Muhalefet, Milletin Anayasası'nı hazırlamalı

Derin Koçer Independent Türkçe için yazdı

Türkiye'nin üzerinde 2017'nin Nisan'ından beri bir hayalet dolaşıyor: Anayasa Hayaleti… 

Zira bütün milletin kaderini belirleyeceği hâlde milli bir uzlaşıyla değil; referandumların kısır yüzde 50 artı 1 matematiğiyle kabul edilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin Türkiye'yi yönetilemez bir ülke hâline getireceği, daha o geceden belliydi. 

Türk Tipi Başkanlık, beklendiği gibi, kriz üretti: Derin bir ekonomik buhran, durdukça biriken ve çözümsüzlükte boğulan sorunlar, milleti esir aldı. 

Maliyeti, halkın cebinden çıktı. 

Oysa anayasa, milletin anayasası değildi. Yüzde 50 artı 1'indi. 

Çözüm değil, sorun üreteceği bir kişinin etrafına örülen yapısından belli olan bu yeni anayasanın yerine ne gelmesi gerektiği, referandum gecesi tartışılmaya başladı. 

Gecikmeli de olsa yeni sistemin hükümetini kuran Cumhur İttifakı da bu tartışmalara katıldı. Anayasa Hayaleti, 'kulis' denen o gizemli yemekhanede bir süredir geziyordu: Teklif MHP'den gelecekti; pazarlıklar devam ediyordu, inek dağa kaçtı, dağ kim bilir nereye gitti falan filan… 

Fakat o hayalet, Meclis'in merkezine oturdu dün. 

Yeni Yasama Yılı'nın açılışında konuşan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, odadaki hayaletin adını koydu:

"Meclisimizin mümkün olursa tamamının uzlaşmasıyla hazırlanacak bir yeni Anayasa, milletimize vereceğimiz en güzel 2023 hediyesi olacaktır'' dedi;

Bunun için, Meclis'te grubu bulunan partilerin yeni Anayasa tekliflerini en kısa sürede kamuoyuyla paylaşmalarını bekliyoruz.


Erdoğan'ın ve onu iktidara getiren ittifakın oylarının her geçen gün eridiği bir ortamda, Cumhurbaşkanı elbette kendine yeni oyun alanları açmaya çalışacak. 

Hele ki Erdoğan'ın etrafına kurulan sistemin; Erdoğan'dan daha az popüler olduğu düşünüldüğünde, daha da anlaşılabilir bir hâl alıyor bütün bunlar. 

Zira Erdoğan, normal şartlarda 2023'te yapılması planlanan cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerde; 'karizmaların' yarışmasını isteyecektir. 

Muhalefetin Erdoğan'ın karşısına rakip bir karakter yerine; sorun üreten sisteme alternatif yeni bir yönetim modeli koyması, Cumhurbaşkanı'nın şansını iyice zorlayacaktır. 

Erdoğan, bunun önüne geçmek için elinden geleni yapacaktır. 

Fakat 'elinden gelenler' arasında gerçekten demokratik, özgürlükçü ve Türkiye'nin üzerinde uzlaşabileceği bir anayasa olacağına ihtimal vermek mümkün değil elbette. 

Zira Türk Tipi Başkanlık Sistemi, sadece Türkiye'nin siyasi yapısını belirlemedi; İstanbul'da İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin yeni taksi plakası çıkartmasını bile engelleyen, bütüncül bir başkanlık hegemonyası kurdu. 

Cumhur İttifakı'nı oluşturan kimi bileşenlerin, bu güçten feragat etmesini beklemek, safdillik olur. Zaten MHP de AKP de düzenli aralıklarla Cumhurbaşkanlığı Sistemi'nden vazgeçmeyeceklerini söylüyor.

Fakat Erdoğan, hiçbir zaman olmadığı kadar kenetlenmiş ve özgüvenli bir şekilde seçim bekleyen muhaliflerin eline altın tepside bir şans sunuyor:

Muhalefet, sistem tartışmasını bugünden başlatmalı ve Erdoğan'ın etrafına örülen sistemin alternatifini toplumun önüne koymalı. 

Ancak bu, şu anda yapıldığı gibi, kapalı kapılar ardında muhalif parti hukukçularının bir araya gelip tartıştığı; toplumdan izole kurgulanan bir anayasa hazırlığı olmamalı. 

Milletten kaçarak değil; halkı dinleyerek, uzlaşı zeminini doğrudan Türkiye'nin insanlarıyla arayarak yeni bir anayasa hazırlanmalı. 

Zira Türkiye'de kurumsal siyasetin, toplumla ilişkisi zaten oldukça zayıf. Bu, toplumun siyasi umutsuzluğunu ve politik aktörlere güvensizliğini de tetikleyen, temel bir sorun. 

KONDA'nın Aktif Vatandaşlık Raporu'nda ortaya koyduğu veriler, Türkiye'de siyaset yapan herkesin tüylerini diken diken etmeli: 

2016'da yapılan araştırmaya göre, toplumun yüzde 53'ü siyasete etki edebileceğini dahi düşünmüyor. 

Yüzde 82'si herhangi bir sivil toplum kuruluşuna üye ya da gönüllü değil. 

Üstelik, siyasete ve sivil topluma katılım, insanların 'iyi vatandaş' tanımına dahi girmiyor. 

Universum'un uluslararası alanda gençler arasında yaptığı araştırmaya göre de Türkiye'de kamuya hizmet etmeyi planlayan gençlerin oranı; Avrupa ve Kuzey Amerika'ya göre oldukça düşük. 

Yani… Toplumun siyasetle ilişkisi bariz bir kriz içinde.

Bu tablo, sadece ve sadece toplumu siyasetin merkezine koyarak ve milletle beraber siyaset üreterek değiştirilebilir. 

Özellikle anayasa gibi toplumların ruhunu ve ortak yaşam idealini ortaya koyması gereken; bu yüzden de yüzde 50 artı 1 ile değil, milli mutabakatla yazılması elzem olan temel bir konuda, muhalefet kapılarını millete tamamen açmalı. 

Büyük Anayasa Buluşmaları düzenlemeli, ülkenin her köşesine birlikte gitmeli; milleti dinlemeli. 

Her ne kadar İYİ Parti, kendi güçlendirilmiş parlamenter sistem önerisini tanıtmış; DEVA da benzer bir kampanyanın arifesinde olsa da, anayasanın asıl unsuru halk, sürecin ana aktörü olmalı. 

Milletin Anayasası'nı muhalefet; milletle beraber yazmalı. 

Milletin endişelerine dair çözümler, anayasanın merkezinde durmalı. 

Örneğin 28 Şubat'ın travmasını hâlâ yaşayan muhafazakârların kaygıları da son 20 yılda hayat tarzlarına devletin doğrudan müdahil olduğu modernlerin haklarının garantisi de kimlikleri reddedilen Kürtlerin dertleri de o metne yansımalı. 

Milletin Anayasası; özgürlüğü, adaleti ve vatandaşlığı yeniden tanımlamalı; herkesin kendini ait hissedebileceği, demokrasi zemininde buluşup aklıselimle sorunlarına çözüm arayabileceği bir Türkiye Hayali ortaya koymalı. 

O hayale Türkiye inanırsa, 2023'te yapılacak seçimde liderler değil; Türkiye'nin geleceğine dair iki ayrı vizyon kapışır. 

Unutmamak lazım ki Erdoğan'dan daha az popüler olan şey; Cumhurbaşkanı'nın etrafına örülen sistemin ta kendisidir. 

Oy pusulasında kişiler değil, Türkiye'nin önümüzdeki yıllarda nasıl bir ülke olması gerektiğine dair hayaller yarışırsa; tahmin edilenden çok daha farklı bir sonuç ortaya çıkabilir. 

Zira: 

Hiçbirimiz için başka Türkiye yok. 
Hiçbirimiz için başka vatan yok. 
Hiçbirimiz için başka devlet yok. 
Hiçbirimiz için başka gelecek yok. 
Aklımızdan asla çıkarmamalıyız ki; bölünerek büyüyemeyiz. 
Parçalanarak güçlenemeyiz.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU