Etiyopya'da kartlar yeniden dağıtılacak

Yusuf Kenan Küçük Independent Türkçe için yazdı

Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed / Fotoğraf: Reuters

Etiyopya'da tarih tekerrür ediyor.

1991 yılı mayıs ayında Tigray Halkı Kurtuluş Cephesi (TPLF) önderliğindeki isyancı güçler, 15 yıl süren mücadelenin ardından Etiyopya'nın başkenti Addis Ababa'yı ele geçirmiş ve geçici bir yönetim kurmuşlardı.

İsyancıların başkenti kontrol etmesiyle sonuçlanan son harekât beş ay sürmüştü.

Addis Ababa'nın 350 kilometre kuzeyindeki stratejik Dessie kentinin ele geçirilmesinden dört gün sonra Devlet Başkanı Mengitsu Haile Mariam istifa etmiş, Etiyopya hava kuvvetlerine ait bir jetle önce Nairobi'ye, akabinde de hayatının geri kalanını geçireceği Zimbabve'ye kaçmıştı.

Bugün de benzer bir süreç yaşanıyor ancak olaylar daha hızlı geçişiyor.

Bu defaki iç savaş geçen yıl kasım ayında Etiyopya hükümeti ile Tigray bölgesel yönetimi arasında başladı.

Başbakan Abiy Ahmed'in, kendi ifadesiyle Tigray bölgesinde kamu güvenliğini yeniden tesis için giriştiği "cerrahi operasyon" sadece adı geçenin siyasi kariyerinin yanı sıra Etiyopya halklarının güvenliğine ve ülkenin bütünlüğüne mal olmak üzere.

Çatışmaların başlamasının yıldönümüne tekabül eden bugünlerde Tigray Savunma Kuvvetleri (TDF) ile Oromo Kurtuluş Ordusu (OLA) milisleri Addis Ababa üzerine yürüyebilecek durumdalar.

Resim1.png

Başbakan Abiy Ahmed ile Tigray bölgesel yönetimi Başkanı Debretsion Gebremichael (Haziran 2018). Fotoğraf: Etiyopya Başbakanlık Ofisi​​​​​

 


Bu aşamaya nasıl gelindi?

Ülkedeki siyasi, ekonomik ve etnik sorunlar uzun bir geçmişe sahip.

Bu sorunların genel çerçevesini merak edenler için daha önce yayınlanan aşağıda kayıtlı yazılarımıza referans vererek bu yazımızda son bir yıllık gelişmelerin üzerinde duracağız.

2018 yılında başbakanlık koltuğuna oturan Abiy Ahmed, merkezi yönetimi güçlendirme kisvesi altında Tigrayları siyaset ve ekonomiden tasfiye etme süreci başlattı.

Ancak attığı adımlar, tarafları TDF ve merkezi hükümetle sınırlı olmayan bir iç savaşı tetikledi.

Tigray yönetiminin kaçınılmaz bir savaş öncesinde bölgede konuşlu federal orduya ait mekanize birlikler ve askeri teçhizata 4 Kasım 2020 tarihinde el koymasının ardından çatışmalar başladı.

Merkezi yönetim Tigray bölgesinin başkenti Mekelle'yi üç hafta içerisinde kontrol altına aldı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Ne var ki şehri sadece yedi ay elinde tutabildi.

Toparlanan TDF'nin 28 Haziran 2021'de Mekelle'yi geri alması üzerine Abiy Ahmed tek taraflı ateşkes ilan etti.

Ateşkesi kabul etmeyen TDF, Abiy liderliğindeki yönetimi devirinceye kadar mücadeleye devam edeceğini açıklayarak güneye doğru ilerlemeye başladı.

Süreç içerisinde düzenli ordunun yetersiz kalması ve ağır kayıplar vermesi üzerine Abiy, milis güçlere ve gönüllülere daha çok bel bağladı.

TDF ağustos ayı içerisinde OLA ile ittifak kurdu ve başkent üzerine yürüyüşünü hızlandırdı.

Abiy Ahmed'in 11 Ekim günü başlattığı topyekûn mücadele harekatı TDF'nin ilerleyişini durduramadı.

TDF'nin geçtiğimiz hafta sonu stratejik öneme sahip Dessie ve Kombolcha kentlerini ele geçirmesi merkezi hükümette ciddi bir panik havası oluşturdu.

Tigrayların ilerleyişi karşısında olağanüstü hal ilan eden Etiyopya hükümeti, çaresizliğinin ve bir anlamda da tükenmişliğinin açık bir göstergesi olarak başkent Addis Ababa'da yaşayan halka başkenti savunmak üzere örgütlenme ve silahlanma çağrısında bulundu.

Resim2.jpg.png
Debretsion Gebremichael. Fotoğraf: Reuters/Tiksa Negeri

 

Bugünlerde TDF ve OLA koalisyonunun, istemesi halinde çok kısa sürede başkente girebileceği iddia ediliyor.

Ancak ülke nüfusunun sadece yüzde 6'sını oluşturan Tigray bölgesel yönetiminin silahlı gücü TDF, ülke yönetimini tek başına ele geçirmektense bunu 1991 yılında olduğu gibi diğer "etnik" grupların da katılımıyla oluşacak ortak bir cephe marifetiyle yapmayı tercih edecek gibi.

Çünkü 20 yıllık antidemokratik yönetimiyle ciddi tepki topladığının bilincinde olan Tigray eliti, böylesi bir adımın ters tepeceğinin farkında.

Nitekim aralarında TDF ve OLA'nın da bulunduğu dokuz hükümet karşıtı grubun 5 Kasım Cuma günü birleşerek ortak Abiy yönetimine karşı bir cephe oluşturduğu duyuruldu.

Evdeki hesap çarşıya uymadı

Tüm planlarını Tigray bölgesel yönetimini yalnızlaştırılma, olası bir silahlı direnişi ise Eritre'yle birlikte iki cepheden saldırmak suretiyle kırma üzerine bina ettiği anlaşılan Abiy'in üç hususta hesap hatası yaptığı anlaşılıyor.

Birincisi, ülke içerisindeki tüm halkların ortak noktası olan Tigray karşıtlığını muhkem bir cepheye dönüştürememesi.

Halihazırda TDF'nin en büyük müttefiki OLA'nın, Abiy'in de mensubu bulunduğu ülkedeki en kalabalık millet Oromo'nun silahlı gücü olması bunun en bariz göstergesi.

İkincisi, Tigray bölgesel yönetiminin askeri kapasitesini ve direnme gücünü hafife alması.

Kuzeyden Eritre, güneyden Etiyopya ordusu, batıdan da Amhara milisleri saldırmasına rağmen TDF'nin kısa süreli savunmanın ardından taarruza geçmesi yabana atılır bir başarı değil.

Abiy'in üçüncü hatası ise Tigrayları ülke yönetiminden tasfiye etmek gibi hayati bir hamleye giriştiği dönemde Hedasi (Rönesans) Barajı inşaatı ve Nil sularının paylaşımı üzerinden Mısır gibi bir gücü karşısına alması.

Nil sularından aldığı aslan payının azalmasının varoluşsal bir tehdit olduğunu ilan eden Mısır'ın, reelpolitik çerçevesinde Etiyopya hükümetini zayıflatacak her türlü girişimi yapması ve arazideki Abiy karşıtı aktörleri desteklemiş olması mümkün.

Bu minvalde Mısır'ın TDF'ye askeri destek verdiğine dair henüz açık bir bilgi mevcut olmamakla birlikte siyasi ve istihbari destek vermiş olması ihtimal dahilinde.

 

Resim-3.jpg.png
Sudan "de facto" Devlet Başkanı Abdülfettah El-Burhan ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah El-Sisi

 

Etiyopya'daki iç savaşın sürdüğü Tigray bölgesine komşu ve Nil suları sorunun doğrudan paydaşı olan Sudan'da son iki yıl içerisinde meydana gelen gelişmelere de bu pencereden bakılabilir.  

Nitekim 2019 yılında El-Beşir'in darbeyle devrilmesinin ardından Mısır, o zamana kadar Hedasi Barajı konusunda ortada bir görüntü çizen Sudan'ı yanına çekmeyi başardı.

Öyle ki geçtiğimiz mayıs ayında iki ülke "Nil'in Muhafızları" adı altında Sudan topraklarında ortak askeri tatbikat dahi düzenledi.

Yaklaşık iki hafta önce Sudan'da meydana gelen ikinci darbeyle görevden uzaklaştırılan Başbakan Hamdok'un, ülkesindeki isyancı örgütlerle uzlaşı sağlamışken Etiyopya ile aidiyeti tartışmalı Fashaga bölgesi üzerinden gerilim yaşanmasına sıcak bakmadığı biliniyordu.

Dahası Hamdok, ekonomik kriz içerisindeki ülkesini yüksek maliyetli bir maceraya sürüklemek istemiyor; Etiyopya'nın bütünlüğü, güvenliği ve istikrarı için her türlü gayreti sarf edeceğini dillendiriyordu.

Ancak Mısır'a yakın olan ve her iki darbe öncesinde de Mısır'dan icazet aldığı iddiaları bulunan Sudan'daki askeri kanadın aynı kaygıları taşımadığı anlaşılıyor.

Dolayısıyla Abiy'in önündeki askeri ve siyasi faturanın bir kısmı, Mısır ve Sudan'ı karşısına almak suretiyle TDF'yi tam anlamıyla tecrit edememesinden kaynaklanıyor.

Resim-3.jpg.png

Abiy Ahmed ve Abdülfettah El-Burhan. Fotoğraf: Reuters/Mohamed Nureldin Abdallah

 

Çok bilinmeyenli denklem

Mevcut durumda Abiy'in arazideki şartları tersine çevirip başkenti tehdit eder konumdaki TDF/OLA güçlerini püskürtmesi olası görünmüyor.

Cibuti ve Kenya bağlantılarını sağlayan ana lojistik arterleri kesilmiş olan 5 milyon nüfuslu Addis Ababa'nın uzun süre dayanamayacağı aşikar.

Dahası, başkente hapsolmuş bir merkezi yönetimin meşruiyeti de gün geçtikçe daha çok tartışılacak.

Bu minvalde geçiş sürecinin kolaylaştırılması ve müzakerelerin önünün açılması için Abiy'in askeri bir darbeyle görevden uzaklaştırılabileceği konuşuluyor.

Abiy de 1991 yılında devrilen Devlet Başkanı Mengitsu Haile Mariam gibi, kendisine uzun süreli ikamet imkanı tanıyacak ülke alternatiflerini değerlendirmeye şimdiden başlamış olabilir.

TDF'nin Abiy yönetimini devirdikten sonra başkenti OLA'ya teslim edip kendi bölgesine çekilerek bağımsızlık ilan edeceğine dair spekülasyonlar bulunmakla birlikte TDF, süreç içerisinde Etiyopya'nın bir parçası olarak kalma iradesine sahip olduğuna dair mesajlar verdi.

Ancak, başkenti ele geçirerek ülkedeki tartışmasız en büyük askeri güç olduğunu yeniden gösterse dahi Tigrayların 2018 yılı öncesinde sahip olduklarına benzer bir otorite dayatabilmeleri zor.

Zira geçmiş antidemokratik ve otoriter sicilleri ile Abiy sonrası yaşananlar, çarkların geriye çevrilmesinin önündeki büyük engeller.

Muhtemelen ABD öncülüğünde gerçekleştirilecek görüşmeler neticesinde Etiyopya'daki aktörlerin, ilk aşamada Abiy'siz bir geçiş dönemi üzerinde uzlaşması, akabinde ise 1994 tarihli federal sistemi revize etmesi veya sil baştan yeni bir sistem oluşturması beklenebilir.

Öte yandan, Etiyopya'da siyaset ve iktidarın sıfır toplamlı bir oyun olarak görülmesi ve devam eden iç savaşın derinleştirdiği husumetler, uzlaşı zeminini ortadan kaldırmamakla birlikte önemli ölçüde daraltıyor.

Etiyopya halkının bir arada yaşayabilmesi tüm tarafların hür iradeleriyle üzerinde uzlaşacakları yeni bir toplumsal sözleşme ve daha demokratik bir siyasal sistem altında mümkün.

Bunun dışındaki geçici çözüm alternatifleri veya dayatmalar, siyasi açıdan radikal değişikliklere sahne olmasına rağmen imparatorluk sınırlarını büyük ölçüde koruyabilmiş Etiyopya'nın parçalanmasıyla sonuçlanacak bir süreci tetikleyebilir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU