Empatiyle yapılan imece, EFE adlı bir solar powerbank yarattı

"Bizlerin de sevme ve sevilme ihtiyacı buradan kaynaklanıyor. Bu ihtiyacımızı giderebilmek için eşya üzerinden mana bulmaya çalışıyoruz. Ancak bu kifayetsiz bir arayış"

Ali Güray Yalvaçlı, İzmirli varlıklı bir ailenin oğlu. 2014'ten beri başta İzmir Çeşme olmak üzere, mültecilerin yaşadığı İzmir'in ilçelerinde mültecilerle yardım ve dayanışma çalışmasının öncülüğünü yapıyor. Yalvaçlı önderliğinde önce inisiyatif olarak başlayan, daha sonra dernekleşen İmece; başta Suriyeliler olmak üzere mültecilerin hem barınma, hem beslenme ihtiyaçlarıyla ilgileniyor. Derneğin sloganı, "Empati bizi insan kılar." Değerlerini ise üç kavramla özetliyorlar: Vicdan, merhamet, samimiyet!

İmece aynı zamanda da ürettikleri projelerle mültecilere meslek edindirmeye de çalışıyor. En önemli projeleri ise, EFE (Energy For Everyone-Herkes İçin Enerji) adını verdikleri ve düzensiz göç sırasında mültecilerin telefonlarını güneş enerjisiyle dolduran powerbank. Hindistan'da bir sivil toplum örgütüyle partner olarak hayata geçirdikleri ve bunun için altı ay Hindistan'da enerji eğitimleri aldıkları EFE; Türkiye'den özellikle deniz yoluyla gitmek isteyen düzensiz göçmenlerin bir kaza sırasında sahil güvenliğe ulaşmalarını sağlamak amacıyla düşünülmüş.

ali guray yalvacli.jpg
Ali Güray Yalvaçlı

 

"Daha çok eşya, daha çok mutluluk, insanlar bu buhranla büyüyorlar"

Ali Güray Yalvaçlı kendisini anlatırken "Her sorunun cevabını kitaplarda olabileceğimi düşünerek büyüdüm. Ama bu bir yanılgı idi. Çünkü hakikatin böyle olmadığını öğrendim. Hem de büyük bir şokla" diye başlıyor sözlerine ve sonra kendisine sorduğu sorular olduğunu söylüyor: "Hakikat nedir? Eşya mı, para mı, statü mü? Ya da sahip olmaya çalıştığınız ne ise o şey mi? Bunların hepsi büyük bir yalan. Daha çok eşya, daha çok mutluluk, insanlar bu buhranla büyüyorlar."

irem somer multeciler.jpeg
Fotoğraf: Independent Türkçe

 

"Biz insanlara onları yalnız olmadığını da hissettirmeye çalışıyoruz"

Allah'ın evreni sevgiyle yarattığını söylüyor Yalvaçlı ve kendisinin Çeşme'de öncülük ettiği İmece'nin hikâyesini şu sözcüklerle anlatıyor:

"Bizlerin de sevme ve sevilme ihtiyacı buradan kaynaklanıyor. Bu ihtiyacımızı giderebilmek için eşya üzerinden mana bulmaya çalışıyoruz. Ancak bu kifayetsiz bir arayış. Benim bu dünyadaki faydam ne diye sordum kendime ve 2014'ten bu yana İzmir Çeşme'de imece usulü insanlara faydalı olmaya çalışıyoruz. Sahip olduklarımızı yoksullarla ve mültecilerle paylaşıyoruz. Bu sadece maddi bir paylaşım değil. Yani biz insanların duygularıyla da ilgileniyoruz. Biz insanlara onları yalnız olmadığını da hissettirmeye çalışıyoruz."

 

"İnsanlar yıkık dökük evlerde aç susuz bekliyorlar"

Peki, İmece niye mültecilerle yan yana durmayı tercih etmiş? Yine Yalvaçlı'dan dinleyelim:

"Yunanistan'ın Sakız Adası'na kaçmak için ilçemize gelen binlerce insanla karşılaşmaya başladık. Yani bizlerin sokaklarında yürüyorlardı. Binlerce insan, anneler, babalar, çocuklar, yaşlı amcalar, teyzeler sırtlarında can yelekleri, ufak tefek taşıyabilecekleri eşyalarla beraber Çeşme'nin Çiftlikköy Mahallesi'ne doğru yürüyorlardı. Bir gün onları takip ettik. Bu insanlar nereye gidiyor, kimdir bunlar diye. Gördük ki toplanma merkezi gibi bir şey meydana gelmiş. İnsanlar yıkık dökük evlerde aç susuz bekliyorlar. Yani hiçbir şeyleri yok. Elektrik yok, su yok, yemek yok, üst baş yok. Hemen bir şeyler yapma gereği hissettik. Fırınlara gittik. Dünden kalan ekmeklerden satın aldık. Bir abimizden rica ettik. Bize bir teneke peynir alıverdi. Herkes elinden geldiğince bir şeyler yaptı ve bu insanlar sayesinde dönüyor hala bu dünya bence. Biz desteklemeyi, yardımlaşmayı unutmuştuk. Hâlbuki birbirimize yoldaş olmaya, birbirimize kardeş olmaya muhtacız."

"Dünyanın her memleketinden, her inançtan insanlar bu sürecin içerisinde"

2014'ten bu yana yüzbinlerce insana dokunduklarını söyleyen Yalvaçlı sözlerini şöyle sürdürüyor:

"Burada binlerce ton süt, binlerce ton gıda, binlerce battaniye dağıtıldı. Ve bunlar hem ülkemizden hem de dünyanın dört bir yanından iyi yürekli insanların destekleriyle meydana geldi. Japonya'dan da burada emek veren insanlar var, Arjantin'den de var, Almanya'dan da var. Dünyanın her memleketinden, her inançtan insanlar bu sürecin içerisinde."

 

"Biz burada bir ideali gerçekleştirmeye çalışıyoruz"

Mültecilerle çalışırken çok trajik deneyimler de yaşamışlar elbette:

"Onlarca insan öldü. Biz denizden onlarca cansız insanın bedenini de çıkarmak zorunda kaldık. Bir gün öncesinde ‘Abi bana bir terlik getirir misin' diyen bir annenin -ki bu bende çok derin yaralar açmıştır- cansız bedenini denizden bebeğiyle beraber çıkardık. Ama güçlü olmamız gerekiyordu. Çünkü arkadan gelen binlerce insan vardı. Yani eğer biz yıkılıp kalırsak bu insanlara kim el uzatacaktı? Güçlü durduk ve faaliyetlerimize devam ediyoruz. Biz burada bir ideali gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Bizim dünya görüşümüz var ve bunu bir hayal olmaktan çıkartıp uygulanabilir bir model yapma peşindeyiz ve değerlerimizi tüm dünya ile paylaşmak istiyoruz. Tüm insanlığın faydasına sunmak istiyoruz."

irem somer.jpeg
İrem Somer

 

"Amacımız yoksullukla mücadele etmek ve yoksullarla dayanışmak"

İmece Derneği'nin başkan yardımcısı İrem Somer, derneklerinin 2015'te başlayan göç dalgası sonrası çalışmalarını hızlandırdığını ve bunun en önemli nedeninin de Türkiye'den Avrupa'ya 800 bini aşkın kişinin yer aldığı göç dalgası olduğunu söylüyor:

"Biz bunu Çeşme'de çok yakından gözlemledik.  Çeşme'de sınırlarda bekleyen, yakalanan, geri itilen, denizden kurtarılan çok fazla göçmen oldu. Suriye, Irak, Afganistan farklı farklı ülkelerden insanlardı bunlar. Arkadaşlarımız bu insanların temel ihtiyaçlarını karşılamayla başladılar işe. Gıda, hijyen, battaniye gibi ihtiyaçlardı bunlar. Sonra 2016'da dernekleştik ve bir tüzel kişiliğe kavuştuk. Amacımız yoksullukla mücadele etmek ve yoksullarla dayanışmak."

efe3.jpg
EFE

 

Çeşme'nin daha çok turistik bir ilçe olarak, varsıl bir yer olarak bilindiğini ama aynı zamanda mültecilerin yoğun olarak kullandığı bir geçiş güzergâhı olduğunu anlatan Somer, kendilerinin de bu yüzden önce Çeşme'de, daha sonra İzmir'in diğer mültecilerin yoğunlaştığı ilçelerinde çalışmaya karar verdiklerini anlatıyor:

"Çeşme'nin Sakız Adası'na yakın olması, denizden düzensiz geçişleri sağlıyordu. Çünkü insanlar Ege Denizi'nden geçerken, önce Midilli ve Sakız gibi adalara geçmeye çalışıyordu.  Çeşme gibi Foça, Turgutlu gibi ilçeler de mültecilerin yoğunlaştığı yerlerdi. Görseniz 7 aylık bebekten 77 yaşındaki yaşlıya kadar herkes vardı. Çeşme'de nispeten mülteciler AB mutabakatı sonrası azaldı. Şimdi daha çok Turgutlu, Torba gibi yerlerde daha yoğun olarak gözlemliyoruz. Buralarda mevsimlik işçi olarak çalışıyorlar. Ancak Çeşme'de İmece olarak kurduğumuz bir köy de var, orada mültecilerle dayanışmayı koordine ve organize ediyoruz."

efe2.jpg
EFE

 

"Mülteci kadınlar güneş enerjisi ile çalışan EFE cihazını üretmeyi öğreniyorlar"

İmece olarak çalışmalarının merkezine kadınları ve çocukları koyduklarını söyleyen İrem Somer; çocukların savaş travması nedeniyle yaşadıkları dezavantajları gidermek için sosyalleşme ve dil eğitimi verdiklerini, kadınları ise özellikle Güneş Çağı Projesi verdikleri ve EFE adlı powerbanki ürettikleri projeye dâhil ettiklerini söyleyerek, EFE'ye dair şu bilgileri veriyor:

"Birkaç yıldır dezavantajlı tüm kadınların güçlendirilmesi için programlar yürütüyoruz, ürettiğimiz solar powerbank EFE özgün dizaynı, gövdesinde kullanılan ahşap malzemesi, telefon şarj edebilmesi, aydınlatma için kullanılması ve el yapımı olmasıyla dünyada benzeri olmayan bir ürün oldu. Türkiye'de mültecilerin büyük çoğunluğu kadın ve çocuklar. Bunların büyük bir kısmı hiçbir gelire sahip değiller. Birçoğu tek ebeveynli aile oldukları için, ekonomik bağımsızlık gerçek bir mücadeleye dönüşüyor. Bundan dolayı, İmece İnisiyatifi mülteci kadınlara yeni bir sayfa açabilmelerini sağlayacak eğitim programı oluşturmaya karar verdi. 2018'de  mülteci kadınları güçlendirecek, onları finansal olarak bağımsız hale getirebilecek ve aynı zamanda Türk toplumuna daha iyi uyum sağlamaları için rehberlik edecek, Güneş Çağı Projesi'ne başladık. Bu programda, mülteci kadınlar güneş enerjisi ile çalışan EFE cihazını üretmeyi öğreniyorlar. EFE yerinden edilmiş insanların yaptıkları zor yolculuklarda yollarını aydınlatabilecek ve aynı zamanda hayatta kalma cihazı haline gelen cep telefonları için bir batarya."

efe uretimi.jpg
Mülteci kadınlar, EFE üretiminde

 

Somer; hem kamplardaki yaşam için, hem de uzun yolculuklar için tasarlanan EFE'nin ise üç işlevi olacağını söylüyor:

"Öncelikle ışık sağlayacak, çünkü göçmenler için yollarda elektrik enerjisine erişmek genellikle büyük bir mücadeleye dönüşüyor. Telefonlarını şarj edebilecekler, yerinden edilmiş insanlar böylece acil durumlarda kurtarma hizmetine erişebilecekler ve aileleriyle iletişim kurabilecekler. Üçüncü olarak da, kadınlar için bir gelir modeli olacak."

efe egitimi.jpg
EFE eğitimi

 

"Empati bizi insan kılar"

İmece'nin kurduğu bir de köy var. Aslında ikinci köylerini kurmuşlar. İlkinin arazisi satılınca İzmir Çiftlikköy yakınlarında bir arazide şimdi yeniden köylerini kurmaya başlamışlar. Köyde her milletten insan olduğunu söylüyor İrem Somer:

"Brezilyalı, Endonezyalı, Faslı, Kanadalı, Alman her milletten gönüllüler köyümüzde İmece için bir araya geliyorlar. 400'ü aşkın farklı uluslardan insanlar hem İmece'nin gıda paketlerinin hazırlanmasına ve dağıtılmasına, hem çocukların bakımına, hem yemek yapımına, hem lojistiğe yani aklınıza gelecek her şeye destek veriyorlar. Eğitim için göçmenleri köye getiriyorlar, sonra bulundukları yerlere geri götürüyorlar."

efe egitimi alan mülteci kadinlar.jpg
EFE eğitimi alan mülteci kadınlar

 

İmece'nin çalışmalarının önemli bir ayağını da gıda yardımları oluşturuyor. Bu gıda yardımları da yine uluslararası bir dayanışmanın sonucu. İrem Somer, isteyenlerin İmece'nin web sitesinden göçmenlere gıda yardımına destek verebileceğini de söylüyor. Ve bunu söylerken, İmece'nin yola çıkış sloganını hatırlatıyor: "Empati bizi insan kılar."

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU