Savunma sanayi araştırmacısı Yıldırım: 20 yıllık süreçte TSK envanteri ciddi anlamda eskidi

Savunma politikaları genellikle övgü toplarken az sayıda olsa bile eksikleri, sorunları gündeme getiren araştırmacılar da var. Bunlardan biri olan Burak Yıldırım ile savunma politikası ve sanayisine dair eleştiri de içeren iddialarına dair konuştuk

Türk Hava Kuvvetleri'ne (THK) bağlı savaş uçakları bir gösteri uçuşunda / Fotoğraf: AA 

Türkiye, son yıllarda kendi silah sanayisini geliştirmek için yoğun bir çaba gösteriyor.

Bu kapsamda özellikle insansız sistemler, füze teknolojisi ve zırhlı personel taşıyıcılarda ciddi aşamalar kaydedildi.

Büyük ölçüde Türkiye'de imal edilen sistemlerin son yıllarda farklı coğrafyalardaki çatışmalarda da başarıyla kullanıldığı görülüyor.

Bunun sonucunda örneğin Türkiye'de üretilen silahlı insansız hava araçları (SİHA) ve zırhlı araçlar, artan bir şekilde daha fazla ülkeye ihraç ediliyor.

Dışarıdan bakıldığında ciddi bir başarı var gibi görünse de savunma politikasına ve sanayisine dair eksiklerin de olduğu ifade ediliyor. 

Bunları dile getirip eleştirel görüşleri seslendiren araştırmacı ve uzmanlar da var. Burak Yıldırım bunlardan biri.

Yıllardan beri Türkiye'nin silahlanma politikasını ve savunma sanayisini yakından takip eden Yıldırım, sorularımızı cevapladı.

burakyıldırım.jpg
Burak Yıldırım / Fotoğraf:@ltburakyildirim

 

"Ekonomik darboğaz nedeniyle Türkiye, projeleri bitiremeyecek noktaya gelebilir"

Türkiye'nin ağırlık verdiği belirtilen savunmada yerli üretimde süreç nasıl yürüyor?

Türkiye ambargolar nedeniyle tedarik edilemeyen teçhizatların yerli muadillerini üretmek amacıyla çok ciddi bir savunma sanayi proje havuzu oluşturdu. Ancak bu havuzun içinde birbirini ikame edecek projeler de var. Şu anda hayati derecede ihtiyacımız olmayan projeler de var. 2040'lara kadar bitirilmesi gereken projelerin maliyeti 85 milyar dolar civarında. Yerli imkanlarla üretilebilecek hiçbir projeye karşı olmamakla birlikte kaynaklarımızı doğru yönetmediğimizi söylemeliyiz. İhracat hacmi sağlayabilecek projelere öncelik vermeliyiz. Döviz kurundaki yukarı yönlü hareketlilik bu maliyetleri her geçen gün arttırıyor. Kimse bu ihtimali dillendirmek istemiyor ama ekonomik darboğazdaki Türkiye bu nedenle başlattığı projeleri bitiremeyecek noktaya gelebilir.

fırkateyn.jpg
Türk donanmasına bağlı Gediz fırkateyni bir liman ziyaretinde / Fotoğraf: AA

 

"Böyle giderse denize açılamayan çok sayıda firkateyn ve korvet göreceğiz"

Diğer yandan son 20 yıllık süreçte TSK envanteri ciddi anlamda eskidi. Donanma platformlarımızın büyük kısmı zaten ABD ve Fransa'nın envanterinden çıkardıklarından oluşmaktaydı. Bunların modernize edileceği duyuruldu. F-16'ların gövde ömürleri çok sık tartışılıyor ancak asıl problem F-16'ların önemli bir kısmının teknolojik olarak da geri kalmış olmasıdır. Blok 30 serileri için planlanan "Özgür'' projesi hala gerçekleştirilemedi. Böyle giderse deniz üslerine demir atmış; denize açılamayan çok sayıda firkateyn ve korvet göreceğiz.

"Bu tür projelerin altından kalkacak teknik bilgi ve birikime sahip değiliz"

Yerli üretime ağırlık verilmesinin de handikapları var mı?

ABD, İsveç'ten obüs mermisi, Almanya'dan tank namlusu, İtalya'dan firkateyn alıyor ve 5. nesil savaş uçağını 10 ülkeyle ortak olarak yürütüyor. Türkiye ise bu ölçekteki projeleri tek başına yürütmeye çalışıyor. Bu tür projelerin altından kalkacak teknik bilgi ve birikime sahip, gerekli teknik bilgi ve birikimi tek başımıza üretecek kadar maddi imkanlara da sahip değiliz. Yerli ve milli imkanlarla üreteceğimizi ilan ettiğimiz platform ve teçhizatlar için gereken üretim altyapımız da yeterli değil. Tüm bu sorunları çözmek zorundayız ve ekonomik problemlerimiz giderek büyüyor. Ordunuzu tamamen yerli imkanlarla donatmayı istemek bir şey, bunu yapabilecek imkanlara sahip olmak ise başka bir şey.

anadolu.jpg
TGC Anadolu / Fotoğraf: AA

 

"TGC Anadolu bize çok pahalıya mal oldu"

Gereksiz diyebileceğiniz proje var mı?

Gereksiz diyemeyeceğim ancak şu anda zorunluluk olmayan oldukça büyük bir proje var; TCG Anadolu. Bu gemi LHD olarak sınıflandırılan bir gemi. Üstüne F-35 konuşlandırmayı planlıyorduk. İspanyol Navantia firmasının inşa ettiği Juan Carlos II isimli geminin neredeyse aynısı bir platform, ithal tasarım ancak Türkiye'de inşa ediliyor. Donanmanın bayrak gemisi olacak ve bize çok pahalıya mal oldu. İhraç edemeyeceğiz de. Üstelik işletme maliyetleri de çok yüksek olacak. Bu projeye harcadığımız ve harcayacağımız maddi kaynakları İSTİF (İstanbul sınıfı firkateyn) ve TF2000 (hava savunma destroyeri) için harcayabilirdik, Altay (ana muharebe tankı) için güç ve aktarım ünitelerinin üretimlerine kaynak ayırabilirdik. Bu platformları ihraç edip yaptığımız yatırımı amorti edebilirdik. TSK'nın alımlarına bağımlı olmayan ve küresel rekabet gücü olan bir savunma sanayisinden bahsediyor olabilirdik. Üstelik bu gemi askeri gerekliliklerden çok siyasi propaganda ve algı çalışmasının öznesi olmuş durumda. Üstüne inebilecek uçağımız yok, Navantia yetkililerine göre S/İHA da indirmek mümkün değil.

s400.jpg
S-400 hava savunma füzeleri / Fotoğraf: AA

 

"S-400, en gereksiz satın alım"

S-400'lerin alımına nasıl bakıyorsunuz

S-400 alımı cumhuriyet tarihimizin en gereksiz satın alımıdır. Türkiye'nin hava savunma sistemine gerçekten çok büyük ihtiyacı vardır. Fransa-İtalya ile SAMP-T üretimi için protokolümüz vardı ancak sürüncemede kaldı; bu ihtimal kızağa çekildi. SİPER gibi bir projemiz var ve ilk katmanları seri üretime geçtiler. Her açıdan zarar gördüğümüz ve teknoloji transferi içermeyen bu alım ne olursa olsun yapılmamalıydı. SİPER'e bu kadar güveniyorsak ve bu sistemi de siyasi propagandanın nesnesi yapıyorsak neden S-400 aldık?

siha.jpg
Türkiye, SİHA'ları aktif kullanan ülkelerden biri / Fotoğraf: AA

 

"TSK kurmayları, SİHA doktrini ile yeni bir çağın kapısını açtılar"

Türkiye'nin ve sistemlerinin farklı coğrafyalardaki askeri operasyonlarda başarı kazanması ya da kazanır gibi görünmesi izlenen politikanın doğruluğunu gösterir mi

Benim başarı olarak gördüğüm tek şey ise izlenen politikalardan bağımsız olarak TSK kurmaylarının İHA, SİHA operasyonlarıyla ilgili olarak oluşturdukları doktrin ile bu alanda öncü role sahip olmalarıdır. TSK kurmayları oldukça yenilikçi ve yaratıcı bir yaklaşımla yeni bir çağın kapısını açtı. Tüm dünyaya bu platformların nasıl kullanılabileceğini öğrettiler. Topçu birliklerimiz medyada kendine pek yer bulmasa da Libya'da rüştlerini ispat ettiler. Burada bir ayrımı yapmamız gerekiyor. Buralardaki başarıların büyük kısmı askeri personelimize aittir, neticede ürettikleri çözümler evrenseldir ve teçhizattan bağımsızdır. Farklı teçhizatlarla da bu doktrini uygulamak mümkündür.

tsk.jpg
TSK'ya bağlı tanklar bir geçit töreninde / Fotoğraf: AA

 

"İhraç edebileceğimiz platformları üretmek önceliğimiz olmalı"

Sizce savunma sanayisinde nelere öncülük verilmeli?

Küresel savunma trendleri arasında yoğun talep gören platformlar var. Bunların bir kısmını üretebilecek ve rekabetçi olabilecek kapasitemiz bulunuyor. Mesela dünya donanmaları OPV'lere (Açık deniz karakol gemisi) ciddi talep gösteriyor. Silah yükü daha az olan ancak devriye görevlerini yerine getirebilen bu platformları üretip hızlıca envanterimize alabilirsek çok ciddi ihracat başarısı gösterebiliriz. MİLGEM sınıfı korvetlerin ihracat potansiyeli mevcudun çok daha üstünde. Bunun için biraz geciktiğimizi kabul etmemiz lazım. Keza İSTİF sınıfı firkateynleri de üretmiş olsaydık FREMM karşısında fiyat avantajıyla ciddi başarı kazanabilirdik. Halihazırda FNSS üretimi Kaplan hafif tanklarını ihraç ediyoruz, yabancı olduğumuz bir pazar değil. Kısaca özetleyecek olursak ihraç edebileceğimiz platformları üretmek önceliğimiz olmalı. TSK'nın ihtiyaçları elbette göz ardı edilmemeli ancak bu ihtiyaçları karşılayacak kaynakları da başka türlü sağlayamayız. TCG Anadolu yakında testlere başlayacak, artık bu proje için söyleyecek bir şey de yok. Ancak bu sınıfta üretilmesi planlanan TCG Trakya için aceleci olmamalıyız. İSTİF ve TF2000 envantere girmeden böyle bir maceraya girmemeliyiz. TCG Trakya'yı sırf üstüne S/İHA koyabilmek için kızağa koyarsak TSK'nın da ihtiyaçları ertelenmiş olacak. İsrail balistik füze fırlatabilen denizaltıları envanterine almaya başladı, Doğu Akdeniz'de bu kabiliyete tek başlarına sahip olmamalılar, Reis ve MİLDEN kritik öneme sahip.

"Akıncı ve Aksungur'dan birisini seçmeliyiz"

Baykar Akıncı ve Tusaş Aksungur birbirlerinin muadili platformlar. Stratejik planlamamız birisini seçmeli ve diğer taraf da tüm bilgi ve birikimini seçilen platforma devretmeli. Hem özel sektörün hem de kamunun muadil platform geliştirmesi kaynak israfına sebep oluyor.

f-35.jpg
Türkiye, F-35 projesinden çıkarıldı / Fotoğraf: AA


F-35 projesine geri dönmemiz sağlanmalıdır, bu konu tartışmaya açık değildir. İsrail bu uçağı operasyonel olarak kullanmaya başladı, Yunanistan da F-35 talebini ABD'ye iletti. Rusya da Checkmate platformuyla F-35'e denk bir uçağa sahip olmayı planlamaktadır. Bölgemizdeki geleneksel hava üstünlüğünü sağlamak için bizim de F-35'lere sahip olmamız gerekiyor. 100-120 arasında bir adette olmasa da 60-70 arasında F-35'in envanterimizde olması ihtiyaç duyulan rahatlığı sağlayacaktır.

uzmançavuşlar.jpg
Uzman çavuşlar, TSK'daki profesyonel kadronun önemli bir kısmını oluşturuyor / Fotoğraf: AA

 

"Askeri personel sıkıntılarını duyuramıyor"

Son olarak ordu dediğimiz kavram çeşitli kuvvetlere dağılmış teçhizatlardan ibaret değildir. İnsan faktörünü ve görev yapan askeri personel faktörünü kimse konuşmuyor. Askeri personel de konumları ve ilgili kanunlar gereği yaşadıkları sıkıntıları duyuramıyor. TSK'nın astsubay ve uzman erbaş seviyesinde çok ciddi bir özlük hakları iyileştirmesine ihtiyacı var. Dışarıdan ‘'asker'' diye bakılan bu insanlar çok zor koşullarda, gelecek güvencesine tam olarak sahip olmadan görevlerini büyük bir fedakarlıkla yapmaya çalışıyorlar. Ülkeleri için savaşırken gazi olan birçok vatandaşımız basit gerekçelerle resmi olarak gazi olarak bile kabul edilmiyorlar. Bu ayıbı ortadan kaldırmamız lazım.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU