Sloganlardan uzakta Batı'nın uluslararası sistem için bir vizyonu var mı?

Batı'nın kolektif "eylemsizlik" politikasını, dünyanın geri kalanın alışmak zorunda kalacağı bir gerçeğe dönüştüren dalgalanmalara tanık olabiliriz

Fotoğraf: Kevin Lamarque-Reuters 

Eylemsizliğin sonuçları, Birleşik Krallık'ın (BK) gölge dışişleri bakanı Lisa Nandy, Britanya parlamentosunun 2013'te BK'nın Suriye'ye yönelik bir dış müdahaleye katılmasına izin vermeme kararını böyle açıkladı.

Nandy, İşçi Partisi'nin çoğu üyesi gibi, BK'nın özellikle 2003'te Irak'ın işgaline aktif katılımının sonuçlarından muzdarip olduğu için, dış yabancı müdahaleye karşıydı.

Ancak yine Nandy, BK'nın güneyindeki Brighton kentinde düzenlenen yıllık İşçi Partisi kongresinde yaptığı konuşmada, Suriye'ye müdahaleyi reddetme kararından duyduğu üzüntüyü şöyle dile getirdi:

Eylemin sonuçları var, ancak bazen eylemsizliğin de sonuçları vardır. Bu yüzden Suriye'ye sırtını dönmüş bir dünyanın nasıl göründüğüyle ilgili düşünmenin acısını çekiyorum.


Nandy bu hafta Batı'nın Suriye'ye yönelik politikası hakkında konuşuyordu, gelgelelim, Batı'nın eylemsizliğinin ve sırt çevirmesinin sonuçları, Ortadoğu ve diğer bölgelerdeki bir dizi hassas dosya için de geçerli.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden ve ABD, BK, Fransa ve müttefiklerinin savaştan muzaffer çıkışından itibaren, genel olarak liberal demokratik karakterli Batılı ülkeler modelini takip eden bir çalışma biçimine öncelik veren küresel bir sistem oluştu.


Bu sistemin örnekleri arasında, Rusya ve Çin ile birlikte bu üç ülkenin BM Güvenlik Konseyi'nde sahip oldukları daimi üyelik sistemi, Dünya Bankası ve Bretton Woods sistemi olarak bilinen Uluslararası Para Fonu (IMF) sayılabilir.

O dönem kuşkusuz olumsuz olaylara tanık oldu ve belki de en önemlisi sömürgeciliğin hakimiyeti, dünyayı harap eden büyük Batılı ülkelerin ekonomik ve siyasi çıkarlarının dayatılmasıydı.

Ancak aynı zamanda, kalkınma, ekonomik ve bilimsel gelişme için çalışma, dünya çapında milyonlarca insan için fırsatlar yaratan küreselleşmeye yol açan genel açık olma eğilimi dahil olmak üzere olumlu faktörler de vardı.


Soğuk Savaş sırasında Sovyetler Birliği, Varşova Paktı gibi ittifaklar ve karşıt yaklaşımlarla bu sisteme karşı koymaya çalıştı.

Ancak 1991'de Sovyetler Birliği'nin çöküşüyle ​​birlikte, Batı modeli uluslararası sahneyi tekeline aldı. Ancak 40 yıl sonra bugün, bu tekelleşme geriliyor ve kısmen "eylemsizlikten", kısmen de yanlış eylemden kaynaklanan dalgalanmalara tanık oluyoruz.


2003'te Irak'ın işgalinden, 2011'de Libya lideri Muammer Kaddafi rejiminin devrilmesine katkıda bulunmaya kadar, ABD liderliğindeki Batılı askeri ittifaklar, uluslararası sahnenin bir dayanağı haline geldi.

Bu, genellikle her şey olup bittikten sonra müdahil olan ve olası sonuçları düzeltmeye çalışan BM’nin zayıflamasına neden oldu.


NATO ülkelerinin katılımıyla 20 yıl süren Amerikan işgalinden sonra, kuşkusuz, doğrudan askeri müdahaleye dayalı Batı dış politikasında gözle görülür bir gerileme var.

Bununla birlikte, askeri harekatlar politikasından geri adım atma, bu Batı başkentlerinin, özellikle Washington, Londra ve Paris'in, nüfuzlarını ve tasavvurlarını dünyaya empoze etmek için siyasi çabalarını sürdürdükleri bir zamanda geldi.

Bu ülkelerin net bir vizyona sahip olmaması ve temel dosyalardaki yalpalamalar, bu ülkelerin pozisyonlarının belirsizliğini artırıyor ama onları tamamen sahnenin dışına çıkarmıyor.


Örnek olarak, ABD Başkanı Joe Biden'ın 21 Eylül'de BM Genel Kurulu'na yaptığı konuşmaya bakılabilir.

Biden, bu konuşmayı BM karargahının birkaç metre yakınında gerçekleşen 11 Eylül saldırılarından 20 yıl 10 gün sonra yaptı.

Bu saldırıların hayaleti son 20 yıl boyunca uluslararası sahneye hakim olmaya devam etti ve teröre karşı savaşa ek olarak, insan hakları ile ilgili sloganlar Batı dış politikasının birincil dinamosu oldu.

Biden, konuşmasında ağız dolusu sözlerle, "Bundan sonra Afganistan halkını destekleyeceğiz ve (Taliban'dan) evrensel insan haklarına saygı konusunda beklentilerimizi netleştireceğiz" dedi.

Görünen o ki ABD Başkanı, halka açık infazlardan, kızların eğitimden men edilmesi ile diğer ihlallere Afganistan'da şu anda neler olup bittiğini görmüyor veya görmek istemiyor.

İnsan hakları ve halklara karşı görevleri yerine getirmek gibi Batılı sloganlar, verilen sözlerin uygulanmasına yönelik herhangi bir taahhütte bulunmayan seçim kampanyaları söylevlerine benzer hale geldi.


Biden ve diğer Batılı liderlerin Genel Kuruldaki konuşmaları, Kovid-19 salgınından iklim değişikliğine ve yolsuzluk sorununa kadar dünyanın karşı karşıya olduğu çağın zorluklarıyla yüzleşmek için toplu eylemin gerekliliği hakkında mesajlar verdi.  

Ama gerçekte, bu ekip çalışmasının nasıl gerçekleşeceğine dair bir fikir içermedi. BM halen Güvenlik Konseyi'nin 5 üyesinin veto yetkisi tarafından eli kolu bağlanmış bir sistem.

Kolektif eylem genellikle uluslararası konferanslar, televizyonda yayınlanan ve nadiren uygulanan konuşmalar ile sınırlı.


Batı'nın eylemsizliği haddizatında mutlaka kötü değil. Bununla birlikte, geçtiğimiz on yıllar içinde pozisyonlardaki belirsizlik ve geleneksel müttefikler arasındaki bölünmeler, bu ülkelerin geleceği ve dünya ile ilişkileri hakkında soruları gündeme getiriyor.

Bilhassa Batı'nın istikrarını ve net bir vizyonu temsil eden en belirgin yüzün, 16 yıldan sonra görev süresi sona eren Alman Şansölyesi Angela Merkel’in sahnenin dışına çıkmasıyla birlikte.
 


Berlin kendi iç dönüşümlerini yaşarken, liberal Batılı ülkelerin ilişkilerinde ve aralarındaki iş birliğinin temellerinde İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden bu yana tarihsel bir değişim yaşanıyor.

NATO veya G7’ye dayalı ittifaklar artık sabit ve sağlam değil.


İki hafta önce yaşanan denizaltı krizinin ardından bir tarafta Fransa, diğer tarafta Avustralya, İngiltere ve ABD arasında yaşanan aleni tartışma, bu ittifakın çatladığının ve bu ülkelerin liderlerinin anlaşmazlıkları kontrol altına alıp birlikte çalışamadıklarının kanıtı.

Başta Pekin ve Moskova olmak üzere tüm dünya bu tartışmaları takip etti ve günümüzde alıştığımız ittifakların sarsıldığını öğrendi.

Ancak uzak tarihe bakan herkes, bu devletlerin sıklıkla birbirleri ile rekabet ettiğini, ancak aralarındaki koordinasyonun geçtiğimiz yüzyıllar boyunca olağanüstü ve istisnai olmayı sürdürdüğünü bilir.

Batı'nın kolektif "eylemsizlik" politikasını, dünyanın geri kalanın alışmak zorunda kalacağı bir gerçeğe dönüştüren dalgalanmalara tanık olabiliriz.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Adem İpekyüz

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU