Mısır medeniyetinin sosyal yapısı hakkında genel değerlendirme (2)

Umut Ataseven Independent Türkçe için yazdı

Gündelik yaşamda sosyal haklar 

Mısırlılar gündelik yaşantısının hiçbir anında sahip olduğu hakları düşünmezdi, düşünemezdi. Çünkü Mısırlılar aç olan karınların doyurmak ve ailelerine bakmak zorunda idiler.

Mısır'ın bir memur kademesinden değillerse, hayatları gerçekten çok zordu. Keza bir memurun da yaşamının iyi olduğunu söyleyememekteyiz.

Maat Yasalarının herkes için eşit olduğu ama adaletli olmadığı gerçeği mutlak surette gözler önündedir. Aile, kadın ve erkeğin birleşimden oluşan ve zamanla çoğaldıkları; bu çoğalma sonucunda bir topluluk oluşturmasıdır.

Aile tanımını en basit şekilde tanımlamak doğru olacaktır. Mısır'da da bu kurum işleyişi ve uygulanışı aynı idi. Kadın ve erkek birleşir, çoğalır ve aileyi meydana getirirlerdi.

Bu sosyal kurum, toplumu düzenleyen önemli bir kurumdur. Aile kurumu beraberinde birçok kurumu da meydana getirmiştir.

Bunlar şöyledir:

  1. Evlilik kurumu
  2. Nikâh akdi 
  3. Sosyal güvenlik kurumu 
  4. Bir kurum olarak dini değerler 


Yukarıda bahsettiğimiz kurumlar hemen hemen her uygarlıkta görülen kurumlardır. Mısırlılarda da günümüzde olduğu gibi söz ve nişan uygulaması da vardı.

Kadının çeyiz hakkı vardır ve bu hakkın erkek tarafından karşılanması beklenirdi. Farklı sınıflarda olan erkek ve kadın asla evlenemezdi.

Ailelerini onayı olmadan evlenmeleri de mümkün değildi. Bu nedenle evlilik kurumu sosyal yapıyı en iyi şekilde ortaya koyan bir kurum olmuştur.

Nikâh akdi sırasında kadına hediye olarak, değerli takı veya mücevher verilirdi. Bu kadının haklarından biriydi. Böylelikle erkek kadın arasında ekonomik bir güven oluşurdu.

Kadın ve erkeğin, sözlü ya da nişanlı oldukları dönemlerde birbirlerine "Kardeşim" olarak hitap ettiğini o dönemde yazılan şiirlerden anlamak mümkündür.

Bu hitap çeşidini bir ensest ilişki olarak nitelendirmek, doğru bir öngörü olmayabilir. Çünkü Mısırlılar, aile içi değerlere önem verir ve asla aynı kanı taşıyan aile bireyleri ile cinsellik konusunda bir yakınlaşma olmamaktaydı.

Ancak üvey kardeşleriyle evlenen Firavunları da görmek mümkündür. Kadın eşinin haberi olmadan sokağa çıkamaz, onun üstünde bir harekete geçmezdi.

Kadın erkek eşitliği hususuyla hiçbir alakası olmayan bu durumu, daha çok saygıya bağlamak daha doğru olacaktır. 
 

 

Kadın mülk edinme hakkına sahip idi. Bu mülkü istediği gibi tasarruf edebilirdi. Kadın evlenmeden önce sahip olduğu bütün mal ve mülkü ancak istediği zaman eşiyle paylaşabilirdi.

Erkek, kadının sahip olduğu mal ve mülke zorla sahip olamazdı. Kadının böyle bir durumda mahkemeye bizzat başvurma hakkına ve kocasını dava etme hakkına sahip idi.

Kadının boşanma hakkı vardı. Kadının Mısır toplumunda bir sosyal güvence altına alındığını söylemek mümkündür. Ancak buna karşın, kadının sosyal değerler açısından toplumda pek de yerinin olmadığını söylemek yanlış olmaz.

Sosyal hakları incelediğimiz bu bölümde, aslında toplumu düzenleyen bir diğer unsurun da dini değerler olduğunu ifade etmek gerekir.

Çünkü Mısır toplumu dindar bir toplum idi. Bu dindarlığını gündelik hayatta kendini oldukça fazla hissettirmektedir.

Dini değerler sadece Mısır toplumunu değil, diğer toplumları da etkilemiştir. Mısır'da hiç kimse devlet dinine hakaret edemez ve o dini terk edemezdi. Bunun sonuçları oldukça ağır olabiliyordu.

Bu nedenle Mısırlılar, devletin mensup olduğu dine, sonsuz bir itaat etmek ve saygı duymak zorunda idi. Mısırlıların çoğu aynı dine inandığı ve aynı ritüelleri gerçekleştirdiğinden dolayı pek de sorun teşkil etmiyordu.

Ama kendi içinde bastırdığı diğer dini yaşamak istediği vakit, devlet eliyle ya da toplum tarafından cezaya çarptırılabiliyordu.

Toplum yapısını incelediğimiz Eskiçağ toplumlarının mensup oldukları inançların da göz önünde bulundurulması icap eder.

Böylelikle toplum yapısını en iyi şekilde ortaya koyma fırsatı bulmuş olacağız. Mısırlılar, Amon dininin ortaya koymuş olduğu kural ve işleyişe uymak zorunda idi.

Amon dini olarak adlandırılan bu dinin, epeyce bir uygulaması vardı. Çok tanrıcılığın hâkim olduğu bir toplumu anlamak bir bilgi birikimi gerektirir.
 

 

Yöneticinin sosyal hayat içerisindeki rolü 

Bir kitleyi, toplumu, grubu; obayı, beyliği ve devleti yönetmek oldukça zahmetli bir iştir. Olaya sadece siyasi yönden bakıldığında, bir yöneticinin şu özelliklerinin olması beklenir:

  1. Akıl sağlının yerinde olması
  2. Stratejik bir zekâsının olması
  3. Cesur ve korkusuz olması
  4. Hızlı düşünüp ve hızlı karalar alabilmesi
  5. Yasalara saygılı ve uyum sağlayan biri olması
  6. Sahip olduğu gündelik haklarından feragat etmesi…

Yukarıdaki özellikler bir yöneticide olması gereken temel maddelerdir. Ancak yukarıda saydığımız bu maddeler, özellikle mutlak otorite ile yönetilen devletlerin yöneticilerinde olması gereken özellikler olmayabilir.

Mısır medeniyetinde babadan oğula geçen bir yönetim vardı.Bu yönetimde başa geçen kişinin, akıl sağlığının yerinde olup olmadığını anlamak biraz güç idi.

Yönetime geçtiğinde akıl sağlığı yerinde olan ama ilerleyen dönemlerde akıl sağlığının yerinde olmadığını fark etmek pek de zaman almayabilir.

Bu nedenle Mısır'ın kralları kutsal kandan gelir ve davranışları pek sorgulanmazdı. Böyle bir sorgulamanın devleti idare etme noktasında bir zaafa neden olabilirdi.

Yöneticiler, ülkelerinin güvenliği sağlamak ile mükellefti. Bu mükellefiyeti, oldukça iyi idare etmeliydi. Kral devleti, askeri sınıf ile koruyabilirdi.

Ordusu olmayan bir devlete, devlet demek de çok güç olurdu. Mısır kralı bu güvenliği sağlarken, iyi derece strateji uygulaması gerekiyordu.

Bu da zihin beden yorgunluğundan başka bir şeye neden olmuyordu. Bir Mısır vatandaşının ailesini geçindirmek gibi küçük bir görevi varken, kralının devleti geçindirmek gibi bir sorumluluğu vardı.

Bu çok ağır bir sorumluktu. Gündelik hayatta her an teyakkuzda olması ve düşmanını iyi bilmesi gerekiyordu. Her an bir suikasta gitme olanağı vardı.

Devletin ekonomik çıkarlarını korumak ve bu doğrultuda politikalar uygulamak zorundaydı. Bunu da şüphesiz Firavunun yapması gerekiyordu. Kültürel anlamdaki düzenlemeler de yine firavunun göreviydi.
 

 

Bu kadar ağır şartlar altında Mısır'ı yöneten yöneticinin özgürlükleri de bir anlamda kısıtlanmış oluyordu.

Firavunların bu göreve, kendi istekleri doğrultusunda getirilmediklerini de ifade etmek gerekir. Kutsal kanın dolaştığı bir kişinin tanrı tarafından verilen bu görevi yapmak zorundaydı.

Mısırlılar, Firavunun bir kölesi olarak görünse de aslında firavunun bir köle olduğunu görmek gerekir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU