İsrail artan ABD-İran gerilimi konusunda neden sessiz kalıyor?

Eurovision hayranlarının evine dönmesinin ardından, İsrail’in dikkatini İran sorunundan ve en büyük düşmanı Tahran’la en büyük müttefiki Washington arasındaki silahlı çatışma ihtimalinden uzak tutacak bir şey kalmadı

İran’ın başkenti Tahran’da cuma namazı sonrası düzenlenen bir yürüyüşte ABD ve İsrail karşıtı sloganlar atılıyor / Fotoğraf: The Independent

İsrail füzelerinin Suriye’de Şam yakınlarındaki hedefleri vurmasına ilişkin haberler, Tel Aviv’de gerçekleşen Eurovision finallerindeki şarkı ve dansların tam anlamıyla gölgesinde kaldı.

İsrail her zamanki gibi, Cumartesi gerçekleşen ve Suriyelilerin bildirdiği saldırıyı açıkça kabul etmedi. Geçmişte de, Suriye’de İran’ın askeri altyapı kurma girişimlerini hedef aldıklarını söylüyordu.

Ancak şimdi Eurovision izleyicilerinin ve yarışmacılarının evlerine dönmesinin ardından, İsrail’in dikkatini İran sorunundan ve en büyük düşmanı Tahran’la en büyük müttefiki Washington arasındaki silahlı çatışma ihtimalinden uzak tutacak bir şey kalmadı.

Mevcut gerginlik konusunda alışılmadık biçimde sessiz kalan İsrail için, bu çok çetrefilli bir konu.

ABD’nin Körfez’e yeni savaş gemileriyle uçaklar göndermesinden ve İranlı yetkililerin uluslararası nükleer programını sınırlama anlaşmasının bazı başlıklarını uygulamaktan vazgeçebileceğini açıklamasından bu yana, İran konusunda endişelerini en yüksek perdeden dile getiren bir ülke olmasına rağmen, İsrail’in güvenlik güçleri, hükümeti ve başbakanı konuyla ilgili neredeyse hiçbir açıklama yapmadı.

Bu, İran’ın nükleere ağırlık vereceğini söyleyen istihbarat verilerini açıkladığı pek çok abartılı basın toplantısı yapmış Binyamin Netanyahu için 180 derecelik bir dönüş anlamına geliyor.

Tüm bu yaygaraya rağmen, İsrail kimsenin İran’la savaşa girmesini istemiyor. Çünkü bir çatışma patlak verirse, bundan sorumlu tutulmak istemiyor.

Özellikle Netanyahu, 2003 Irak işgalini kışkırtmakla suçlanmasının ardından bir kez daha bu kötü yakıştırmayla karşılaşmak konusunda hiç hevesli değil.

Görece küçük bir ülke olan İsrail; etrafını saran İran ve müttefikleri göz önüne alındığında, muhtemelen en riskli konumda bulunuyor. Kuzeyinde militan grup Lübnan Hizbullah’ı ve Suriye’deki İran kuvvetleri, güneyindeyse Gazze’deki İran destekli militanlar yer alıyor.

İran güvenlik güçlerinin gelişmiş silahları müttefiki Hizbullah’a akıttığı iddia ediliyor. İsrail ordusuna göre, bu silahlar arasında, çoğu güneyde Hayfa’ya kadar ulaşabilecek 130 bin füze içeren bir cephanelik var.

Bunun yanı sıra, İsrail, İran kuvvetlerini Suriye’de kalıcı yapılar kurmaya çalışmakla ve Gazze’deki militan grupları desteklemek, hatta yönetmekle suçluyor.

İsrail’in güneyi, Gazze Şeridi’ndeki Hamas’ın İzzeddin el-Kassam Tugayları ve Filistin İslami Cihat hareketinde bulunanlar gibi ev yapımı roketlere karşı hazırlıklı. Ancak kuzeydeki yapıların çoğu hassas güdümlü füzelerle başa çıkabilecek durumda değil.

Üstelik İsrail’in savunma sistemi Demir Kubbe’nin yüzlerce roketin ateşlendiği atışlarla baş edemediği kanıtlandı.

Ülkede ayrıca, orta menzilli füzelere karşı David’s Sling (Sihirli Değnek) askeri sistemi ve uzun menzilli balistik füzelere karşı da Arrow 2 ve Arrow 3 savunma sistemleri bulunuyor. Ancak bunları kullanmak son  derecede masraflı.

 

 

Haaretz gazetesinin önde gelen savunma analistlerinden Amos Harel, “İsrail’in bu gerilimden uzak durması ve Netanyahu’nun sessizliğini koruması için dünya üzerindeki tüm gerekçeler mevcut. İsrail (ön) cephe hattında olmak istemiyor” dedi.

Netanyahu’nun 2011-2013’te ulusal güvenlik danışmanlığını yapan emekli tümgeneral Yaakov Amidror da, The Independent’a yaptığı açıklamada aynı noktaya parmak bastı:

“Üç cephede birden savaşla karşılaşmak istemiyoruz. Bu nedenle İranlıların bu güce sahip olmasını engellemek için tekrar tekrar mücadele veriyoruz.”

Öte yandan, Netanyahu’nun İran tehdidi propagandası, ABD’yi 2015’te yapılan İran anlaşmasından çekilmeye zorladı. Geçen Nisan’da başbakanın “İran yalan söyledi” dediği dramatik basın toplantısından sadece bir hafta sonra Trump anlaşmayı bozdu.

Amidror’a göre İsrail, yaptırımların İran’ı yeni ve “iyi bir anlaşmaya” zorlayacağını umuyor.

Bazıları ise, İsrail’in sıcak savaşa girmeden İran’da rejim değişikliğini zorlayacak daha uzun vadeli bir planı olduğunu öne sürüyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Ancak Netanyahu için ABD ve İran arasında artan gerilimin zamanlaması çok kötü.

Başbakanın Nisan seçimlerinin ardından bir araya getirdiği zorlama koalisyon hükümetiyle 5. dönemini garantilemesinin üzerinden sadece bir hafta geçti.

Geçen hafta, baş rakibi Gideon Saar’ın Netanyahu’nun İsrail Yüksek Mahkemesi’nin gücünü azalttığını ve İsrail’e zarar verdiğini söylemesinin ardından, başbakan kendi partisi Likud içinden gelen, az rastlanır bir muhalefetle karşı karşıya kaldı. Saar ayrıca, Gazze’yle yapılan ateşkesi de eleştirdi.

Kendi saflarında da muhalefet tehlikesi bulunan Netanyahu, İran konusunda, koalisyon partileriyle arasını bozacak açıklamalar yapmayı göze alamıyor.

Bu nedenle İsrail en azından şimdilik sessiz kalacak ve ABD’nin bir sonraki hamlesini bekleyecek gibi görünüyor.

 

 

* İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

https://www.independent.co.uk/news

Independent Türkçe için çeviren: Umut Can Yıldız

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU