Türk dizileri ve futbol sistemi

Okan Can Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe

Türk dizi sektörü ile benzerlikler gösteriyor Türk futbolu. Yaz sezonu ve kış sezonu olarak, her sezon aynı içeriklerle ile çıkıyorlar seyircinin karşısına.

Yaza merhaba diyen, coşkulu, romantik yaz dizileri gibi başlayıp, kış sezonuna kadar tutması ümidi ile yapılıyor transferler.

Aynı şekilde dizilerdeki gibi gerçeklikten uzak başlıyor futbol sezonu. Transferler ile ümit pompalayan ve hep yeniden başlayan takımlar, adeta yaz dizileri gibi.

Fakat mevsim sonbahara geçtikçe ve yavaştan hava soğudukça içinde şiddet olan, sürekli birbirlerine mesaj veren karakterlerin olduğu, içinde entrikaların yoğunlaştığı dizilerin artması gibi futbol sisteminde sertlik artıyor.

İçinde hakem, federasyon, rakipler arasında tartışmalar ile sertleşen ortam, dizilerdeki gibi güç gösterisine ve afilli mesajlara dönüşüyor.

Fakat hem yaz, hem kış döneminin ortak özelliği, gerçeklikten uzak olması.


Bununla beraber dizi sektörünün ve futbol sisteminin bir başka ortak özelliği de içinde havalı mekânlar, imrenilecek gerçek dışı kahramanlar yaratması.

Bu yüzden de sürekli, yerel kalıyor. Bu yerellik, Avrupa'ya gidene kadar sorun olmuyor. Çünkü kahramanlar, sürekli kendi seyircisine, yaptıklarını büyük bir iş gibi sunuyor.

Ve bu kahramanlar, en büyük Fenerbahçeli, gerçek Galatasaraylı ya da sadece Beşiktaş için yaşayan kişiler oluyor.

Fakat Avrupa kupalarında bir maç, tüm gerçekleri çıplaklığı ile ortaya çıkarıyor. Ve sistem bu şekilde, kendini tekrarlıyor.
 

 

Saha içi çözümleri, transferde aramak paradoks yaratıyor

Avrupa Şampiyonası'ndaki milli takımın ve Galatasaray'ın PSV Eindhoven maçındaki çaresizlikleri, bunu daha da açık gösteriyor.

Özellikle, iki takımın da başındaki teknik direktörlerin, Türkiye futbol kamuoyunda elit ve en önemli teknik direktörleri olarak kabul edilmesi de durumu, daha kronik bir sorun haline getiriyor.

Çünkü sorunu kabul reddetmekten öteye gidemiyorlar, hem Fatih Terim hem de Şenol Güneş.

Ayrıca saha içi çözümü, transferlerde aramak da başka bir paradoks yaratıyor.

Her sene sil baştan başlayan ve sürekli transfer ile mevcut oyunun gelişeceğini zanneden teknik adamlar ve kulüpler, ihtiyacı olan enerjiyi, transferlerden alıyor.

Fakat enerji bittiğinde, yine başa dönüyor. Çünkü oyunun kendisi, enerji üretemiyor.
 

 

Galatasaray Avrupa'da son 3 yılda 16 maçta 1 maç kazanabildi.

Mesela Galatasaray Fatih Terim ile 12 Şampiyonlar Ligi maçında, 1 galibiyet, 8 mağlubiyet ve 3 beraberlik, Şampiyonlar Ligi ön elemelerinde 2 mağlubiyet, Avrupa Ligi'nde 1 mağlubiyet ve 1 beraberlik aldı.

Ve bu 3 yıllık süreçte, 45 transfer yapıldı. Fakat oyun ve oyuncu gelişimi açısından, bir değişiklik yaşanmadı.

Millî takımın Avrupa Şampiyonasındaki oyun çaresizliği ve demode tarzı ile tıkanıklık yaşaması da yerel futbolun Avrupa'daki halini gösteriyor.

Çünkü sürekli tekrar eden, beyaz sayfa açan ve sürdürülebilir başarı olmadıkça, hep geleceği pazarlayan bir futbol düzeni oluyor.


Faal sporcu sayısı artmadıkça, spor kültürü oluşamıyor

Bunun yanında olimpiyatlarda mücadele eden sporculara bakıldığında, hedef ve mücadele açısından, sezonluk diziden çok, gerçek hikâyelere dayanan filmlere benziyor.

Ve bu durum artık, daha fazla yatırım yapılması gereken başka branşlar olduğunu gösteriyor.

Çünkü futbolun yarattığı endüstri, paranın ve cazibenin merkezi olması, oyunun çok sevilmesi, Türkiye'de milyarlarca TL'nin batmasına engel olamadı.

Futbol ne kadar çok sevilse de o kadar çok kendi elitlerini yarattı. Ve kendini yıllarca futbol ülkesi olarak gören bu sistem, kendini kahramanlaştıran aktörler çıkardı.
 


Futbolun güzelliği ve romantizmi üzerinden dönen milyarlarca liranın, artık daha fazla sporcuya ulaşması gerekiyor.

2018 verilerine göre 81 milyon nüfuslu ülkede, 261 bin 849 faal kız sporcu, toplamda ise 695 bin 698 faal sporcu bulunuyor.

Bu rakamlar artmadığı sürece, futbolun yarattığı bataklık, daha derinleşebilir. Çünkü milyarlarca lira, sürekli futbola aktığı sürece, sporun yayılımı sağlanamıyor.

Bu yüzden bu topraklarda, sporun gelişimi ve spor kültürü için daha fazla kız sporcuya ve daha fazla çocuğa ulaşmak zorunlu.

Olimpiyatlardaki mücadele, yatırım yapılırsa, sonuç vereceğini gösteriyor.

Bu şekilde, daha fazla hayal gerçekleşebilir.

Ve daha fazla gerçek kahramanlar, çıkabilir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU