Darağacındaki demokrasi panayırı

Nuray Mert Independent Türkçe için yazdı

Demokrasilerin sonu, hak, hukuk ve özgürlüklerin sonu demektir. “Onu biliyoruz, o tecrübeyi yaşadık, daha ne olsun” diyebilirsiniz. Ama dahası var; dipsiz bir kuyudur, bu tür bir gidişat. Şimdilerde henüz tam kavramadığımız, adını tam koyamadığımız bir aşamaya geçtik; Batı dillerinde “fars”, bizdeki en yakın karşılığı ile “maskaralık” ve kanıksama aşamalarından söz ediyorum.  

Yanlış anlaşılmasın, “maskaralık”, ilk anda komiklik gibi anlaşılabilen bir tabir, ama aslında “kepazelik”ten doğan gülünç hal demek. “Maskara oldu” dediğimizde “kepaze oldu”, “rezilliği ortaya çıktı” demek istiyoruz. Ama rezillik ortaya çıktığında veya bir felaket durumda tepkimiz bazen işi seyirliğe dökmek oluyor, geçmişte ahalinin darağacına asılan adamı seyretmek için panayır kurulması gibi trajik bir seyirlik hali. Bu aynı zamanda, kepazeliği, felaketi olağan saymak, kanıksamakla alakalı bir seyirlik hali.  

Dün akşam böylesi bir seyirlik haline tanık olduk. Yok, darağacı altındaki panayırlar kadar ağır bir örnek değil, ama demokrasinin darağacındaki halini seyirliğe dönüştüren her duruma karşı, insan en kötüsünü hatırlıyor. 23 Haziran’da tekrarlanacak İstanbul Büyükşehir Belediye seçiminin iki büyük adayının bir TV yayınında tartışma programından söz ediyorum.  Affedersiniz ama “Ne demokrasisi, neyin zaferi?” demek isterim. 

Belediye seçimi yapılmış, Ekrem İmamoğlu seçimi kazanmış, ama iktidar bir türlü sonuca razı olmamış; bazı sandıkları saydırmış, olmamış; geçersiz oyları geçerli saydırmış, olmamış; Yüksek Seçim Kurulu tuhaf bir karar ile seçimin yenilenmesi kararı almış; sonra kendi gerekçesini geçersiz sayan bir karar ile aynı seçim kurulları ile seçime gitme kararı almış, sonra onu bozmuş vs. Tüm bunlar olmuşken, sanki normal şartlarda bir seçim yapılıyor ve adaylar eşit şartlarda yarışıyor gibi bir görüntü veren bir tartışma tiyatrosunu ciddiye almak neyin nesi?  

Bunca olandan sonra, kronometre çalıştırıp, iki adaya eşit süre vermek suretiyle adil seçim havası yaratmak fars veya maskaralık değilse nedir? TV stüdyolarında program öncesi heyecan fırtınası estirmeye çalışmak, bıdı bıdı yorum yarıştırmak, tartışma cilalı kepazelik değilse nedir? 

Diğer taraftan, tamam, kavga çıkmasın; tamam her şeye rağmen demokratik kurallar içinde oynamak gerekir, tamam nezaketten taviz vermemek lazım, tamam, tamam, tamam. Ama muhalefet adayının tek itirazı “Sözümü kesmeyin, ben sizin sözünüzü kesmedim” den ibaret mi olur, “Siz saat kaçta açıklama yaptınız, ben kaçta yaptım” laf yarıştırması mı olur? Hiç mi, essahtan bir mevzu açılmaz, hiç olmazsa ucundan ciddi bir konuya gönderme yapılmaz. Kısacası, ne gerek vardı, bu müsamereye hiç anlamış değilim. 

Belki, her şeyin cevabı çok basittir; “kanıksatma/kanıksama”!

"Demokrasilerin sonunun sonu; onun da sonu var, bu dipsiz bir kuyu" diyoruz ya, şimdi o sonun bir başka vahim noktası olan maskaralık ve daha vahimi kanıksama safhasındayız. 

Şimdiye kadar bırakın demokratik siyaseti, sıradan bir hukuk düzeninde olması düşünülemeyecek o kadar çok şey olmuş vaziyette ve hepsini bir şekilde o kadar kanıksamış vaziyetteyiz ki, içi çürük küçük elma şekerleri bile bize yetiyor. “On yedi sene sonra, ilk kez rakip siyasetçiler tartışıyormuş”, bu kadar sıradan bir şeyin bu kadar tantanasının yapılması ve o yetmiyormuş gibi, öncesinde bir de partilerinin protokol imzalaması tam bir maskaralık. 

Herhalde, hiçbir şey tartışmamak konusunda protokol hazırladılar, iktidar partisinin demokrasi görüntüsü vermek gibi bir hevesi olabilir, muhalefete ne oluyor, bilemiyorum. 

İktidar ittifakı, şimdiye kadar o kadar çok şeyi kanıksatmayı başardı ki, bu başarı ancak iki tarafın gayretinin neticesi olabilir. Sadece, son zamanlardan ve ana muhalefet partisinden söz etmiyorum. Gerçi şimdilerde çoğu baş muhalif, ama bu cehenneme giden yolda, iktidarın yaptığı haksızlık, hukuksuzluk, özgürlüklerin kısıtlanmasını allayıp pullayan, normalleştiren ve yavaş yavaş kanıksatan o kadar çok yol arkadaşı oldu ki, nasıl bir garabet içinde yaşıyoruz neredeyse unuttuk. Bari şimdi ana muhalefet de bu yola girmesin.  

Muhalefet etmek, başka yapılabilecek hiçbir şey kalmasa dahi hiç olmazsa kanıksamaya direnmektir. Bir kere ipin ucu kaçmayagörsün, insanın kanıksamayacağı şey yoktur, darağacını seyirlik yapmak dahil. 
 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU