"Çakıcı kasetiyle" istifa eden eski bakan Eyüp Aşık: Süleyman Soylu’nun savcılığa başvurup hakkında soruşturma istemesi yetmez

Aşık, Soylu’nun yargılanması için ilk olarak dokunulmazlığının kaldırılması gerektiğini söyledi ve “Süleyman Bey de o kararı veremez. O karar Tayyip Bey'in vereceği karardır” dedi

Fotoğraf: Twitter

Organize suç örgütü liderliğinden hüküm giyen Alaattin Çakıcı ile 1990’lı yıllarda bir telefon görüşmesinin basına yansımasının ardından istifa eden eski Devlet Bakanı Eyüp Aşık, Türkiye’nin son gündemiyle ilgili açıklamalarda bulundu. Aşık’a göre İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Sedat Peker’in iddialarının ardından sadece savcılığa başvurması yeterli değil.

Sözcü gazetesinden Saygı Öztürk, bugünkü köşe yazısında Eyüp Aşık ile yaptığı görüşmeyi yazdı.

Öztürk, yazısında ilk olarak Aşık’ı istifaya götüren süreci şöyle anlattı:

Eyüp Aşık renkli bir siyasetçi. Milletvekilliği döneminde en kritik komisyonlarda görev aldı. Devlette ne olup bittiğine ilişkin önemli bilgilere ulaştı. Devlet Bakanlığı döneminde o dönem aranan Alaattin Çakıcı ile telefon konuşması televizyonlarda yayımlandı. Aynı gün Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcılığı'na dilekçe verip hakkında soruşturma açılmasını istedi. Ancak, DGM Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, “Soruşturma açabilmemiz için sizin dokunulmazlığınızın kaldırılması lazım” dedi. Aşık, bu iş uzamasın diye hem bakanlıktan, hem milletvekilliğinden istifa etti, dokunulmazlığını kaldırttı ve yargılandı. Beraat etti, siyasete kaldığı yerden bu kez daha güçlü olarak döndü.

Organize suç örgütü liderliğinden hakkında yakalama kararı bulunan Sedat Peker’in Soylu hakkındaki ifadelerinin ardından yaşanan gelişmeleri de hatırlatan Öztürk, şöyle yazdı:

İçişleri Bakanı hakkında, Sedat Peker'in önemli iddiaları oldu. İçişleri Bakanı da, Cumhuriyet Savcılığı'na hakkında suç duyurusunda bulundu. Ama, dokunulmazlığı olan bakan hakkında C. Savcısı'nın soruşturma açamayacağını bakan biliyor olmalı. Ancak, görevinden istifa ederse hakkında soruşturma açılabilir. Açılmış olsa bile o soruşturma ne kadar hakkaniyetli yapılırsa yapılsın, bakanın aklanması inandırıcı olmaz.

Öztürk, yazısının devamında Aşık’ın şu ifadelerine yer verdi:

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

İstifanızda toplumsal duyarlılık etkili oldu mu?

Alaattin Çakıcı, ABD'den beni telefonla aradığında konuştum. Olay bakanlığımla ilgili bir konu değildi. Ama ben toplumun hassasiyeti karşısında istifa etmek ihtiyacı hissettim. Şimdilerde öyle bir hassasiyet yok. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun hukuki durumunu söyleyeyim: Kendisi, Savcılığa başvurup hakkında soruşturma istemesi yetmez. Hakkını da yemeyelim, Peker'e korumalar onun bakanlığından önce verilmiş.

Bakan, ‘Ben suçsuzum, yargılanmak istiyorum' derse ne yapmalı?

Onun rica edeceği yer TBMM Başkanlığı'dır, Tayyip Erdoğan'dır. Diyecek ki, ‘Dokunulmazlığımın kaldırılması için AK Parti de oy versin. Ak Parti oy vermeden çoğunluk sağlanamadığı için dokunulmazlığı kaldırılamaz. Yani, dokunulmazlık kaldırılmadan istifa etmiş olsa bile dokunulmazlık kalkmış sayılmaz. Süleyman Bey de o kararı veremez. O karar Tayyip Bey'in vereceği karardır.

Bakan Bey gider Cumhurbaşkanı'na, ‘Ban sıkıldım, yoruldum hakkımdaki iddialardan dolayı da mahkemede yargılanmak istiyorum. O mahkeme 6 ay sürer, beraat ederse o zaman bambaşka da bir Süleyman Soylu olur, tartışılan bir durumdan çıkar.

Size göre doğrusu istifa etmesi mi, yargılanması mı?

Onu bilemem. Ben ne yaptığımı anlattım. Diyorum ki; ben hukuken, siyaseten mecbur değildim ama toplumun baskısından çekindim, istemedim, minnet etmedim gittim yargılandım. Yargılanıp beraat edince de ‘Başka bir diyeceğiniz var mı?' dedim yani…

Çakıcı ile Aşık’ın görüşmesi

1998 yılında Çakıcı ile Aşık’ın telefon görüşmesi basına yansımıştı. Bu görüşmede Çakıcı, “Eyüp Aşık’ın haber vermesi sayesinde kendisine yapılan operasyondan kurtulduğunu” anlatıyor.

Söz konusu görüşme şöyle:

Çakıcı: Alo?

Aşık: Efendim.

Çakıcı: Abi nasılsınız? İyisiniz inşallah?

Aşık: Teşekkür ederim. Sağol. Sen nasılsın?

Çakıcı: Vallahi abi sıhhatimiz işte... Sıhhatimiz aslında iyi değil. Biliyorsun, seninle konuştuk. Sağolasın. Yani, sen benim abimsin. Sen o zaman, bize bir haber verdin işte... Biz de o zaman bildiğin gibi yer değiştirdik.

Aşık: Ha...

Çakıcı: Daha sonra duyduk ki... Tabii... Yani, bazı şeyler duydum. Üzüldüm tabii.

Aşık: Ben sana bir şey söyleyeyim. Ben bir iki kişiyle daha haber gönderdim sana. Hem Enis'e söyledim. Birisi daha söylemişti bana. O senin Mesut Bey'le ilgili şey yaptığın konu doğru değil. Hiç mümkün değil.

Çakıcı Diyorlar ki... Birine... Birine açıyor telefon... Orada bir arkadaşım var yanında. Malum insanın yanında (Mesut Yılmaz) buraya "Sağlam gelmeli, ölü gelmeli" falan deyince... Eee tabii ben bu işe çok üzüldüm. Çünkü biz Mesut Bey'e...

Aşık: Ya mümkün değil.

Çakıcı: Biz... Mesut Bey'e hayatım boyunca hiçbir zararım olmadı. Biliyorsun o dönemler, seninle hergün konuşuyorduk. Artı mesela bir gün bana şey oldu. Ömer Göktuğ dedi ki... `Ben' dedi... `Şeyle konuştum' dedi. `Eyüp Bey'le konuştum' dedi. Mesut Bey şeye çıkacak... Televizyona çıkacak.

Aşık: Çıktı... Grup toplantısında, aynı Ömer'in istediği gibi açıklamayı yaptı.

Çakıcı: Evet. Onun üzerine ben de dedim ki, çıkar, çıkar dedim. Aslında ben Mehmet Ali Yılmaz'la konuştum. O da bana, `Ben Mesut'la konuştum. O da televizyona çıkıyor' dedi. Hatta Hüsamettin abiyle konuşuyor Mehmet Ali Yılmaz. Peki dedi bana... Anlıyor musun? Faydam oymuş... Artı... Anlıyorsun... Bana bir banka teklif ettiler... Ben dedim ki; ben ne Mesut Bey'i, ne de Eyüp abiyi asla yarı yolda bırakmam... Ben bu televizyon konuşmasını yapacağım...

Aşık: Amerika'ya gönderdikleri adam... Ben onu bir arayayım... çağırayım.. Bir konuşayım onunla bakim ne... ne biliyor... ne diyor. Ne olmuş oralarda?.. Yani giderken kendisine ne demişler?.. Niye gitmiş gelmiş?

Çakıcı: Evet... Ya abi ben senin lafından sonra hemen yer değiştirdim, yukarıya Kanada'ya çıktım, bir iki ay bekledim tekrar geriye döndüm yani yani...

Aşık: Yaa.. Amerika'ya gönderdikleri adamı biliyorsun da...

Çakıcı: Evet... Evet... Evet abi...

Aşık: Bu Artvinli başkomiser var burada Selçuk şey... Selçuk... değil de.. Şentürk... Şentürk...

Çakıcı: Haa.

Aşık: Şentürk Demiralp

Çakıcı: Ben yaşadığım sürece benim abimsin yani... Mesut Beyi boş ver...

Aşık: Sağol estafurullah sağol... Sağol.

Çakıcı: Mesut Bey benim için önemli değil yani... Benim için önemli olan sizsiniz... Mesut Bey, bilemiyorum vallahi eee... Daha evvel yumruğu yedi...

Aşık: ...

Çakıcı: Mesut Bey, anlıyor musun kendisine hizmet eden adamı pek sevmez... Anladın dediğimi değil mi abi?... (Gülüşmeler)

 

Sözcü, Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU