Elektrikli batarya, ilk kullanımından bir asır sonra endüstriyel rolünü yeniden kazanıyor

Beklentiler, elektrikli bataryaların üretimine dayalı küresel enerji piyasasının saatte yaklaşık 2.850 gigawatt, yani şu an olduğundan yaklaşık 100 kat daha fazla elektrik üreteceği ve 662 milyar dolarlık yatırım çekeceği yönünde

Fotoğraf: Wikipedia

Elektrikli batarya kullanan elektrikli otomobil sayısı, 20'nci yüzyılın başında ABD'deki otomobil sayısının yaklaşık dörtte birini oluşturuyordu, ama durum 20 yıl sonra, yani 1920'li yılların başlangıcında değişti.

Elektrikli araçlar yollardan çekildi ve yerlerini içten yanmalı motorlu (benzin veya dizel) araçlar aldı. Otomobillerdeki bu önemli değişikliğin nedeni, elektrikli otomobilin bataryasını şarj etmeden uzun mesafeler kat etme kabiliyetine sahip olmaması, bir elektrikli otomobil bataryasının, içten yanmalı motorlu aracın aküsüne kıyasla nispeten yavaş depolama kapasitesi.

Ayrıca, bataryasının yüksek maliyeti nedeniyle bir elektrikli otomobilin fiyatı, içten yanmalı motorlu otomobilin fiyatının iki katıydı.


Bataryalar veya piller, jeneratör, ardından elektrik şebekelerinin 19'uncu yüzyılın sonlarında ortaya çıkışından önce birincil elektrik kaynağını sağlıyorlardı.

Gerçekten de, 19'uncu yüzyıl, farklı pil türleri icat etmek için yapılan bilimsel deneylerle dolup taştı.

Benjamin Franklin,18'inci yüzyılda (1749'da), o dönemde pil adını verdiği bir şeyi, hazırlama aşamasında olduğu bir elektrikli makinede kullandı. Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa'daki bilim adamları

19'uncu yüzyılda, uygun bir pil icat etmek için yarıştılar. 20'nci yüzyılın başlarında otomobil icat edildiğinde, pillerin ticari kullanımı için de geniş bir alan açılmış oldu.

Elektrikli otomobiller bataryaları sayesinde, 20'inci yüzyılın ilk 20 yılı boyunca ve özellikle de Birinci Dünya Savaşı'nın sonuna kadar otomobil pazarına hakim olmayı başardılar.

Ancak, daha sonra ikisi arasındaki fiyat farkından, özellikle de elektrikli bataryanın yüksek maliyetinden, içten yanmalı motorlu otomobillerin şarj edilecek bir bataryaya gerek duymadan uzun mesafeler kat etme performanslarından dolayı elektrikli otomobiller üstünlüğü içten yanmalı motorlu otomobillere kaptırdılar.

Ardından, içten yanmalı motorlu otomobiller piyasayı ele geçirdiler ve elektrikli otomobiller ile elektrikli bataryaları 20'nci yüzyıl boyunca neredeyse ortadan kayboldular.

Ancak iklim değişikliği ve küresel ısınmanın azaltılmasına yönelik küresel ilgiyle birlikte son zamanlarda işler değişmeye başladı.

Bunun neticesinde, 20'nci yüzyıl boyunca ihmal edilen elektrikli batarya teknolojisini geliştirmeye dönük araştırma ve geliştirme faaliyetleri canlandı.

Elektrikli bataryanın performansı enerji, depolama, ağırlık, küçültme ve maliyet azaltma açısından yavaş yavaş iyileştirildi.

Son yıllarda bataryada yapılan bu iyileştirmeler, içten yanmalı motorlu araçlar karşısında elektrikli araçlara ihtiyaçları olan rekabet kabiliyetini kazandırdı.

O da, karbondioksit emisyonlarının önemli bir kaynağı olarak görülen içten yanmalı motorlu otomobilin aksine, elektrikli otomobilin sıfır emisyonlu olması. Bu özellik yavaş yavaş elektrikli otomobilin gelişmesini ve ilerlemesini sağladı.


Bugün neredeyse tüm büyük küresel otomobil şirketlerinin elektrikli modelleri var. Hepsi, sanayileşmiş ülkelerin Paris İklim Anlaşması ışığında kabul etmeye başladığı yasa ve yönetmelik değişikliklerini bekliyor.

Bu değişikliklere göre sözgelimi İngiltere'de 2025'ten itibaren yalnızca elektrikli araç satılmaya başlanacak. Keza Avrupa Birliği ülkelerinde de 2030'un ortalarından 2050 yılına kadar sadece elektrikli otomobil satılacak.

Başkan Joe Biden başkanlığında ABD'nin de benzer bir karar alarak 2050 yılına kadar içten yanmalı motorlu otomobil satışını yasaklayıp sadece elektrikli otomobil satışına onay vermesi bekleniyor.

Gelgelelim halihazırda elektrikli araçların ABD'de zaten yaygın oldukları biliniyor.


New York'ta Büyükşehir Ulaşım Otoritesi (bir Amerikan şehrinin en büyük toplu taşıma otoritesi) ile Virginia Öğrenci Ulaşım Otoritesi gibi bir dizi büyük Amerikan ulaşım kurumu, ulaşımda elektrikli otobüsler kullanıyorlar.

Buna ilaveten, California eyaleti de içten yanmalı motorlu taşıtların satışını yasaklayan bir yasayı kabul etmiş bulunuyor.

Dünya Bankası'nın bir kolu olan Uluslararası Finans Kurumu tarafından yapılan bir araştırmaya göre, şu anda geliştirilmekte olan beş tür elektrikli batarya bulunuyor ve bunların en önemlisi; lityum-iyon ve kendisi şu anda kullanılan bataryaların yüzde 95'ini oluşturduğundan kullanımı en yaygın olan batarya türü. Bu tür bataryalar lityum iyon kullanırlar.


Tüketicilerin çoğunluğu tarafından onaylanıp beğenilse de bu tür bataryaların yine de bazı sorunları var; sınırlı çalışma saatleri, yüksek fiyat ve en önemlisi ısındığında yandığı için güvenlik sorunu.

Elektrikli bataryaları geliştirmek için birçok araştırma ve geliştirme çalışmaları yapılıyor. Depolama kapasitesini, güvenlik sorununu ve farklı alanlarda (şu anda en çok kullanıldığı alan elektrikli otomobil) kullanım imkanını geliştirmeye dönük çalışmalar bulunuyor.

Küçük ölçekli güneş enerjisi birimlerinde kullanımına dönük çalışmalar da var ve gerçekten de kullanılmaya başlandı, ancak maliyeti hala çok yüksek.


Devam eden araştırmaların ulaşmayı arzuladığı hedef; net sıfır emisyonlu veya mümkün olduğunca düşük emisyonlu modern enerjilere yatırım yaparak, şimdi olduğundan tamamen farklı ulaşım ve elektrik üretim yolları geliştirmek.

Beklentiler, elektrikli bataryaların üretimine dayalı küresel enerji piyasasının saatte yaklaşık 2.850 gigawatt, yani şu an olduğundan yaklaşık 100 kat daha fazla elektrik üreteceği ve 662 milyar dolarlık yatırım çekeceği yönünde.


Bu modern endüstri, çeşitli zorluklarla karşı karşıya ve bunların en önemlileri, elektrikli bataryaları kullanacak altyapı ve tesislerin inşasına öncelik vermek, özel sektörün inovasyon ve yatırım alanlarında önemli bir rol oynamasının önünü açmak.

Gelişmekte olan ülkelerin piyasalarında enerjinin toplanması ve depolanması için düzenleyici kurumlar oluşturma ihtiyacı.

Modern enerji ekonomilerini değerlendirirken şeffaf yöntemler benimseme zorunluluğu. Bilhassa petrole dayalı enerji sisteminden geçiş dönemlerinde finansman, kâr ve zararların değerinin değerlendirilmesi.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU