Geleceğimiz gelişmekte olan ülkelerin kömürü bırakmasını sağlamaya bağlı

Gelişmekte olan ekonomileri çok ihtiyaç duyulan enerji geçişine teşvik etmek için imtiyazlı finansman kullanabilir

"Küresel bazda kömür santrallerinin yüzde 93'ü uzun vadeli sözleşmelere ve rekabetçi olmayan tarifelere bağlı, bu da rekabet avantajlarını kaybettikten yıllar hatta onlarca yıl sonra bile faaliyette kalmalarına imkan tanıyor" (AFP)

Eğer kömür bir ülke olsaydı, açık ara tek başına en büyük sera gazı salımcısı olurdu. 2020'de yakılan kömürler 13 milyar 700 milyon ton karbondioksiti atmosfere saldı, bu toplam CO2 salımlarının yüzde 39'una tekabül ediyor.

İklim değişikliğinin en kötü etkilerinden kurtulmak ve Paris Anlaşması'nı gerçeğe dönüştürmek için kömür alışkanlığımızdan tamamen vazgeçmeli ve kimseyi geride bırakmadan temiz enerjiye geçişi hızlandırmalıyız. Bu her yerde zorunluluk olsa da ilerlemenin önündeki en dik siyasi ve sosyoekonomik engeller gelişmekte olan dünyada yer alıyor. Liderler bu ay COP26 için Glasgow'da bir araya gelirken, en çok ihtiyacı olan ülkelere destek vererek kömürsüz ekonomiyi ilerletmek için elimizde tarihi bir fırsat var.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Kömürün öyküsü, birbirinden çok farklı iki gelişim modeline sahip. Dünyanın en zengin ülkelerinde kömür kaynaklı enerji talebi 2010'dan bu yana yüzde 18,6 düşüşle keskin biçimde azalıyor. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ülkeleri 2019'da tarihteki herhangi bir zamandan daha fazla kömür santralini devre dışı bırakırken, temiz enerji artık giderek daha fazla norm halini alıyor. Rüzgar çiftlikleri ve güneş enerjisi santralleri sanayileşmiş ülkelerde yeni enerji komisyonlarının şaşırtıcı biçimde yüzde 95'ini oluşturuyor.

Öte yanda kömürün elektrik şebekesinin yüzde 44'ünü işgal ettiği ve genişleyen ekonomik büyümeyi körüklediği gelişmekte olan ülkelerde bu tablo çarpıcı biçimde farklı. Yükselen Küresel Güney'de ekonomiler kısa vadede hâlâ kömür enerjisini tercih edebiliyor.

Kömürün halen güç sahibi olmasının nedeni karmaşıktır. Bunun açıklamalarından biri, dünyanın birçok yerinde olduğu gibi, kömür üretiminin serbest piyasanın gelgitlerinden korunması. Küresel bazda kömür santrallerinin yüzde 93'ü uzun vadeli sözleşmelere ve rekabetçi olmayan tarifelere bağlı, bu da rekabet avantajlarını kaybettikten yıllar hatta onlarca yıl sonra bile faaliyette kalmalarına imkan tanıyor. Buna ek olarak, fosil yakıt sübvansiyonlarından en fazla kömür yararlanıyor ve böylece gezegenimiz için tehlikeli bir statükoyu devam ettiriyor.

Başka bir neden daha az belirgin olsa da daha az kritik değil. Gelişmekte olan ekonomiler muazzam yatırım potansiyeli sunsa da özel finansörler sağlam yenilenebilir enerji politikalarına sahip olmayan ülkelerde temiz altyapının finansmanına temkinli yaklaşıyor. Örneğin gelişmekte olan 108 ekonomiyi kapsayan bir BloombergNEF araştırmasında, içlerinden sadece yüzde 41'inin temiz enerji hedeflerine ulaşan düzenleyici mevzuat iklimine sahip olduğu anlaşıldı.

Bizler en acil iklim krizine bakarken uluslararası toplum da gelişmekte olan ülkelerin hızlı ve adil bir kömür geçişinin önünde yatan sosyal, ekonomik ve politik engelleri aşmalarını sağlayacak çözümler arkasında birleşmeli.

Bu bağlamda imtiyazlı iklim finansmanı, ilgili iklim alanlarında etkili olduğu kanıtlanmış bir araçtır. İmtiyazlı finansman, daha iyi bir iklim geleceğinin zeminini oluşturan teknolojilere, politikalara ve topluluklara ortak yatırımların teşviki için genellikle kamu ve çok taraflı kuruluşlardan verilen hibeler veya piyasa oranının altında finansmandır.

Ben de gelişmekte olan ülkelerde iklim eylemine adanmış, dünyanın en büyük çok taraflı fonlarından biri olan İklim Yatırım Fonları'na (CIF) liderlik ediyorum. İmtiyazlı finansman vasıtasıyla Fas'ın Nur-Varzazat konsantre güneş enerjisi santrali (dünyanın en büyüğü) ve Güney Amerika'daki ilk jeotermal tesisi gibi gelişmekte olan ülkelerde çığır açan iklim eyleminin desteklenmesi amacıyla özel sektör, çok taraflı kurumlar ve hükümet ortaklarından 61 milyar dolar (yaklaşık 590 milyar TL) aktarılmasını sağladık.

Gelişmekte olan ekonomileri çok ihtiyaç duyulan enerji geçişine teşvik etmek için imtiyazlı finansmanı iki şekilde kullanabiliriz ve kullanmalıyız. Birincisi, enerji sistemlerimizin değişken yenilenebilir enerjiden daha fazla pay almaya hazır olmasını sağlarken temiz enerji kapasitesine yatırımı artırmaya devam etmemiz gerektiği aşikar. Bundan kaçınılamaz.

İkincisi ve eşit derecede önemlisi, imtiyazlı finansman, ortakları bir araya gelip kömür kullanımının bırakıldığı geçiş için bilinçli olarak tasarlanmış acil çözümlere kılavuzluk yapmaya teşvik edebilir ve bunun hayatta kalmak için fosil yakıtlara bağımlı topluluklar üzerinde asgari etkiyle gerçekleşmesini sağlayabilir. Bunun için, geçişin nasıl gerçekleştiği ve nihayetinde kimin faydalanacağına dair söz sahibi olmalarını sağlamalıyız.

Gelişmiş ülkeler bu amaç uğruna büyük fon havuzları tahsis ederken, gelişmekte olan ülkeler açısından şimdiye kadar böyle bir imkan mevcut değildi. CIF'in yeni kurulan Kömür Geçişini Hızlandırma ve Yenilenebilir Enerji Entegrasyonu girişimleri, kömürden adil bir geçişi hızlandırmak ve yenilenebilir enerji kapasitesini artırmak için yeniliklerin denenmesi ve ölçeklendirmesi amacıyla esnek ve öngörülebilir imtiyazlı sermaye sağlayacak.

Bu adımı attık fakat bu, enerji sektörümüzde ve diğer sektörlerde derin bir dönüşüm için daha geniş bir hareketin sadece başlangıcıdır ve öyle olmalıdır. Ortak iklim geleceğimiz buna bağlı.

Mafalda Duarte, gelişmekte olan ülkelerde iklim çözümlerine kılavuzluk yapmak ve onları ölçeklemek için çalışan, dünyanın en büyük çok taraflı fonlarından biri olan İklim Yatırım Fonları'nın CEO'sudur



https://www.independent.co.uk/climate-change/opinion

Independent Türkçe için çeviren: Kerim Çelik

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU