İmamoğlu: Keşke Demirtaş’la tanışsaydım, ülkenin ihtiyaç duyduğu bir dille süreç yönetti

Ekrem İmamoğlu Habertürk canlı yayınında gazetecilerin sorularını değerlendirdi

Fotoğraf: AA

Didem Arslan Yılmaz'ın programına katılan CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu, Nagehan Alçı, Deniz Zeyrek ve Mehmet Akif Ersoy'un sorularını yanıtladı.

İmamoğlu, Deniz Zeyrek’in “HDP seçmeniyle temas halindeyim. Benim kararımda etkili olan şey sayın Demirtaş'ın 'benim hatırım için bunu yapın' şeklinde attığı tweet deniyor. Sizin açıklamanız, sonra Demirtaş'ın tweeti çok etkili olmuş. Bu konudaki duruşunuzda bir değişiklik var mı?” şeklindeki sorusuna “Keşke Demirtaş ile tanışmış olsaydım” yanıtını verdi:

“En çok beğendiğim yanımı söyleyeyim. Düşüncesini güne, zamana göre hele hele oya göre çevirecek, evirecek bir insan olmadım, asla olmayacağım. Habertürk kayıtlarına geçsin. Siyasi ömrüm ne kadar olur bilemem. Ben milletvekili değilim, bakan değilim. Ben sayın Demirtaş'ı Cumhurbaşkanlığı döneminde takip etmiş birisiyim. Kendisiyle tanışmadım. Keşke tanışsaydım. Ülkenin ihtiyaç duyduğu bir dille süreç yönetti. Bu yöntemi siyaset anlayışını beğeniyorum dedim. O siyasi dönemini, anlayışını beğenen birisiyim. Keşke o dil herkesin gündeminde olsa. Ancak bazı konular var gazetecilerden açılıyor. Dava konuları oluyor. Yahu ben bir bombalama eyleminde ölmüş. 17 yaşında ölmüş kız evladının babası Bakırköy Belediyesi'nde zabıta. Cenazesine gidiyorum. Bu ailenin o güzel kızımızın cenazesinde beni PKK'lının cenaze törenine gitti diye yazan gazeteciler var. Sonra niye dava açıyor? Tekzip yayımladım, basın konseyi üzerinden gönderdim. Düzeltmedi. Size PKK'lı dese dava açmaz mısınız? Keşke hukuk titiz davransa, evinin önünde gazetecileri dövenlere cezasını çektirse. Bir partinin genel başkanına saldırıda adaleti işletse.”

Nagehan Alçı’nın “Türkiye'nin güvenliği varken, Abdullah Öcalan'ın avukatlarıyla görüşme kararına ne diyorsunuz, Devletle Abdullah Öcalan'ın görüşmesine olumlu bakar mısınız?” şeklindeki sorusuna İmamoğlu, “Hukukçularıyla görüşmesi kadar doğal bir şey olamaz. Bu kadar tecritle adil olduğunuzu kime söyleyebilirsiniz” cevabını verdi:

“Benim Kürt meselesi diye bir tanımı doğru bulan birisi değilim. Benim Kürt vatandaşım, hemşehrim, kardeşim var. Türk vatandaşı ne kadar teminatsa bu ülkenin Kürt kökenli vatandaşım, hemşehrim de o kadar teminattır. Ben bu akşam bir evdeydim. Gaziosmanpaşa'da bir evde iftarımı açtım. Çocuğumuzun, sokağımızın meselesi aynı. Devlet bütün süreçleri aklıselim, şeffaf yönetmesi lazım. Devletin bazı işleri vardır. Açılım dendi, Meclis'te insanlar anlatın bize, ne yaptığınızı bilmiyoruz dediler.”

İmamoğlu'nun açıklamalarından satır başları:

YSK'nın gerekçeli kararı

- Ne yazık ki dağ fare doğurdu demiştim. Çok kötü bir süreç Türkiye demokrasisi adına. YSK Türkiye'nin demokrasi sürecine büyük bir darbe vurmuştur. Öncesinde başlamıştı sıkıntılı süreç. 31 Mart gecesi başlamıştı. Kaygılarımız 31 Mart öncesinde de vardı. Örneğin devletin tüm yetkili yetkilileri “dünyanın en güvenilir seçim sistemi Türkiye'de diyorlardı.” Seçimi kaybedenler mazeret uydururlar diyorlardı. Biz temkinli yaklaşarak bakın seçim stratejisi olarak meydan meydan geziyor olabilirsiniz, yapmayın, işinize bakın. Özellikle bakanlıklara mesajlar yolladım meydanlardan, televizyon programlarından.

- Biz elimizdeki ıslak imzalı tutanakları üzerinden hakkımızı savunduk. 14 saat bu ülkeye veri verilmemiştir. Pişkin konuşmalar olmuştur. Tedbirli olduk. Onların sandık görevlilerin bazı yerlerde bizden daha fazla olduğunu biliyoruz. Hakkımızı aradık. 6 Mayıs itirazlar vs. 45 gün uydurdular. Hak olanları elbette, bazı içtihatlara göre hak kabul edilen itirazlar elbette vardır. Birçok gerekçe uydurma. Negatif olumsuz tarih yazdılar. Demokrasiye darbe vurdular, halkın iradesini yok saydılar. YSK hukuka aykırı bir karar verdi.

Oy farkı nasıl düştü?

- Uydurma, çok basit örnek vereceğim. 31 Mart gecesi 3 bin 870 oyla kazandık, elimizdeki sağlam verilere göre diyen bir aday var. Çıktı açıklama yaptı. Partililerine kendisini alkışlattı. Biz hep temkinli davrandık. 1 Nisan günü ilerleyen saatlerinde bir tahminde bulundum, bazı hatalar, eksiklikler var. 17-18 bin oyla kazanacağımızı düşünüyorduk. 24 saat içinde 13 civarında naklen yayın yaptım. Herhalde rekordur. Hakkını arama konusunda bu kadar naklen yayın olmamıştır.

İstanbul seçiminin yenilenmesi

- Hukuksuzluk yaptılar, haksızlık yaptılar ama çaldılar denmez. Hele hırsızlar hiç denmez. Caminin önünde cuma namazının çıkışında yanınızda Diyanet İşleri Başkanı ile beraber kime diyorsunuz? Sayın Cumhurbaşkanını ben 6 Mayıs'ta uğurladım. 5 gün sonra çaldılar denmeye başlandı. Ramazan ayınız mübarek olsun dedim. Sizin de mübarek olsun dedi. Ben olsam bir hırsız varsa karşımda elini tutmam. Halk dilinde deniyor. Binali Yıldırım da çark etti. Sonra o da hırsızlar demeye başladı. Üzüldüğüm taraf şu, 16 milyon İstanbullu mu çaldı, YSK mı çaldı, sandık kurulu üyeleri mi çaldı? Kim çaldı?

Binali Yıldırım'a canlı yayın çağrısı

- 31 Mart öncesinde defalarca dedim ki programa çıkalım, iki medeni insan olarak tartışalım. Bu ülke yıllar sonra siyaseten normalleşsin. Sudan bahanelerle kavga etmeye, ettirtmeye ihtiyacı yok. Süreç başladı. 4-5 defa hazırım, katılmak istiyorum dedim. Ben tek başıma kararı veriyorum. Siz bana soracaksınız tek başıma karar veremem demeniz için rakibinizin beyan etmemiş olması lazım. Ben kabul ettim. Ben bayılırım. Türkiye'nin normalleşmesi için. Ben şu kanalı istiyorum dese de kabul ederim. Ben bu kadar önemsiyorum ilişkiyi. Ben rahmetli Özal'ın kabir ziyaretinde Binali Bey'i gördüğümde arabadan inip yanına gittim, elini sıktım. Tartışmaların sürdüğü dönemdi. 'Nasılsınız efendim' dedim, döner dönmez 'iyiyim' dedi, devam etti gitti. 5 saniye sohbet etseydi, sarılırdım.

 

Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU