Erdoğan'ın KKTC müjdesi: Hayal kırıklığı mı, devamı gelecek mi?

"Tarihi müjde" beklentisine giren çevreler, açıklamanın "hayal kırıklığı yarattığı" şeklinde yorumlarda bulundu. KKTC Başbakan Yardımcısı Erhan Arıklı ise "Henüz ziyaret bitmedi; yarını da görmek gerekir" ifadelerini kullandı

Erdoğan, KKTC Cumhuriyet Meclisi Özel Oturumu'na katılarak, milletvekillerine hitap etti. Fotoğraf: AA

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Kıbrıs Barış Harekatı'nın 47'nci yıl dönümü nedeniyle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne (KKTC) gerçekleştirdiği iki günlük resmi ziyareti pazartesi günü başladı.

Uzun zamandır beklenen ziyarette Erdoğan, 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı kutlama etkinliklerine katılacak ve KKTC ile birlikte yürütülen farklı alanlardaki projelerin açılışlarını da gerçekleştirecek.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Cumhurbaşkanı Erdoğan, KKTC Cumhuriyet Meclisi'ndeki özel oturumda günlerdir kamuoyunda merak edilen müjdesini de açıkladı.

Erdoğan, KKTC Cumhurbaşkanlığı'nın ve parlamentosunun "doğru dürüst" bir binası olmadığını belirterek, KKTC'de başkanlık sarayı, parlamento binası ve millet bahçesi yapılacağını duyurdu.

"Tarihi müjde" beklentisine giren çevreler açıklamanın "hayal kırıklığı yarattığı" şeklinde yorumlarda bulundu. Keza beklentiler oldukça yüksek ve çeşitliydi.

"Müjde"ye dair yapılan tahmin ve iddialardan bazıları, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin resmi adından "kuzey" ifadesinin kaldırılarak "Kıbrıs Türk Devleti" şeklinde isim değişikliği yapılması; Kapalı Maraş'ın açılımında daha cesur adımlar atılması şeklindeydi.

Tahminlerde öne çıkan başlıklardan biri de KKTC'nin tam bağımsızlığı hususunda atılacak adımlar kapsamında, aralarında Azerbaycan, Pakistan, Tacikistan, Özbekistan ve Bangladeş'in bulunduğu 5 ülkenin KKTC'yi tanıyacağı iddiasıydı.


KKTC Başbakan Yardımcısı Arıklı: Ziyaret bitmedi; yarını da görmek gerekir

Erdoğan'ın KKTC ziyaretinin ilk saatlerinde gerçekleşen Meclis oturumunda açıkladığı müjdenin yalnızca bu konuşma ile sınırlı olmadığını düşünenler de var.

KKTC Başbakan Yardımcısı Erhan Arıklı, "Müjdeye dair herkesin siyasi bir açılım beklentisi vardı, ama unutulmamalı ki henüz Sayın Cumhurbaşkanı'nın ziyareti bitmedi, sürüyor. Yarınki ziyaret programını da gördükten sonra Sayın Erdoğan'ın verdiği mesajlar daha iyi değerlendirilebilecektir" diye konuştu.
 

erhan-arikli-3_971x551_1606981860.jpeg
Erhan Arıklı. Fotoğraf: Kıbrıs Postası


Erdoğan'ın KKTC Meclisi'nde yaptığı konuşmanın, parlamentoyu ilgilendiren bir konu olduğunu belirten Arıklı, şunları söyledi:

Meclis ile ilgili bu müjde, bizler açısından oldukça önemlidir. Mecliste bizler için rahat bir çalışma ortamı yok. Dolayısıyla Sayın Cumhurbaşkanı milletvekillerine böyle bir müjdeyi vermiştir. Yarın da yine önemli açıklamalar yapacağını tahmin ediyorum. Yarını da bir görelim.


"KKTC Meclisi, Sayın Cumhurbaşkanının verdiği mesajı almış oldu"

KKTC'nin tanınmasına yönelik tahminler üzerine görüşlerini sorduğumuz Arıklı, Kırgızistan'ın eski Meclis Başkanı ve Azerbaycan'dan da resmi heyetin şu anda resmi ziyaret kapsamında Ada'da bulunduğunu ve bunun oldukça önemli olduğunu vurguladı.

Tanınmanın bir süreç meselesi olduğuna işaret eden Arıklı, "Bu süreci birlikte yaşayarak, göreceğiz. Bu mücadeleler neticesinde elde edilecek olan bir meseledir tanınma. Bu, uzun, ince bir yoldur. Dolayısıyla o konuda da önemli olan kararlılıktır" ifadelerini kullandı.

Erdoğan'ın mecliste yaptığı konuşmada bu kararlılığa vurgu yaptığını kaydeden Arıklı, "Federasyon safsatasını bir kez daha gömdü. Sayın Cumhurbaşkanının, 'İki devletli bir çözüm olacaksa olacak, yoksa işimize bakacağız' anlamına gelen açıklaması bile oldukça önemli. Çünkü cumhuriyeti ilan eden KKTC Meclisi, orada Sayın Cumhurbaşkanının verdiği mesajı almış oldu" şeklinde konuştu.


UBP Genel Sekreteri Hasipoğlu: Biz bugün aslında üç bayram yaşıyoruz

Ulusal Birlik Partisi (UBP) Genel Sekreteri Oğuzhan Hasipoğlu da ziyaretin henüz sürdüğüne dikkati çekti.

"Bugünkü müjde iki konuyla ilgiliydi, yarın da yeni açılışlar ve yeni haberler duyacağız" diyen Hasipoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

Hem 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı, hem Kurban Bayramı, hem de Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'ın KKTC Meclisi'nde bizimle olması; aynı zamanda meclis dışında halkımızla kucaklaşıyor olması, bize aslında üçlü bayram yaşatmaktadır. Biz bugün aslında üç bayram yaşıyoruz.
 

237633625.jpeg
Oğuzhan Hasipoğlu. Fotoğraf: kktcb.org


Bugün yapılan açıklamaların Erdoğan'ın bulunduğu yer ile ilgili yorumlanması gerektiğini söyleyen Hasipoğlu, "Sayın Erdoğan'ın yapacağı açıklamalar ve gerçekleştireceği açılışlar, bizim savunduğumuz iki devletli çözüm politikası için de son derece önemlidir. Ve büyük bir destektir" dedi.


"Tanınma, bizim için dış politikada atılacak en önemli adımdır"

Azerbaycan Meclisi'nin Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı ve üyelerinin de resmi davetli olarak KKTC'de bulunduğuna dikkat çeken Hasipoğlu, şu ifadeleri kullandı:

Bizim resmi davetlimiz olarak buradalar. Hepsi hem Azerbaycan'da hem de Avrupa Parlamentosu'nda milletvekilleridir. Resmi davetimizi kabul ederek KKTC'ye geldiler ve biz de Azerbaycan'a gideceğiz. Bu, bizim öngördüğümüz iki devletli çözüm politikasının gerçekleşmesi anlamında da ilk önemli adımdır.


"İki devletli çözüm politikasını savunuyorsak tabii ki anavatan Türkiye dışındaki ülkeler tarafından tanınma da dış politikada bizim için atılacak en önemli adımdır" şeklinde konuşan Hasipoğlu, bu konuda Türkiye Cumhuriyeti'nin KKTC'ye desteğinden duydukları memnuniyeti dile getirdi.


Prof. Dr. Bağcı: KKTC'nin bağımsızlığını ilan etme zamanı gelmiştir

Erdoğan'ın verdiği müjdeyle ilgili beklentinin siyasi bir açıklama olduğuna dikkat çeken Ankara Dış Politika Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Bağcı, Türkiye'nin Kıbrıs politikasına dair konuştu.
 

huseyin_bagci.jpeg
Hüseyin Bağcı. Fotoğraf: METU


Türkiye'nin "iki devletli çözüm" modeli ile yürüttüğü Kıbrıs politikasının zamanlama açısından doğru olduğunu savunan Prof. Dr. Bağcı, "Ne Avrupa Birliği'nin ne Güney Kıbrıs ve Yunanistan'ın Ada'daki Türkleri siyasal açıdan eşit bir toplum olarak görme niyetleri yok. O nedenle 1983'te kurulan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin bana göre de bağımsızlığını ilan etme zamanı gelmiştir" ifadelerini kullandı.


"Bugüne kadar hiçbir Türk hükümeti 'tanıma' gibi bir riske girmedi"

KKTC'nin halihazırda bağımsız bir ülke olmasına rağmen, şu ana dek Türkiye dışında hiçbir ülke tarafından tanınmadığını anımsatan Prof. Bağcı, "Bugüne kadar da hiçbir Türk hükümeti böyle bir riske girmedi. Ama son Yukarı Karabağ olayıyla birlikte diplomatik anlamda çözümlenmeyen olayların ya askeri açıdan ya da siyasi açıdan alınan kararlarla çözülebileceği görüldü" diye konuştu.

KKTC'nin beş ülke tarafından tanınacağı iddiaları hakkında konuşan Prof. Bağcı, "Türkiye, burada biraz Tayvan modelini izliyor. Tayvan bugün 22 ülke tarafından tanınıyor; Çin tanımıyor ama tanıyan ülkeler var. Ve birçok ülke de oraya temsilci gönderiyor. Misal bizim orada büyükelçiliğimiz yok fakat başkonsolos düzeyinde temsilcimiz var. Dolayısıyla KKTC'nin tanınma konusu önemlidir" dedi.


"Ya 60 Antlaşması'na dönülmeli ya da tam bağımsızlık ilan edilmeli"

KKTC'nin, Ada'daki iki devletten biri olma sürecine girmesini zamanlama açısından doğru olarak yorumlayan Prof. Bağcı, 70 yıldır süren müzakere yapısında, Rum tarafının hiçbir şekilde iş birliğine yanaşmadığını ifade etti.

Avrupa Birliği'nin Kıbrıslı Rumları tek taraflı olarak Kıbrıs'ın tamamına hakim olarak kabul etmesinin, Ada'daki Türklerin dezavantajlı konuma gelmesine neden olduğunu söyleyen Prof. Bağcı, şöyle konuştu:

Oysa 1960 Antlaşması, Ada'daki iki kesimin bir araya gelerek bir devlet oluşturmasını öngörür. Ada'daki siyasal çözüm ya 60 Antlaşması'na geri dönmek veya şimdi tam anlamıyla bağımsız bir devlet olmayı ilan etmektir. Geriye kalan bütün çözümler vakit kaybıdır. Bugüne kadar da çok vakit kaybedildi.


Maraş açılımında yeni bir adım atılacak mı?

Beklenen müjdeye dair yapılan yorumlar arasında Kapalı Maraş'ın resmi açılımı da geliyordu. Bu konuda da konuşan Oğuzhan Hasipoğlu, Maraş'ın resmi politika olarak yıllarca, kapsamlı federasyon görüşmelerinin bir parçası olarak telakki edildiği hatırlattı.
 

thumbs_b_c_253f5ff18e06ca2bf45bf19d96dcc5c2.jpeg
Kapalı Maraş. Fotoğraf: AA


KKTC Cumhurbaşkanlığı Maraş Açılım Komitesi Başkanı olan Hasipoğlu, KKTC Cumhurbaşkanı Tatar'ın cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde Maraş'ın açılım kararını verdiğini, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da bu açılıma destek verdiğine dikkat çekti.


"Maraş vatan toprağıdır; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin egemenliğindedir"

Erdoğan'ın, iki devletli çözüm modeline verdiği desteğin KKTC için genel anlamda önemli olduğunu söyleyen Hasipoğlu, "Yeni vizyonumuz olan iki devletli çözüm modelinin bir sonucu olan Maraş açılımına Sayın Erdoğan'ın destek vermesi özelde ayrıca bizim için önemlidir" dedi ve ekledi:

Bize göre, federasyon görüşmelerinden artık bir sonuç alınamayacağı için Kapalı Maraş'ı bu çözüm modelinin bir parçası olmasından çıkarttık. Maraş, vatan toprağıdır; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin egemenliğindedir. Dolayısıyla oradaki özel mülklerle ilgili Taşınmaz Mal Komisyonu'nun vereceği kararlar ışığında açılıma devam edeceğiz.


"Karşı olsalar ne yazar?.. Maraş, Türkiye'nin kontrolü altındadır"

Prof. Dr. Bağcı, Maraş'ın açılımı konusunda BM parametreleri çerçevesinde yapılan itirazların da önemi olmadığı görüşünü benimsiyor:

Yok efendim Birleşmiş Milletler karşıymış, Birleşik Krallık karşıymış… Karşı olsalar ne yazar?.. Maraş Türkiye'nin kontrolü altındadır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, isterse Maraş'ı tamamen açar. Açamaması diye bir durum söz konusu değil. Türkiye de garantör ülkedir ve bu garantörlük KKTC'nin en büyük desteğidir.


"Geri adım atmayın; hiçbir bedeli olmaz"

Ekonomik olarak bakıldığında şu anda Maraş'ın "sıfır değerde" olduğunu belirten Prof. Bağcı, "Türkiye, Maraş'taki Rumlara ait olan özel mülklerin bedelini karşılar ve Ada'da yeni bir turizm bölgesi yaratabilir. Ki bu zaten bir, iki yıl içerisinde kendini amorti eder" ifadelerini kullandı.

Siyasi açıdan değerlendirildiğinde ise, KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar'ın hem Ada'daki halkın desteğini alması hem de Türkiye'de büyük bir siyasi destek ve iradeye sahip olmasının oldukça önemli olduğuna dikkat çeken Prof. Bağcı, "Geri adım atmaması gerekir" dedi:

Yakın zamanda Sayın Cumhurbaşkanı Tatar'a da söyledim; 'Kıbrıs tarihinde hiç olmadığı kadar siyasal irade ve desteğe sahipsiniz. Sayın Cumhurbaşkanı geri adım atmayın.'

'Bunun diplomatik bedeli olur' deniliyor; hiçbir bedeli olmaz. Bakın Yukarı Karabağ alındı, diplomatik bedel var mı; yok. Önceden topraklarının yüzde 20'si işgal altındaydı, şimdi özgür. Bu kadar basit.


Türkiye'nin avantajı NATO kartı mı?

"Avrupa Birliği'nin yanlış politikalarının, hem Yunanistan'ın garantör ülke olarak hem de Güney Kıbrıs'ın Ada'daki Türklerle bir arada yaşamaya niyeti olmadığı ortadadır. Rumlar, ortak bir irade beyan etmedikleri için, artık zaman iki devletli bir zamana gelmiştir" diyen Prof. Bağcı, 2004'te Annan Planı için gerçekleştirilen referandumu reddedenin Türk tarafı değil, Rum tarafı olduğunu anımsattı:

Yüzde 75 gibi bir rakamla reddetmek, 'Biz Türklerle bir arada yaşamak istemiyoruz' demenin bir ifadesidir. O zaman istemiyorsa, bugün için, amiyane tabir ile Türkiye de şu noktaya gelmiştir:

'Tamam, istemiyorsanız o zaman biz de Ada'da KKTC ile birlikte iki devletli bir çözüm politikasını uygulayacağız. Elinizden geleni ardınıza koymayın.'


"Zamanın ruhu, Ada'da iki devletli dönemin geldiğinin göstergesidir"

Gelinen aşamada Türkiye'nin NATO kartı gibi önemli bir avantajı da olduğunu belirten Prof. Bağcı, "Türkiye NATO'nun içerisinde olduğu sürece Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin NATO'ya üye olması mümkün değil. Türkiye istemediği müddetçe Güney Kıbrıs'ın hiçbir şansı yok" dedi.

Bu durumda KKTC'nin bağımsızlığının ilan edilmesi ile bazı ülkeler tarafından tanınabileceğini de söyleyen Prof. Bağcı, son olarak, "Böylece NATO içerisinde de Yunanistan KKTC'yi tanır; Türkiye de Güney Kıbrıs'ı tanır. Bu şekilde iki devlet olarak NATO içerisinde yer alırlar. Bunda hiçbir sorun yok. Zamanın ruhu, Ada'da iki devletli dönemin geldiğinin göstergesidir" ifadelerini kullandı.


'Kıbrıs Türk Cumhuriyeti' tartışmaları

Müjde iddialarından bir diğeri de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin resmi adından "kuzey" ifadesinin kaldırılarak "Kıbrıs Türk Devleti" şeklinde isim değişikli yapılmasıydı.

Bu iddianın gündeme gelmesi, KKTC Başbakan Yardımcısı Erhan Arıklı'nın ifadeleriyle oluştu.

Arıklı, "Anayasamızı bir türlü değiştiremiyoruz. Bunu yapmanın en kolay yolu devletimizin adını 'Kıbrıs Türk Devleti' olarak değiştirmek. Bu isim bize Annan Planı'nda BM tarafından verilmişti" açıklamasında bulundu.

UBP Genel Sekreteri Oğuzhan Hasipoğlu, 'isim değişikliği' tartışmasının henüz 'prematüre bir durumda' olduğunu söyledi.

UBP olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni kuran parti olduklarını vurgulayan Hasipoğlu, "Bilindiği üzere artık 'iki devletli çözüm' modelini müzakere masasına getirdik. Bizim öncelikle böyle bir vizyonumuz var. Biz şu an devletimizin isminden de varlığından da yapısından da memnunuz. Böyle bir düzenlemenin olabilmesi için evvela anayasa değişikliğine ihtiyaç vardır. Bunun için de referandum ile halkın onayına sunulması lazım. Dolayısıyla şu an bizim gündemimizde böyle bir ülke ismi değişikliği yoktur" şeklinde konuştu.

Prof. Dr. Hüseyin Bağcı ise, bu konunun acil bir mesele olmadığını vurgulayarak, "İsim olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kalabilir; zaman içerisinde bir referandum yoluyla bir değişikliğe de gidilebilir. Bunlar olabilir, bunda bir sorun yok ama bu, o kadar elzem bir şey değil. Fakat KKTC'yi beş ülkenin tanıyacak olması ki Bangladeş de bunlar arasındadır. Asıl önemli olan tanınmadır" şeklinde sözlerini tamamladı.

 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU