İnternet çağında aşiret: İzollular WhatsApp’da buluşuyor

İzollular WhatsApp grubunun kurucusu Serdar Toprak: Aşiretimiz aslında biraz Türkiye gibi; Alevi, Sünni, Kürt, Türk, Zaza var. Biz, Türkiye’ye model olacak bir aileyiz. Türkiye toplumuna, kutuplaşmanın dayanışarak yok olacağını anlatmak istiyoruz

Fotoğraf: Pixabay

Martin Van Bruinessen 1974-76 yılları arasında Kürtlerin yaşadığı bütün coğrafyaları gezerek yazdığı, “Ağa, Şeyh ve Devlet: Kürdistan’ın Sosyal ve Siyasal Yapısı” adlı çalışmasında Kürt aşiretlerini şöyle tarif eder: 
 

Kürt aşireti gerçek ya da gerçek olduğu varsayılan ortak bir ataya dayanan ve akrabalık temelinde örgütlenmiş, genellikle toprak bütünlüğü de olan kendine özgü bir içyapıya sahip sosyopolitik bir birimdir.


Bu “sosyopolitik birim”in en bilinenlerden biri, coğrafyanın en büyük ailelerinden biri olarak bilinen İzol Aşireti. Tarihçi yazar Faik Bulut’un belirttiğine göre, İzol aşireti yoğun olarak Fırat ile Dicle nehirleri arasındaki bölgelerde yaşıyor.
 

izol asireti1.jpg
İzol aşireti zaman zaman yaşadıkları kentlerde kalabalıklar halinde bir araya geliyor


Geçtiğimiz yüzyılda toplumsal ilişkilerde belirleyici bir örgütlenme olan aşiret ilişkisi, kapitalizmin gelişimi, kentleşme, teknolojinin ilerlemesiyle bazı yapısal dönüşümler geçirdi ve bazı yerler dışında büyük oranda çözüldü. Ancak bu çözülmeye rağmen, kan bağı ve akrabalık ilişkisi tümden yok olmadı, hatta teknolojinin de yarattığı imkânlar birbirlerini hiç tanımayan insanları buluşturdu.

Bunlardan biri de Türkiye’nin dört bir yanında yaşayan İzol Aşireti mensuplarının oluşturduğu WhastApp ve Facebook grupları. Bu gruplarda hem birbirini tanıyan, hem ailelerinin kökenlerine ilişkin sohbetler eden İzollular bir yandan da araya yılların, mesafelerin, siyasi-ekonomik ilişkilerin koyduğu uzaklıkları kısaltıyor. 
 

izol asireti.jpg
80'lerde bir İzol aşireti düğününden bir kare


İzol Aşireti’nin, diğer bilinen aşiretlerden önemli bir farkı var: Dağıldıkları coğrafyalar nedeniyle her etnik köken ve inançtan mensuplara sahipler. Kendisine Kürt diyen de var, Zaza diyen de, Türk diyen de. İnanç olarak Hanefi, Şafii ve Alevi inançlarına aşiret içinde rastlamak mümkün. Bu yüzden kendilerini “Türkiye gibi” diye tanımlıyorlar ve bu özelliklerin sanılanın aksine dezavantaj değil, avantaj olduğunu düşünüyorlar.

İzol WhatsApp grubunda Adıyamanlı, Kilisli, Antepli, Diyarbakırlı, Elazığlı, Urfalı, Ankaralı, Malatyalı, Sivaslı ve daha birçok yöreden İzollular yer alıyor. Gruptakilerin çok azı birbirini doğrudan tanıyor, ama birbirlerine “amcaoğlu” ya da “amcakızı” diye hitap ediyorlar. Cenazelerde, düğünlerde, bayramlarda, mesleki terfilerde, sosyal-siyasal başarılarda, mutlu günlerde, hüzünlü günlerde birbirleriyle dayanışmayı esas alıyorlar. Grup kurulduktan sonra, birbirleriyle tanışanlar, buluşanlar da var. Bunu henüz yapamayanlar ise, en kısa zamanda bu iletişimi reel hayata da taşımak istiyor.
 

mehmet emin izol.jpg
Mehmet Emin İzol​​​​​​​


WhatsApp grubunu kuran Urfa İzollarından, Serdar Toprak. Serdar Toprak (42) İzol Aşireti’nin ünlü reisi, Urfa’nın kurtuluşun sembol isimlerinden Bozan Ağa’nın ikinci kuşaktan torunu. Dedesi, Bozan Ağa’nın oğlu ve en az kendisi kadar ünlü Mehmet Emin İzol. Onunla sohbete geçmeden önce, Bozan Ağa’nın Anıtkabir’deki pijamalı fotoğraflarını değiştiren ve yerine resmi giysili fotoğraflarının yerleşmesini sağlayan kişi olduğunun kaydını düşelim.
 

izollu bozan aga anitkabir.jpg
İzollu Bozan Ağa'nın Anıtkabir'deki fotoğrafları


Serdar Toprak, kan davası nedeniyle göç ettikleri Adana’da doğmuş. Aşiretinin hikâyesini şöyle anlatıyor: 
 

Benim doğduğum sene, dedem (annemin babası) Mehmet Emin İzol, üç dayım ve anneannemin de olduğu aralarında olduğu sekiz kişi öldürüldü. Adana’da büyümemize rağmen, özellikle bu yaşadığımız acının etkisiyle aile bağımız güçlü olarak büyüdük. Dedemizin hikâyeleri hep anlatıldı. Biz Hilvan’ın Poro köyündeniz. Poro, Kürtçe "saç" demektir ve tarih boyunca hep aşiretin kızlarına miras kalmıştır. Çünkü erkekler hep öldürülmüştür. Şimdi benim annem de köyün mirasçılarındandır.

 

serdar toprak2--.jpg
Serdar Toprak ve oğlu, Anıtkabir'de, İzollu Bozan Ağa'nın fotoğraflarının önünde


Serdar Toprak, neden hiç tanımadığı akrabalarıyla iletişim kurma ihtiyacı duyduğunu ve bunun bir WhatsApp ve Facebook grubuna dönüşme öyküsüne dair de şunları söylüyor:
 

Daha önce başka Diyarbakır, Malatya, Elazığ’daki akrabalarımızla kendiliğinden diyaloğumuz vardı. Ancak onların dışında da akrabalarımız olduğunu öğrendik; İran’da, Suriye’de, Ürdün’de, Lübnan’da. Bir WhatsApp grubu kurmaya karar verdik ve gruba üye alırken de bazı süzgeçlerimiz oldu. İzollu olup da, aşiretin adını hak eden kişileri alalım dedik. Şu anda grupta 85 kişi var. Dersim, Elazığ, Bingöl, Batman, Diyarbakır, Urfa, Adıyaman, Cihanbeyli, Kilis, Mardin, Van Erciş’ten İzol aşiretinin mensupları bu akrabalarımız. 

 

serdar toprak.jpg
Urfa İzollarından Serdar Toprak ve ailesi 


Toprak, kendisi için İzollu olmayı hem gurur hem hüzün verici bir şey olarak tarif ediyor. Ancak aşiretin kendince özgün özellikleri olduğuna da dikkat çekiyor:
 

Aşiretimiz aslında biraz Türkiye gibi. Aşiretimizde Alevi, Sünni, Kürt, Türk, Zaza var. İdeolojik olarak her partiden akrabalarımız var. O yüzden gruba bir akrabamızı davet ettiğimiz zaman; dil-din-mezhep ayrımı yapmadığımızı, herkesin kan bağıyla akraba olduğunu ve grubumuzda siyaset konuşulmadığını özellikle belirtiyoruz. Buradaki amaç, akrabalarımızın kendi bölgelerinde yaşadıkları sıkıntılar konusunda, grup içindeki ahengi görerek kendilerine çekidüzen vermelerini sağlamak. Biz, Türkiye’ye model olacak bir aileyiz. Ailemizi Türkiye toplumuna örnek olarak göstermek ve kutuplaşmanın dayanışarak yok olacağını anlatmak istiyoruz.


Grubun bir diğer üyesi de Dersim’in Riçik (Geçitveren) köyünden, 65 yaşındaki emekli öğretmen Ali Narin. Riçik köyü, İzol Aşireti’nin ana merkezlerinden biri ve rivayete göre aşiretin Anadolu’ya dağılma yeri. Zaten Riçik de, Kürtçede ‘kök’ anlamına geliyor. Ali Nadir, "buluşmanın ve birbirine sahip çıkmanın iyi" olduğunu söylüyor. Ancak "aşiretçi" olmamak gerektiğini de vurguluyor; ona göre bunun en önemli zararını Dersimliler 1938’de yaşamış. Bazı Dersim aşiretlerinin devlet safına geçmesi yüzünden, katliamın yaşandığını söylüyor.
 

ali narin2.jpg
Ali Narin


Ali Narin’e, İzol Aşireti’nin Dersim’deki tarihini de soruyoruz. Şu yanıtları veriyor:
 

Aşiretin İran’dan geldiği ve Harzemşah İmparatorluğu’na bağlı öncü bir kuvvet olduğu anlatılıyor. Daha sonra Moğol istilası sonrası Rum diyarına doğru çekiliyorlar ve ilk geldikleri yer Dersim’deki Bağın kalesi. Bize anlatılanlara göre, şimdikinden farklı olarak Alevi inancına mensup bir kökeni var. Dersim’deki İzol köyleri Peri havzasının sağında ve solundadır. Rahmetli ağabeyim, Karacadağ’dan geldiğimizi anlatırdı. Oradan üç kardeş çıkmışlar, geçim sıkıntısı ya da husumetten dolayı ayrılmışlar. Kardeşlerden biri Malatya’ya geçmiş, biri de Dersim’e. Dersim’e geçenler Aleviliği seçmiş, Malatya’ya gidenler ve Karacadağ’da kalanlar ise Sünni olmuş.

 
Ali Narin, İzol aşiretinin diğer aşiretlerle kıyasla daha ılımlı ve akrabaya düşkün bir aşiret olduğunu vurguluyor.
 

halil bardakci.jpg
Dr. Halil Bardakçı ailesi ile birlikte


Dr. Halil Bardakçı, Kâhta İzollarından, 68 yaşında bir tıp doktoru. Bardakçı, çağımızda aşiretçiliğin kendisine cazip görünmediğini ancak insanlar arasındaki dayanışmanın da önemli olduğunu söyleyerek sözlerine başlıyor:  
​​​​​​​

İnsanlar bir arada olsun, birbirleriyle iyi geçinsin, kültürel faaliyetlerde bulunsun, birbirlerini tanısınlar. Tarihi olarak geçmişimizi bilelim.


Bardakçı’ya Kâhta’daki İzol aşiretinin tarihini soruyorum. Yaklaşık 300 yıl önce yaşanmış bir olayın, büyükleri tarafından anlatıldığını belirtiyor:
 

Bizim Halil Bey diye bir dedemiz varmış. Halil Bey, İzol Aşireti’nin Adıyaman bölgesindeki reisiymiş. Yedi oğluyla bir davete giderken, uğradıkları bir köyde tuzağa düşüp öldürülmüşler. Onlardan bir tane torun sağ kalmış. Biz o torundan gelen kişileriz. Kâhta’nın ilk yerlilerindeniz.

 
İzol Aşireti’nin Kâhta’da büyük bir aşiret olmadığını anlatıyor Dr. Bardakçı, ama yine de derneklerinin olduğunu ve birbirlerinden haberdar olduklarını söylüyor.
 

hamit izol-.jpg
Hamit İzol


Hamit İzol, İzol Aşireti’nin en bilinen isimlerinden biri. Hem işadamı kimliği, hem yazar kimliği, hem spora yaptığı yatırımlarla. O da İzol WhatsApp grubunda yer alanlardan. Siverek İzollarından olan Hamit İzol, aşiret mensubu olmayı ve çağımızda bu bağın hala yaşıyor olmasını, insanların birbirini tanıma ihtiyacını şu sözlerle tarif ediyor:
 

Aşiret, neticede aynı kanı taşıyan insanların bir örgütlenmesidir. Bana göre sivil toplum örgütlenmelerinden daha güçlü yönleri vardır. İnsanların birbirinden güç aldığı, geçmişine sahip çıktığı birlikteliklerdir. Ülkeler de öyle değil midir? Herkes tarihini canlı tutmaya çalışıyor.

 
İzol Aşireti’nin kozmopolit yapısına vurgu yapan Hamit İzol sözlerine şöyle devam ediyor: 
 

Bizim için Alevi veya Sünni fark etmiyor, her iki olguya da yer var bizde. Ben mesela kendimi Kürt hissediyorum, ama kendini Türk hisseden akrabalarımızın da haklılık payları vardır. İzollular ne Kürtlüğe karşıdır, ne Türklüğe. Bu bizim aşiretin iyi yönüdür.

 
Bir yazar olarak aşiret yapısının insanları ezen yönlerine karşı çıktığını da belirten İzol, “Ama bu güç olumlu yönde kullanılırsa daha güzeli de yoktur” diyor.

Urfa’daki aşiret yapısına dair de şu saptamaları yapıyor:
 

Bizim orada PKK’nın güçlü olduğu dönemlerde aşiret bağları zayıfladı. Ama daha sonra tekrar güçlendi. Çünkü insanlar yalnız kalınca yem oluyor, büyük hakaretlere uğruyor. Güçlü olman lazım ki, aradaki barış sağlanabilsin.


Aşiret ilişkilerinin çözülmesinin tek tek mümkün olmadığını da söylüyor:
 

Aşiret bağı ancak toptan bitebilir. Bu etki tepki meselesi. Diyelim ki, Bucaklar güçlü olduğu müddetçe, İzollar güçlü olmak zorundadır. Aşiretçiliğin çözüldüğü bazı yerlerde akrabalar dernek adı altında örgütleniyor, ama bunun Siverek’te, Urfa’da olması mümkün değil. Çünkü bu yerlerde aşiret bir tür özsavunma gücü olarak da var. Aslında sistem de, aşiretçiliğin bitmesini istiyor. Mesela eskiden partiler Urfa’da aşiret reislerinin çocuklarını aday gösterirdi, şimdi göstermiyorlar. Aşiret sistemi, ne devletin ne de hükümetlerin ne de partilerin istediği bir sistemdir. Çünkü onlar istiyor ki, kendileri güçlü olsun.

 

hasan dogan-.jpg
Hasan Doğan


2012’de kurulan Diyarbakır İzol Der’in Kurucu Başkanı Hasan Doğan, grubun ilk katılımcılarından. Aynı zamanda Diyarbakır’daki İzol Aşireti’ne dair hem niceliksel hem de niteliksel bilgilere sahip isimlerden biri. Hasan Doğan, Karacadağ İzollusu ve Karacadağ’da 86 İzol köyü olduğunu söylüyor:
 

Ben 12 dedemi sayabilecek kadar Karacadağ’da olduğumuzu biliyorum. En az 350 yıldır Karacadağ bölgesindeyiz. Karacadağ’a gelişimiz hakkında rivayetler muhtelif. Bir rivayet Malatya, bir rivayet de Cizre’den geldiğimiz yönünde. Anlatılanlara göre, 4. Murat döneminde, devletle bir çatışma oluyor ve oradan Diyarbakır’a sürgün ediliyoruz.

 

izol koyleri2.jpg
İzol köylerinden bir kare / Fotoğraf: Independent Türkçe


Diyarbakır’da takriben 180 bin-200 bin arası bir İzol nüfusu olduğunu söyleyen Hasan Doğan, bunun İzol Aşireti’nin en kalabalık niceliklerinden biri olduğunu vuruluyor:
 

Köylerin yanı sıra Çınar, Kayapınar, Çermik, Kayapınar ve Bağlar’da yerleşik düzenimiz var.

 
Hasan Doğan da, aşiretini "Türkiye mozaiği" olarak tarif ediyor, ama esasen Kürt olduklarını belirtiyor. Farklı siyasi görüşlerden akrabaların WhatsApp grubunda birbirine saygı duyarak iletişim kurduğunu da şu sözlerle anlatıyor:
 

İçimizde HDP, CHP, Hüdapar, AK Parti gibi yapılarda olanlar var. Ama biz diyoruz ki, bu siyasi partiler bizi bağlamaz, biz birbirimize kan bağıyla bağlıyız. O yüzden siyaseti ikinci plana atıyoruz. Bizim için önemli ve değerli olan İzol çatısıdır.

 

mehmet ali turk-.jpg
Mehmet Ai Türk


Kızıltepe İzollarından Mehmet Ali Türk (41) bir çiftçi. Mardin Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Ahmet Türk’ün de yeğeni ve Kasrı Kanco’da yaşıyor. Diğer akrabalarıyla teknolojiyi kullanarak iletişim kurmayı, onları bu şekilde tanımayı önemli bulduğunu söylüyor:
 

Ben bu sayede bir sürü akrabama kavuştum. Birbirimize güveniyoruz, çünkü ortak değerlerimiz var, akrabayız. Eminim ileride daha da çok faydaları olacaktır.

 

kasri kanco.jpg
Kasrı Kanco'dan bir kare / Fotoğraf: Independent Türkçe


Kızıltepe İzollarının, bölgeye Malatya’dan geldiğini anlatan Mehmet Ali Türk, ailesinin Mardin Ovası’na yani Kızıltepe’ye yerleşmesinin tarihinde Hamidiye Alayları ve İbrahim Paşa vakasının önemli olduğunu hatırlatıyor. Hamidiye Alayları’nda binbaşı olan büyük dedesi Hüseyin Kanco ve diğer dedesi Hacı Sinan’ın buluşmalarının kendilerini Mardin’de kalıcı yaptığını dile getiriyor:
 

İbrahim Paşa Cummhuriyet’e karşı çıkıyor ve Trabzon’a sürgün ediliyor. Kasrını da Hüseyin Kanco’ya bırakıyor. Hüseyin Kanco da, kızını Hacı Sinan dedeme veriyor ve böylece aşiretin başına geçiyor. Mardin’de bu şekilde toprak sahibi oluyorlar. Hem Mardin’deki İzollar hem Hüseyin Kanco’nun torunu olarak devam ediyor hem de İzolllar birleşiyorlar ve Türk ailesi doğuyor.

 

kasri kanco2.jpg
Kasrı Kanco'dan bir kare / Fotoğraf: Independent Türkçe


Mardin’deki en büyük İzol kolunun kendi ailesi olduğunu anlatan Mehmet Ali Türk, Mazıdağı ile Derik arasında dört-beş büyük İzol köyü olduğunu söylüyor ve Mardin’deki "öz İzol" nüfusunun tahminen 4 bine yakın olduğunu belirtiyor.

Peki, Mardin İzolları için aşiret bağının anlamı ne? Buna yanıtı ise şöyle:
 

Bizde aşiret bağı güçlüdür. Hala Urfa’daki akrabalarımızla kız alıp veriyoruz, taziyelerimize gidip geliyoruz. Mesela Ahmet Türk’ün eşi Bozan Ağa’nın torunudur. Hacı Sinan da iki tane oğluna, Emin Ağa’dan iki tane kız getirmiştir. Siyasi olarak düşüncelerimiz ayrı da olsa, akrabalık ilişkilerimiz sıcaktır. Kız alıp verirken eskisi gibi olmasa da hala aşirete, soy-sopa bakılır. Sıradan birisi gidip İzol’dan kız alamaz, mesela bir köylümüz gelip benim kızkardeşimi isteyemez, istese de vermeyiz.


Bunun kendi gerçekleri olduğunu dile getiriyor ve bir başka örnek veriyor Türk:
 

Biliyorsunuz bölgede adam öldürmelerde kan parası verilir. Sıradan iki aile birbirini vurduğu zaman kan parası cüzi bir miktardır. Ama önemli bir aşirettense, onun beş katını bulan rakamlar ödenir. Kısacası, bazı küçük yerlerde aşiret kültürünün etkisi azalsa da, bizim yörelerde hala çok sert yaşanıyor. 


İzol Aşireti’nin önemli merkezlerinden biri de Malatya. Hatta şu anda "Kale" adıyla bilinen ilçenin eski adı İzollu. Halk arasında İzollu adı daha çok biliniyor. Şükrü Özhan, Malatya İzollusu ve o da WhatsApp grubunda aktif isimlerden. Ticaretle uğraşan Özhan, aynı zamanda lisanlı bir profesyonel briç oyuncusu. Hollandaca, İngilizce, Almanca biliyor. Malatya İzolları liderlerinden Binbaşı Süleyman Nuri Özhan, Kurtuluş Savaşı döneminde İzollu Bozan Ağa ile birlikte Urfa’nın kurtuluşu için savaşmış bir isimdi.
 

malatya izollusu suleyman nuri-urfa izollusu bozan aga.jpg
Malatya İzollusu Süleyman Nuri ile Urfa İzollusu Bozan Ağa


Şükrü Özhan İzollu olmayı, "barışı temin eden insanların topluluğundan olmak" diye tarif ediyor ve şöyle devam ediyor:
 

Malatya İzolları olarak Fırat’a çok yakınız. Fırat’ın suyunu içmenin insanları barışa doğru yönelttiğine inanıyoruz.

 

sukru ozhan malatya2.jpg
Şükrü Özhan


Osmanlı’dan tımar sistemine geçtikten sonra Kömürhan ile Malatya arasındaki toprakların kendi aşiretlerine verildiğini anlatan Özhan, tımar sisteminden sonra da daha önce yönettikleri toprakların devlet tarafından kendilerine verildiğini kaydediyor. Malatya’da 20 bine yakın bir nüfusa sahip olduklarını ifade ediyor ve ekliyor:
 

Ancak Malatya İzollarının yerleşim yerleri, uluslararası ipek yoluna yakındı o yüzden biz biraz daha erken kentlileştik. Kent kültürüyle birlikte de aşiret ruhu ortadan kalkıyor haliyle. Ama son yıllarda yeniden bir araya gelmeye başladık. Malatya’da birkaç tane İzol Der var, aynı zamanda İstanbul’daki İzollu vakfı çok iyi çalışıyor. Özellikle İzol gençlerinin eğitimi konusunda önemli çalışmalar yapılıyor, burslar veriliyor.

 

mustafa cevik.jpg
Prof. Dr. Mustafa Çevik

 
Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Felsefe Anabilim Dalı öğretim üyelerinden Prof. Dr. Mustafa Çevik, Kahta İzollarından. O da grupta yer alan isimlerden biri. Aşiret toplumunu tarif ederek başlıyor konuşmaya:
 

Aşiret deyince astığı astık, kestiği kestik bir sistem zannediliyor. Hâlbuki bir aşirette en savunmasız insan, aşiret reisidir. Çünkü atacağı her adımda, aşiretin en küçük bireyine karşı sorumludur. Ne yanlış bir şey yapma şansı, ne de yanlış bir söz söyleme gücü vardır. Zaten aşiretin bu kadar uzun süre yaşayabilmesinin temelinde, bu sadık gelenek anlayışı yatar. Belki ağalık sisteminin getirdiği olumsuz ekonomik ilişkiler de var, ama bir de bu sözünü ettiğim yönü vardır. Mesela aşiret, kendi yargı sistemini, ekonomi sistemini yaratmıştır ve birçok şeyi devlete ihtiyaç duymayacak şekilde hayata geçirmiştir.


Prof. Çevik, çağımızda hala kan bağının etkili olmasına dair de şu yorumları yapıyor:
 

Bence son derece medeni bir şey. Medeniyet dediğimiz şey, ötekinin varlığına, farklılıklarına tahammül edebilme genişliğidir. Yani farklı inançlara, farklı mezheplere, farklı kültürlere sahip olmamıza rağmen akrabalığın gücüyle birbirimizi sahiplenebiliyoruz. Ortak değeri, daha üst bir değer olarak görüyoruz. Farklı inançlarda olmayı, ayrıştırma gerekçesi saymıyoruz.

Çağımızda bunun hala bir ihtiyaç olarak kendini sürdürüyor olmasını da, feodal bir ilişki olarak yorumlamanın doğru olmadığını düşünüyorum. Bence bu tarihe, geleneklere, ataların hatırasına bağlılıktır. Bir insan kendi atalarını, kendi tarihini niye sever bunu anlamak lazım.


Kapitalizmin ve devlet yapılarının da, kan bağına duyulan bağlılığı yenemediğini düşünüyor Çevik:
 

Kapitalizm geleneklerimizin kabuğunu yırtıp, kimyasal yapımızı bozmasına gücü yetmemiştir. Ayrıca herhangi bir devlet yapısı da işlememiş, gelenekleri dönüştürememiştir. İnsanlarımız göçebe olmasına rağmen, hem kültürlerini hem dillerini hem yaşam tarzlarını koruyabilmişler. Birbirlerinden çok uzak yerlerde olmalarına rağmen akrabalık ilişkilerini yaşatabilmişler.

 

izol koyleri.jpg
İzol köylerinden bir kare / Fotoğraf: Independent Türkçe


Günümüzde aşiretin antropolojisinin yapılması gerektiğini söyleyen Çevik, kendisi açısından İzollu olmayı ise şöyle tasvir ediyor:
 

Benim için İzollu olmanın, felsefi ve teolojik anlamda çok bir anlamı yok. Sonuçta hepimiz insanız. Fakat insan kendi mikro akraba ağacını ister istemez merak eder. Biz yedi-sekiz göbek geriye doğru ailemizi, geleneklerimizi tanıyoruz. Nerede akrabamız var, nerelerde yaşıyorlar, bunu biliyor olmak bence hoş bir şey. Siyasal, toplumsal, ekonomik, adli sorunlarımız da olsa kendi içimizde çözebilecek olgun bir geniş aileyiz. Bu gurur verici bir şey.


Aşiret kavramının halen üzerinde çalışılması gereken bir olgu olduğunu belirten Çevik, Avrupa’daki "arabuluculuk" kurumunun yenilerde işletilmeye başlamasına dikkat çekiyor ve Anadolu’da arabuluculuğun aşiretlerde yüzlerce yıl sürdüğünü ve rıza kavramının öneminin çok daha önce kavrandığını vurguluyor. 
 

suphi izol3.jpg
Suphi İzol, aşiret için yaptığı seyahatlerden birinde


Suphi İzol, hem İzol WhatsApp grubunun hem de Facebook grubunun önemli isimlerinden. Karacadağ İzollusu olan İzol’un, yaklaşık iki yıldır sürdürdüğü aşiret araştırması bütün akrabaları tarafından ilgiyle izleniyor. Suphi İzol, 2017’den beri yaptığı araştırmanın bütün bulgularını akrabalarıyla paylaşıyor. Araştırma için 10 bin kilometreden fazla yol yapan Suphi İzol’un en önemli hayali, bu araştırmayı bir kitap olarak yayınlamak. Şimdiden 200 sayfalık bir bölümünü kaleme almış durumda. Ancak onun en önemli özelliklerinden biri de, Türkiye’yi aşan aşiret ilişkilerini bulması, onlarla iletişimini sürdürmesi. Şöyle anlatıyor:
 

Sadece bu grupta değil farklı ülkelerdeki İzollar ile de iletişim içindeyim. Mesela İran İzollarıyla bir Telegram grubumuz var. Horasan’da İzol Konseyi diye bir grup var, o grupların da içindeyim.

 
Teknoloji ve internet çağında aşiret bağının insanlar için önemli olmasının nedenini, herkesin kökenini merak etmesine ve "biz kimiz" sorusunu sormasına bağlıyor:
 

Benim hikâyem de öyle başladı. Bu uğurda hem sözlü hikâyeleri araştırmaya başladım hem de arşivlere girdim. Ürdün’deki, Şam’daki İzollullarla da iletişim kurdum. Görüştüğüm Kobani’de yaşayan İzollular var. Teknoloji tabii bağ kurmayı kolaylaştırıyor. İnsanlar aynı şehirde yaşıyor gibi birbirleriyle konuşabiliyorlar. Nerede bir İzol köyü olduğunu duysam, öyle de ya da böyle araştırıp buluyorum ve iletişime geçiyorum.

 

izol asireti2.jpg
Suphi İzol, aşiret için yaptığı seyahatlerden birinde


Şu ana kadar hangi İzol bölgelerine gittiğine dair sorumuzu verdiği yanıt ise şöyle:
 

Bu araştırma kapsamında İzolların yaşadığı Van Erçiş dışında her yere gittim. Cihangir, Kulu, Erzurum, Bingöl, Antep, Urfa, Diyarbakır, Kilis, Mardin, Adıyaman, Malatya, Koçgiri (Sivas), Dersim, Elazığ’ın hem ilçelerine hem de bir kısmının köylerine kadar ulaştım.


Suphi İzol’a bu kadar büyük bir araştırmada ulaştığı özet bilgiyi soruyoruz, şöyle konuşuyor:
 

İzol, Kürtlerin göçebe bir aşireti. Köken olarak Alevi görünüyor. Safevi Devleti saflarında Osmanlı'ya karşı savaşmışlar. Horasan’daki akrabalar buna dair kaynakları bana gönderdiler. Yazları Bingöl, Erzurum, Dersim, Koçgiri yaylalarına çıkarlarmış. Kışları ise Karacadağ’dan Rakka’ya kadar yerleşirlermiş. Bir dönem Rakka’ya sürgün de olmuşlar. Ulaştığım bilimsel veriler ışığında, İzol Aşireti’nin en büyük nüfusunun Diyarbakır ve Koçgiri’de olduğunu söyleyebilirim.  

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU