Madımak vahşetiyle yüzleşelim!.. İç barışın adalet duygusuyla inşası için yüzleşelim! (1)

Celalettin Can Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Twitter

Bugün 2 Temmuz. Madımak vahşetinin 28'inci yıl dönümü…

35 aydın ve sanatçımızın yakıldığı gün bugün...

Katliamın üzerinden 28 yıl geçti.

Göstermelik yargılamaların gerçeğin üzerini örtme ve asıl suçluları korumaktan öte bir anlamı olmadı.

Katliamın asıl suçluları ortaya çıkarılmadı hala.

1 Mayıs 1977, Sivas ve Maraş 1978, Çorum 1980 katliamlarının asıl suçlularının ortaya çıkarılmadığı gibi.

Bu katliamlar açığa çıkarılıp, asıl failleri yargılanmadığı için, 2 Temmuz Madımak katliamı, hatta yeni katliamlar kimse için sürpriz olmamalı.

Olmuyor da…  

İşte daha geçen günlerde İzmir'de katliam girişimi ve Deniz Poyraz'ın katledilmesi bunun somut örneği olarak kayıtlara geçti.

Asırlar önce Hallac-ı Mansur'u yakan, Nesimi'nin derisini yüzen, Pir Sultan Abdal'ı asan zihniyetin hortlaklar gibi modern zamanların Türkiye'sinde, kâh "Hayata Dönüş", kâh "Ya Sev ya Terk Et" sloganlarıyla aramızda dolaşmasını kanıksar olduk.  

İnsanların yakıldığı, insan etinin yandığı bir mekânda, bu nasıl bir insanlık hazmıdır ki, insanlar yıllarca et yiyebildi, iktidarıyla muhalefetiyle insani olmayan bu durumu da hep beraber kanıksar olduk.

Devleti yöneten zalim muktedir güçler, tarihin tüm dönemlerinde halka ve halkın ileri kesimlerine işkence yaptılar, öldürdüler, Maraş'ta, Madımak'ta olduğu gibi toplu yok ettiler halkı.

Zalim muktedirler işledikleri suçların hesabını vermemek için her zaman toplumu da suçlarına ortak ettiler. Toplum isteyerek ya da istemeyerek ortak olduğu suçlarla yüzleşemeyince unutmak istedi ama unutamadı.

Böylece toplumsal hafızada "gizli" suç tabakalarının ve yaralı ruh halinin katlanarak birikmesi, büyümesi ve yaygınlaşması kaçınılmaz oldu...

"Sürekli suçluluk" hali, vicdansızlık ve adaletsizlik, ama öte yandan umarsızlığın getirdiği davranış biçimleri temel toplumsal hasletimiz oldu.

Yüzleşilmeyen ve müeyyidesi olmayan her suçun, her daim bir karşılığı olacaktır çünkü

 
Unutmayacağız!

İnsanların düşüncelerinden, inançlarından ve kimliklerinden dolayı yakılmadığı, yok edilmediği çağdaş bir ülke, demokratik bir toplum yaratma kararlığımızın kaynağı ateşte yanıp kül olanlardır çünkü…

Unutmayacağız! Madımak'ta yaşanan vahşetin temel faili Özel Harp'çi güçleri unutmayacağız!

Bu güçlerin yarattığı yalan havaya kapılıp Alevi-solcu düşmanlığını insan yakacak kadar ileri götüren çağ dışı, dinbaz vahşileri, 35 insanı sekiz saat boyunca "Tekbir" eşliğinde oya işler gibi yakan zihniyet dünyasını ve küçük figüranlarını da unutmayacağız.
 

 

Geçmiş 1 Mayıs 1977 katliamında, Sivas, Maraş, Çorum katliamlarında faşist çeteleri Alevi halka ve sola karşı kim kullandıysa, 2 Temmuz Madımak katliamında da aynı güçlerin kullandığını biliyoruz.

Eşitlik, özgürlük, kardeşlik kuşaklarını, 68'lileri, 78'lileri yok edenleri, Türkiye'nin geleceğini karartan karanlık güçleri, biz çok genç yaşlarda tanıdık.

Onlar nasıl Maraş'ta katliamı seyrettilerse, Madımak'ta insanlar yakılırken de seyrettiler. Nasıl Maraş'ta katliamı yolunu açtılar ve soruşturmaları kararttılarsa, Sivas'ta da 'ta da aynı şeyi yaptılar.

Toplumu kontrol altında tutmak, darbeci-faşizan-otokratik rejimi derinleştirerek sürdürmek isteyenler, güçlü bir anti-faşist, anti-otokrat toplumsal-demokratik mücadeleyle karşılaşmadıkları sürece kıyıcılıkla ve manipülasyonla ülkeyi yönetmeyi sürdüreceklerdir.

Hiç şüphemiz olmasın!
 

 

Ölçü suçluların zihniyetinin tespiti ve mahkûm edilmesi olmalı

Haklar ve özgürlüklere karşı takınılan tutum meselenin esasıdır. Sadece kendine Müslüman olanlar ile iktidarın da muhalefetin de asıl rengini ortaya çıkarmanın nirengi noktası, emeğin hakkına, adalete ve 28'inci yıl dönümünde Madımak katliamına karşı sergiledikleri tutum olacaktır ölçümüz…

Savaşa karşı barıştan, bölünmeye karşı birlikten, hak ihlallerine, adaletsizliklere ve darbeye karşı gerçek bir demokrasiden yana olup olmadığımızın ölçüsü, Madımak'ta katliam yapan güçleri ve zihniyeti açıkça mahkûm etmekten, Madımak katliamının yapıldığı günü toplumsal yas ilan ederek başlamaktan geçiyor.

1970'li yıllarda Milliyetçi Cephe içinde Alevileri ve solu katlediyorlar, darbe koşullarını hazırlıyorlardı.

Dün Alevilerin haklarını tanımamakta sergiledikleri tutumu Kürt sorununu ezerek çözmede de sergilemeye devam ediyorlar.

Madımak müze değil, kebap evi ise, bunun da sorumlusu, bugün birbirleriyle iktidar kavgası yapan iki faşizan, otokratik gücün, emek, hak, hukuk karşıtı siyasi gücün ortak karakterinde yatmaktadır.

Türkiye tarihinin en büyük parlamenter sayısıyla iktidar olan AK Parti, Sivas yangınını söndürmek için yıllardır parmağını kımıldatmadı.

Alevi sorununu güncel Hızır Paşalar aracılığıyla saptırmayı, emeği örgütsüzleştirmeyi ve yeni kullaştırmalar yaratarak toplumu çürütmeyi iş edindi…

Dönemin SHP'sinin ve CHP'nin sicili çok mu temiz? Hiç değil! Solingen anmalarına koşa koşa gidenler, Madımak katliamı sırasında iktidar ortağıydı.

Alevi sorununda seyirci kaldıkları gibi Madımak'ın müze yapılmasını gündemlerine dahi almadılar.  

Madımak vahşeti orta yerde dururken, demokratikleşmek, Alevi sorununun çözmek ve kardeşçe bir arada yaşamak ne kadar olanaklı?

Madımak üzerinden Alevi halkın yaralarını adalet duygusuyla sarmak, katliamın ektiği zehirli tohumlara son vermek, Madımak'ı bir İnsanlık Müzesi'ne çevirmek, öncelikle Sünni halkın sorunu olmalı idi.
 

 

Laiklik ve demokrasi   

Madımak özelinde çözülmesi gereken temel sorunlarımızdan en önemlisi Alevi sorunudur.

Aleviliği ezilen mezhep halinden çıkarmak, Türkiye'ye gerçek bir laikliği, başka bir ifadeyle özgürlükçü laikliği getirmekten, sadece Alevilere de değil, bütün inançlara yönelik her türden dışlama ve eşitsizliği ortadan kaldırmaktan geçiyor.

Özgürlükçü bir laiklik için zorunlu din derslerinin kaldırılması, Diyanet İşleri Başkanlığı'na yeni bir şekil verilmesi ya da olmuyorsa lağvedilmesi, devletin tüm inançlara eşit mesafede durması başlangıç talepleri olarak ilan edilmelidir.

Özgürlükçü bir laiklik ve yerel demokrasi ile çakışan katılımcı bir demokrasi istiyoruz.

Laikliğin ve demokrasinin olmadığı bir ülkede, bu yangının dönüp yarın herkesi yakabileceğini hatırlatıyoruz.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU