Kürtlerin İstanbul'un modernleşmesine katkısı: Kurdistan Gemisi

Hüseyin Siyabend Aytemur Independent Türkçe için yazdı

Tarihin sözcükleri ile bunların işaret ettiği, adlandırdığı ya da başka bir biçimde temsil ettiği geçmişe ait şeyler (olayları, kişileri, yapıları veya süreçleri) arasındaki ilişkiye dair “Risale-i Nur’da Yapılan Tahrifatlar” kitabımızda “Kağıttan Makaleler” bölümünde değinmiştik. Kurdistan sözcüğünün yanlış adlandırıldığı, adının silindiği, karartıldığı, ya da başka bir biçimde görmezden gelindiği, geçmişe ait! şeyler ile ilgilenmiştik. 

Ama ben, ötekinin siyasal bir dâhil edilişinin var olduğunu göstermek istiyorum. Bu ahlaksal bir dâhil ediş olmadığı gibi onun karşıtı da değildir. Ve aslında tam da bir milletin kendi hukukunu muhafaza etme meselesi olarak, kavranan siyaset ile siyasal çıkarları aşan bir ötekine saygı ilkesi olarak kavranan, ahlak arasındaki, fazla, basiot gibi gözüken karşıtlığı yalanlayan bir dâhil ediştir. Bu aynı zamanda yakın geçmiş ile şimdiki arasındaki ilişkinin üzerine düşünmüş ve aynı ile ötekinin, dışlanışının iki farklı konumlarını karşılaştırmasıdır. Bu farklı ilişkide, tarih, hukuk, ahlak ve insanlık arasında siyasal aklı tanımlayan bir ilişki sistemi veya kendini dayatma durumundan bahsedeceğiz.

Kürtlerin tarihine ve mirasına yönelik şaşırtıcı bir biçimde umursamaz yaklaşım, Kürtlerin insanlığa ve İslam’a olan katkılarını önemsizleştirerek bir kenara itilmesi günümüzde de devam etmektedir. Ortadoğu’da anlaşılır nedenlerden ötürü Kürt mirasını göz ardı etmekte ve Kürtlerin kendi milli biricik bağlantılarını “insaniyet, İslamiyet, milliyet” ve bundan duydukları iftiharı baltalama çabasıdır. Bu bir cami adı olabilir, bir gemi adı olabilir, bir kitap adı da olabilir veya bir sözcük de olabilir. 

1851 yılında Sultan Abdulmecit’in emri ile kurulan Şirket-i Hayriye aynı zamanda Osmanlı devletine mensup milletlerin de hissedar ve pay sahibi olduğu anonim bir şirkettir.

Şirket-i Hayriye hem İstanbul şehrinde ulaşımı rahatlatmak hem de deniz ticaretini genişletmek hem de İstanbul’da yerleşik olan toplumların merkezle ilişkisini güçlendirmek ve güvenlik konusu bağlamında önemli bir kuruluştur. Hatta Osmanlı hükümeti, savaş dönemlerinde asker ve mühimmat nakli için şirket-i Hayriye’nin vapurlarından yararlanmıştı.  

“Vapurlar 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı, 1911 Trablusgarp Savaşı ve 1912-1913 Balkan savaşları sırasında bu amaçla kullanıldı. I. Dünya Savaşı esnasında at ve katırlar dahil olmak üzere bütün nakil vasıtalarına el koyan hükümet şirketin bazı vapurlarını da kiraladı. Bunların bir kısmı nakliye, bir kısmı da yaralıların tedavisi gayesiyle Hilâliahmer Cemiyeti için kullanıldı. On vapur düşman saldırısı veya mayına çarpma gibi sebeplerle battı. Hükümet batan, hasar gören yahut satın alınan vapurların bedelini savaştan sonra şirkete ödedi. 

Cumhuriyet’in ilânından sonra Ankara’nın başşehir olması üzerine memurların Ankara’ya gitmesi, tramvay ve otobüs gibi nakil vasıtalarının gelişmesi, başta Rumlar olmak üzere gayrimüslimlerin ülkeden ayrılması neticesinde şehrin nüfusunun azalması şirketin gelirlerini olumsuz yönde etkiledi. Bütün bunlara II. Dünya Savaşı’nın piyasalarda ve ülke içinde yol açtığı sıkıntılar eklenince şirketin devam etmesi hayli zorlaştı. Şirket yöneticileri, imtiyaz süresi 1953’te sona erecek olmasına rağmen 1943’te şirketin devlet tarafından satın alınması için hükümete başvurdu ve 20 Ekim 1944’te şirketin 2.550.000 lira karşılığında hükümetçe satın alınmasına karar verildi. Hükümetin bu kararı 24 Ocak 1945 tarih ve 4697 sayılı kanunla onaylandı. 94 yıllık faaliyet hayatından sonra Şirket-i Hayriye bütün mal varlığıyla birlikte Devlet Denizyolları ve Limanları Umum Müdürlüğü’ne devredildi.”
(İslam Ansiklopedisi Şirket-i Hayriye maddesi)

Osmanlı, büyük projelerde sömürgesinde olan milletlerden alınacak olan yardımlara dayanmaya çalışmıştır. Kürtlerin varlığı da nedense hep bu yönlü yardımlarda ön plana çıkmaktadır. Hicaz Demiryolu gibi dev proje bu şekilde neticelendirildiği gibi Donanmayı Humayun’un güçlendirilmesi ve modernize edilmesinde de benzer yönteme başvurulmuştur. Hicaz Demir yolu projesi devlet tarafından organize edilmiş iken, “donanma ianesi” projesi ise devlet tarafından kurulan, teşkilat tarafından yürütülmeye çalışılmıştır.

Osmanlı son sürecini yaşarken, Avrupa devletlerine karşı yıkılış sürecini geciktirmek için hem dini hem de sivil örgütler kuruluyor. Dini yapılardan birisi Cemiyeti Hayriye-i İslamiye’dir. Bir başka yapılanma ise 1900’lü yılların başında kurulan Donanmayı Humayun’dur. Osmanlı kaybettiği toprakların bir kısmını deniz hâkimiyetini yitirmesinden sonra meydana geldiği süreçte devletin elden çıkmış olan topraklarını geri almak bir yana elindekileri koruyabilmesi için güçlü bir deniz hâkimiyetine ihtiyacı bulunmaktaydı. 

Donanma Cemiyeti, Nizamnamesinin 4 Kasım 1909 tarihinde onaylanmasından sonra, merkez ve taşrada kısa sürede örgütlenmeyi başarmıştır. Cemiyetin 13 Temmuz 1911 tarihinde yani kuruluşundan yaklaşık iki yıl sonra gerçekleştirilen ikinci kongresinde, Donanma Cemiyeti Umumi Merkezi’ne bağlı toplam şube sayısı 46 müstakil merkez şube ve 331 bağlı şube olarak açıklanmıştır.

Çok geniş bir alana yayılan cemiyetin şubeleri: Edirne, Erzurum, Adana, Ankara, Aydın, İzmit, Bitlis, Bursa, Bolu, Çatalca, Diyarbakır, Sivas, Samsun, Trabzon, Kastamonu, Kala-yi Sultaniye, Konya, Mamuretülaziz, Van, Basra, Bağdat, Bingazi, Beyrut, Cebel-i Lübnan, Cezayir-i Bahr-i Sefid, Hicaz, Halep, Resmo, Zor, Selanik, Suriye, Trablusgarp, Kıbrıs, Kudüs, Kandiye, Kosova, Medine-i Münevvere, Mısır, Manastır, Musul, Yanya, Yemen olmak üzere Berlin ve Paris’e kadar uzanmaktadır. (Nurşen Gök, “Donanma Cemiyeti’nin Anadolu’da Örgütlenmesine İlişkin Gözlemler)

Kürtlerin Osmanlı’nın modernleşmesine bir katkısı da “Tayyare İanesi” ile Osmanlı’da Havacılık sektörünün gelişmesine sunduğu katkıdır. Bu konuda Gemicilik faaliyetlerine nasıl katkı sunduysa, aynı yöntem ile havacılık sektörüne de o şekilde katkı sunmuş, Kurdistan Eyaletinde toplanan paralar ile Uçaklar temin edilmiştir. (Bkz. BOA. DH. EUM. THR. 83-49-1,2,3,4,5,6,7 numaralı belgeler. Donanma-yı Osmani Muâvenet-i Milliye Cemiyyeti faaliyetleri, şubeleri araştırmaya değerdir.)

Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu ekonomik sorunlardan çıkması için ciddi bir ekonomik güç gerekiyordu. Osmanlı ciddi bir borç batağında olduğu bir süreçte bu borçlarının ödenmesi için “Duyun-ı umumi dairesi” kurulmuş, devletin vergi gelirlerinin önemli bir kısmı bu daire aracılığıyla söz konusu borçlara gönderiliyordu.

İşte burada Arşiv belgelerimiz Osmanlı’da deniz hakimiyeti, ulaşımı ve ticareti güçlendirmek için İstanbul’dan yapılan çağrı sonucunda Kurdistan’ın da birçok yerinden para toplanmıştır. (B.O.A.DH.EUM.THR.22/30--67/17—77/8—79/30—83/49)
 


1847 ve 1867 yılları arasında Kurdistan Eyaleti Salnamelerde –Eyalet-i Kurdistan- kurulmuş merkezi hükümete bağlı olarak tanınmıştır. (Not: 1867 yılındaki salnamede “Kurdistan” sözcüğü silinmiş üzerine “Diyarbakır” konulmuştur). Kurdistan Eyaleti kurulmasından sonra Şirke-i Hayriye ye dahil edilmiş, zamanla 77 vapura sahip olan şirketin içinde bir tanesi de Kurdistan ismini taşımaktadır. Şirket, Kurdistan’da toplanan paralar ile (Diyarbakır, Erzurum, Van, Mamuretu’l-Aziz (Elazığ), Bitlis, gibi şehirden toplanan para) alınacak gemiye o coğrafyanın ismi verilecektir. Kurdistan’dan toplanan para ile alınan gemiye “Kurdistan Gemisi” isminin verilmesi önerisinde bulunulmuştur. (B.O.A. İ.D.H.13629.) 

Transkripsiyonu:Çırağan, Topkapı, Beşiktaş, Beylerbeyi, Tarabya, Sultaniye, Bebek, İstanbul, Baltalimanı, Rumelihisarı, Anadoluhisarı, Avrupa, Asya, Fırat, Şat, Ceyhun, Seyhun, Tuna, Meriç, Tunca, Bursa, Edirne, Bosna, Kurdistan.(BOA. İ.DH; 227-013629-2,1)

Şirket-i Hayriye vapurlarına dair Baltacı Manolaki Bâzergân ile yapılan konturato Ticâret Nâzırı devletlü Safvetî Paşa hazretlerinin taraf-ı hazret-i müsteşârîye gönderilen tezkirelerinde matlûb buyurulmuş olduğundan zikr olunan konturato senedi yine i‘âde buyurulmak üzere müşârun-ileyh paşa hazretlerine gönderilmiş olduğundan işâret kılındı.(BOA. İ.DH; 227-013629-1,1)

Atûfetlü efendim hazretleri

Muktezâ-yı emr u irâde-i merâhim-âde-i hazret-i hilâfet-penâhî üzere teşkîl olunan Şirket-i Hayriye vapurlarının sûret-i inşâsı ve celbi için yapılan konturato komisyon a‘zâsı ve Baltacı Manaloki bâzergân tarafından imzâ ve temhîr olunup meşmûl-nigâh-ı şevket-iktinâh-ı cenâb-ı mülûkâne buyurulmak üzere takdîm olundu ve bu emr-i hayr-ı muhassenât-asriye-i hazret-i cihândârîden ve şâyân-ı teşekkür mevâddan bulunduğundan da‘vât-ı mefrûza-i cenâb-ı pâdişâhînin tekrârıyla tezyîn-i lisân-ı rıkkiyyet kılındı. Mezkûr vapurların inşâsından sonra isimleri ve numaraları konulacağından sekiz isim intihâbı lâzım gelip hâtıra gelen birkaç isim bir pusula yapılarak takdîm kılınmış olmağla bunların veyâhud diğer isimlerin konulması hakkında ve Londra'da vapurların inşâsına nezâret etmek üzere komisyon cânibinden intihab olunan kapudân kılıcına kumpanyadan bir yirmi beş bin guruş harcırâh i‘tâsıyla tekmîl-i hizmetle avdetinde mükâfâten dahi biraz şey verilmesi zikr olunan komisyonda tezekkür kılınmış ise de bu bâbda dahi her ne vechile emr u fermân-ı isabet beyân-ı cenâb-ı şehinşâhî isâbet-efzâ-yı hudud buyurulur ise ona göre harekete mübâderet olunacağı beyânıyla tezkire-i senâverî terkîm kılındı efendim. 28 Ocak 1851

Ma‘rûz-ı çâker-i kemîneleridir ki

Hâme-pîrâ-yı ta‘zîm olan işbu tezkire-i sâmiye-i âsafâneleriyle zikr olunan konturato ve pusula meşmul-i lahâza-i me‘âlî ifâza-i hazret-i pâdişâhî buyurulumuş, mezkûr vapurlara vaz‘ olunacak esâmî bir varakaya bi't-tahrîr diğer evrâk ile berâber savb-ı sâmi-i Sadâret-penâhilerine ba‘as ve tesyîr kılınmış olmasıyla ol vechile icrâ-yı iktizâsı ve Londra'da vapurların inşâsına nezâret etmek üzere kupudân-ı merkûma kumpanyadan yirmi beş bin guruş harcırâh i‘tâsıyla tekmîl-i hizmetle avdetinde mükâfaten dahi biraz şey verilmesi müte‘allik ve şeref-sudûr buyurulan emr ve irade-i seniyye-i cenâb-ı cihânbânî muktezâ-yı celîlinden bulunmuş olduğu ve mehâtt-ı ilm-i âlî-i âsafîleri buyuruldukda ol bâbda emr u fermân hazret-i veliyyü'l-emrindir.7 Şubat 1851(BOA. İ.DH; 227-013629-3,1)

 

Kürdistan Gemisi (1).jpg
Fotoğraf: Başbakanlık Osmanlı Arşivi Daire Müdürlüğü
Kürdistan Gemisi (2).jpg
Fotoğraf: Başbakanlık Osmanlı Arşivi Daire Müdürlüğü

 

Kürdistan Gemisi (3).jpg
Fotoğraf: Başbakanlık Osmanlı Arşivi Daire Müdürlüğü


İDO ve Arşiv Dairesi’nin yaptığı tahrifat

6.7.2007 tarihinde İstanbul Karaköy Vapur İskelesinde “Şirket-i Hayriye”nin tanıtımı hakkında bir sergi düzenlendi. Bizde kalktık sergiye yakından bakmaya gittik. Sergiyi dolaşırken bir belgeye rast gelmiştim, yavaş yavaş belgedeki isimleri okumaya başladım, sona doğru geldim ki en sondaki Kurdistan ismi dikkatimi çekti, hemen metnin transkripsiyonuna baktım ki, en son da yer alan Kurdistan ismi transkripsiyon edilmemiş. Bu nefes kesen metni hemen belgeledim.
 

Kürdistan Gemisi (4).jpg
Fotoğraf: Hüseyin Siyabend Aytemur


Resimde de görüleceği gibi “Kurdistan” ismini zikretmemek için, “gibi isimler yer almaktadır” şeklinde devam edilmiş.

Kurdistan Gemisinin macerası bununla bitmiyor, sefere çıkan gemimiz İBB, İDO ve T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü tarafından sansüre uğratılırken, Kurdistan Gemisinin macerası bununla sınırlı olmadığı gördük. 

Nasıl mı? Lafı dolandırmayayım.  

İDO ve Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğün ortaklaşa olarak konumuzun kitaplaştırıldığını gördük. Kitap; “Boğaziçi’nde Asırlık Seyahat Belgelerle Şirket-i Hayriye”.  Proje yöneticisi; Doç. Dr. Yusuf SARINAY, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü; Dr. Ahmet PAKSOY, İDO Genel Müdürlüğü; Proje sorumluları, Prof. Dr. İskender PALA, Devlet Arşivleri Genel Müdür Yardımcısı; Doç. Dr. Mustafa BUDAK, Osmanlı Arşivi Daire Başkanı Dr. Ömer BAYIR tarafından hazırlanmış. 
 


Naçizane profesyonel ellerden çıkmış kitabımızın 166. sayfasına göz atıyoruz, bu kadroyu okuyunca akan sular durur sanırsınız, ama durmuyor, zira ilgili belgede aynı şekilde Kurdistan sözcüğünün transkripsiyonunun yapılmadığını gördük. Kurdistan sözcüğünü transkripsiyonunu yapmamak için altı adet gemi ismini zikretmeyerek “gibi isimler yer almaktadır” denilmektedir.
 

Kürdistan Gemisi (6).jpg
Fotoğraf: Başbakanlık Osmanlı Arşivi Daire Müdürlüğü


Bize rica etselerdi, hayrına yapardık. Sonra, bu koca koca adamların karşısında, cehaletim tuttu, aklıma şu soru geldi; acaba bu tutum bütün belgeler için de geçerli miydi? Aynı uygulamaya diğer belgelerde maruz kalmış mıydı? Cehalet döşeğinde belgeleri kontrol ettim, tabii ki öyle bir şey yok, diğer belgelerin harfiyen transkripsiyonu yapılmış. 
 

Kurdistan Gemisi 6.jpg
Fotoğraf: Başbakanlık Osmanlı Arşivi Daire Müdürlüğü


Soru şu; Kurdistan Gemisini hangi limana transfer ettiler? Kürtlerin İstanbul’un modernleşmesinde ve kültürel havzasına katkısı neden görülmek istenmemektedir? Kürt milletinin emeğine neden saygı duymuyorlar? Görüldüğü gibi, hala ortalıkta koca koca adamlar ve devlet kurumlarının, bu yaptıklarını, ırkçılık gibi bir basit sözcük kullanarak, geçiştirmeye niyetli değilim. Kurdistan sözcüğüne karşı, böylesi organizeli ve örgütlü bir devlet aygıtı ile karşı karşıyayız. Bu tutum, Kürtlerin özgünlüğünü reddetmek ve Kürtlerin sahip olduğu ulusal argümanlara karşı bir operasyondur. 

Kısa kesiyorum, şeyin bizzat kendisi – geçmişte kaldığı için- artık ortada da değildir ve hiçbir zaman söylenmiş olduğu gibi olmadığı içinde hiçbir zaman da orada olmayacaktır. Sanırım amcalarımız tarih duyguları, hissetme katsayısı yüksek olduğu için, adların ve adlandırılanların var veya yok oluşlarına bağlı yapılmaktadırlar. Ortada bir konumlandırma vardır, bu ise yokluğu ile sabitleniyor. Kurdistan’ın tarihte var olmasını sağlayacak nedir?

Kürtleri ve onlara ait her şeyi olduğu gibi kabul edilmesi anlamında söylüyorum. Kürtlerin oldukları gibi görünmeye hakları yok mu?

Osmanlılar döneminde çekincesiz olarak kullanılan, cumhuriyetin ilk yıllarında Millet Meclisi’nde de kullanılmakta sakınca görülmeyen “Kurdistan”, “Lazistan” gibi adlandırmaların siyasi formülasyonlarda belirtilmesi, peşin bir ayrılık yükümlülüğü olamaz. Dolayısıyla her millet gibi, Kürtlerin bir millet olarak varlığını gösteren delillere el konulmasına, -bu bir camide olabildiği gibi, her hangi bir kütüphanede Kürtçe bir kitabın, Hintçe veya Farsça olarak kaydedilmesi olsun- hangi temel hak ve hukuk bunu tasvip edebilir? 

Kurdistan Gemileri

Şirket-i Hayriye tarafından İngiltere/Londra’da yapılan gemiler, tarihi seyri içinde ayrı bir araştırma konusu olarak araştırmacıları bekliyor. Bu konuda kısaca ilginç hikâyelerine değineyim:

Resmi numarası 122810 olan Kurdistan Gemilerinden bir tanesi, 1906'da Glasgow Clyde Gemi İnşa ve Mühendislik Şirketi, Glasgow tarafından çelikten yapılmış bir İngiliz buharlı vapuru ve bu gemi yapıldığı Swansea Limanı'na kayıt edilmiş. Geminin özellikleri direkli yelkenli, iki direkli, 330-8 feet uzunluğunda, 43-2 genişliğinde ve 22-4 derinlikteydi. Bürüt ton ağırlığı 2,812-65 tondu. Limana kayıtyapıldığında ki net ağırlığı 1,741-10 idi.

Arac Lloyds 100 A1 sınıfı olarak yapıldı. Yük gemisinin olmasıdışında 12 kişilik yolcu kapasitesine sahipti.  Gemi Manchester dan hareket ettikten sonra batmıştır. Gemi battığı dönemindeki değeri 36.681 bin pound olduğuna dair rapor tutulmuş.

Manchester Sessions Mahkemesinde yapılan Resmi Bir Soruşturma konusunda, 28 Şubat, 1, 2, 3 ve 4 Mart tarihlerinde, 1911 Mart, Edgar Brierley, Esq. Amiral Davis, M.I.M.E., Swansea'daki İngiliz vapuru "Kurdistan"ın kaybedilmesine ve kaybedilmesine neden olan ve böylece 20 Ekim 1910'da Scilly Adaları civarında can kaybının meydana geldiği durumu hakkında tutanak tutulmuştur. Deniz taşımacılığına katılan koşulları dikkatlice soruşturmuş olan AİHM, (bildiğimiz AİHM değil, “Yüksek Mahkeme” anlamında) Ek'te belirtilen sebeplerden dolayı, geminin kaybının, onun limanda su yapmasına neden olan bazı yaralanmalarından kaynaklandığını tespit etmiştir. 2 numaradaki taraf dikkate alınır ve sonuç olarak, sanki alabora olana kadar sürekli bir dereceye kadar limanı silkelemek için sancak kenarındaki kuvvetli bir rüzgâr ve yüksek denizle bağlantılı olarak, limana kadar yükselip batmışdurumdadır. Bu tür bir kazanın ne zaman ve nasıl sürdürüldüğü ile ilgili olarak, AİHM, olumlu bir sonuca varabileceği konusunda yeterli kanıt bulunmadığı görüşündedir.

Kurdistan Gemisi, savunma amaçlısilahlanmış (askerleri personel taşıma). panteraialladan 27 mil uzakta iken 1917 yılında, herhangi bir uyarıişareti verilmeden denizaltıları tarafından batırılmıştır.

Kurdistan Gemisi ismi uzun zaman kullanılmaya devam etmiştir. Gemilerin niteliği, uzunluğu, ne amaçla kullanıldıkları, kaptanlarının kim olduğu, mürettebatının kaç kişiden oluştuğu şeklinde uzun detaylı raporlar mevcuttur.   

 

 

 

 

 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU