"Ver bağımsızlığı koru koltuğu" mu?

Mayis Alizade, Independent Türkçe için yazdı

Beyaz Rusya'daki seçimlerden bir kare / Fotoğraf: dpa

  “Bir gün önce veya bir ay sonra farketmez,Lukaşenko kaybetmiştir...”

8 Ağustos 2020`de Beyaz Rusya`da gerçekleştirilen Cumhurbaşkanı seçiminin tek amacı 1994`ten bu yana ülkenin değişmez diktatörünün iktidarının  formal tesçilinden başka bir amaç taşımamaktaydı.Ülkenin protestocu kitlesi yeni bir muhalifin  liderin çıkmasını beklediği için Viktor Babariko`nun adaylığına  kısa sürede 400 bin imzanın verilmesi Lukaşenko`yu aşırı kaygılandırdı ve haöse atılan Babariko`ya 14 sene  ceza verilerek sürecin dışına itildi.Bu durum başka bir önemli muhalifin ülkeyi terketmesine sebep olunca köşe yazarı Sergey Tihanovski`nin ismi gündeme geldi ve kuşkusuz,yeni lider arayışında olan muhalif kesim kendisine koşulsuz destek verdi.Ama Tihanovski de hapse atılınca hanımı Svetlana Tihanovskaya adaylığını ilan etti.Aleksandr Lukaşenko gelişen bu süreçleri ciddiye almadı ve 8 Ağustos`ta kendi geleneğine uygun olarak %80.23`lük zaferini ilan etti.Bu sonuç sadece muhalefetin değil önemli sayıdaki devlet memurunun da sokaklara çıkmasına,protesto gösterilerine katılmasna,fabrikalarda konuşmak isteyen Lukaşenko`ya arka çevirmesine neden oldu.Lukaşenko`nun kendi zaferini yirmi yedinci seneye taşıma girişiminin toplumun  büyük direnciyle karşılaşacağını kendisiyle henüz 6 Ağustos`ta Minsk`te söyleşi gerçekleştiren ünlü Ukrayna`lı televizyoncu Dmitriy Gordon “En acı durum Lukaşenko`nun kendi halkına yenilmesini anlamamasıdır.1 gün erken veya 1 ay geç görevi bırakmak zorunda kalacaktır ama bunun kanlı olmamasını dilemek isterdim...” sözleriyle ifade etti. Aleksandr Lukaşenko kendi  toplumunu  “15 dakikalık mesafede NATO uçakları uçuyor” diye tehdit ederken bir anda muhalefetin lideri konumuna yükselen ortaokul öğretmeni Svetlana Tihanovskaya artık Avrupa`daydı ve muhalefete desteğin ilk adımı olarak AB  53.5 milyon Euro parayı da ayırmıştı.Ardından ekonomik yaptırımlar geldiği gibi Beyaz Rusya uluslararası alandan tamamen dışlandı,Rusya`dakiler de dahil yurtdışındaki muhalif gruplar adeta resmi iktidar gibi çalıştı.Kendini vakur göstermeye çalışan Aleksandr Lukaşenko`nun artık nefesinin daraldığı  gözükmeteydi...

        Rusya`nın 1.5 milyard doları işe yaradı mı?

15 Eylül 2020`de Soçi`de Aleksandr Lukaşenko`yu kabul eden Rusya Federasyonu devlet başkanı Putin,en yakın müttefikine (eski SSCB ülkeleri içinde Lukaşenko`yla aynı düzeyde tuttuğu ikinci şahıs Kazakistan`ın eski Cumhurbaşkanı,yeni lderi Nursultan Nazarbayev`dir) 1.5 milyard dollar kredi verdiğinde Beyaz Rusya`nın Batı`yla çok sert bir kavga içindeki liderinin değerlendirmesi “Tüm eski sovyet cumhuriyetleri için de iyi bir derstir” şeklinde olmuştu.Lukaşenko neye işaret etmiş,bu sözleriyle neyi kastetmişti? Sözleri “Başımız  aşırı sıkışınca gideceğimiz kapı vardır,merak etmeyin” diye okuna bilir miydi? Muhalefetin 2020 sonbaharında da devam eden gösterilerine paralel olarak Batı`nın,Minsk`e karşı tüm alanlarda aldığı yaptırım kararlarına direnen  Aleksandr Lukaşenko Moskova`dan iki kere daha kredi kopara bildi(sonuncu kredinin miktarı 500 milyon dolardı)  ama galiba sadece para değil tüm diğer konularda da Moskova`nın sabrı tükeniyordu.Atina`dan havalanarak  Vilnüs`e gitmekte olan bir uçağın “İçinde Beyaz Rusya`lı bir muhalifin bulunmasından dolayı” Beyaz Rusya hava sahasından geçerken Minsk`e mecburi iniş yaptırılarak  muhalif gazetecinin tutuklanması yeni yaptırımlar dalgasını  kendisiyle getirip gelince Aleksandr Lukaşenko bu kez Arap ülkelerinin  mültecilerine vizeyi kaldırarak üçakların ülkesine gelmesine teşvik etmekle kalmadı, onları AB sınırına sürdü.Bu kez devreye giren ABD,özellikle Irak`ı uyarınca Minsk o kozu da kullanamadı ve böylece Rusya`ya muhtaçlık her geçen gün arrtı.2020 Eylül`ünde olayları Minsk`te izleyen ABD Karnegi Vakfı Moskova ofisi uzmanlarından Andrey Kolesnikov, Putin karşıtı-Navalnıy yanlısı Dojd TV kanalına yaptığı değerlendirmede “Rusya Federasyonu`nun,Belarus`u yavaş hazmetmesi sürecinin yaşandığına” işaret etmişti.Geçtiğimiz ilkbaharda Batı`nın muazzam silah desteği verdiği Ukrayna ile Rusya arasındaki tansiyonun yükselmesi Belarus`un durumunu daha da güçleştirdi (o süreçte Türkiye`nin doğru pozisyon aldığını İndependent Türkçe`de yazmıştık). Aleksandr Lukaşenko`nun tüm karşı girişimleri hiçbir kar sağlamayınca sıra  Rusya`ya ilhaka mı geldi?

       `Ekonomik Birlik`in  ardından `Siyasi Birlik` mi gelecek?

Rusya için askeri ve uzay sanayisi araç-gereçleri üreten Belarus`un  süt ürünlerinin Moskova,Sankt-Petersburg v.d. büyük kentlerin marketlerini işgal etmesine ve koruma tedbirleri alınması gerektiğine ilişkin tartışmaların çeyrek asırdan bu yana basın sayfalarında sürmesine rağmen durumlarda herhangi değişiklikler yapılmadan bugünlere gelindi.İki ülke arasındaki `Birlik` (veya ilhak) konuları da  belirli süreden görüşülmekte olup ilk sonuçların elde edilmesini Aleksandr Lukaşenko`nun koltuğu bırakmama kararlığı engellemişti.BDT ülkeleri devlet başkanlarının (Kazakistan devlet başkanının yanısıra Nursultan Nazarbayev daha üst statüdeki `Lider` sıfatıyla katılmıştı) geçtiğimiz Mayıs ayında Aleksandr Lukaşenko başkanlığında gerçekleştirilen çevrimiçi toplantısında Belarus  devlet başkanı her tür baskılara rağmen “entegrasyonu güçlendirmenin kaçınılmaz olduğuna” vurgu yapmıştı.İşte Kommersant gazetesinde Vladimir Solovyov`un `En üst düzeyde kardeşlik hazırlığı` (2 Eylül) yazısından iki ülke arasında üç seneden bu yana görüşülen ve 28 maddesinin imza aşamasına getirildiği `Ekonomik  Birlik` (veya ilhak) konusunun 9 Eylül`de Moskova`daki Putin-Lukaşenko buluşmasının ertesi günü iki ülke Başbakanları tarafından masaya yatırılacağı  ifade edilmiştir.Haberi `sansasyonel ve ilginç` olarak nitelendiren Vladimir Solovyov,devlet başkanlarının talimatlarına rağmen yakın döneme kadar iki ülke arasındaki `Birlik Anlaşması` üzerinde  çalışmaların henüz imza aşamasından uzak olduğunun belirtildiğini ve bundan dolayı ekonomiyi kapsayan 28 maddenin imzalanacağı haberinin bir nevi şaşkınlık doğurduğunu yazmıştır.11 Eylül`de  Minsk`te iki ülke Bakanlar kurulunun iki günlük  toplantısından sonra  Rusya Başbakanı Mihail Mişustin ile Belarus Başbakanı Roman Golovçenko`nun imzalaması öngörülen `Ekonomik Birlik` anlaşması iki ülkenin petrol ve doğalgaz piyasalarının birleştirilmesinin yanısıra vergi ve gümrük alanlarının tek sistemden yönetilmesini öngörmektedir.Rusya Federasyonu ve Beyaz Rusya üstdüzey yöneticileri ve politikacıları ilerleyen dönemde ~Siyasi Birlik` anlaşmasının imza aşamasına geleceğine dikkat çekerek  “AB`nin temelinin de ekonomi alanında bir anlaşmayla atıldığını ve süreç içersinde Schengen düzeyine geldiğini” ifade etmektedirler.

Bunun anlamı Rusya Federasyonu ile Belarus arasındaki  imzalanması beklenen `Birlik` anlaşmalarının aslında eski SSCB`yi diriltme girişimi ola bilir mi? Gazeteye açıklamada kimi Rus yorumcular diğer bir dizi ülkenin de aynı yoldan yürüye bileceğinin ihtimal dışında olmadığını ifade ederken burada öncelikle 30 yıllık süreçte devlet yapılarını güçlendirmemiş ve diktatörlükle yönetilen ülkelerin yeniden resmi şekilde Rusya`nın yörüngesine girme durumunda kalacaklarını ifade etmişler.

`Koltuğu milletin ve devletin bağımsızlığından daha üstün görme  hərsı`  yani.Belarus`u kendi kucağına alan Rusya Federasyonu bu ülkenin Batı dünyasıyla sorunlarını da ilhak ettiğinin fakında mıdır peki?

Bu anlaşmayla yeni bir `Soğuk savaş` dönemine mi giriliyor?

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

DAHA FAZLA HABER OKU