Bakan Özer: Öğrencilerin başarısının PISA ve TIMMS benzeri yeni bir sistemle ölçülmesi için çalışma yürütüyoruz

Özer, "PISA'da ortaya çıkan okullar arası başarı farkının kaynağı liselerde değildir, okul öncesinden başlayan bir farktır" dedi

Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda bakanlığının 2021 bütçe teklifinin görüşmelerinde milletvekillerinin soru ve eleştirilerine yanıt verdi / Fotoğraf: AA

Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, öğrencilerin başarısının her yıl PISA ve TIMSS benzeri yeni bir sistemle ölçülmesi için çalışma yürüttüklerini açıkladı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Salgın sürecinde öğrencilerin 1,5 yıllık öğrenme kaybı, travma ve psiko-sosyal eksiklikleri için özel destek programı uygulanacağını belirten Özer, bu süreçte okullara yönelik eleştirel konuşanlara seslenerek, "AVM'ler ve oteller için de konuşun" dedi.

Milliyet'ten Önder Yılmaz'ın haberine göre Özer, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda bakanlığının 2021 bütçe teklifinin görüşmelerinde milletvekillerinin soru ve eleştirilerine yanıt verdi.

"Yükseköğretimdeki net okullaşma oranı yüzde 44"

2002'de yükseköğretimdeki net okullaşma oranının yüzde 14 olduğunu ve bu oranın şu anda yüzde 44'e çıktığını belirten Özer, "Eğer şu anda kötü olarak değerlendirdiğimiz, kalitesiyle ilgili sorunları olduğunu varsaydığımız üniversiteler olmamış olsaydı, net okullaşma oranının yüzde 44'e çıkması mümkün değildi. Bugün kaliteli olduğunu düşündüğümüz tüm üniversiteler başlangıçta çok mütevazı başlangıçlarla kurulmuştur" dedi.

"İyileştirmeleri takdir etmekten neden aciziz?"

Uluslararası göstergelerde bile mutabakat sağlanamadığını beliren Bakan Özer, "Yani TIMSS'deki, PISA'daki iyileştirmeleri takdir etmekten neden aciziz? Sanki 2002'den önce TIMSS'de tepedeydik de son 20 yılda düşmeye başladık" diye konuştu.

"Başarı farkı okul öncesinden"

Türkiye'nin eğitim sistemindeki en kritik problemin okullar arası başarı farkı olduğunu beliren Özer, şöyle konuştu:

PISA'da ortaya çıkan okullar arası başarı farkının kaynağı liselerde değildir, okul öncesinden başlayan bir farktır. Dolayısıyla birinci hamlemiz, sorunun başladığı noktadaki sosyoekonomik seviyesine bakmaksızın tüm vatandaşlarımızın okul öncesi eğitime erişimini artırmak olacak. Okullar arası imkân farklılıkları da azaltılacak

Yeni göreve başlayan öğretmenlere 3 aylık eğitim

Ekonomik kalkınma ve iş gücü piyasasına bağımlı en kritik eğitimin mesleki eğitimi olduğunu ve mesleki eğitimi artık işverenlerle birlikte dizayn ettiklerini söyleyen Mahmut Özer, öğretmenlerle ilgili olarak da şunları söyledi:

Yeni aldığımız öğretmenleri direkt okullara öğretmen olarak başlatmaktan ziyade 3 aylık bir eğitim programından geçirmeyle ilgili yeni bir çalışmamız var. Öğretmenlerin nitelikleri arasındaki farklılıklar azaltılacak. Bunun için, tüm öğretmenlerimize mesleki gelişim, kişisel gelişim ve liderlik eğitimi desteği vereceğiz

"Kim ister bir sınıfta kalabalık öğrenci olsun?"

Kalabalık mevcutlu sınıflar hakkındaki eleştirileri de yanıtlayan Özer, "850 bin dersliğimizin yüzde 56'sı yani 476 bin 850 sınıfta öğrenci sayısı 25'in altında. 26 ile 30 arası yüzde 18, 31 ile 35 arasında yüzde 16. Kim ister bir sınıfta kalabalık öğrenci olsun? Örneğin Esenyurt'a 73 okul yapacağız. Boş geçen bir dersimiz de yok" dedi.

"İzmir depremini 1 ayla kurtardık"

Okul güçlendirme ve yıkımı çalışmaları hakkında da bilgi veren Bakan Mahmut Özer, İzmir depremini örnek gösterdi.

Özer, "İzmir depremini 1 ayla kurtardık, eğer 50 tane okulu yıkmamış olsaydık ciddi sıkıntı yaşanacaktı. Depremden önce o okullar yıkıldı. Tüm okullarımız nasıl Kovid sürecinde en güvenli yerse, fiziksel olarak depreme en dayanıklı mekânlar" diye konuştu.

"AVM'leri de konuşun"

Okullardaki vaka sayıları ile ilgili eleştirilere de yanıt veren Milli Eğitim Bakanı, şunları söyledi:

Yüz yüze eğitime devam etmek için 2 aydan beri çırpınıyoruz. Gerçekten, okullarla ilgili çok rahat konuşan toplumuz. Bir akademisyen okulların açılıp kapanmasıyla ilgili görüş serdettiği zaman hangi kitleleri etkilediğini ve bunun gerçekten rasyonel bir politika olup olmadığını düşünmeden çok rahat bir şekilde konuşabiliyor ama aynı refleksi biz AVM'ler için, oteller için göremiyoruz. Okulların kapanmasıyla ilgili hiçbir durum söz konusu değil

"Tüm sınıfları kapalı olan tek bir okulumuz yok"

Bakan Mahmut Özer, dün akşam da CNN Türk'te katıldığı programda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Öğrencilerin ve velilerin Kovid-19 açısından kaygılanması gereken bir durum olmadığını dile getiren Özer, "Sağlık Bakanlığı ile birlikte bu süreci yürütüyoruz. Biz aslında okul veya il, ilçe bazlı bir sistematik geliştirmedik. Bir sınıfta 10 gün içerisinde en az 2 Kovid-19 vakası olursa o sınıfı 14 gün karantinaya aldık. Sağlık Bakanlığımız Bilim Kurulu bunu 10 güne düşürdü. Hatta bir esneklik daha sağlandı. 5 gün içerisinde semptom göstermiyorsa öğrenci velisinin rızasıyla PCR yapıp negatif çıkarsa eğitime geri dönebiliyor. 57 bin 108'i devlet olmak üzere 71 bin 320 okulumuz var. Bugün itibarıyla kapalı olan sınıf sayısı 1721. Sistem kendi kendini kapatana kadar okullar açık olacak. Eğer 850 bin sınıfın tamamı bu prosedür çerçevesinde iki vakayla kapanıyorsa okullar kapanmıştır. Onun haricinde sistem sürekli rutinde. Şu anda tüm sınıfları kapalı olan tek bir okulumuz yok" dedi.

Okul öncesi eğitim

Eğitimde öncelikli hedefler belirlediklerini aktaran Özer, bunların ilkinin okul öncesi eğitime erişim olduğunu söyledi.

Özer, okuldaki akademik başarının tahmin edilemeyecek düzeyde okul dışı faktörlere bağlı olduğunu anlatarak, "Ebeveyninin eğitim seviyesine, gelir seviyesine, evdeki kütüphaneye bağlı. Ebeveynin ekonomik seviyesiyle erken yaştaki akademik başarı arasındaki korelasyon çok yüksek. Sosyoekonomik seviyesi yeterli olan ailelerin çocuklarının eğitime eriştiğini, bir kesimin de erişmediğini düşünün. İlkokula başladığında hazır bulunuşlukta ciddi bir fark ortaya çıkıyor. Okul dışı sosyoekonomik seviyenin getirmiş olduğu farkları minimize etmeye çalışıyoruz. Şu anda 3 yaş grubunda okullaşma oranı yüzde 14, 4 yaş grubunda yüzde 35, 5 yaşta ise yüzde 78. Bizim 2022 itibarıyla hedefimiz, 3 yaşta yüzde 50'ye, 4 yaşta yüzde 70'e, 5 yaşta ise yüzde 100'e çıkarmak istiyoruz" değerlendirmesinde bulundu.

İstanbul'a 1000 anaokulu yapılacak

3 ve 4 yaş grubunda dezavantajlı bölgelere ağırlık verileceğini aktaran Özer, İstanbul'a 1000 anaokulu yapılacağını kaydetti.

Özer, 5 bin anasınıfını 2. döneme yetiştirecekleri bilgisini vererek, 5 yaştaki yüzde 78'lik okullaşma oranının yüzde 85'e çıkacağını dile getirdi.

Bakan Özer, diğer hedeflerini; okullar arasındaki imkan farklarının minimize edilmesi, öğretmenlerin mesleki gelişimleri için desteklerin verilmesi ve mesleki eğitim olarak sıraladı.

 

AA, Milliyet, Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU