Sömürgeciliğin Afrika’da dolanan hayaleti; korku

Dr. Halim Gençoğlu Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: The Image Works/HBO

Şüphe yok ki sömürgecilik mefhumu, özellikle Afrika toplumlarını derinden etkilemiş ve günümüzde bile travmaları görülen bir olgudur.

Belki bu kavramın sosyal iktisadi ve siyasi cephesinden bahsedilebilecek onlarca ciheti ve hatta üniversitelerde ders konusu olacak bir kültür enkazı söz konusudur.

Bir sömürgecilik enkazı olarak korkunun toplum üzerindeki tezahürleri çeşitli örneklerle açıklanabilir.

 
Siyahi vatandaşa karşı duran polis memuru resmi, artık ırkçı düşüncenin bir sembolü gibidir.

Afrika'da sömürgecilikten kurtulan yerli milletlerin içerisinde yaşayan İngiliz, Fransız veya Hollanda kökenli halkların Güney Afrika'da, Senegal'de veya Zimbabve'de içerisinde bulundukları halet-i ruhiye tam anlamıyla endişe ve korkudur.

Bunu, sömürge geçmişi olan bu ülkelerin sokaklarında gezerken hissetmemek mümkün değildir.

Yolda yürürken sevmek istediğiniz bir beyaz tenli çocuğun gözlerindeki korku, ona evde öğretilen endişenin bir tezahürüdür.

İşte bu korku çocuğa intikal ettiğinde ondan sağlıklı bir birey olmasını beklemek pek mümkün değildir.

Korku içerisinde hikayelerle büyümüş bir nesilden sağlıklı bireyler beklenemez.


Korkuyu tetikleyen iki unsurdan birisi sömürgeciliğe karşı savaş açan yerel hükümet, yerel akademisyenlerin eserleri ve politikacılardır.

Bunların içerisinde Mamdani ya da Ngugi gibi Afrika topraklarında yetişen otoriter yazarların çalışmaları uzun vadede en etkili olanıdır.

Mesela Ngugi, Decolonizing the Mind adlı eserinde şu sözleriyle Afrika'daki suçlunun beyaz adam olduğunu ortaya koymuştu:

Kavga; 1884 yılında Avrupa'nın kapitalist güçlerinin Berlin'de oturup tüm kıtayı, insanları, kültürleri ve dillerin çeşitliliğini farklı sömürgelerin boyunduruğu altına alarak pay etmesiyle başladı.

Kaderinin daima Batı dünyası metropollerinin konferans masaları etrafında belirlenmesi Afrika'nın yazgısı gibi görünüyordu.

Kendi kendini yöneten bir toplum iken sömürgelere gark edilmesine Berlin'de karar verilmişti. Kendisinin daha yakın zamanda aynı sınırlar boyunca yeni sömürgelere dönüştürülmesi pazarlığı Londra, Paris ve Lizbon'daki aynı masa etrafında yapılmıştı.


Ngugi'nin bu önemli ifadelerinden esasında sömürgecilik mirasından korkması gerekenlerin Lizbon'da, Londra'da ve Paris'te Afrika'yı masalarda bölenlerin torunları olduğu anlamına gelmektedir.

Fransızca konuşan Senegalli, Portekizce konuşan Mozambikli ya da İngilizce konuşan Güney Afrikalı yerliler tüm bunların farkındadırlar. 

Dünyada yankıları halen devam eden siyahilerin hayatları önemlidir anlamında bir slogana dönüşen Black Lives Matter hareketi polis şiddeti olaylarını ve siyahlara karşı ırksal nedenli tüm şiddeti protesto eden merkezi olmayan bir siyasi ve sosyal hareket olarak yönetici kesimde bir korku salmıştır.

Yine Black Lives Matter Global Network gibi kendilerini sadece "Black Lives Matter" olarak nitelendiren belirli organizasyonlar varken, Black Lives Matter hareketi geniş bir insan yelpazesinden oluşmaktadır.


"Siyahın Hayatı Önemlidir" sloganı tipik olarak siyahlara yönelik polis şiddetinin yanı sıra siyahların kurtuluşuyla ilgili olduğu düşünülen çeşitli diğer politika değişikliklerini savunuyor.

Hareket George Floyd'un Minneapolis polis memuru Derek Chauvin tarafından öldürülmesinin ardından 2020'deki küresel George Floyd protestoları sırasında ulusal manşetlere taşınarak daha geniş bir çevrede yankı uyandırdı.

Amerika Birleşik Devletleri'ndeki 2020 Black Lives Matter protestolarına tahminen 15 milyon ila 26 milyon kişi katıldı ve bu da onu ülke tarihindeki en büyük hareketlerden biri haline getirdi.  

Hareket pek çok görüş ve geniş bir talep dizisinden oluşsa da esasında ceza adaleti reformuna odaklanmaktadır.

Dünyada tüm bu olup bitenler Afrika'daki beyaz adam için daha da endişe vericidir.
 

b.jpg
Herald Meydanı'nda Black Lives Matter protestosu, Manhattan, Kasım 2014

 

2020 yılı Mayıs ayının sonunda, yukarıdakiler de dahil olmak üzere bir dizi ırkçılık suçlamasıyla teşvik edilen 450'den fazla büyük protestolar Amerika Birleşik Devletleri ve üç kıtadaki şehirlerde düzenlendi.

Kırılma noktasının başlıca nedeni, Minneapolis polis memuru Derek Chauvin tarafından George Floyd'un öldürülmesiydi.

Floyd hayatı için polise yalvarırken polis memuru Chauvin'in yaklaşık dokuz dakika boyunca Floyd'u boğduğunu gösteren bir videodan ötürü ikinci derece cinayetle suçlandı.

Nefes alamıyorum.


Protestocuların ek kovuşturma taleplerinin ardından, diğer üç polis memuru da ikinci derece cinayete yardım ve yataklık etmekle suçlandı.

Amerika'da bunlar olurken Afrika'da üniversitelerde ve sokaklarda eylemler düzenlenmekteydi. Güney Afrika'da gazeteler beyaz adamın vahşetinin tekrar hortladığını yazıyordu.

Amerikalı beyaz polis memuruna kızan Afrika'daki sömürgeci Avrupalıların torunlarına diş biliyordu.

Irkçılığa dayalı korkunun geri dönmesi bir Afrika'da bir kıvılcıma bağlıydı.


Güney Afrika'da Apartheid mirası olarak korku

Güney Afrika'da bazı radikal siyahilerin çiftlik baskınları beyaz vatandaşlarda endişeyi başka bir boyuta getirmişti.

Bizim üzerinde durmak istediğimiz husus daha çok cemiyet içerisinde dikkat çeken bu korkudur.

Afrika ülkelerinde sömürgecilikten kurtulan beyaz kökenli halkların iki çeşit davranışı dikkat çekmektedir.

Sömürgecilerin torunları yani takriben iki-üç yüz yıldır Afrika'da yaşayan Avrupa kökenli vatandaşların büyük bir kısmı tüm olan bitenden sonra mağdur veya mahcup rolünü oynamaktadırlar.

Fakat bu kesim bunu pişman olduklarından ötürü değil bu şekilde siyahilerin olası zulmünden korunmak için yapmaktadırlar.

Zira beyaz vatandaşların endişesi sömürge mirasının hesabını bir gün siyahilerin onlara soracak olmaları ihtimalidir.

Hapisten çıkarılmadan önce Nelson Mandela'dan alınmak istenen garantinin altında yatan yine bu bahse konu olan korku etkeni vardı.

Afrika ülkelerine bakıldığında bu aslında Zimbabve'de meydana gelmişti. Bu endişe şimdilerde Güney Afrika'da da mevcuttur.

Kıtanın en iyi ekonomine sahip Güney Afrika'da halen sermaye sahibi olan beyazlar bu korkudan ötürü sermayelerini Avrupa ülkelerine aktarmaya çalışmaktadırlar.

Çocuklarını Avrupa veya Amerika'da okutmak için teşvik etmeleri ve en az bir Avrupa ülkesinde yatırım yapmaları bunlardan en dikkat çeken davranışlardır.

Beyazların çiftliklerine yapılan saldırılar bu korkuyu daha da tetiklemektedir.

Cape Town Üniversitesi'nde 2021 yılı Nisan ayında meydana gelen talihsiz kütüphane yangınında sosyal medyadan radikal kesimden bazı siyahi gençlerin "yangın değil, kolonyal temizlik" şeklinde paylaşımlar yapması, yine korkunun altında yatan nefreti de bir nebze olsun ortaya koymaktadır.

Halen eski sömürgeci kafasıyla yaşayan ırkçı tipler ise tabiri caizse sadece beyaz nüfusun iskan edildiği Orania gibi siyahilerin girmesi yasak olan bölgede her şeyden uzak yaşamaktadırlar.

Halen Rondebosch, Stellenbosch veya Kirstenbosch gibi hanedan ailelerin ismini taşıyan güzide semtlerin isimleri değişmeden ve Apartheid rejimini hatırlatan Orania gibi ırkçı şehirler ortadan kalkmadan bu endişelerin sonu gelmeyeceği aşikardır. 


Bu bağlamda bazı politikacılar tarafından desteklenen siyahi gangsterlerin beyazlara karşı olan soygun içerikli saldırılarının mantığında eskiden onlardan alınan malların geri alınması düşüncesi yatıyor.

Bazı Ortadoğu ülkelerinde dini istismar eden siyasetçiler gibi bazı Afrika ülkelerinde de ırkçılık üzerinden siyaset yapmak aslında o yarayı kaşımakla alakalıdır.

Irkçılık sadece bir sosyolojik mesele değil artık siyasetin de bir argümanı olmuştur.


Tıpkı ölüm gibi, korku bazı Afrika ülkelerinin adeta sokaklarında gezmektedir. Bu sebeple devletin polisine, memuruna, vekiline güvenmeyen vatandaş tipi en çok da beyazların içerisinde mevcuttur.

Zira bir isyan halinde devletin kimin yanında olacağı bellidir. Nelson Mandela ve Desmond Tutu gibi özgürlük savaşçıları bu sürece çok katkı sağlamış olsalar da artık 2020'li yıllarda onların esamesi de okunmamaktadır.

Zira Afrika'da sosyal dinamikler gibi toplum beklentileri ve endişeleri de değişmiş durumdadır. Artık Afrika'da aynı sınıflarda siyah&beyaz öğrencilere ders verebiliyor olsak da evlerde konuşulan hikayelerin birbirinden çok farklı olduğu zaman zaman derslerde öğrenciler arasındaki tartışmalarda ortaya çıkıyor.

Korkunun yerini ilerde barış ve güven alır mı bilinmez, fakat devam eden de-kolonisazyon sürecinde Afrika'da beyaz adamın bu sancılı dönemin travmalarını daha çok hissedeceğe benziyor. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU