Anayasa Mahkemesi'nin, HDP'li Gergerlioğlu hakkında vermiş olduğu hak ihlali kararı, milletin hakkına riayet ve hürmet değil, terörizme örtülü destektir.

Bölücünün hakkı olmaz, teröristin hakkı olmaz, ihanetin hakkı olamaz.

Bu sözler Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye ait.

Bahçeli, bu sözleri dün Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun 4 ay önce düşürülen vekilliğinin iade edildikten sonra söyledi.

MHP lideri Bahçeli, HDP'nin kapatılması istemiyle hazırlanan iddianamesinin iade edilmesinden sonra da Anayasa Mahkemesi'ni (AYM) hedef almıştı:
 

HDP'nin kapatılması kadar Anayasa Mahkemesi'nin de kapanması artık ertelenemez bir hedef olmalıdır.

Nitekim AYM'nin iade kararı milli vicdanda hükümsüzdür, Türkiye'nin var oluş haklarına sadece usul açısından değil, esastan da iler düzeyde zarar vermiştir.

Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici de Bahçeli gibi AYM'nin Gergerlioğlu için verdiği kararı beğenmediğini ancak yargıya saygı duyduğunu söyledi.  

Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Genel Başkanı Ali Babacan ise Bahçeli'yi "Krizlerin ortağı" olarak niteledi.

"Krizlerin ortağı, Anayasa Mahkemesi'ni yine tehdit etti" paylaşımında bulunan Babacan şu hatırlatmayı yaptı:
 

Anayasa Mahkemesi'nin kararları herkes için bağlayıcıdır, istisnası yok. Hele hele anayasada ‘Bahçeli hariç' diye bir hüküm de yok.

Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararlar herkes için bağlayıcı olduğu bilinen bir gerçek.

Peki MHP lideri Bahçeli neden Anayasa Mahkemesi'ni hedef alıyor?

Hukukçular Independent Türkçe'ye değerlendirdi.

"İyi ki Anayasa Mahkemesi var"

Anayasa hukukçusu ve eski Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kamalak, Bahçeli'nin neden AYM'yi hedef aldığını bilmediğini söyledi.
 

Bireysel başvuru konusunu Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) ilk kendisinin dile getirdiği kaydeden Kamalak, "Refah ve Fazilet Partisi milletvekiliyken anayasa üzerine konuşmaları parti adına ben yapmıştım. İyi yapmışım" dedi.

Profesör Kamalak, Anayasa Mahkemesi'nin biri kanunlar diğerinin de insan hakları dairesi olmak üzere iki daireden oluşması gerektiği konusunu birçok defa dile getirdiğini aktardı.

"Sayın Bahçeli hedef alıyor olabilir ama birçok insan da seviniyordur" değerlendirmesinde bulunan Kamalak, devamında şunları kaydetti:
 

İyi ki Anayasa Mahkemesi vardır. 27 Mayıs darbesinin birçok kötülüğü oldu ve bunu tasvip etmemiz mümkün değil.

AYM o dönemden geriye kalmış belki de tek faydalı kurumdur. Dolayısıyla soruyu Sayın Bahçeli'ye sormak lazım, en iyi o bilir. Sanırım farklı bir pencereden bakıyor.

"Anayasa yönetimde keyfiliği önlüyor"

Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Serap Yazıcı ise anayasa yargısının devlet yönetimini hukukla sınırlayan en önemli mekanizmalarından biri olduğunu hatırlattı.

Anayasa aracılığıyla kanunların anayasaya uygunluğunun denetiminin yapılması ve anayasanın üstünlüğü ilkesinin en önemli güvencesi olduğunu vurgulayan Prof. Yazıcı, "Bu sayede yönetimde keyfiliğin önlenmesi sağlanarak hukukun üstünlüğüne dayanan bir anayasa düzeninin kurulması hedefi gerçekleşiyor" dedi.
 

Anayasa yargısı işlevini üstlenen ve AYM olarak adlandırılan kuruluşların sadece kanunların anayasaya uygunluk denetimini yapma yetkisine sahip olmadığını kaydeden Yazıcı, "Aynı zamanda siyasi partiler aleyhine açılan kapatma davalarına ve anayasal hakların güvencesini oluşturan bireysel başvuruları da inceleme yetkisine sahipler. Türk Anayasa Mahkemesi de bütün bu yetkilere sahip. Anayasanın 148 vd. maddeleri, Anayasa Mahkemesi'nin görev ve yetkilerini düzenliyor" ifadelerini kullandı.

"Yönetimde keyfilik arzusu içinde olan siyasi aktörler bakımından anayasanın üstünlüğü ile sınırlanmış bir siyasal düzen, hoşnutsuzluk yaratıyor" değerlendirmesinde bulunan Yazıcı, sözlerini şöyle tamamladı:
 

Anayasa Mahkemesi'nin bahsettiğiniz kararları, Anayasanın üstünlüğü ilkesinin gereği olan, anayasal hakları koruyan, böylece yönetimde keyfîliği önleyen kararlar. Bu tür kararların yönetimde keyfîlik arzusu içinde olan aktörleri rahatsız etmesi, şaşırtıcı değil.

Çeşitli vesilelerle belirttiğim gibi giderek demokratik kurumların zayıfladığı Türkiye'de Anayasa Mahkemesi, demokrasinin teminatı olarak elimizde kalan çok ender kurumlardan biri. Bu yüzden Anayasa Mahkemesi'ni itina ile korumalıyız.

"Açıklamalara şaşırmıyorum ama üzüntü ile karşılıyorum"

Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fazıl Hüsnü Erdem de Bahçeli'nin AYM'yi suçlayan ve aynı zamanda hedef gösteren açıklamalarının yeni olmadığını söyledi.

Prof. Dr. Erdem, uzunca bir süredir iktidar bloğunun her iki kanadının özellikle MHP'nin AYM'nin verdiği hak eksenli kararlardan duyduğu rahatsızlığı eleştiri ölçüsünü aşan bir şekilde, hakaret ve tehdit içeren ifadelerle dile getirdiğine dikkat çekti.
 

Siyasi ve sivil hayatın her alanını kontrolünde tutmaya çalışan iktidar bloğunun oyununu zaman zaman verdiği kararlarla bozan AYM'nin, iktidarın izlediği baskıcı siyaset açısından bir tehdit oluşturduğuna değinen Erdem, Sözlerini şöyle sürdürdü:
 

Özellikle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçişle birlikte daha da belirginleşen tek adamlılığa dayalı keyfi yönetim tarzının önündeki yegane bariyer olarak AYM görülüyor.

Bu nedenle, bu tür açıklamaları, AYM'yi tehdit ederek, korkutarak ve ayar verme çabası olarak okumak mümkündür. Normal bir demokraside sorumluluk sahibi bir siyasetçinin yapacağı türden açıklamalar değildir.

Açıklamanın yargıya yönelik açık bir müdahale ve doğrudan bir tehdit olduğunu belirten Erdem, "Bu anayasa ihlal suçunu oluşturur. Bu tür açıklamalar maalesef Türkiye'deki demokrasinin hâl-i pür melalini gösteriyor. Açıklamalara şaşırmıyorum ama üzüntü ile karşılıyorum. Üzüntümün sebebi artık bu tür tehdit içeren ve hedef gösteren açıklamaların rutinleşmesi ve kanıksanmasıdır" değerlendirmesinde bulundu.

"15 üyenin sekizi hukuk fakültesi mezunu değil"

Emekli Savcı Ömer Faruk Eminağaoğlu ise Independent Türkçe’ye yaptığı açıklamada “Anayasa Mahkemesi, hukuk devletinin, hukukun üstünlüğünün sağlanması ve korunması konusundaki olmazsa olmaz kurumlardandır” diye konuştu. 

“Anayasa Mahkemesi, siyasi iktidarın yasama organı üzerinden yaptığı işlemleri denetleyen ve siyasi iktidarı sınırlandıran varlığı tartışılamayacak bir organdır” ifadelerini kullanan Eminağaoğlu şöyle devam etti: 
 

Anayasa Mahkemesi, diğer bazı görevliler yanında Cumhurbaşkanı ve bakanları görev suçlarında Yüce Divan sıfatıyla yargılayan bir organdır. İnsan haklarının korunması konusunda iç hukuktaki son başvuru organıdır.

Hukuk, demokrasi, insan haklarının korunması için bu mahkemenin varlığını savunulması ve daha da etkin kılınması gerekmektedir.

Bu mahkemenin varlığından yakınılmasının tek anlamı, hukuktan, demokrasiden, insan haklarından yakınmak, faşizmi savunmak demektir.

 

Eski Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu/ Fotoğraf: AA

Anayasa Mahkemesi için bugün bir şey söylenecekse, 15 üyesi olan bu mahkemenin 12 üyesi partili Cumhurbaşkanı tarafından, üç üyesi ise sonuç olarak TBMM'de yer alan çoğunluk partisi oylarıyla seçilmektedir. 

Yani üyeleri farklı yöntemlerle ama sonuçta tamamı iktidar partisince seçilmektedir. 

Bugün görev yapan 15 üyesinden sekizi de hukuk fakültesi mezunu değildir. Bu durumun düzeltilmesi gerekirken, Cumhur ittifakı bu konuyu ağızlarına almamakta, aksine sınırsız bir iktidarı, faşizmi hayal etmektedirler