"Bir yemeğin hayret verici başarısı": Döner Avrupa’da nasıl bu denli yayıldı?

Göçmenlere gittikleri ülkelerde yıldızlarının parlaması fırsatını sunan geleneksel Türk lezzeti, şimdilerde benzersiz bir siyasi tartışmayla karşı karşıya

Fotoğraf: The Independent

Pierre Raffard(*) - The Independent

Avrupa’da "döner kebap" ismiyle bilinen döner siyasi bir mesele mi? Bu fikir kulağa her ne kadar gülünç gelse de ortada epey ciddi bir soru var. Döner, hamburgerle birlikte Fransa’nın en çok rağbet gören fast-food lezzetlerinden biri. Bu, beklenmedik bir ilgi ve tartışma konusu olmakla birlikte, daha önce keşfedilmemiş kültürel konuların da gündeme taşınmasına yol açıyor.

Avrupa Parlamentosu (AP) Sağlık Komitesi, 2017 Aralık’ta, dondurulmuş kebap etinde fosfat katkı maddelerinin kullanılmasını yasaklamayı oyladı. Meselenin halk sağlığı açısından basit bir idari düzenleme olması gerekiyordu ancak bir siyaset malzemesine dönüştü.

Dönerin “kurtarılmaya” ihtiyacı var mı?

İlk hamle, Alman Hristiyan Demokratlar Birliği’nin (CDU) AP üyesi Renate Sommer’den geldi. Facebook sayfasında, böyle bir kararın küçük restoran sahiplerini cezalandıracağını savunan Sommer, bu nedenle binlerce kişinin işsiz kalabileceğini belirtti.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Hikaye büyüdü ve kısa sürede Avrupa medyasını kapladı: Alman Bild gazetesi, Sommer’in kaygılarını tekrarladı; İngiliz The Guardian, İtalyan La Repubblica ve İspanyol El Pais gazeteleri de onu izledi.

Kargaşa çıkınca AP kararı ertelemek için bahane olarak Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi’nden (EFSA) o sıralar gelen bir değerlendirmeye başvurdu.

Bir bardak suda fırtına koparmaya benzese de olay başlangıçta göründüğü kadar küçük değildi. Çaresizlik ve öfkeden, eğlence ve keyif almaya kadar uzanan tepki dalgası, dönerin, mütevazı görüntüsünün ardında aslında bugün Avrupa toplumlarının karşılaştığı toplum, siyaset ve kimlikle ilgili sorunların bir simgesi olduğu anlaşıldı.

Dönerle aşk-nefret ilişkisi

Mavi yakalıların öğün tercihinden, gece yarısı atıştırmalığı için ilk akla gelen tercihlerden olmasına kadar dönerin Avrupa öyküsü, her şeyden önce bütün engellere rağmen bir yemeğin hayret verici başarısını gösteriyor.

Döner Avrupa’ya, Anadolu’dan sürülen Yunan ve Ermeni restoran sahipleriyle 1930’larda ulaştı. O zamanlar, sadece göçmenlerin bildiği, mütevazı bir yemekti. Bu yiyeceği, kendi ülkeleriyle sembolik bağ kurmalarını sağlayan ucuz bir yemek olarak görüyorlardı.

Döner ve türevleri, dünyaya yayıldı; “gyros” (Yunan), “şavurma” (Arap), “al pastor” (İspanyol) ve yerel daha birçok isimle anıldı.  

Bu yemeğin Batı Avrupa’da gerçek anlamda yükselişe geçtiği yıllar, 1980’ler ve 1990’lar oldu. Endüstriyel faaliyetlerin düşüşüyle birlikte, Türkiye’den gelenler başta olmak üzere işsiz kalan birçok kişi, gıda sektöründe şanslarını denedi.

Kapsamlı mutfak bilgisi olmadan, az sermayeyle adım atılan bu yeni girişimlerin çoğu döner işine dönüştü. Ucuz restoranların hedef kitlesi, gündüz ya da gece yemek için mütevazı bir mekan arayan işçiler, öğrenciler ve göçmenler oldu. Döner beklenmedik şekilde popüler hale geldi; yavaş yavaş Avrupa şehirlerinin mutfaklarında ve toplumlarında yer buldu.

 

Döner - Independent.jpg
Fotoğraf: The Independent

 

Her gün milyonlarca porsiyon döner 

Dönerin bu kadar rağbet görmesi şaşırtıcı. Fransa’nın başkenti Paris’te şu anda 550’den fazla döner dükkanı var. Birleşik Krallık’ta 17 bin işletmede satıldığı belirtiliyor. Dahası, Avrupa’da dönerin kalbi Almanya’da 2017’de günde 2 milyon porsiyon tüketiliyor.

Bu başarı, dünya genelinde yer alan bir gıda holdinginin tekelinde olmadığı ve on binlerce bağımsız gıda satıcısının “dehasına” bağlı olduğu için daha da şaşırtıcı. Döner satıcıları, sadece tüketicilerin kültürel ve etik standartlarını karşılayan doyurucu bir lezzet sunmakla kalmıyor, özellikle helal etle hızla değişen Avrupa yeme alışkanlıklarına da ayak uyduruyorlar.

Ne var ki her başarının bir bedeli var. Popülerliği arttıkça, dönerin karşısındaki sorunlar da arttı. Bazı dükkanlardaki sağlıksız koşullar hakkında yayımlanan sayısız makale ve haberde, dönerin halkın gözünde, yağlı ve şüpheli etle yapılmış iştah kaçırıcı bir yemek olduğu anlatıldı.

Avrupa’ya hediye

Döner, zaman zaman çekici olmayan imajına rağmen çok sayıda Avrupalı tarafından coşkuyla karşılandı. Avrupa sakinleri için yalnızca makul fiyatlı ve lezzetli bir yemek olmakla kalmadı, kültürel etkileşime de renk kattı.

1999’da yayımlanan “McDoener: Döner ve Almanya Türklerinin sosyal statü mücadelesi” adlı makalesinde araştırmacı Ayşe Çağlar, Almanya'daki dönerle Türk göçmenler arasında genelde olumlu olan ilişkileri ortaya koydu. “Döner, Almanya'da ‘yabancılar konusu’nu çevreleyen söylemin bir parçası haline geldi” diyen Çağlar, 1980'lerde Berlin'deki yabancılara destek gösterilerinde atılan sloganları alıntıladı; "Yabancılar olmadan, döner yok!" ve "Biz olmadan, döner yok!”

 

 

Dönerin sakladıkları…

Bu kültürel ve politik ortaklık, yalnızca Almanya'ya özgü değil. Los Angeles Times’a göre döner, “Türk göçmenlerden Almanya’ya bir hediye”.

İngiltere Kebap Ödülleri organizasyonunun başkanı ve Türkiye Araştırmaları Merkezi (CEFTUS) Direktörü İbrahim Doğuş, “Mütevazı kebap, başarılı entegrasyon örneği olarak güçlü bir mesaj veriyor. Yeni gelenleri, yerli lezzet tadıcılarla bir araya getiriyor” diyor.

Ancak bu durumu herkes hoş karşılamıyor. Ocak 2009’da İtalya’da Toskana’nın Lucca şehrinde bir akım "düşmanlıklar" boy gösterdi. Belediye meclisi, “mutfak geleneklerinin yanı sıra mimari, kültürel ve tarihi özgünlüklerini muhafaza etmek” için “farklı etnik grupların faaliyetleriyle bağlantılı kuruluşların” yasaklanmasına karar verdi. İtalya’nın Forte dei Marmi, Padua, Capriate San Gervasio ve Verona şehirleri de aynı yoldan ilerledi.

Sağcı siyasetçi Robert Menard, 2014’te Fransa’da Beziers’in belediye başkanı seçildiğinde, döner satıcılarının şehrin tarihi merkezinden yok olduğunu görmeyi istediğini söyledi. Her ne kadar bu sözler lafta kalsa da böyle bir açıklama, dönerin sıradan bir gece atıştırmalığı olmaktan uzak olduğunu gösterdi.

Kimine göre başarılı çokkültürlülüğün mutfak sembolü, kimine göre İslamlaşmanın delili olduğu söylenen döner, toplumsal bir olgu ve günümüz Avrupa toplumlarda kimlik ve siyasi bölünme meselelerine ışık tutan bir ayna.

 

*Pierre Raffard, Fransa'daki Uluslararası İlişkiler Okulu'nda (ILERI) öğretmen ve araştırmacı.

 

 

**İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

https://www.independent.co.uk/life-style/food-and-drink

Independent Türkçe için çeviren: Elvide Demirkol

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU