Siyaset, dil ve üslup

Doç. Dr. Umut Hacıfevzioğlu Independent Türkçe için yazdı

İllustrasyon: Brian Stauffer/The New York Times

Alman filozof, siyaset teorisyeni ve hukuk profesörü Carl Schmitt'e (1888-1985) göre, siyasal kavramı kendine özgü nihai ayrımlarla tanımlanmalıdır.

Düşünür, nasıl ki ahlak alanında iyi ve kötü; estetikte güzel ve çirkin; ekonomide yararlı ve zararlı gibi ayrımlardan söz edebiliyorsak siyasal eylem ve saikleri açıklamakta kullanabileceğimiz özgül bir siyasal ayrımın olması gerektiğine işaret eder.

Schmitt'e göre işte bu siyasal ayrım, dost-düşman ayrımıdır. Yani, siyasalın kalbi tek başına düşmanlık değil; ama dost ve düşman arasındaki ayrımdır. O halde siyasal olan, hem dost hem de düşmanı önceden varsayar.

Herhangi bir dinsel, ahlaki, ekonomik, etnik ya da başka bir karşıtlığın insanları dost ve düşman olmak üzere etkili biçimde ayırabilecek derecede güçlü ise, bunun politik bir karşıtlığa dönüşmesinin neredeyse kaçınılmaz olduğunu düşünen Schmitt'in gözünde siyasal düşmanın ahlaki açıdan kötü, estetik açıdan çirkin ya da ekonomik anlamda rakip olması gerekmediği gibi ahlaki açıdan iyi, estetik açıdan güzel ya da ekonomik açıdan yararlı olanın da dost olması zorunlu değildir.

Önemli olan, siyasal düşmanın öteki ya da yabancı olmasıdır. Söz konusu öteki ile siyasal anlamda çatışmaların yaşanması ise neredeyse kaçınılmazdır.

Zaten Schmitt'e göre, dost-düşman ayrımını yapamayan bir halkın siyasal açıdan varlığı da sona erer.

Dahası Schmitt, bir halkın siyasal açıdan özgürlüğünü dahi dost-düşman ayrımı perspektifinden yorumlar.

Bir halkın düşmanının kim olduğunu, kime karşı savaşıp kime karşı savaşmayacağını bir yabancı belirliyorsa, o halk siyaseten özgür değildir.

Dolayısıyla da böylesi bir halkın başka bir siyasal sisteme tabi kılınmış olduğu ileri sürülebilir.

Evet, siyasal olan dost-düşman ayrımı karşıtlığında belirirken andığımız karşıtlık siyasetin diline ve üslubuna da çeşitli biçimlerde yansımaktadır.

Kimi ülkelerde siyasetin dilinde nezaket ön plana çıkarken kimi ülkelerde de maalesef nezaketten uzak bir dil ve üslup tercih edilmektedir.

Son yıllarda ülkemizde de siyasetin dilinin oldukça sorunlu hale geldiği söylenebilir.

Bu sorunu dost-düşman ayrımıyla ya da siyasal düşüncelerdeki farklılıklarla açıklayamayız. Siyasal düşüncelerin birbirinden farklı olması olağandır. Hatta idealde farklı olmalıdır da.

Bir siyasal kültürde farklı düşüncelerin kamusal alanda tartışmaya açılması hiç kuşkusuz o toplumun yararınadır.

Dil, üslup ve söylem bağlamında nezaketi göz ardı etmeden siyaset insanlarının ortaya koydukları düşünceleri, eleştirileri, eleştirilere verdikleri yanıtları ülkenin somut problemlerine ilişkin olduğu sürece toplumun tüm kesimlerinin beslendiği bir siyasal kültürün varlığından söz edebiliriz.

Öte yanda, dünyadaki pek çok siyasal kültürde safsatalara başvurulduğu bilinmektedir.

Kişiyi şüpheye düşürerek yanıltmaya, şaşırtmaya ve aldatmaya yönelik dil ve mantık cambazlığı olan safsatanın siyasal kültürümüzde kendisine sınırlı bir yer bulması ideal olanıdır.

Ülkemizin pek çok alanda çözüm bekleyen somut problemlerinin dil ve mantık oyunlarıyla çözülmesi olanaklı görünmemektedir.

Tam da bu noktada siyaset insanlarına düşen somut problemlere ilişkin nezaket sınırları içinde tartışarak çözüm önerilerini ortaya koymalarıdır. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU