Erbil saldırısı Erbil-Bağdat yakınlaşmasını baltalamayı hedefliyor

Serbest Ferhan Sindi Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

Erbil ile Bağdat, büyük engellere rağmen Nuri el-Maliki döneminden bu yana birikerek artan ve adeta bir kördüğüme dönüşen sorunları çözmeye her zaman olduğundan daha yakın.

Irak'ın mevcut yönetimi öncekilere göre meseleleri halletmeye meyilli ve bu yöndeki iradesini da attığı adımlarla ortaya koyuyor. 

İşte tam olarak bu nedenle gerilim artıyor ve kırılgan fay hatları gün yüzüne çıkıyor. Irak'ta istikrar, huzur ve güven ortamını kendileri için tehdit gören vekalet savaşlarının lejyonerleri, Erbil-Bağdat ittifakının en olası olduğu bir anda "misyonlarını başarıyla" yerine getiriyor. 


Haşdi Şabi saldırıları yapıyor ama üstlenmiyor

Irak Kürdistan Bölgesi (IKB) Başkanı Neçirvan Barzani, geçen hafta Irak'ın başkenti Bağdat'a bir çıkarma yaparak Başbakan Mustafa el-Kazımi başta olmak üzere tüm siyasi liderlerle siyasi, ekonomik, güvenlik ve enerji konularını görüştü.

Barzani, şu mesajı verdi:

Olaylara karşı yumuşak bir yaklaşım sergilenmelidir.


Ziyaretten birkaç gün sonra Erbil Havalimanı'ndaki Koalisyon Güçleri Üssü ve TSK'nın Başika'daki üssü 14 Nisan'da eşzamanlı olarak hedef alındı. Buna benzer bir saldırı 15 Şubat'ta da yapılmıştı. 

Irak Kürdistan Bölgesi sınırlarında yapılan saldırıları, Haşdi Şabi'ye resmen bağlı hiçbir örgüt üstlenmiyor. Böyle olaylarda hemen bir isim uydurup onun adına üstlenen bir açıklama yapıyorlar. Erbil'e yapılan iki saldırıyı da Seraya Evliyaud Dem diye bir örgüt üstlendi. 

Aslında Erbil'e yapılan saldırıdan bir gün önce İran medyası ve ona bağlı Irak'taki sosyal medya hesapları, IKB'deki "MOSSAD merkezine" bir saldırı yaptıklarını ve saldırıda bir "İsrail ajanının" öldürüldüğünü iddia ettiler.

Öldürdüklerini iddia ettikleri "İsrail ajanı"nın fotoğrafını da yayınladılar ve kısa sürede saldırı görüntüsünü de paylaşacaklarını duyurdular. Ancak aradan o kadar zaman geçmesine rağmen hiçbir şey yayınlanmadı. 


Kürtler ile Kazımi, Şii milisler konusunda hemfikir

IKB Başbakanı Mesrur Barzani, "Irak'ın resmi güvenlik güçleri dışındaki tüm silahlı gruplar acilen Kürdistan Bölgesi sınırlarından uzaklaşmalıdır" şeklinde net bir mesaj verdi ve Başbakan Kazımi ile konuyu görüşeceklerini duyurdu.  

Barzani'nin "resmi" ifadesinin Haşdi Şabi'yi kapsayıp kapsamadığını merak edenler olabilir, ben söyleyeyim hemen, kapsamıyor.

Çünkü Haşdi Şabi resmi bir teşkilat olsa da kimlerden oluştuğu, içinde hangi grupların olduğu ve bağlayıcı bir sınırlarının olup olmadığı meçhul.

Bu nedenle IKB hükümeti, Haşdi Şabi adı altında da olsa Irak Ordusu dışındaki hiçbir milis gücün sınırlarda bulunmasını kabul etmiyor. 

Erbil-Bağdat müzakerelerinin ana başlıklarından biri de bu olacak. Kürtlerin bu talebinin Kazımi'nin de arzusu olduğu su götürmez bir gerçektir.

Erbil ile mevcut Bağdat hükümetinin halihazırda askeri alanda en fazla hemfikir oldukları konuların başında Şii milis güçlerin etkisinin kırılması geliyor. 

Kazımi'nin bu konuda Kürtlerin taleplerine karşı çıkmayacağını, aksine bunun mümkün olan en kısa sürede hayata geçmesi için çaba göstereceğini söylemek mümkündür.

Unutmayalım ki kısa bir süre önce Bağdat caddelerinde konvoylarla gövde gösterisi yaparak Kazımi'yi "kulağını kesmekle" tehdit eden gruplarla, Erbil ile Başika'ya füze atan gruplar aynı merkezden yönetiliyor. Kazımi'nin buna daha fazla sessiz kalması kendi sonunu getirecektir. 

Kazımi'nin Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'ne (BAE) yaptığı ziyareti de İran'ın etkisini kırmaya dönük bir girişim olarak değerlendirebiliriz. 


İran, Irak üzerindeki baskıyı artırıyor

ABD askerlerinin Irak'tan çekilmesiyle ilgili Bağdat ve Washington arasındaki görüşmeler nisan ayının başlarında başladı. Burada çekilmenin nasıl olacağı ve koordinasyonun nasıl sağlanacağı ele alınıyor. 

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, bu hafta içinde Irak Cumhurbaşkanı Berhem Salih'i telefonla arayarak ABD askerlerinin çıkarılması sürecini hızlandırın dedi.

Ondan hemen önce İran Irak Ulusal Güvenlik Müsteşarı Kasım Araci'yi Tahran'a çağırdı. Araci İran Ulusal Güvenlik Yükske Konseyi Ali Şemhani ile görüştü. Şemhani de meslektaşına "ABD askerlerini bir an önce çıkarın" mesajı verdi. 

Bu görüşmelerin öncesinde ise Kudüs Gücü Komutanı ve Süleymani'nin halefi İsmaail Kaani Bağdat'a gitti ve tabiri caizse Bağdat'ı bu konuda uyardı Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin ise Şubat ayında Tahran'ı iki defa ziyaret etmiş ve bu konuları İranlı yetkililerle detaylıca ele almıştı. 

İran için halihazırda en hayati konu yaptırımların kalkması ve masada elini güçlü tutmak için her kartı kullanıyor. Ancak buna karşı İsrail de boş durmuyor ve İran'ın karizmasını sarsacak, Washington'ın ise yaptırımları kaldırmasını zorlaştıracak birçok adım atıyor. 


İran, İsrail'i vuramadığı için Irak-IKBY'yi vuruyor

İsrail, İran'a Temmuz 2020, Kasım 2020 ve Nisan 2021'de 3 tane büyük saldırı yaptı. İkisini nükleer tesislere, birini de nükleer faaliyetlerin başındaki kişiye yani Muhsin Fahrizade'ye yaptı.

Bu olaylar İsrail-İran mücadelesinde çok önemliydi ve İran buna dişe dokunur bir cevap veremedi. Sadece Körfez'de ve Hint Okyanusu'nda İsrail'e ait gemilere korsan saldırılar yaptı. Bu da küçük maddi hasarın dışında bir sonuç doğurmadı zaten.  

İran,İsrail'e karşı etkili saldırılar yapamayınca, iç kamuoyunu yatıştıracak ve duygularını okşayacak eylemleri Irak'ta ve Kürdistan Bölgesi'nde yapıyor. Bu elbetteki olayın bir boyutunu oluşturuyor. 

Milislerin Suriye'de hareket alanlarının kısıtlanması da Irak'taki saldırıların artmasında bir etkendir. İsrail aralıksız bir şekilde İran'ın Suriye'deki hedeflerini bombalıyor, kısa bir süre önce ABD de İsrail'e destek verdi. Rusya ise buna ses çıkarmıyor. 


Şii milisler KDP-Sadr-Sünni koalisyonu ihtimaline öfkeli

Şii milislerin saldırılarını yoğunlaştırmasının nedenlerinden birisi de KDP ile Muktada Sadr grubunun yakınlaşması ve seçimlerde olası bir ittifak kurmaları ihtimali. Milisler bu noktada da KDP'ye gözdağı veriyor.

Sadr ise güvenlik güçleri dışındaki gruplar silahlarını bıraksın demişti. Bu ilginç bir senaryo ama hayata geçmesi mümkün. 

Mesud Barzani bu ay içinde  3 Mart'ta Ulusal Koalisyon lideri  İyad Allavi ile Kalkınma ve Özgürlük Cephesi lideri Usame Nuceyfi ile görüştü. Bu gelişmeler ışığında KDP-Sadr-Sünni gruplar koalisyonu senaryosu akla yatkın bir fikir. 

Şii gruplar arasındaki hakimiyet mücadelesinin bir yansıması olarak Ammar el-Hekim de dar etnik-mezhepsel kalıpları aşan genel bir ittifak kurmak arayışında.

Bu amaçla Şubat ayında Kürdistan Bölgesine geldi ve 21 Şubat'ta Mesud Barzani ile görüştü. Bu da aslında sözünü ettiğimiz Sadr-KDP-Sünni koalisyonu ihtimalini güçlendiren bir gelişme. 

Başika'ya yapılan saldırı ise İran ile Türkiye arasındaki gerilimin geldiği aşamayı göstermesi açısından önemlidir. Türkiye'nin Yemen'de Husilere karşı kullanılmak üzere resmi hükümete drone-siha verdiği iddialarını da burada dikkate almak lazım. 

Şii milisler son 20 günde Irak ve Kürdistan Bölgesinin 10 bölgesine saldırı düzenledi. Bunlar daha çok ABD konvoylarına yapılıyor.  

Husiler de Suudi'ye 2 büyük saldırı yaptı.  Kürdistan Bölgesine yapılan son saldırılarda Husilerin yaptığı gibi dronelar kullanıldı. 

Saldırıların şekli, zamanlaması ve  coğrafyasını dikkate aldığımızda adres kaçınılmaz olarak  İran çıkıyor.

İran, sahip olduğu imkanlarla bu saldırıları kolay yapıyor olabilir ancak sonuçlarının çok ağır olacağını şimdilik hesap etmiyor olacak ki her fırsatta bu kartı pervasızca kullanıyor.  

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU