Antik Mısır'da kurban ayinlerine giriş

Umut Ataseven Independent Türkçe için yazdı

Hangi medeniyetin kapısını çalsak, karşımıza bir kurban etme ayininin çıkması muhtemel olup; geleneklerin en eskisi olmakla birlikte varlığını açıkça devam ettiren tek uygulamadır.

Kurban ayini, bir inanç ya da tanrı için yapılan bir ayindir. En eski medeniyet dahi incelendiğinde bir inanca ya da tanrıya sahip olduklarını görmek mümkündür.

Hiçbir medeniyet yoktur bir inanca ya da dine sahip olmasın. Bu nedenle Kurban ayini de çoğu medeniyette vardır.

Uygulama açısından farklılıklar görülse de amaç aynıdır; tanrıyı mutlu etmek ve onun sunduğu sonsuz bir yaşamı elde etmek için bu ayin yapılırdı. Dinler değişse de bu ayinler hep devam etmiştir.

Prof. Dr. Nevzat Çevik, kurban ayinini şöyle tanımlamıştır:

Kimi zaman sudur, ekmektir, baldır; kimi zaman süttür, sebzedir, meyvedir; ama tüm zamanların en popüler kurbanları sağlıklı bir boğa ya da koçtur. İnsan bile kurbandır. Kısacası elinde değerli ne varsa kurban odur.


Medeniyetler sadece bir hayvanı değil, hayvan dışındaki her şeyi de tanrıya sunmuşlardır.

İnsanlar, bu kurban ayinlerini gerçekten inandıkları tanrıları için mi yapıyorlardı?

Ya da tanrı insan arasındaki amansız bir ticaret miydi? Bu bir ticaret ise, karlı çıkan insan mıydı yoksa tanrı mı?

Tanrılar sonsuz bir güce sahip iken, ölümlü insanın kurbanına neden ihtiyaç duyar ki?

Bu sorular binlerce yıldır cevabını bulabilmiş değildir belki, bin yıl daha bulunamayacaktır. Kurban ayinleri, her medeniyette olduğu gibi Mısır medeniyetinde de vardı.

Mısırlılar, bu konuda oldukça hassas davranır, onlar diğer medeniyetlerin yaptıkları uygulamaları yapmazlardı. Bu yönleri onların özgün bir medeniyet olduklarının bir göstergesiydi.

Mısırlılar, azılı düşmanları Hititler gibi kurban ayini yaparlar ama Hititler kadar barbar (Mısırlılar, Hititleri Barbar olarak görmekteydiler) değillerdi.

Bu tanımlamayı Hititlerin insan kurban etmelerine bağlasalar da kendileri de insan kurban ederlerdi.

Arkeofili adlı bir haber sitesinin 21 Aralık 2017 tarihli haberine göre "Mısır firavunu Akhenaton'un başkenti Amarna'da ele geçirilen yeni bulgulara göre şehrin inşasında çoğunlukla çocuklar ve gençlerden oluşan 'harcanabilir' işgücünden faydalanılıyordu" konulu bir yazı vardı.

Ancak olayı sadece çocuk iş gücüne bağlamamak gerekir. Keza, Mısırlılarda çocuk kurban etme ayinleri de mevcuttu. Bu hayvanlar ise daha çok koç ve boğa olurdu.

Mısır duvar resimlerinde kurban ayininin canlandırılmasına rastlamak mümkündür. Mısırlıların koç ya da boğa kurban ettiklerini söylemiş ve çok hassas olduklarını da dile getirmiştik.

Mısırlılar her koç ve boğayı da kurban olarak tanrıya sunmazlardı. Özellikle siyah renkli koç ya da boğayı asla kurban etmezlerdi.

Beyaz renkte, sağlıklı ve kilolu hayvanları özenle seçerlerdi. Beyaz renkteki hayvanların üzerinde siyah bir leke dahi görseler asla kurban olarak seçmezlerdi.

Kurban edilecek hayvan, saf renkte olmalı ve tanrıya yakışmalıydı. Kurban ayinleri daha çok özel günlerde ve bayramlarda yapılırdı. Çünkü bu özel günlerde tanrıya daha çok yaklaşıldığı hissedilirdi.

Kurban ayini bir bakıma günahlardan arınma olarak da adlandırılabilir. Mısırlılar bütün günahlarını koç ya da boğaya aktarır ve onları keserek günahlarından arındıklarına inanırlardı.

Bir diğer anlamda ise tanrıya rüşvet vermek olarak da görülebilir. Çünkü Mısırlılar yaptıkları bu kurban ayini sonunda tanrılara isteklerini sıralamaya başlarlardı.

Mısırlıların karakteristik bir özelliği olan, karşılıksız iş yapmama özelikleri onları hemen ele vermektedir. Yapılan kurban ayinleri, daha çok kent meydanlarında ya da tapınaklarda yapılırdı.

Rahipler de bu ayinlere katılır ve kurban edilen hayvandan bir pay almak için beklerlerdi. Kurban ayinleri çeşit bakımından üçe ayrılırdı.
 

 

1. Kurban edilen hayvanın etleri dağıtılırdı.

2. Kurban edilen hayvanın etleri yakılırdı.

3. Kurban edilen hayvan tapınağa terk edilirdi.

Mısırlılar daha çok bu üç yöntemden birincisini uygularlardı. Diğer iki yöntemi de uyguladıkları vardır, ancak ilki daha ağır basmaktadır.

Kurban ayinleri kimi zaman haftalarca devam ederdi. Kurban edilen hayvanların kanı kent meydanları ve tapınakları kırmızıya boyardı. Ve kimi zaman da Nil Nehri'ni de kırmızıya boyardı.

Mısırlılar kurban edilen hayvanın kanını alınlarına, yüzlerine ve vücutlarının diğer yerlerine sürerlerdi. Akan o kanların günahlarını temizlediklerine ve bu kanı alınlarına sürünce günahsız kalacaklarına inanırlardı.

Mısırlılar, sonsuz güç sahiplerine adadıkları kurbanların onları öteki dünyada karşılayacağını bilirlerdi. Bu nedenledir ki, Mısırlılar tanrı ile kurban pazarlığına girmez onlara en iyi kurbanı sunarlardı.

Böylelikle tanrılara her istediklerini yaptırabileceklerine inanırlardı. Mısırlılar daha çok ilk yöntemi kullanırlardı. Bu nedenle kurban ettikleri hayvanları diğer insanlara da verirlerdi.

Kendileri de bu hayvanın etinden faydalanırlardı. Kısacası dağıttıkları kadar yerlerdi. Kurbanı keserken boynuna en keskin aleti dayarlardı.

Hayvan en kısa sürede can vermeli ve eziyet çekmemeliydi. Çünkü hayvan eziyete maruz kalırsa tanrının kabul etmeyeceğine inanırlardı.

Kurban edilecek hayvanın kafa kısmında bulunan mühür sökülürdü ve kesmeye başlarlardı. Kurban kesme işlemi devam ederken, bir yandan da tanrıya kutsal metinlerden methiyeler düzülürdü.

Hayvanın kanı oluk oluk akarken, kurbanı kesen kişi de büyük bir keyif alırdı. Kurban edilen hayvanın baş kısmı Yahudilere verilirdi. Çünkü Mısırlılar Yahudilerden hiç haz etmezlerdi.

Koç ve boğa kafalarının sevmedikleri Yahudilere vermelerinin nedeni ise, bütün günahların hayvanın beynine aktarıldığıdır.

Bu nedenle hayvanın başını Yahudilere vermekten çekinmezlerdi. Hayvanın diğer kalan bölümlerini tapınağa ve Mısır halkına dağıtılırdı.
 

 

Sadece Mısır halkı değil, Firavunlar da atalarına ve tanrılarına koç ve boğalar kurban ederlerdi. Firavunların kurbanları daha çok bayram havası içinde zuhur ederdi.

Bu bayramlarda Mısır halkı kurban etine doyar ve sınırsız biralar içerlerdi. Mısırın Krallarından biri olan Seti, öldüğünde yerine oğlu II. Ramses geçmişti.

Seti'nin birçok hayali vardı. Ve bu hayallerine kavuşamadan tanrının sonsuz yolculuğuna çıktı. II. Ramses başa geçtiğinde babasının hayallerini gerçekleştirmek için çok çalışmıştır.

Ve Mısır inanışına göre; bir evlat ancak babası öldükten sonra hayallerini gerçekleştirirse gerçek bir kral olurdu. Ve Ramses babası için kurbanlar kesti.

Bu kurbanlar Seti'nin Ka'sı içindi. Ancak bir Kral haksız yere birini öldürdüğünde asla babasının oğlu olamazdı. Ve babası olmayan bir kral asla sonsuz yaşamı elde edemezdi.

İşte buradaki babaya adanan kurban da önemini yitirirdi. Babası olmayan kral, tıpkı tanrılar gibi gayrimeşru olarak yaşayacaktır. 


Mısır'da mutlak bir tanrı anlayışı olmadığından tek tanrıyı görmek de çok güçtür. Kurban ayinleri yapan bir Firavunun bu noktada kendini sorguluyor ve atası için neler yaptığını düşünüyordu.

Eğer babasına yakışır bir evlat olarak kalmışsa, tanrılar ancak o zaman o kurbanı kabul ediyorlardı.

Kurban ayinleri, Mısır medeniyeti içerisinde oldukça önem arz ediyordu çünkü tanrıya yaklaşmanın ve bütünleşmenin bir yolu da kurban idi.

Her defasında tanrıyla yakınlaşmak isteyen Mısırlılar, bu fırsatı elbette kaçırmak istemezlerdi. Mısırlılar dışındaki bazı medeniyetler, koç ve boğa dâhil birçok hayvanı da kurban ederlerdi.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU