Ankara Resim ve Heykel Müzesi’nden çalınan tablo bir müzayede evinden mi çıktı, Bakanlık müzayede evinde mi unuttu?

Ressam Feyhaman Duran’a ait bir tablonun Ankara Resim Heykel Müzesi’nden çalındığı ve yıllar sonra ünlü bir müzayede evinde bulunduğu yazılmıştı. Ancak müzayede evinden Bakanlık’a dört yıl önce bildirilmesine rağmen tablonun hala alınmadığı ortaya çıktı

Fotoğraf: Arşiv

“Türk Ocakları Merkez Binası” olarak kullanılmak üzere inşası 1930’da tamamlanan ancak müze faaliyetlerine 2 Nisan 1980’deki açılış töreniyle başlayan Ankara Resim ve Heykel Müzesi, bir kez daha “eser kriziyle” gündemde.

20 Haziran Perşembe günü basında yer alan haberlere göre yıllar önce müzeden çalındığı tespit edilen, Birinci Dünya Savaşı döneminin en önemli ressamlarından Feyhaman Duran’a ait “Ortaköy” isimli tablo, İstanbul merkezli Beyaz Müzayede Evi’nin muhasebe kasasından çıktı. 

Ancak Beyaz Müzayede’den yapılan açıklamada işin perde arkasının anlatıldığı gibi olmadığı belirtildi. 

Independent Türkçe’ye konuşan Beyaz Müzayede Yönetim Kurulu Başkanı Aziz Karadeniz, “Ortaköy” tablosunun bir kasada tutulduğu ve yıllardır istenmesine rağmen teslim edilmediği iddialarını yalanladı ve dört yıllık süreci şu şekilde anlattı: 

Bize 2015 yılında bir müşterimiz aracılığıyla bir Feyhaman Duran eseri geldi. Müzayede için kataloglar basıldıktan sonra müzeden gelip incelerler. Sakıncalı bir eser varsa haber verirler. Kültür Bakanlığı o dönem bize bir yazı yazarak bu eserin müzeden çalınmış olduğu bilgisini verdi. Biz de Kültür Bakanlığı’na noter vasıtasıyla yazılı olarak eseri müzayededen çektiğimizi ve eseri muhafazaya aldığımızı bildirdik. Bu, eseri bize veren sahibine geri teslim etmediğimiz anlamına geliyor. Bizden muhafaza ettiğimiz yerin adresini istediler. Bildirdik. Bizim depolarımızdan bir tanesiydi. Bunun üzerine kendileri bize sözlü olarak bizim nereye teslim edeceğimiz bildirilene kadar beklemede kalmamızı söyledi. Ondan sonra haber çıkmadı.

 

 


Karadeniz sanat eserinin kasada değil yıllardır bakanlığa ilk bildirdikleri depoda muhafaza edildiğini zaten kasaya sığmayacak büyüklükte olduğunu söyledi. Aziz Karadeniz tablonun polis aramasında bulunmadığını, bir personel tarafından depodan getirilerek polise teslim edildiğini vurguladı.

Dört yıl önce noter onayıyla tabloyu müzayededen çektiklerinin altını çizen Aziz Karadeniz, “Herhalde Kültür Bakanlığı ve savcılık arasındaki bir yanlış iletişimden dolayı, savcılık polis göndermiş. Oysa biz tabloyu nerede muhafaza ettiğimizi bile bildirmiştik" dedi.
 


Tablonun polisler geldiğinde teslim edildiğini aktaran Karadeniz, 2015'te gelinmiş olsaydı da tablonun yetkililere verileceğini hatırlatarak şunları söyledi: 

Tablo çalıntı olduğu zaman bu tablo ya imha edilir ya da aileye veya müzeye geri verilir. Bu müze olduğu için ve müzede de tablolar eksik olduğu için, müzeye mi göndereceğiz, Kültür Bakanlığı’na mı göndereceğiz emin değildik. O arada tablo kaybolsa biz sorumlu oluruz. Biz tabloyu satıştan çektik, muhafazaya aldık, tabloyu bize getirene geri vermedik ve tabloyu şu adreste muhafaza ediyoruz dedik. Bırakın polis göndermeyi, bize diyecekleri tek şey ‘Şu müzeye ya da bakanlığa teslim edin'.

Tablonun üzerinde bir müzeye ait olduğuna dair damga ya da işaret bulunmadığının altını çizen Karadeniz, “Kültür Bakanlığı bizi arayıp söylemese bizim bunun müzeden çalınan bir eser olduğunu bilmemiz mümkün değil. Üstelik Feyhaman Duran, aynı kompozisyonu birden fazla yapan biri. Değişik ölçülerde birbirine çok benzeyen daha farklı eserler de olabilir piyasada”  dedi. 

Haksız yere rencide olduklarını belirten Karadeniz, ellerinde noter ve Bakanlık yazışmalarının olduğunu, önce haberi ilk yayınlayan gazeteden tekzip isteyeceklerini, daha sonra davacı olacaklarını söyledi. 

İlk olarak Milliyet Gazetesi’nde yer alan haberde İstanbul Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık Suçlarıyla Mücadele ekipleri, Beyaz Müzayede’nin Nişantaşı’ndaki ofisine geçen hafta bir baskın yapıldığı ve Feyhaman Duran tablosunun şirketin muhasebe kasasından çıktığı iddia edilmişti. 

Habere göre 2012 yılında kaybolan tablo, 2015’te Beyaz Müzayede’nin “müzayede listesine” konulmuş, Kültür ve Turizm Bakanlığı müfettişlerinin durumu fark etmesiyle eserin satışına onay verilmemişti. İddiada, teslim edilmesi istenen tablo için dört yıldır Beyaz Müzayede’mden “Elimizde değil” açıklaması yapıldığı öne sürülüyordu.  

Feyhaman Duran.jpg
Feyhaman Duran'ın 1911 yılında tamamladığı otoportresi / Fotoğraf: Sakıp Sabancı Müzesi

 

Müzeden müzayede evine geçiş nasıl oluyor? 

Tarihe şahitlik etmiş eserlerin şaibeli bir durumun ortasında kalması akıllara iki önemli soruyu getiriyor: Bunlardan ilki “Müzede saklanan eski bir eser, bir müzayede evine kadar nasıl gider?”, ikincisi ise “Yıllardır bu sektörde çalışan bir müzayede evi, ellerine geçen eseri gerçekten tanımayabilir mi?". 

Sanat piyasasının uzmanlarına göre iki sorunun da yanıtı Türkiye’de güçlü bir envanter ve arşivcilik uygulamasının olmayışında düğümleniyor. 

1975'te İstanbul Kurtuluş'ta açtığı galerisiyle 40 yılı aşkın süredir sanata, galericiliğe ve koleksiyonculuğa yön vermiş ünlü koleksiyoner Yahşi Baraz, sorunun ilk müzelerde başladığını söyleyerek bu kurumlarda saklanan resim sayısının dahi bilinmediğini söylüyor. 

Müzeden ya da bir evden çalınmış eserin ilk olarak ya bir koleksiyoncuya ya bir müzayede evine ya da bir galeriye satıldığını aktaran Baraz, envanterin bilinmemesiyle eser takibinin yapılamadığını ifade ediyor.
 

Yahşi Baraz.jpg
Yahşi Baraz'ın Kurtuluş'taki ofisi ve galerisi Galeri Baraz, 1975'ten bu yana faaliyette / Fotoğraf: Gökçen Tuncer

 

İstanbul Üniversitesi’ndeki Feyhaman Duran eserleri 

Savcılık soruşturmasına konu olan Feyhaman Duran’ın eserlerinden örnek veren Baraz Independent Türkçe’ye yaptığı açıklamada şöyle konuştu: 

Duran’ın eserleri hayatı boyunca satmadı. En sonunda İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne hibe edildi. Onlar da kapalı bir yerde saklanıyor. Duran’ın eserlerine dair bir iki tane dışında doğru düzgün bir kitap bile yok.

Feyhaman Duran ve eşi Güzin Duran’ın Süleymaniye’de yaşadıkları ev, tüm eşyası ve koleksiyonları ile birlikte 1969 yılında sahipleri tarafından İstanbul Üniversitesi’ne bağışlanmıştı. 

“Türkiye’de sanat 2000’lerden önce para etmiyordu”

Türkiye’de sanatın 2000’li yıllardan sonra para etmeye başladığını, öncesinde “hırsızlık” olaylarının daha az olduğunu aktaran Baraz, herhangi bir ailenin özel koleksiyonu bile olsa her eserin kayıt altında tutulması gerektiğini savunuyor. 

Eserlerin sayısının, ebatlarının ve fotoğraflarının tek tek bilinmesi gerektiğini söyleyen Baraz, resim heykel müzelerinde bu işin bilinçsiz kişilere bırakıldığını söylüyor: 

Diyelim ki eser, Ankara Resim Heykel Müzesi’nden çıkmış olsun. Bunun kaydı ‘Bir adet Hoca Ali Rıza, peyzaj’ şeklinde oluyor. Böyle bir tanım son derece amatörce. O resmin fotoğrafı nasıldır, ebatları kaça kaçtır, malzemesi nasıldır… Bunların tek tek envanterinin çıkarılması için sanat tarihçileri ve müze küratörlerinin yardımcı olması gerekiyor.

“Biri ‘Bu eser çalıntı’ demedikçe bilemezsiniz” 

Cihangir Art Project’in kurucusu Hasan Sarıtaş da benzer şekilde müzayede evlerine herkesin eser verebildiğini ifade ederek, eseri veren kişi ya da müzenin “Bu eser çalıntı” demediği sürece eserlerin sahte ya da hırsızlığa konu olduğunun bilinemeyeceğini aktardı.

 

Hasan Sarıtaş
Cihangir Art Project’in kurucusu Hasan Sarıtaş


Sarıtaş, sektörün binlerce sanatçı ve yüzlerce eserle göründüğünden daha geniş olduğuna vurgu yaparak “Hangi eser kimden gelmiş çok bilinemiyor” dedi ve ekledi: 

Bazı eserler ise kitaplarda yer alıyor. Merkez Bankası, Denizcilik Müzesi, Resim Heykel Müzeleri ya da bankalar gibi kurumlar, koleksiyonlarını yayınladıkları bir kitap çıkartmışsa bu kitaplardan bilebiliyorsunuz. Ancak tabii bunun için de söz konusu kitabı görmüş olmanız gerek. Müzayede evlerini ben çok suçlayamıyorum çünkü müzayede evi bir aracı.

Envanterlerin açıklanmadığı gibi hangi eserin çalındığına dair de bir duyuru yapılmadığını hatırlatan Sarıtaş “Bu olayı ya karakoldan öğrenebiliyorsunuz ya da bunu bilen kişinin size söylemesini bekliyorsunuz. Ben özellikle kendim araştırıyorum. Basında bir çalıntı haberi duyduğumda ekibimle konuşup ‘Dikkat edin bize de gelebilir, fark etmeyiz’ diyorum. Ya da eski eserlere çok girmemeye çalışıyorum. Yaşayan genç sanatçılarla çalışmaya ağırlık veriyorum” dedi.

“’Ortaköy’ tablosunun değeri 40 bin lira”

Bazı eserlerin müzayedeye çıkmadan satıldığını söyleyen Hasan Sarıtaş, şöyle devam etti: 

Feyhaman Duran’ın binlerce resmi var. Türk resim sanatının Avrupa’nın sahip olduğu gibi 300 yıllık bir geçmişi yok. Osmanlı’dan Cumhuriyet dönemine bakarsak, 100 yıllık bir tarihten bahsediyoruz. Eserler, çok fazla el değiştirdi. Feyhaman Duran da çok fazla kişiye resim hediye etti. Bugün Feyhaman Duran’ın eskiz niteliğindeki bir çalışmasını 3-4 bin liraya alabiliyorsunuz. Bir Picasso ya da Rembrandt eserleri gibi pahalı değil. Feyhaman Duran’ın büyük boy bir yağlı boya tablosunu 80 bin ile 100 bin lira arasında satın alabilirsiniz. Klasik resimde çok uçuk rakamlar çok az sayıda var. 

Feyhaman Duran’ın Beyaz Müzayede’de bulunan “Ortaköy” tablosunun en fazla 30-40 bin lira değerinde olacağını söyleyen Sarıtaş, “Müzayedenin bu eserden alacağı komisyon yüzde 25 gibi bir oran. Yani, 40 bin liralık bir eserde aşağı yukarı 10 bin lira. 10 bin lira için bir müzayede evinin bu riski alacağını sanmıyorum" yorumunu yaptı. 

“Müze deposunda çürümeleri ve çalınmaları aynı şey”

“Bir müzeden eser çalınması bu kadar kolay olmamalı” diyen Sarıtaş, müze depolarında saklanan birçok eserin de çürümeye terk edildiğine vurgu yaptı ve “Eski ressamlar boyalarını kendi yapıyordu. Tuvalin olmadığı yerde çuvalların kullanıldığı oldu. Bunların çok daha hassas bakım süreci var. Müzelerimiz çok küçük. Depolarda tutuluyor. Binlerce eser bu şekilde çürüyor” ifadelerini kullandı.

 

Atatürk_Portre_Feyhaman_Duran
Feyhaman Duran'ın en ünlü eseri Atatürk portresi. İstanbul Üniversitesi koleksiyonundaki eser, 1937'de çuval üzerine yapıldı / Fotoğraf: Sakıp Sabancı Müzesi

 

Özel koleksiyonlar olmasa bile bankaların, belediyelerin, kamu kuruluşlarının envanterinin tek bir sayfada yayınlanması gerektiğini söyleyen Hasan Sarıtaş, “Mevcut durumda biz, elimize bir Feyhaman Duran tablosu geldiğinde tüm Duran kitaplarını inceliyoruz. Kitapta var mı yok mu, daha önce bir sergiye girmiş mi girmemiş mi ona bakıyoruz” dedi. 

Yahşi Baraz: Elçiliklerdeki tablolar sayılırsa sahte eserler çıkabilir  

Batı ülkelerinde bir müzeden ya da özel mülkten eser hırsızlığı olduğunda bunun Interpol’e bildirildiğini söyleyen Galeri Baraz’ın sahibi Yahşi Baraz, envanter çalışmalarında Türkiye’deki kurumlarla sınırlı kalınmaması gerektiğini belirtti. 

Klasik eserlerin, Türkiye’nin dünyanın dört bir tarafındaki sefaret ve konsoloslukların duvarlarını da süslediğini hatırlatan Baraz, şöyle konuştu: 

Bu eserler için çalışma başlatılmalı. Kültür Bakanlığı bu konuya maalesef eğilmedi. Yıllardır söylediğim bir konu bu. Tüm dünyadaki sefaret ve konsoloslukların sahip olduğu eserlerin kitabı yapılmalı. Konsolosluk duvarından çalınan bir eseri getirip Beyaz Müzayede’ye koysan, Beyaz Müzayede’nin nasıl haberi olacak. Ama kitapta olsa, hemen yakalanır ve cezai müeyyide uygulanır.

10 yıl kadar sürebilecek çalışmanın sanat tarihçileriyle beraber yürütülmesi gerektiğini söyleyen Baraz, araştırma sonunda yurtdışı temsilciliklerinden de sahte eserlerin çıkabileceğini savundu. 

Eski Kültür ve Turizm Bakanı Günay: Resim Heykel Müzesi’nde 300’e yakın eser sıkıntılı 

Sanat eserlerinin çalıntı ya da sahte olmasıyla ilgili daha önce hem Ankara Resim Heykel Müzesi hem Beyaz Müzayede hakkında haberler çıkmıştı. 

2012’de Sertaç Koç imzasıyla Milliyet’te yayınlanan habere göre Türk resim sanatının en usta manzara ressamlarından Hoca Ali Rıza’ya ait 13 karakalem eskizinin 2009 yılında sahteleriyle değiştirildiği ortaya çıkmış ve Bakanlık, bir sayım çalışması başlatmıştı.

 

Resim ve Heykel Müzesi.jpg
1935'te tamamlanan Resim ve Heykel Müzesi'nin binası 40 yıldır müze olarak faaliyette / Fotoğraf: Kültür Bakanlığı 

 

22 Ocak 2010’da başlayan yaklaşık 5 bin eserin denetlendiği sayım 18 Ocak 2011’de bitti. Çalışma sonunda oluşturulan, ancak kamuoyuyla paylaşılmayan raporda müze envanterine kayıtlı olmasına karşın 202 eserin kayıp olduğu, 46 eserin sahteleriyle değiştirildiği, 27 eserin orijinalliğinin ağır kuşkulu olduğu belirtildi. 

Dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, “202 değil, 300'e yakın eserde sıkıntı var. Bir kısmı kayıp, bir kısmı taklit, bir kısmı fotokopi, bir kısmı müzeye girmemesi gerekirken girmiş eserlerde sorunlar var” ifadelerini kullanmıştı. 

Kaynaklar: Yasal süreç devam ettiği için envanter açıklanamıyor 

Günay gerekçe olarak ise müzenin, 12 Eylül darbe dönemi ve sonrasında önemli ölçüde sahipsiz kaldığını ve kötü yönetildiğini göstermiş, “Birçok eserin gerçek olmadığı halde kabul edildiği, gerçek eserlerin darbe dönemi ve sonrasındaki bazı yöneticilere armağan edildiği, yerine de yenilerinin konulduğu yönünde yaygın bir söylenti var” demişti.

 

Ertuğrul Günay
Ertuğrul Günay, 2007-2013 yılları arasında Kültür ve Turizm Bakanlığı yaptı / Fotoğraf: AA

 

Independent Türkçe’nin ulaştığı konuyla ilgili üst düzey bir kaynak, envanter sayımının halen kamuoyuyla paylaşılmamasının nedenini söz konusu çalışmanın yasal bir sürece dönüşmesi olarak açıkladı. 

2000'li yıllarda restore edilmek amacıyla uzun süre kapalı tutulan müzenin eserleri için 2013’te de ev ve işyerlerine baskınlar düzenlenmiş, 2014’te 60’tan fazla kayıp tablo ele geçirilmişti. 

İki yıl önce “müzayededeki sahte eserler” iddiası da yalanlanmıştı 

Sektörde yaklaşık 10 yıldır var olan Beyaz Müzayede ile ilgili “sahte eser” iddiası 2017’de de gündeme taşınmıştı.

Şirketin 4 Haziran 2017’de gerçekleştirdiği “40’ncı Çağda ve Modern Eserler Müzayesi”nin ardından, 1995’te yaşamını yitiren soyut resmin en büyük isimleri arasında yer alan Nejad Melih Devrim’in “Mémoire De Chartes” adlı eseri ile Gürkan Coşkun ya da bilinen adıyla Komet’in “Kompozisyonlar” üçlemesindeki iki eserin sahte olduğu ileri sürülmüştü.
 

Nejad Devrim.jpg
Nejad Melih Devrim'in "Mémoire De Chartes" adlı eseri / Kaynak: Beyaz Müzayede 

 

Söz konusu iddialar, konuyu o dönem attığı bir tweetle gündeme taşıyan Galeri Nev kurucusu Haldun Dostoğlu’na aitti. 

Beyaz Müzayede Yönetim Kurulu Başkanı Aziz Karadeniz, 6 Haziran 2017’de yaptığı açıklamada Nejad Devrim‘in söz konusu eseriyle ilgili olarak sanatçının eşi Maria Devrim‘in el yazısıyla imzaladığı, eserin orijinal ve tek olduğunu gösteren sertifikaya sahip olduklarını söylemişti. 

Karadeniz, Komet eseriyle ilgili olarak da Komet’in eserlerin kendisine ait olmadığı hakkında bir uyarıda bulunmadığını söylemişti:

Müzayede öncesi sergilenen eserlerle ilgili olarak da duyuru mesajını Komet’e ilettik. Komet eserlerin kendisine ait olmadığını müzayede başladıktan iki saat sonra bana mesaj atarak bildirdi. Her ihtimale karşı Komet’in eserlerinin satışını iptal edeceğiz. Komet bizi müzayede öncesi uyarsaydı eserin ona ait olduğuna inansam bile satışı durdururdum. Bazı sanatçılar eserlerinin fiyatlarının düşmesinden rahatsız olabiliyor. Komet’in ne amaçla böyle bir şeye kalkıştığını görebiliyorum.

 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU