Assange davası: Bir “tecavüzcü” nasıl imal edilir?

Bugün tüm dünya alkış tutarken; tecavüzcü, hacker, narsist -ve kim bilir belki de şeytanın ta kendisi- olduğu iddia edilen bir adama yönelik cadı avı başlatıldı

Fotoğraf: The Reuters

Bugün bir kadın olarak konuşmak istiyorum. Tecavüz ve cinsel istismar mağduru bir kadın olarak... Erkeklerin ne kadar zalim olabileceğini ve bir kadının ruhundaki yaraların ne kadar derin olabileceğini bilen bir kadın olarak... Yaşadıklarımın ızdırabı bugüne dek sürdü. Bugüne kadar işkence çekmeye devam ettim. Aynı kaderi paylaşan dünyanın dört bir yanındaki kadın gibi, onların suratları uykumu bölmeye devam etti. Hayır, asla bir tecavüzcüyü savunmam; bu suçun hiçbir özrü olamaz; saldırganlar affedilemez. Sesimizi yükseltmek ve suskunlukla savaşmak; kendimize, kız kardeşlerimize ve genç kızlara borcumuz.

Doğru olanı yapmak için kararlılık gösterirken, hata yapma riskini ve sahte suçlamaların ne denli güçlü olabileceğini de göz ardı etmemeliyiz. Tecavüz iddiasını mahkemede kanıtlamak ne kadar zorsa, bu iddiayı kamuoyu nezdinde çürütmek de o kadar zor. Sahte cinsel istismar iddiaları, bu nedenle her zaman mobbing, şantaj ve karalama için tercih edilen bir araç oldu. Birine “tecavüzcü” damgasını vurulduktan sonra, kişinin mahkum edilmiş, suçlanmış ya da sadece iddialara maruz kalmış olmasına bakılmıyor. Kişinin itibarı ölüme mahkum ediliyor ve infazı kamuya açık alanda yapılıyor.

Bugün konuşmamın sebebi bu. Bir dostumu desteklemek için konuşuyorum. Canımdan çok sevdiğim ama sağlığı gittikçe kötüleşen, umutları azalan ve zamanı tükenmekte olan bir dost. İktidara doğruyu söyleme cesareti olan, yönetimin suçlarını açığa çıkaran ve şimdi bunun bedelini ödeyen bir dost. Sesi bastırılmış, elleri kelepçelenmiş ve iftiraya maruz kalmış bir dost. Adı Julian Assange.

Julian'ın cinsel bir suçtan hiçbir zaman mahkum edilmediğini, resmi olarak suçlu bulunmadığını ve aleyhinde hiçbir kanıt bulunmadığını hatırlayalım. Aslına bakacak olursak, tecavüz iddiaları ilk kez 2010'da ortaya çıktığında, Julian gönüllü olarak polisle işbirliği yapmış, sorularını cevaplamış ve gitmesine izin verilene kadar İsveç'te kalmıştı. Bütün delilleri dikkatle değerlendiren başsavcı bile, “tecavüzden şüphelenmek için bir neden bulunmadığını” ve iddia edilen davranışların “suç içermediğini” belirterek davayı kapatmıştı. Dava birkaç gün sonra, uygun şekilde değiştirilmiş iddialarla başka bir savcı tarafından tekrar açıldı.

Ancak şunu hatırlayalım ki her iki şikayetçi de yıllar önce; Julian'la cinsel ilişkilerinin rızaları doğrultusunda olduğunu doğrulamıştı ve suç ihbarında bulunma niyetlerinin olmadığını ama İsveç polisinin ihbarda bulunmaları için onlara baskı yaptığını belirtmişti. İsveç nihayet 2013'te davayı kapatmak istediğinde, “çekinmemeleri” için onlara bastıran da İngilizlerdi. İsveç de buna uydu ve sonraki yıllarda, Julian'ın kendini tecavüz iddialarına karşı, ABD'ye iade edilmeden savunmasının imkansız olduğu dönemde, davayı yeniden gündeme getirdi.

İsveç, aynı anlamsız soruşturmayı 2010’dan sonra 13 Mayıs 2019'da üçüncü kez açtı. Julian’a yöneltilen tecavüz iddialarının düzmece olduğunu hepimiz biliyoruz. Hepimiz asıl amaçlarının ne olduğunu biliyoruz. İsveç’in kötü niyetli olduğunu hepimiz biliyoruz. Tecavüze Karşı Kadınlar (Women Against Rape) tarafından etkili bir şekilde özetlendiği gibi:

“Julian aleyhindeki iddialar, bir dizi hükümetin, gizli savaş planlarını, tecavüz, cinayet ve yıkımla ilişkili meşguliyetlerini kamuoyuna açıklayan WikiLeaks'in üzerine giderken, esas amaçlarını gizlemek için kullandıkları bir perde. Bu yetkililer, kadına yönelik şiddeti o kadar az önemsiyor ki, rızaya dayalı cinsel ilişkiyi manipüle ederek tecavüz iddiasında bulunuyorlar.”

Tamamen katılıyorum. Bu adil bir tecavüz yargılaması değil, adalete tecavüzdür. Julian için bir felaket; İsveç için bir kara leke ve adalete, demokrasiye, hukukun üstünlüğüne inanan bizlere ihanettir.

Julian benim için bir dost, bir kahraman, bir kurtarıcı. Size göre düşman, hain veya ahlaksız bir ajan olabilir. Böyle düşünmeye hakkınız var ve fikrinizi değiştirmek zorunda değilsiniz. Ancak sonuç çıkarmadan önce, lütfen bunu enine boyuna düşündüğünüzden emin olun.

 

 

Tüm söylediklerimden sonra, Julian'ın tecavüzcü olduğuna hala inanıyorsanız, yırtık bir prezervatifin "tecavüz" anlamına gelip gelmeyeceğini kendinize sordunuz mu? Herhangi bir DNA izine rastlanmayan yırtık bir prezervatifin? İki yetişkinin kendi rızaları doğrultusunda gerçekleşen ve yinelenen cinsel ilişkisindeki yırtık bir prezervatif? Julian’ın, odadaki diğer tek kişi fark etmeden, kasıtlı olarak yırtmakla suçlandığı prezervatif? Bilmiyorsanız söyleyeyim: Suçlandığı tek şey bu. Durun ve düşünün. Daha sonra bir sonuca varın.

Julian’ın ABD hükümetinin bilgisayarlarını “hacklediğine” gerçekten inanıyorsanız, durun ve düşünün: Çok gizli görevlerle yetkilendirilmiş biri, Assange’ın yayımladığı tüm dosyaları ona kendiliğinden verdiğine göre, neden bilgisayara sızsın ki? Ve eğer Wikileaks’in ifşasının birine hukuka aykırı biçimde zarar verdiğine gerçekten inanıyorsanız, neden örgüte tazminat davası açmıyorsunuz? Ve eğer Wikileaks sizi, şirketinizi, hükümetinizi veya siyasi davanızı sıkıntıya soktuğu için Julian'dan nefret ediyorsanız durun ve düşünün: Bu utancın suçlusu gerçekte kim? Açığa çıkarılan kanuna aykırı davranışları kim sergiledi? Elçiye zeval olur mu? Size onun işkencecisi olma iznini kim veriyor?

Gerçek şu ki, Wikileaks hiç kimseyi haksız yere suçlamadı. Tek yaptığı, savaş suçlarına, yolsuzluklara ve suistimallere dair kesin kanıtları kamuoyuyla paylaşmaktı. Bununla birlikte kirli gerçeği ortaya çıkaran kişiler dışında kimse suçlanmıyor ve yargılanmıyor. Elbette, hükümet sırlarının sızdırılmasına dair, meşruiyet, gizlilik, emniyet ve milli güvenlik gibi konular hakkında etik tartışması yapılabilir. Öyleyse doğru dürüst bir forum oluşturalım; herkesi davet edelim ve bunun üzerine konuşalım. Şeffaflığı sağlamanın ve suistimali önlemenin çeşitli yolları elbette olabilir. Ancak suçu ispatlanan savaş suçlularının özgürce dolaşmasına izin verildiği sürece; Wikileaks, liderlerimizi bize karşı ve bizim adımıza başkalarına karşı işlenen suçlardan sorumlu tutmak için tek şansımız olabilir.

Naif olmayalım. Julian Assange tecavüz sebebiyle istenmiyor. Bu, Julian'ın kim olduğu ile ilgili değil, bizim kim olduğumuzla ilgili. Aynı zamanda siyasetin, piyasanın ve diğer kamusal işlerin geleneksel işleyişindeki gizliliğe dair temel sorunlarla nasıl başa çıktığımızla ilgili. İşkence ve suistimali, savaş alanı dışında evde de fütursuzca kullanmaya hakkımız olup olmadığıyla ilgili. Bu sadece Julian’ın saygınlığı ile ilgili değil, aynı zamanda bizim kendi saygınlığımızla ilgili.

Her birimizin uyumak ve felakete sürüklenmekle buna karşı koyup doğru olana eğilmek arasında seçim yapması gereken o tarihsel anlardan birindeyiz. Yüzyıllar boyunca, şeytanla cinsel ilişkiye girdiği iddia edilen kadınlar canlı canlı yakılırken ayaktakımı buna alkış tutuyordu. Kimse gerçeği söylemeye cesaret edemedi. Bugün tüm dünya alkış tutarken; tecavüzcü, hacker, narsist -ve kim bilir belki de şeytanın ta kendisi- olduğu iddia edilen bir adama yönelik cadı avı başlatıldı.

Ama ben bugün ayağa kalkıyorum ve bir kadın olarak, bir dost olarak ve insanlık ailesindeki kardeşiniz olarak ne düşündüğümü açıkça dile getiriyorum. Ve sizden kalbinizdeki ve gözlerinizdeki o zehirli kara perdeyi kaldırmanızı ve gerçekte Julian’ın başına ne geldiğini görmenizi istiyorum. Bir sonuca varmadan önce, lütfen durup düşünün, sonra ayağa kalkın ve doğru olanı yapın!


 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

https://www.pamelaandersonfoundation.org

Independent Türkçe için çeviren: Nezir Sümerkan

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU