22 Mart |Atatürk'ün manevi, göklerin öz kızı: Sabiha Gökçen

Bugün Atatürk’ün manevi kızı, Türkiye’nin ilk kadın savaş pilotu Sabiha Gökçen’in hem doğum günü hem de ölüm yıldönümü. 13’ü Gazi Paşa’nın yanında geçen 88 yıllık bir hayat…

Sabiha Gökçen 20 yıl önce bugün hayatını kaybetti / Fotoğraf: Twitter 

Sabiha bundan tam 108 yıl önce bugün Bursa’da dünyaya geldi. O 7 yaşındayken Bursa’ya Yunanlılar girdi. 2 yıl 2 ay 2 gün süren işgal küçük Sabiha’nın başladığı okulunu yarım bırakmasına da neden oldu. Babasını ve annesini da peş peşe kaybeden Sabiha 9 yaşındayken kardeşleriyle birlikte, babasının ilk evliğinden olan abisinin yanında yaşamaya başladı.

Küçük kız bir yandan hem okumayı çok istiyordu hem de kardeşlerine yük olduğunu düşünerek üzülüyordu. Bu yüzden hayallerini bir yatılı okulda okumak süslüyordu.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bahçe duvarından atladı, hayatı değişti

İşte Sabiha’nın hayatında bunlar olup biterken, Gazi Paşa’nın Bursa’ya geleceği ilan edildi.  Sabiha Mustafa Kemal Paşa’yı çok seviyordu. 1924’te Bursa’ya geldiğinde çok görmek istemiş başaramamıştı. Ama bu kez şans ayağına gelmişti. Mustafa Kemal Paşa, 22 Eylül 1925’te geleceği Bursa’da Temenyeri'ndeki Hünkâr Köşkü'nde kalacaktı. Köşk Sabiha’nın oturduğu eve çok yakındı ve bahçelerinden köşkün bahçesi görülebiliyordu.

Sabiha işte o zaman karar verdi. Hem Gazi Paşa’yı görecekti, hem de ona okumak istediğini söyleyecekti. Bu amaçla gözü köşkün bahçesinde beklemeye başladı. Sonunda bir gün Paşa bahçeye çıktı. Çiçeklerin arasında dolaşırken Sabiha fırsatı değerlendirdi. Bahçe duvarını aşıp Mustafa Kemal’e doğru koşmaya başladı ama hemen üç asker koruma önünü kesip engel oldu.

Sabiha onlara derdini anlatmaya çalışırken Paşa da bahçedeki hareketliliği fark etmişti. Korumalarının küçük bir çocuğunun önünü kestiğini gören Mustafa Kemal, “Bırakın gelsin” dedi.

 

köşk.jpg
Şimdi müze olan Hünkâr Köşkü'nün eski ve yeni hali / Fotoğraf: AA

 

“Benim kızım olur musun?”

Yüreği ağzında koşarak gitti Mustafa Kemal’in yanına. Paşa, “Beni niye görmek istediğin çocuğum?” diye sordu. Sabiha babasını ve annesini kaybettiğini, abisiyle yaşadığını anlatarak bir leyli mektebe (yatılı okula) gitmek istediğini söyledi.

12 yaşındaki bu kızın karşısına çıkarak okumak için yardım istemesinden etkilenen Mustafa Kemal Paşa, Sabiha’nın hiç beklemediği bir teklifte bulunur. “Peki ben seni manevi evlat olarak almak istersem benimle Ankara’ya gelir misin?”

Teklif karşısında şaşıran ve çok mutlu olan Sabiha yanıt olarak, buna tek başına karar veremeyeceğini, abisine sorması gerektiğini söyledi.

Atatürkün-Bursa-gezisi-Hünkâr-Köşkü-önünde-28-Eylül-1925 mustafakemalim.com_.jpg
Atatürk, Bursa gezisinde Hünkar Köşkü önünde / Fotoğraf: mustafakemalim.com

 

Gazi Paşa’nın kızı Sabiha

Mustafa Kemal Paşa, Sabiha’nın abisiyle görüştü. 8 Ekim’de Ankara’ya dönerken yanında manevi kızları Rukiye ve Zehra’yla birlikte Sabiha da vardı. Sabiha, Bursa’da bir eski zaman avlusundan kopup, Gazi Paşa’nın kızı olmuştu.

 …Bizim evin de böyle bir eski zaman avlusu vardı. Acılı günlerimizi, mutlu günlerimizi, işgal günlerinin uğursuz saatlerini, kurtuluş günlerinin kutsal anlarını hep bu avluda yaşamışımdır. Bir tutkudur demiştim ya Bursa’da yaşamak oraya alışmış olanlar için inanın bu doğru bir söz, doğru bir görüştür. Kopamaz insan bu yeşil yurt toprağından… Memursanız tayininiz çıkar başka yere giderken yüreğinizin bir parçasını bu şeftali diyarında, Ulu Cami’nin asırlık çınarları altında bırakırsınız. Ordu mensubuysanız oradan ayrılırken rütbenizi kaybetmiş gibi olursunuz.

İşte ben de Bursa’dan koparken bu duyguların içinde bocalıyordum. Hayatım renkleniyor, geleceğim ışıl ışıl parlıyordu Gazi Paşa’nın kızı olarak… Ama yıllarımı geçirdiğim bu ev, bu bahçe, bu serin avlu artık geride kalıyordu. Aslan ağzına dudaklarımı dayayıp kana kana istediğim serin suları içemeyecektim. İpek böceklerinin kozadan çıkışını mucize yaratışlarını seyredemeyecektim.

Bu eski zaman avlusuna oturdum Bursa’dan ayrılmadan bir gece önce. Gökte yıldızlar ateş böcekleri gibi ışıl ışıldı… Bahçe bayıltıcı bir çiçek kokusuyla donanmıştı… Bana anlatılanları ya da yaşadığımı düşünüyorum son kez bu avluda. 22 Mart 1913’de Bursa’da doğmuşum…” (Sabiha Gökçen Atatürk'le Bir Ömür- Oktay Verel)

 

1569441542_ataturk.jpg
Sabiha Gökçen Atatürk'ün yanında / Fotoğraf: Twitter

 

Eğitimine hastalık molası

Yeni evi Çankaya Köşkü’ne yerleşen Sabiha, Ankara’da Çankaya İlkokulu’nu bitirdi. Daha sonra eğitim hayatına İstanbul’da devam etti. Bir yıl süre ile Arnavulköy Amerikan Koleji’ne devam eden Sabiha, daha sonra Üsküdar Amerikan Kız Koleji’ne geçti.

Boğazın sert havasından şikayet eden Sabiha bir süre sonra hastalandı. Tedavisine Heybeliada’da başlanan genç kız, daha sonra Gazi Paşa tarafından Viyana’ya gönderildi.

Viyana dönüşü Çankaya Köşkü’nde Mustafa Kemal Paşa’yla birlikte yaşayan Sabiha, özel öğretmenler eşliğinde eğitimine de devam etti.

1933 yılında hem tedavisinin tamamlanması hem de dil öğrenmesi için Paris’e gönderildi. Tedavisini tamamladıktan sonra Ankara’ya geri döndü.

 

55eafb63f018fbb8f8a3472d.jpg
Atatürk ve Sabiha Gökçen / Fotoğraf: Twitter 

 

''Sana Atatürk kızı soyadını vermek isterdim ama...''

Havacılığa başladıktan sonra aldığı sanılan Gökçen soyadı ise Mustafa Kemal Paşa’nın hediyesi. 1934 yılında Soyadı Yasası’nın kabul edildiği yıl Atatürk, her gece sofrasında bir dostuna, yakınına soyadı bulup veriyordu. Bir gece Sabiha’ya, ''Eee, söyle bakalım Sabiha.'' dedi. ''Senin soyadın ne olsun?'' Sonrasını Sabiha anılarında şöyle anlatıyor:

Herkes yüzüme bakıyordu. ''Siz ne emrederseniz o olsun efendim!'' diye kekeledim. Heyecanlanmıştım. Aklımdan bin bir şey geçiyordu ama bunların hiçbirini söylemeye cesaret edemedim. Atatürk bu yanıtım üzerine elini çenesine dayayarak bir süre düşündükten sonra: ''Sana Atatürk kızı soyadını vermek isterdim ama...'' dedi. Fakat bu ''ama'nın'' sonunu getirmedi. …” (Sabiha Gökçen Atatürk'le Bir Ömür- Oktay Verel)

Atatürk, eline bir kalem kağıt alıp, ''Gökçen'' yazar. Artık o Atatürk’ün manevi kızı Sabiha Gökçen’dir

“Onların yerinde olmayı isterdim''

Sabiha’nın hayatını değiştiren olay ise 3 Mayıs 1935 tarihinde Gökçen soyadını almasından yaklaşık bir yıl sonra yaşandı.

O gün Türkkuşu'nun açılışına giden Atatürk yanında Gökçen’i de götürür. Atatürk, hava gösterilerinden çok etkilenen gösterilerden çok etkilenen Gökçen’in kulağına eğilip, ''Görüyorum çok heyecanlandın sen bu gösterilerde. Hareketler seni çok ilgilendirdi. Nasıl, sen de böyle havalarda süzülebilir, paraşütle atlayabilir misin bakalım?'' diye sorar. “Onların yerinde olmayı isterdim'' yanıtı Sabiha Gökçen adını tarihe geçirecek yolculuğunun da başlangıcı oldu.

Atatürk, Türk Hava Kurumu Genel Başkanı Fuat Bulca’ya talimat verir, Gökçen böylece havacılık eğitimlerine başlar.

İlk eğitimlerinde başarılı olan Gökçen, Rusya'da Yüksek Planör Eğitimi'ne gönderilir. İlk kafilede giden 8 pilot adayı arasındaki tek kadındır

 

 

Askeri pilot Sabiha Gökçen

11 Ocak 1935’te törenle diplomasını ve planör öğretmeni unvanını alan Sabiha Ankara'ya dönüşünde Eskişehir Askerî Tayyare Okulu'ndan getirilen motorlu bir uçakla eğitimine devam eder. Bir uçuşunun ardından Atatürk yanına gelerek kendisiyle ilgili planını açıklar:

Teşekkür ederim Gökçen...Beni çok mutlu ettin. Şimdi artık senin için planladığım şeyi açıklayabilirim...Belki de dünyada ilk askerî kadın pilot olacaksın. Bir Türk kızının dünyadaki ilk askerî kadın pilot olması ne iftihar edici bir olaydır tahmin ediyorsun değil mi? Şimdi derhal harekete geçerek seni Eskişehir Askerî Tayyare Okulu'na göndereceğim. Orada özel bir eğitim göreceksin. (Sabiha Gökçen Atatürk'le Bir Ömür- Oktay Verel)

 

sab_5735.jpg
Sabiha Gökçen uçağı ile poz verirken / Fotoğraf: Twitter 

 

Dersim için gönüllü oldu

Eskişehir’de iki yıl özel bir eğitim görerek dünyanın ilk kadın askeri pilotu olan Gökçen, 1937 yılında Dersim Harekatı'na katılarak dünyanın ilk kadın savaş pilotu da oldu.

Dersim Harekatı’na uçakların da katılacağını öğrenen Gökçen soluğu komutanı Hava Pilot Albay Zeki Bey’in (Doğan) yanında aldı. Komutanı gönüllü olan Gökçen’e Atatürk’ten izin alması şartıyla kendisini de harekata katılması için izin verebileceğini söyledi.

Bunun üzerine uçağına atlayıp Ankara’ya giden Gökçen Atatürk’ten izin almayı başardı. Atatürk’ün endişesi Gökçen’in uçağının düşmesi ya da asilere esir olmasıydı. Gökçen ise onu ikna etmek için “''Hakkınız var. Nihayet altımızdaki bir uçak. Her an arıza yapabilir. Düşebilir, çakılabilir. Şayet böyle bir şanssızlık olursa, hiç merak etmeyin, ben kendimi onlara canlı teslim etmem'' dedi.  Bunun üzerine kendi silahını Gökçen’e veren Atatürk, “Şeref ve haysiyetine dokunacak bir olayda hiç tereddüt etmeden bu silahı ya karşındakine ya da kendi beynine boşaltmaktan asla çekinme” diye talimat verdi.

Atatürk, manevi kızını harekata bizzat uğurladı. Bir ay boyunca "bir gün rasıt (gözleyici) bir gün pilot olarak"  harekata katılan Gökçen, döndüğünde artık bir ulusal kahramandır. Gökçen'e 28 Mayıs 1937 tarihinde, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı dahil olmak üzere 300 fazla davetlinin katıldığı bir törenle Türk Hava Kurumu'nun Murassa Madalyası verildi

 

 

“Asker tayyareci olarak hizmete koşacağım”

Türk Hava Kurumu merkez binasında yapılan ödül töreninde konuşan Gökçen şunları söyledi:

Son günlerde bazı askerî vazifelerin ifasına benim de gönüllü asker olarak iştirakimi kabul etmek sureti ile bana değerli tecrübeler edinmek fırsatını bağışlayan Genelkurmay Başkanı Sayın Mareşal’e olan şükranım pek büyüktür.

……Hakkımda gösterilmiş olan lütuf ve nezakete teşekkür ederken beni havacılığa başlatmış olan Hava Kurumuna yapacağımı vadettiğim ödevleri yerine getireceğimi ve diğer yönden vatanın müdafası yolunda bir an ölüm nedir hatırlamaksızın asker tayyareci olarak hizmete koşacağımı bildirmekle mutluyum. …” (Sabiha Gökçen Atatürk'le Bir Ömür- Oktay Verel)

 

 

“Elli kiloluk bombalarımı kaçanlar üzerine attım”

2001’de acılan İstanbul’un ikinci havalimanına adı verildiğinde, itiraz sesleri yükseldi. Tepki gösterenler insanların üzerine bomba yağdıran bir savaş figürünün adının bir havalimanına verilmesini eleştirdi. Tartışmaya girmeden Gökçen’in anılarında harekatla ilgili yazdıklarından bazı bölümleri aktarayım:

Dersim’deki uçuşlarım daha heyecanlı olmuştur. Bir iki defa pilot, fakat ekseriyetle rasıt [gözlemci, y.n.] olarak uçtum. Böyle vaziyetler insan harp heyecanını rasıt mevkiinden daha iyi duyuyor. İnsan evvela bombalarını atıyor, bunlar bittikten sonra canlı hedefler görürse, makineli tüfeğe müracaat ediyor. Dersimde ilk bombardımanımın heyecanını unutamam. Cekizeken civarında asilerin topluluğunu haber alıp grup halinde hareket ettik. Ben elli kiloluk bombalarımı grup halinde kaçanlar üzerine attım, isabeti gözümle gördüm ve vazifeden avdette heyecanlı dakikalar geçirdik. …Dersimde uçuş çok heyecanlı idi. Dar boğaz gibi vadiler aşıyorduk… Muhasama meydanında canlı hedef üzerine bomba atmak insana hiçbir acımak hissi vermiyor. İnsan yalnız vazifesini görmek için, aramayı, vurmayı düşünüyor.” (Bayan Sabiha Gökçen’le Görüştük, 21 Ağustos 1937, Tan)

 

237724.jpg
Sabiha Gökçen uçağında / Fotoğraf: Twitter 

 

“Ülkemin verdiği görevi yerine getirmeğe çalıştım”

Burada Dersim harekâtının nedenleri ve sonuçları üzerinde duracak değilim. Ben bu harekâtta ülkemin verdiği görevi yerine getirmeğe çalıştım arkadaşlarımla birlikte. Bugün bile böyle bir tehlike olsa ve bana da şu yaşımda görev verilse, o günkü gibi ayni heyecan, ayni metanet ve ayni aşk ve şevkle uçağımın başına geçebilirim..

Bir Türk kızı, bir asker, bir havacı olarak Dersim'de bana verilen görevi yerine getirmeğe çalıştım. Bu görev anlayışı bütün orduya egemen olduğu için, içimizden hiçbirinin benim bu duygularımın dışında düşündüğüne ve hareket ettiğine kaani değilim. En büyük kumandanımızdan en ufak erimize kadar hepimiz bu memleket, bu vatan ve bu ulus için çalıştık.

Gerektiğinde gene çalışacak, icabederse kanımızı bu topraklar uğruna feda etmekten bir ân bile çekinmeyeceğiz.. Bizden sonra gelecek olan kuşaklara da ayni duyguların, ayni asil yurt sevgisinin egemen olacağına inanıyorum. …” (Sabiha Gökçen Atatürk'le Bir Ömür- Oktay Verel)

 

 

6 günde Balkanlar turu

Gökçen’in adını dünyaya duyurduğu başarılardan birisi de tek başına uçakla yaptığı Balkan turu oldu.

Balkan Paktı’na çok veren Atatürk, 1938’de pakt üyelerinin temsilcilerini ağırladığı bir toplantıda konuklarına Sabiha Gökçen’i tanıttı. Gökçen’e çok ilgi gösteren konuklar onu uçağı ile birlikte ülkelerinde görmek istediklerini söyleyince, Atatürk’ün talimatıyla Balkan turu için hazırlıklara başlandı.

Tur için özel eğitim alan Gökçen, o günlerde hasta olan Atatürk’ü bırakıp gitmeyi hiç istemiyordu. Gökçen’in bu durumunu fark eden Atatürk ise “İnsanlar sözlerinde durdukları sürece saygınlık kazanırlar. Söz verdik bir kere. Türk sözünden dönmez. Sen görevini yaparken ben de dönüşünü düşünerek hastalığımı yenmeye çalışacağım” diye Gökçen’in turu gerçekleştirmesini istedi.

16 Haziran Vultee tipi bir uçakla İstanbul'dan havalanan Gökçen, Atina, Sofya Belgrad ve Bükreş'i kapsayan turunu 6 günde tamamlayarak 22 Haziran'da İstanbul'a döndü. Basının büyük ilgisini uyandıran Balkan turu, Gökçen’in her yerde göklerin kızı olarak anılmasını sağladı.

 

Atatürk vasiyetinde unutmadı

Atatürk 10 Kasım 1938’de aramızdan ayrıldı. Bu ayrılık Gökçen’i çok üzdü. Gökçen anılarını anlattığı kitabında “Bursa’da bir eski zaman avlusundan kopup, İstanbul’da Dolmabahçe Sarayı’nda nasıl noktalandığını düşünüyorum. Kaç yıldır bu dünyadayım? 1913’den bu yana hesap edin. Ama bu sürenin ne kadarını yaşadığımı sorarsanız, kısadır ömrüm… Hem de çok kısadır… Döner derim ki size: ‘1925’ten 1938’e hesap edin!” diyerek Atatürk’ün olmadığı zamanları hayatından saymadı. Atatürk vasiyetinde Sabiha Gökçen’e 600 lira aylık ve ayrıca bir ev parası bıraktı.

 

 

Gökçen manevi babası Atatürk’ün ölümünün ardından, kadınların orduda görev yapmasına ilişkin yasa çıkmadığı için ordudan ayrıldı. 1955 yılına kadar Türkkuşu Uçuş Okulu'na başöğretmen olarak görev yapan Gökçen, Türk Hava Kurumu Yönetim Kurulu Üyesi oldu.

 

Üsteğmen Kemal Esiner.jpg
Sabiha Gökçen ve eşi Üsteğmen Kemal Esiner / Fotoğraf: Twitter 

 

Gökçen tek evliliğini 1940 yılında Hava Okulu’nda öğretmen olan Üsteğmen Kemal Esiner ile yaptı. Ancak üç yıl sonra, 12 Ocak 1943'te eşini kaybetti.

Göklerin kızı son uçuşunu 1996'da 83 yaşında iken Fransız pilot Daniel Acton eşliğinde Falcon 2000 uçağıyla yaptı.

 

5e7747b267b0a90ec861b683.jpg
Sabiha Gökçen son yıllarında / Fotoğraf: Twitter

 

Doğum gününde hayatını kaybetti

Öncü Türk kadınlarından birisi olan Atatürk’ün manevi kızı Sabiha Gökçen, bir doğum gününde bundan tam 20 yıl önce 22 Mart 2001 tarihinde kaybetti. 88 yaşında Gülhane Askerî Tıp Akademisinde aramızdan ayrılan Gökçen’in ölüm nedenin kalp yetmezliği olduğu açıklandı.

Gökçen düzenlenen törenin ardından Ankara’da Cebeci Şehitliği’nde toprağa verildi.

Yine uzun uzun bir yazı aldı ama anlatmak istediklerim bitmedi. İçinde Atatürk Silah ve Sabiha Gökçen’in iki anı anlatmak istiyorum.

 

 

“Ölümden korkuyor musun?”

Birincisi, Gökçen’in Atatürk’e ve vatana ne kadar bağlı olduğunu gösteriyor.

Bir akşamüzeri birlikte çay içerlerken Atatürk Sabiha Gökçen’e, "Ölümden korkmuyor musun?" diye sordu. Gökçen'in "Hayır! Hele memleketim için olursa, asla!"cevabı üzerine cebinden bir tabanca çıkartıp Gökçen’e verdi. Gökçen'in silahı şakağına dayayıp tetiği çekmesini istedi. Bir an bile tereddüt etmeyen genç kadın gözlerini Atatürk’ten ayırmadan silahı başına dayayıp teteği çekti. Silah boştu.  Atatürk yerinden kalktı ve Gökçen’i alnından öptü.

 

Sabiha_gokcen3.jpg
Sabiha Gökçen rütbesiz üniforması ile / Fotoğraf: Twitter 

 

Toplantıda havaya ateş etti tutuklandı

1937'de Fransa'nın, Hatay'ı Suriye'ye devretmeye hazırlandığı yolundaki haberler, Ankara'da sert tepkiyle karşılandı. Atatürk, bir akşam Sabiha Gökçen'e, 'Üniformanı giy. Tabancanı beline tak ve buraya gel. Bu akşam çok önemli bir görev vereceğim' dedi.Gökçen silahını alıp geldiğinde Atatürk planını anlattı ve uyardı: Daha sonra tutuklanıp adliyeye götürüleceksin ve ben olaya karışmayacağım.

Atatürk ve beraberindekiler, akşam Ankara'nın ünlü restoranı Karpiç'e gitti. Fransız Büyükelçisi M. Ponceau ile elçilik erkanı da oradaydı. Fransızlar'a hitaben bir konuşma yapan General Kasım Sevüktekin, sonunda Fransızlar'ın Hatay'ın Türkiye'nin olduğuna karar vereceklerine inandığını ifade etti. Fransa Büyükelçisi, Sevüktekin'i ayakta alkışladı.

Generalden sonra ortaya fırlayan Gökçen, 'Generalim, Fransız dostlarımızın bu konuşmanızı değerlendirebileceklerini sanmıyorum. Fransa bir oyun içine girmiştir. Oyunun sonunda bizim olan toprakları Suriye'ye vermeyi planlamıştır. Fransa'nın oyununa gelerek Hatay topraklarını başkalarına bırakmayacağız. Biz gençler gerekirse bu işi silahlarımızla da halledebiliriz. Hatay bizim canımız feda olsun kanımız” dedikten sonra tavana 3 el ateş etti. 

Atatürk'ün emriyle Gökçen tutuklandı. Hakim karşısına çıkan Gökçen, milli hislerinin galeyana geldiğini ve bunun için kimseden emir almadığını söyledi. Sorgu sırasında, Atatürk'ün kız kardeşi Makbule Hanım ile Semiha İnanç da silahlarını havaya boşalttıkları için adliyeye gelmişlerdi. Yasa gereğince, üç kadın 24 saat hapis cezasına çarptırıldı. Mesaj yerine ulaşmış ve Fransa, Türkiye'nin kararlılığını görmüştü.

 

Ermeni olduğu iddiası tepki çekti

Ölümünün ardından 6 Şubat 2004 tarihinde Agos gazetesinde yayımlanan bir haberde Gökçen’in Ermeni asıllı olduğu iddia edildi.

Büyük tepki gören iddiaya, Genelkurmay Başkanlığı ve Türk Hava kurumu yanıt verdi. Atatürk’ün manevi kızı Ülkü Adatepe, eşi Öke Adatepe ve gazeteci-yazar Orhan Karaveli düzenledikleri basın toplantısıyla iddiaları yalanladı. Gazetelerde Gökçen’in soyağacını gösteren belgeler, grafikler yayımlandı.

 

 

Hayatı boyunca toplam 22 değişik hafif bombardıman ve akrobatik uçakla uçan ve birçok ödülün sahibi olan Sabiha Gökçen, 1991 yılında Uluslararası Havacılık Federasyonu Altın Madalyası’nı aldı.

1996 yılında Amerika’da düzenlenen Kartallar Toplantısı’nda dünya havacılık tarihine adını yazdıran 20 havacıdan biri seçilen Sabiha Gökçen, bu ödüle layık görülen ilk kadın havacı oldu.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU