak tanımlanan başkent çevresindeki büyük mahallelerde işsizler tarafından gerçekleştirilen eylemler izledi.

Yol kesme ve barikat kurma üzerine kurulu bu eylem biçimi, işsizlik ödeneği talep etmenin de bir yöntemi haline geldi.   
 

6.jpg
Hükümeti yıkan eylemlerde işsiz genç kitle en önde mücadele etti

 

En az bir asırdır kentlerde sokak eylemleri ve işgaller gerçekleştirme geleneğine sahip Arjantinliler için Piquetero hareketi kolayca sahiplenildi.

2001 krizi öncesinde sayısız Piquetero eylemiyle tecrübe kazanıldığı için halk ayaklanması sırasında sokak direnişleri örgütlemekte sıkıntı çekilmedi.

Dışarıda yağma ve çatışmalar sürerken Başkan De La Rua, kabinesindeki bakanlara durumu dramatize etmemelerini söylüyordu. Başkan, sorunu kabul ediyor ama genel bir çatışma durumu olmadığını söylüyordu.

Ülkenin her yerinde protesto eylemleri, yağma hareketleri ve çatışmalar yaşanıyordu. Ama başkentteki eylemler hükümetin yıkılışı için stratejik önemdeydi. 

Ayın 15'inden itibaren başkent Buenos Aires'de protestocu gruplarla polis arasında silahlı çatışmalar başladı. 

Buna karşılık hükümet, ülke çapında sıkıyönetim ilan etti ve silahlı kuvvetlerin sokağa çıkmasını emretti.

Fakat uzun bir darbe sürecinden, yargılamalardan ve Falkland (Malvinas) savaşı yenilgisinden sonra yorulmuş olan ordu, halka müdahale etmeyeceğini açıkladı. 

Eylemler gece gündüz kesintisiz biçimde sürdü. 

19'u gecesi Ekonomi Bakanı Cavallo'nun istifasını sunması da, tansiyonu düşürmeye yetmedi.

Başkentte polisin göstericilere karşı gerçek mermi kullanması ve buna bağlı ölümler tepkiyi artırdı. 

Halk başkanlık sarayı "Casa Rosada"nın bulunduğu Plaza de Mayo'ya akın etti. Meydana çıkan sokaklarda polisle kitleler arasındaki çatışmalarda onlarca kişi öldürüldü. 

Fakat bütün bunlar halkı durdurmaya yetmedi. 

De La Rua'nın sıkıyönetim ilanı devlette yeni bir bölünmeye yol açmıştı. Ordu çatışmaya katılmamakta kararlıydı.

Hukukçular ve yargı, başkanın sıkıyönetim kararının anayasadaki tanıma uymadığını söylüyorlardı. Barolar ve CELS gibi hukuk kuruluşları kararnameye karşı dava açtılar.

Sıkıyönetim gecesi Başkan De La Rua'nın televizyonda konuşması halkın öfkesini daha da artırdı. Başkan, muhalefetle uzlaşma masasına oturmak istediyse de muhatap bulamadı.

Halk sıkıyönetim ilanına rağmen akın akın Plaza de Mayo'ya gidiyordu. 

Polis içlerinde yaşlılar, kadınlar, çocukların olduğu göstericilerin üzerine, biber gazı ve gerçek mermilerle müdahalede bulundu. Kalabalığı dağıtmayı başardı.

Fakat motosikletli kuryeler ve işsiz gençler çatışmaya diğer sokaklarda devam etti. 

Protestocular kaldırım taşları, çöp kutuları, sopalar, ne buldularsa onunla direnmeye devam ettiler. Atlı polisin müdahalesi de grupları dağıtmaya yetmedi.
 

9.jpg
2001 krizine karşı ayaklanmalar Piquetero hareketini güçlendirdi. Bu tarihten sonra Piquetero sokaklara egemen oldu. Sonraki hükümetler bu örgütlenmeleri sosyal yardımları kullanarak gevşetip zayıflatabildi

 

20 Aralık sabahı, kadın federal yargıç María Romilda Servini de Cubría, Plaza de Mayo'ya gelerek polis şeflerinden, halka müdahaleye bir son verilmesini istedi.

Fakat emniyet müdürleri onun değil bakanın emrine uydu. Polis meydanda onlarca kişiyi pompalı silahlarla vurdu. İlk saldırı sırasında biri 57 diğerleri 20'li yaşlarda beş kişi öldürüldü.  

Aynı sırada başkenti çevreleyen büyük mahallelerde sekiz kişi yağma olaylarında öldürüldü. 

20 Aralık akşam saatlerinde Fernando Del Rua, faksla Senato başkanına istifa mektubunu gönderdi. 21'i sabahı daha Senatonun cevabı gelmeden sıkıyönetim kararnamesini iptal etti. 

Henüz seçimle iktidara geleli iki yıl geçmiş olan Başkan De La Rúa, sarayın çatısından havalanan helikopterle, öfkeli kalabalıktan kaçtı.

Arjantin meclisi iki hafta içinde peş peşe dört geçici devlet başkanı seçmek zorunda kaldı. Çünkü her seçilen protestolara ancak birkaç gün dayanabildi. 

Fakat Kongre çalışmaya devam etti. 

6 Ocak 2002'de Pesos ile USD eşitliğine son verildi. (Hesap hareketlerini kısıtlayan "Corralito"ya ise neredeyse 1 yıl sonra son verilecekti.)

5 Şubat 2002'de yargıç Servini de Cubría 5 polis şefinin tutuklanmasını emretti. 

Aynı ay ekonomi bakanı Domingo Cavallo silah kaçakçılığından tutuklandı. (2006'da ise eski başkan De La Rua ile beraber "Megacanje"den yargılandı. Eski bakan Carlos Menem'le beraber kamuya ait bir meydanı sattığı için ayrıca yargıladı.)

Dönemin Ulusal Güvenlik Sekreteri ve Emniyet müdürü ile diğer polis şefleri "Plaza de Mayo Katliamı"ndan yargılanarak ceza aldı. 

19-20 Aralık protestolarında resmi rakamlara göre 39 Arjantinli, polis kurşunuyla öldürüldü. 

Fakat krizin ilerleyen günlerinde bu sayının onlarca katı insan ilaç ve tıbbi malzemeler temin edilemediği için hayatını kaybetti. Müdahale eksikliğinden tedavi edilemediği için yüzlerce insan öldü.

1930, 1955 ve 1976 askeri darbeleri gibi 2001 ekonomik krizi Arjantin tarihinde ulusal kimliğin de kırılmaya uğradığı en önemli tarihlerden biri olarak kayda geçti. 

Etkisi belki de geçmiş askeri darbelerden çok daha derindi.

Ve halen aşılamadı…

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU